İKİNCİ BASKIYA ÖNSÖZ
Ölüm hücresinde “Yaşam" ve onun anlamı üzerine uzun uzun düşünüyordum. Bunun yanında söyleniyordum: "Eğer bir mucize olursa ve günün birinde özgürlüğüme kavuşursam kendimi yaşama adayacağım." Orada, hücrede insanlar ve hayvanlar için dünya çapında bir yardım kuruluşu, "Bruderschaft Salem" olan şey ortaya çıkıyordu.
Mucize gerçekleşti; nasıl olup bittiyse öyle okuyorsunuz bu kitapta. O benim hayatımla yazılmıştır.
Gottfried Müller Eylül 1974 Stadtsteinach
Çevirenin Notu
Gottfried Müller, Hitler’in ordularına azalan yakıtı temin etmek için bir Nazi subayı olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında küçük ama etkisi büyük olacak bir eylemde bulunmak istiyor ki daha sonra Almanların çoğunluğu gibi Führer’in ve Nasyonal Sosyalist ideolojinin insanlık tarihindeki vahşetini görecek ve bunu sorgulayarak vicdan azabı çekecektir.
Yazar, bu kitabı savaş sırasında başından geçen olayları ve savaş sonrasında ülkesine dönene dek gelişen olayları kriminal bir roman tarzında sunmayı tercih etti.
Öte yandan bu kitabın çevrilmesindeki en önemli etkenlerden birisi Kürtlerin özellikle Güney Kürdistan’da yaşayan Kürtlerin kaderine daha doğrusu trajedisine Birinci Dünya Savaşı sırasında ipin ucunu kaçıran ve son talihleri olan "Petrol bölgesi Kürdistan"a da sahip çıkamayan Kürtleri uzun zaman sonra Enfal’e Halepçe’ye, sonu gelmez çatışmalara götüren trajedisine ve insanlıktan nasibini alamamış zavallı ürkek bir diktatörün boyunduruğuna mahkum eden alınyazısına sürükleyecek olan İkinci Dünya Savaşı sırasında Güney Kürdistan’daki toplumsal ve siyasi koşulları az da olsa daha iyi görmeye ışık tuttuğu içindir.
Bu kitap Müller’in, onun başından geçenlerin öyküsüdür ve nihayet bir Nazi subayından inancı yaşamla bütünleşmiş hayırsever bir Hıristiyana ve bugün Almanya’nın en büyük ulaslararası yardım kuruluşlarından birinin başkanı olmaya iten olaylar dizisidir.
Kitabın Almanca orijinal ismi "Im brennenden Orient” Türkçeye "Yanan Doğu'da" şeklinde çevrilebilir. Fakat bunun yerine kitabın içeriğini öne çıkaracak bir ismi, "Nazilerin Kürdistan Seferi" demeyi tercih ettim.
Hemen söylemem gerekir ki bu kitap ilk çevirim olma özelliğini taşıyor. İngilizce ve Fransızca örneklerle karşılaştırıldığında Almanca-Türkçe iyi çeviri örneklerinin çok az olduğu aşikardır. Bu noktada çok az isim anılabilir. Öte yandan çeviride yararlanacak kaynakların -bilhassa deyimler konusunda- kıt oluşu beni, çeviride kullandığım sözlükler (Düden, Wahrig) dışında "Grimm Deutsches Wörterbuch" gibi kocaman ciltlerden oluşan büyük bir sözlükle tanıştırdı. Onlarla bir şekilde kitapta sıkça geçen bir sürü deyimi çevirebildim ki yazar bu noktada tamamen eskimiş sözcükler ve kalıplar kullanıyor.
Son olarak desteklerinden ötürü dostlarıma, Berlin Kürdolojiyi Destekleme Derneği Başkanı Eva Savelsberg’e ve Teoloji Enstitüsünde (FU) görevli olan Florian Chudowsky’ye teşekkür etmek istiyorum.
Mesut Keskin Mayıs 2003 Berlin
Birinci Kitap Büyük Harekat
Zafer üstüne zafer
1942 yılı ilkbaharında bir casus grubuna başkanlık ettiğim İstanbul’dan döndüğümde hafif bir sıkıntı hissediyordum. Hoşuma gitmeyen bir şey vardı..
Neydi o?
"Saçma" dedim kendime, "Sen uzun zaman zor koşullarda yurtdışında idin ve tüm bu casusluk geçmişiyle sinir gücünü kaybettin. Olağanüstü de değildir, eğer şaşkın olup korkuyorsan."
Arkamda özel faaliyetlerin tüm pılı pırtısına sahip olmaktan memnundum. Zamanla insanlar arasında Almanca konuşulabilen arkadaşlara tekrar ihtiyaç duyuluyor. Ben kendim cepheye gidene kadar acemi erlerin eğitim yeri olan Böhmenvald’daki ikmal birliğine gönderildim.
Bu her zaman olabilirdi.
Birkaç saat uzaklıkta duruyordu Viyana. Yıllarca içinde yaşadığım, benim Viyana’m. Arkadaşlarımın olduğu yer...
Hayale dalmak, savaş, özel görev! Yaşamı istiyorum, yaşamı!
Haftayı yapabildiğim kadarıyla görevimle geçirdim. Ama Viyana’ya gitmek istiyordum. Hafif hoşnutsuzluk, baskı, bogulmacayı unutmak...
|