|
ULUSAL SORUN VE ÖRGÜTLENME SORUNU ÜZERİNE GÖRÜŞ VE ELEŞTİRİLERİMİZ
I) Zorunlu Bir Açıklama:
Yakın zamana kadar "Kurtuluș" hareketi içinde olan bizler, esas olarak örgütlenme sorunu üzerinde çıkan görüş ayrılığı nedeniyle bu hareketten ayrıldık.
"Kurtuluş"la birliğimizin başlangıçtaki temeli ana hatlarıyla geçmişin değerlendirilmesi, bu bağlamda özel olarak THKP - C hareketinin teori ve pratiğine ilişkin ortak görüşlerimiz olmaktaydı. Ulusal sorun bu birliğin bir öğesi olmakla birlikte, özde, koşullarda dikkate alındığında çok «tali» plânda kalıyordu.
Verili durumu objektif bir biçimde, uzun vadeli bir perspektifle ve bütün boyutlarıyla doğru olarak algılayamıyor, bir subjektivizm ve zorlama içerisinde bulunuyorduk.
Bu yaklaşımımızdan açıkça anlaşılacağı gibi, Kurtuluş'a yönelik eleştirilerimiz aynı zamanda kendi öz eleştirimiz olarak görülmelidir. Bu, iki nedenden ötürü böyle anlaşılmalıdır. Birincisi Kurtuluş içerisinden geliyor olmamız nedeniyle, İkincisi Kurtuluş'un Ulusal Sorun politikasının belirlenmesinde bizlerin de şu ya da bu ölçüde pay sahibi olmamızdır. Bir noktanın daha vurgulanmasında yarar görüyoruz. Genel olarak Küraistan sorununa, özel olarak da Örgütlenme Sorununa yaklaşırken tek başına Kurtuluş'u hedef almıyoruz. Eleştirilerimiz genel olarak Türkiye soluna ve bu yelpazedeki konumu ölçüsünde de Kurtuluş’a yöneliktir.
Kurtuluştan ayrıldık diye herşeye bitmiş gözüyle bakmıyoruz. Solda alışılagelen geleneği tasvip etmiyoruz. Ayrıca Kurtuluş’u Türk solundaki diğer siyasi guruplarla ayni kefeye koymuyoruz. Kurtuluş samimi 'bir yaklaşım içinde oldukça biz siyasal dostluktan yana olduk ve olacağız. Yeterki sözkonusu geleneği Kurtuluş'ta onaylamıyor olsun!
Biz bu yargımızın haklı ve kalıcı olmasını dileriz. Ötesi Kurtuluş’un bileceği iştir, ve kendisini bağlar.
Türkiye Sol'unun ve Kurtuluş’un kısa bir eleştirisi bu yazının konusu olacaktır.
Ayrıca sorunun çeşitli boyutlarına ilişkin bazı yaklaşımlarda bulunacağız. Okuyucunun siyasi görüşlerimiz hakkında bu yazıda anahatlarıyla da olsa bir fikir edineceği inancındayız. Kürdistan devrimine ilişkin diğer belirlemelerimizi yakın bir gelecekte yayınlıyableceğimizi umuyoruz.
II) Kürdistan’ın Sömürge Niteliği Ve Sömürgeleşme Süreci Üzerine
Ulusal kurtuluş savaşlarının emperyalist ve sömürgeci boyunduruğu sarstığı bir evrede Ortadoğu’nun boyunduruk altındaki halklarının mücadelesi hızla yükselmekte ve yeni biçimler kazanmaktadır. Filistin halkının kurtuluş mücadelesi, karşısında, öncelikle İsrail siyonizmini ve Arap gericiliğini bulmaktadır. Afrika kıtasındaki köle halkların karşısına önce kitadaki ırkçı - sömürgeci rejimler dikilmektedir. Bu olgu emperyalizmin yeni sömürgeci politikasının somutlanmasıdır. Ne zaman ki bu sömürgeci rejimler, çıkmaza saplandılar, işte o zaman emperyalist - sömürgeci devletlerin doğrudan müdahalesini ve çirkin yüzünü görüyoruz. En yakın örneğine bunun Zaire'de tanık olduk.
Ortadoğuda uluslararası bir sömürge olan Kürdistan'ın, Kürt halkının, ulusal kurtuluş mücadeleside, karşısında öncelikle bölgedeki Türk, İran, İrak vb. gibi sömürgeci devletleri bulmaktadır.
Ulusal birliği ve bütünlüğü bozularak uluslararası bir sömürgeye dönüştürülen Kürdistan’ın bu statüsü emperyalist ülkeler ve bölgedeki sömürgeci devletler tarafından ortaklaşa gerçekleştirildi. Ve bu günde bu sömürgeci boyunduruk ayni güçlerce ortaklaşa sürekli kılınmaya çalışılmaktadır. Ancak Kürdistan doğrudan bir biçimde emperyalist devletlerin değil,— ki Kürdistan tarihinde böylesi de görüldü— Örneğin birinci emperyalist savaş sonrasında Kürdistan’ın büyük bir bölümü fiilen İngiliz - Fransız vb. gibi emperyalist ülkelerin işgali altındaydı. Ve bu emperyalist işgal uzunca bir dönem devam etmişti— bu emperyalist devletlere bağımlı olan devletlerin sömürgesidir.
.....
| 
