La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Diyarbakır Gerçeği


Auteur :
Éditeur : İnsan Hakları Yayınları Date & Lieu : 1988, Ankara
Préface : Pages : 126
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 140x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Pol. Diy. 1192Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Diyarbakır Gerçeği

Diyarbakır Gerçeği

Edip Polat

Insan Hakları Yayınları


Diyarbakır'da gerek soruşturmada ve gerekse cezaevinde yaşamını yitiren Devrimciler:

Askeri Demir, Selhatin Kunduz, Önder Demirok, Abdurrahman Çeçen. M. Ali Eraslan, Mazlum Doğan, M. Emin Akpınar, Aziz Özbay, Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin, Kemal Pir, Ali Çiçek, Akif Yılmaz, Necmi Öner, M. Hayri Durmuş, Ali Erek, Aziz Büyükerkaç, Medet Öz-badem, Ali Sarıbal, İbiş Uras, Ramazan Yayan, Cemal Kılıç, Kenan Çiftçi, Seyfettin Sak, Selahattin Kurutan, Bedii Tan, Necmettin Büyükkaya, Remzi Aytürk, Cemal Arat, Orhan Keskin, Yılmaz Demir, Suphi Çevirici, İsmet Karak, Hüseyin Yüce, Mehmet Kalkan, M. Emin Yavuz'un anılarma...



DOĞU RAPORU

Takvimler yine 12'yi gösteriyordu. Sokak başlarını yine tanklar tutmuştu.

Durdurulması gereken bir hareket vardı: Gençliğin gelişen devrimci mücadelesi....

Tasfiye edilmesi gereken bir durum vardı: 1960 darbesinden kalan. devlet içindeki küçük burjuva ve tekel dışı burjuva temsilcilerinin yönetimden uzaklaştırılmaları...

Üzerine gidilmesi gereken bir bölge vardı: Dogu'nun köyleri...

"Doğudaki anayasaya aykırı davranışların önlenmesine ilişkin bir telgraf. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunaya uzatdılmıştı. Telgrafın yanıtı. Genel Sekreter Cihan Alpan imzasıyla 8 gün sonra, 20 Nisan'da gelmişti. Olayların araştırılabilmesi için "kaynakların saptanması ve bilgilerin acele olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterlik dairesine iletilmesi" istenmişti." (Erbil Tuşalp- Bin Belge, sayfa 136).

Geniş şekilde rapor hazırlanmış, fotoğraf, ses bandı ve diğer belgeler eklendikten sonra gerekli mercilere iletilmek üzere Çankaya ya gönderilmişti.

"Silvan ilce merkezi, Jandarma Komutanlığına bağlı 6 helikopter, donatılmış 4 bine yakın jandarma ve komando, topçu keşif uçaklarının desteğiyle kuşatılmıştır. İlçedeki evler ve dükkanlar, sabah saat 04.00'ten, akşam saat 19.00'a kadar, didik didik aranmıştır. Evlerinden çıkarılan halk, üç özel kampta toplanmıştır."

O dönemde, olup biteni küçük olduğum halde hala hatırlarım. Komandolar, köyün ileri gelenlerini köyün meydanında toplamış, onlardan silah istiyorlardı. Dedem Abdulkadir yakalanmış, ondan zorla bütün köy halkından silah toplaması istenmişti. İstediklerini elde edemeyince büyük bir hayvan pisliği yığınını, altında silah bulunur diye akşama kadar kazdırt-mışlardı. Daha sonra köyün belli başlı kişilerini meydanda dipçiklemişlerdi. Köyümüzde olup bitenler Cumhurbaşkanlığına sunulan sözkonusu raporda da ele alınmıştı.

"Merkeze bağlı (Bismil merkezine (y.n.) Eski Çöltepe köyünden Abdulkerim Kaplan ve kardeşine 3 saat işkence yapılmış ve her ikisi de komaya sokulmuşlardır." diye raporda bahsedilen Abdul-kerim Kaplan aynı zamanda köyün muhtarıydı. Ondan istenilen Nı marka silahı vermeyince, feryatları bütün köy halkı tarafından duyuluncaya kadar işkence edilmişti.
O dönemde komando, köylüler tarafından "dinsiz imansız komando" diye adlandırılırdı. Bu isimle çağrılmayı, kendileri istemişti.

"Bismil Merkeze bağlı Cekildiz köyünden Şeyhmus Esen ve oğlu, amcası Mehmet ve oğlu karşılıklı çırılçıplak soyundurularak karıları ve gelinlerine teshir edilmiş ve falakaya yatınlmışlardır. Reşit adındaki vatandaş intihara teşebbüs etmiştir."

"Düvel köyünden Dursun Yanardağ, oğluna yapılan işkenceye dayanamayarak oğlunun üzerine kapanmış, bunun üzerine kendisi de dövülmüştür. Komaya giren bu vatandaş Diyarbakır Tip Fakültesi hastanesine kaldırıldıktan 4 gün sonra ölmüştür."

Aynı belgelerde Midyat'a bağlı Amas köyünde Hristiyanların zorla sünnet ettirildiği, Revşat köyünde ise köy imamının tenasül uzvuna ip bağlanarak köy içinde zorla dolaştınldığı yer almaktadır.

"Savur ilçesi Baman köyünde firari Mehmet Çelik'in karısı ve kızı üç gün dağda dolaştırılmıştır. Gündık köyünde halk 5 saat bataklığın içinde tutulmuştur. Cizre köyünde muhtar Mehmet Kile nin yumurtalıklarına taş bağlanıp koşturulmuştur. Cafer Cin in 6 dişi kırılmıştır. Cılın köyünde kadın ve erkekler soyularak karşılıklı bekletilmişlerdir.

Deriş köyünde halk çevre köylere göçmüştür. Kavsar köyünde yapılan işkenceye dayanamayan Mahmut Öztaş ölmüştür. Tizyan köyünde hamile bir kadın çocuğunu düşürdükten iki gün sonra ölmüştür. Dara köyünde oğluna yapılan işkenceye dayanamayan bir vatandaş kalp krizi geçirerek ölmüştür."

Bütün bu işkenceler 1970-71 yıllarında olmaktaydı. O zaman Doğuda ne bir köylü ayaklanması, ne de şimdi resmi çevrelerin dediği gibi "terörist" vardı. Devlete karşı hemen hiç bir gözle görülür eylem olmamıştı. Ama köylülere ve dolayısıyla Doğu halkına başka türlü nasıl gözdağı verilebilirdi?

Yukarıda anlatılanları Doğuyu gezen bir komisyon tesbit etmiştir. Aynı komisyon 10 yıl sonra Diyarbakır Barosu'ndan siyasi tutukluların gözaltındaki ve cezaevindeki durumlarıyla ilgili bilgileri almıştır.

"Genel-Iş Sendikası'nın Diyarbakır Şube Sekreteri Nazif Kaleli 1980 Nisanında gözaltına alınmıştı" diye başlıyor rapor ve Kale li nin gözaltına alındıktan sonra koma halinde 4 Nisan akşamı tutukevine gönderildiği kaydediliyor. "Aynı gece hastaneye sevk edildi. Hastanenin ilgili servisi bulunamadığı için 5 Nisan da tutukevine geri gönderildi. Kaleli nin sorguda belkemiğinin ve omuriliğinin zedelendiği belirtiliyor. Tip Fakültesi hastanesi Ortopedi kliniğine kaldırılması uygun görüldü. Doktorlar "felç ve beyin harabiyeti yapabilecek yaşamsal tehlike bulgularını" ortaya koydular. Öyle ki. Kaleli'nin Ankara'da bir hastanede tedavi edilmesini önerdiler. Kolordu Kaleli'yi geri istiyordu. Hastane direniyordu. Kolordu direndi, hastane direndi. Sonuçta hastaneden hapishaneye geri yollandı Kaleli."

"Nazif Kaleli Sendikadaki görevinde iken, nisan başında gözaltına alınmış, bir süre mahalli karakolda tutulduktan sonra, buradan gözleri bağlı olarak Yenişehir İnzibat Karakolunda hava Astsubay İsmail Kökçün denetiminde tüm işkencelerin yapıldığı söylenen" kolonlu binasının arkasındaki lşkencehaneye PTTye ait bir kamyonetle götürülmüştür.” (İlerdeki sayfalarda Yenişehir İnzibat Karakolundan bahsedilecektir. Y.N.)

Aynı raporda belirtildiğine göre Nazif Kaleliye 15 gün işkence edilmiş ve bu süre içinde kum torbalarıyla dövülme, çarmıha gerilerek elektrik verilme, falakaya yatırılma, süründürme, sırtına adam bindirme ve tabut denilen santimetrelerle ölçülebilen daracık hücrelerde bekletilme gibi çeşitli İşkence yöntemlerine maruz bırakılmıştır.
Aynı komisyonun yazısında "I No.lu Cezaevinde görüştüğümüz Hayri Durmuş, Mazlum Doğan ve Ali Rıza adlı tutuldular 82 gün gözaltında ve işkencede kaldıklarını, Şikestun olayı sanıklarına 55 gün işkence edildiğini, ayrıca aynı olayın sanıklarından Hayri Durmuş'un işkence sırasında durumunun ağırlaşması üzerine askeri hastaneye kaldırıldığını söylemişlerdir.” denilerek işkence olayları kanıtlı olarak yer almaktadır.

"Mazlum Doğan ve arkadaşlarının bize verdikleri bilgilere göre gözaltına alınan kadın sanıklar; (Z.). (A.), (G.) ve adının açıklanmasını istemeyen başka bir kadın sanığın işkence sırasında ırzına geçildiği ileri sürülmüştür."
Bu olaylar ve daha evvel bahsettiğimiz köylerde meydana gelen buna benzer işkence olayları, bize bu işkenceyi yapanların yalnız gaddar olmadıklarını aynı zamanda birer psikopat olduklarını da ispatlamaktaydı. Buna en iyi diğer bir örnek yine aynı raporda belirtildiğine göre avukaı Hikmet Bozçalı'nın cezaevindeki müvekkili Abdullah Baltaci'nın tabi tutulduğu işkenceler sonucunda erkeklik yeteneğini yitildiği anlaşılmaktadır.

Komisyonun görüştüğü d nolu da tutuklu bulunan Kenan Kızıl uğradığı işkenceleri anlatmıştır.
"Askeri cezaevinde bizimle görüşen tutuldular, gözaltı süresine uyulmadığını belirterek tımıklulardan Halil Berktay'ın 40, Nazım Dogan'ın 82, Ali Rıza'nın 82, Ali Yaverkaya'nın 33, Hayri Durmuş'un 55, Yılmaz Çamlibel'in 30 gün süreyle gözaltında kaldıklarını ve bu süre içinde sürekli işkenceye uğradıklarını belirtmişlerdir."

Rapora göre Yılmaz Çamlıbel'in 2 Mayıs 1980 günü gözaltında cezaevine getirildiğinde tehlikeli bir şekilde hasta olduğunu koğuşundaki diğer arkadaşları Ali Tank, Ruşen Aslan, Zeki Bayrak. Muharrem Özkahraman, Ömer Altıntop, Hüsamettin Aslan tutanakla belirtip imzalamışlardır. Bu tutanağa göre Yılmaz Çamlıbel'in getirildiği gün kanama, kusma, başdönmesi gibi rahatsızlıklarının bulunduğu, ayrıca sırtında ve vücudunun muhtelif yerlerinde ciddi morartıların bulunduğu belirtilmektedir.

Yukarıda anlatılan olaylar 12 Eylül öncesi meydana gelmişlerdir. 1961 Anayasasının yürürlükte olduğu. Parlamentonun açık bulunduğu, demokratik kitle örgütlerinin faaliyette olduğu bir dönemde cereyan etmişlerdi. İlerici, sosyalist güçler ve diğer halk muhalefeti, açıkça uygulanan bu devlet politikasına karşı koyabilecek veya engel olabilecek güçte değillerdi.

Bu olaylar bize gösterecekti ki, tedricen arttırılan terör, 12 Eylül 1980 darbesi aşamasına getirilmişti. Devlet politikası açısından eylül öncesi ve sonrasının bir bıçak kesiği gibi birbirinden ayırmanın olanaksızlığı ortaya çıkacaktı. Örneğin Fatsa operasyonu darbeden hemen önce başlatılmıştı. Dönemin Demokrat Gazetesinde yayınlandığına göre "faşist MHP'li aranan militanlar bu operasyonda Devrimcileri teşhis için maske takarak ordunun önünde operasyonlara bizzat öncülük etmişlerdi."

.....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues