La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı


Auteur :
Éditeur : Yeryüzü Date & Lieu : 1996, İstanbul
Préface : Pages : 126
Traduction : ISBN : 975-7095.01-X
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Yes. Urf. 3888Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı

Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı

Mar Yeşua

Yeryüzü

Ey, bütün insanların en üstünü, rahip ve aynı zamanda rahiplerin başı Sergius, mukaddes zatınızın; tarih sırasıyla çekirgelerin baskını, güneşin tutulması, zelzele, kıtlık, salgın ve Romalılar (3) ile Persler(4) arasındaki savaşa dair herşeyi yazmamı emreden mektubunuzu aldım. Fakat bunlardan başka şahsım hakkında övgülerde bulunmuşsunuz ki, bu husus beni hatta kendi nefsimle yalnız iken bile daha çok mahcup etti. Çünkü, hakikatte bu vasıflardan birisi bile bana ait ...



ÖNSÖZ


Vakaayinameler Süryani yazınında çok önemli bir yer tutar. Hıristiyanlıktan sonra yazılan bu halkçı kronikler, dönemleri için birer özgün başyapıt niteliğindedirler.

Tarihsel süreçte vakaayinameleri yazan vakanüvistlerin tarihe bakışı hep “SultanTanrı gözünden olmuştur. Her şey “Sultan'ın yengisi ile biter, “Sultan'ın başarısızlıkları hep esgeçilirdi. Sokaktaki insanın yaşantısı önemsenmezdi.
Aslında Süryani vakanüvistlerinin de aldığı temel miras budur. Mezopotamya’yı yöneten krallar için yazılan tabletlerde tarih hep Asur, Babil kralları ile Arami prenslerinin gözünden yazılır. Süryani vakanüvistleri bu mirası devralmalarına rağmen, Hiristiyanlık, diğer alanlarda olduğu gibi Süryani yazınını da etkiledi. Hıristiyanlıktan sonra tarihi yazan vakanüvistler genellikle rahipler smıfındandır ve yeryüzündeki bir “sultan'a bağlı değildirler. 'Artık onlar “göklerin krallığı"na bağlıdırlar. Bu öge, devlet kiliseleri için geçerli değildir. Ancak Süryani Kilisesi hiç bir zaman devlet kilisesi olmamıştır.

Bu nedönle de tarih artık yeryüzündeki "Sultan"ın değil, göklerdeki "Kral"ın adına yazılır. Yaşanan tüm olayların nedeni, insanların Tanrı’ya karşı yaptıkları kötülüklerin cezalandırılmasından kaynaklanır, savaşlar, kıtlıklar, büyük depremler Tanrı’nın her kul unu doğru yola getirmek için yolladığı işaretlerdir.

Tarihin bu kadar “Hıristiyanlaştınlmasına rağmen Süryani vakanüvistleri tarihe "Sultan"ın gözünden bakmadıkları için önemlidirler. Vakanüvist gördüğü veya duyduğu olayları olduğu gibi yazar. "Sultan"ın yaptıkları yanında sokaktaki insanın ne yaptığı da önem kazanır. Bir yerde Süryani vakanüvistleri yaşadıkları çağın ve bölgenin “resmi olmayan” tarihini yazmışlardır. Bu nedenle Süryani vakaayinamelerinin “tarihi değeri” bir kat daha artar.

Elimizdeki Vakaayiname Süryani rahip Mar Yeşua tarafından kaleme alındı. Mar Yeşua 494 ile 507 yılları arasında bugünkü Urfa (Süryanice Urhoy) ve Diyarbakır’ın (Süryanice’de Omid) tarihini yazar. Kendisi Amid (Diyarbakır) yakınlarındaki Zuknin (şimdiki Zoğni harabesi) köyünün manastırında rahip olan Mar Yeşua , Urhoy’da (Urfa) bulunan bir manastırın başrahibi olan Sergius’un isteği üzerine vakayinameyi kaleme alır. Süryani yazınında kitabın birine adanması yöntemi oldukça sık kullanılır.

Mar Yeşua, bu bölgelerin o dönemdeki tarihlerini kaleme alırken, Bizans ve Sasani (İran) devletleri arasındaki kavgalar yanında, halkın günlük yaşantısını da yazar. Urfalıların “Eski Yunan masallarının terennüm edildiği çılgınca eğlencelerinden sözeder.

Mar Yeşua’nın “Vakaayiname”sinin günümüze ulaşmasını sağlayan kişi tarihçi ve Süryani Ortadoks Patriği Tel-Mahreli Dionosios olmuştur (ölümü 845). Tel Mahreli’nin elyazma metni bugün Vatikan Kütüphanesi’ndedir.
Mar Yeşua’nın “Vakaainame”sini gün yüzüne çıkaran kişi, vakaayinameyi Latinceye çeviren Jesep Simon Assemani olmuştur. Süryanice metnin ilk tam baskısı ise 1876 yılında yapıldı.

Vakaayiname’yi dünya literatürüne kazandıran kişi ise doğubilimci W. Wright oldu. W. Wright 1882 yılında Vakaayiname’yi Süryaniceden İngilizceye çevirdi. Süryaniceyi çok iyi bilen W. Wright, çeviride Süryani dilinin şiirsel özelliğini bozmamaya çok özen gösterdiğini vurgülüyor. İngilizce yazdığı önsözde Wright, çeviri metodu üzerine şunları yazıyor:

“Çevirideki metodum, önce olabildiği kadar aslına yakın bir tercüme yapmak ve sonra, aslının doğruluğundan hiçbir şey feda etmeksizin, ifadenin mükemmelleştirilmesine çalışmaktır. Aynı zamanda ister şiire ait, ister tarihi olsun İngiliz şarkiyat eserlerinin İngilizcesine bilhassa benzetiliyormuş gibi eski bir Incil uslubu kullanmaya çalıştım. Şüphesiz uslup ve yazılışları bakımından birbirine çok benzeyen Incil ve Kuran bile bugünkü dilimize çevrildikleri vakit gülünç olurlar, bu hususta kötü bir halk dili kullanılırsa...

Vakaayinamenin Türkçe çevirisi de W. Wright’in yaptığı bu İngilizce çeviriden yapıldı. Mualla Yılmaz’ın çevirisiyle Vakaayiname Diyarbakır Tanıtma Derneği tarafından 1958 yılında basıldı. Süryanice dilinin bir özelliği olan şiirsellik Türkçe çeviride de hissediliyor.

Bu nedenle elinizde tuttuğunuz baskı da Mualla Yılmaz’m çevirisinin aynısı. Ancak bugünkü kuşağın anlamakta zorluk çekebileceği sözcükleri, Candan Turhan, dildeki akıcılığı bozmadan, bugünkü Türkçeye çevirdi.

Kitabın sonuna eklenen Eski Urfa daha önceki Türkçe çeviride de yer alan, W. Wnght'in İngilizce çevirisinden alınmıştır. Harita, İngilizce çeviri için W Wright ile Mezopotamya coğrafyası konusunda otorite olan Profesör G. Hoffman tarafından hazırlandı Ancak bu baskılardaki harita, elle çizilmiş çizgilerden oluşuyordu. Yılmaz Aslantürk bu haritayı baz alarak yeniden düzenledi.

Metinde küçük parantez () içersindeki notlar Wright’in, büyük parantez [ ] içindekiler ise Diyarbakır Tanıtma Demeği’nin açıklamalarıdır. Fahrettin Kırzıoglu nun önceki baskıda yer alan notlarını ise tümden çıkarmak daha anlamlı geldi.
Mar Yeşua’nın bu vakaayinamesi Eski Doğu’nun gizli hâzinelerinin ortaya çıkmasında bir başlangıç olabilir. Doğu halklarının yarattığı uygarlıkları en az tanıyanlar bu halklarla aynı coğrafyayı paylaşanlardır. Batı üniversitelerinde, Doğu’nun bu hazinelerine büyük ilgi varken, Türkiye’deki üniversitelerin buna ilgi göstermemesi, hem bu üniversiteler, hem de bu coğrafyanın aydınları için büyük bir kayıp.

Yakup Bilge
14 Temmuz 1996, İstanbul



Urfa (1) Amid (2) ve Bütün Mezopotamya’daki Felaket Çağına Dair Tarih
(Müellif Mar Yaşua’nın Önsözü I.-VI)


-I-

Ey, bütün insanların en üstünü, rahip ve aynı zamanda rahiplerin başı Sergius, mukaddes zatınızın; tarih sırasıyla çekirgelerin baskını, güneşin tutulması, zelzele, kıtlık, salgın ve Romalılar (3) ile Persler(4) arasındaki savaşa dair herşeyi yazmamı emreden mektubunuzu aldım. Fakat bunlardan başka şahsım hakkında övgülerde bulunmuşsunuz ki, bu husus beni hatta kendi nefsimle yalnız iken bile daha çok mahcup etti. Çünkü, hakikatte bu vasıflardan birisi bile bana ait ...

1) Süryanice metinde Orhay veya Urhay (Araplarca) Er-Ruha, Romalılarca Edesse diye anılırdı. Şimdi Orfa veya Uıfa dendıyor.

2) Süryanicede Amid. Romalılarca Amida, şimdi Kara-Amid veya Diyar-Bekir

3) Sûryanice metinde Romaye veya Rumaye adı Romalılar (Bizans) yerine kullanılmıştır; nitekim Konstantinopl (İstanbul) a da eskiden Roma Nea (Yeni Roma) deniliyordu. Süryaniler ise Arapkir Bizanslılara bu yüzden Romaye (Romalılar) ve Er-Rum demektedirler.

4) Süryanice metinde Parsaye (Parslar), başka yerlerde de Parsaye veya Pursoye yazdı. Bu kelimenin, “utanç, zillet" gibi mana taşıyan bir sözün yazılışı ve benzer olduğu, hatemet gibi görülerek bu şekillere girmiş olduğu sanılıyor. Ben bu sozun doğruluğundan şüphe ediyorum. Bana öyle geliyor ki, bu sadece bir sesli harfin zayıflamasıdır.

(Bu notta yine W. Wright. Süryani harfleriyle yazılı kelımeleri misal vermiş ve a’ sesinin a, o’ sesinin nasıl u’ ya çevrildiğini belirtmiştir.

Mualla Yanmaz

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues