BİRİNCİ BÖLÜM SUNUŞ BU KİTABIN ÖYKÜSÜ VE GAYESİ
Her kitabıma "Niçin Yazdım?" diye bir sunuş yazısı ile başlamak benim için bir alışkanlık oldu. Hem de hiç farkına varmadan, bir gerekçeye dayanmadan. Ama sanırım yararlı oldu. Bazan kitabı okumadan, sadece adını görür görmez; bazan okuyup bitirdikten sonra bile "Ne maksatla yazılmış bu kitap?" diyenlere çok rastgeldim. Böyle meraklılar olursa, hiç üzülmeden daha başlangıçta bu "Neden?'in cevabını bulsun; ilgi duymazlarsa, hiç zahmet edip okumak külfetine katlanmasınlar diye düşünmüş olacağım herhalde 25 yıl önce. Ama bu konunun başka yararlarını da görmüştüm 1967 yılında basılmadan önce Cumhuriyet Gazetesinde tefrika edilen (Türk-Ermeni ilişkileri) hakkındaki kitabım yayınlanırken (bu sunuş yazınızı okuduktan sonra devamını okumamak ne mümkün? Gazeteyi alıralmaz hemen araştırmanızı okumaya başlıyo rum) diyen iltifat mektuplarının bir kısmında (Türk-Yunan ilişkileri), bir kısmında (Türk-Kürt ilişkileri) hakkında da böyle bir kitaba ihtiyaç duyduklarını yazıyorlar ve o konularda belgeler gönderiyorlardı.
Türk - Kürt ilişkileri hakkında da kitap yazmamı isteyenlerden birinin gönderdiği belgeler gerçekten önemli idi. Bu kitabın yazılmasında bile, onlardan büyük ölçüde yararlandım.
Bir Cumhurbaşkanı
1968 lerde başlayıp bütün acımasızlığı ile devam eden bölücülük gayretleri sürüp gidiyor, her-gün biraz daha ciddiyet ve önem kazanıyordu. 1976 Ekiminde durumun ciddiyet kelimesiyle bile açıklanamayacak hale geldiği günlerde, düpedüz tehlikeli bir atmosfer içinde idik. Sağlık kontrolü için Ankara'da olduğum bir gün Sayın Fahri Korutürk tarafından Çankaya'ya davet edilmiştim. Ülkenin içinde bulunduğu durumu ayrıntılarına kadar konuşmuştuk. Bu sohbet sırasında yeri gelince, (altından kalkamıyacağım kadar zor İsteklerle karşılaştığımı) söylemiş; örnek olarak da, öneminden dolayı reddine imkân bulamadığım "Türkiyenin etnik yapısı" hakkında Hacettepe Üniversitesinde verdiğim konferansın çeşitli reaksiyonlarını göstermiştim.
Köşkten otelime döndükten biraz sonra, Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Deniz Kurmay Albay (Halen Amiral) Çetin Ersarı telefon etmişti. «Sayın Cumhurbaşkanı ile konuştuğunuz konfransın bir suretinin mümkünse köşke gönderilmesini» Sayın Cumhurbaşkanının emirleri olarak bana ulaştırmıştı. Bu konfransı tek başına değil, 1967 lerden itibaren bu konuda yapılmış bütün çalışmaları ve düşündüğüm bazı tedbirleri bir dosya halinde bir süre sonra kendilerine takdim etmiştim. Bir kaç hafta sonra İstanbul'da Sayın Cumhurbaşkanının bir iltifatnamelerini almıştım. (Ek:1) Bu mektupları ile sayın Cumhurbaşkanının konuya tam manâsı ile muttali olduklarını görmüştüm. Çalışmalarımın ancak bu ölçüde verimli olabileceğini düşünerek, bütün yorgunluğumu unuttuğum o günün huzurunu halâ yaşıyorum. Bu arada siyasî anılarımı bitirmiş ve 5 cild halinde yayınlamıştım. (*) O anılar içinde de, nerede mümkün olmuşsa, özet, ama yeteri kadar fikir verecek şekilde bu konulara yer vermekten kendimi alamamıştım.
.....
(*) Atatürk'ten 12 Mart'a (4 cild) - 12 Mart Anıları
|