GİRİŞ
Bu yapıt ile, çok uzun zamandan beri sürdürdüğüm araştırma ve incelemelerimin ürününü görmenin sevinci değil, tedirginliği içindeyim. Bilimsel bir kuşkuculuk ile gerçekleştirmeye çalıştığım bu inceleme, yayınlanmadan önce benim egemenliğim altındaydı. Oysa, şimdi yayınlanıyor ve ben onun denetimine giriyorum.
Üniversite sıralarında okuduğum ekonomi ve siyasal bilim ile, üniversite sonrası eğitimde öğrendiğim toplumbilim (sosyoloji) bana hiç bir katkıda bulunmamışsa bile, «Türkiye’nin Toplumsal Yapısı» gibi bir konunun, yanlışsız ve eksiksiz bir biçimde okuyucuya sunulma olanağının son derece kısıtlı olduğunu göstermiştir.
Bu yapıtta, her üç bilim dalında öğrendiklerimi de Türk toplumuna uygulamaya çalıştım. Elde ettiğim bulguları tutarlı bir model çerçevesinde geliştirmek için çaba harcadım. Amacım, bilimsel kurallarla, Türkiye’nin toplumsal gerçekleri arasında bir uyuşma sağlamaktı. Böylece Türkiye için geçerli bir model geliştirerek anlamlı bir bireşime ulaşmayı umuyordum. Elde ettiğim sonuç, ancak bir «öneri» ya da «taslak» niteliği taşıyan bir«deneme» oldu.
Bu «deneme»de geliştirmeye çalıştığım model, üç temel değişken üzerine kuruludur. Birinci değişken tarihsel süreçleri, çevre koşullannı ve öteki ülkelerle olan ilişkileri de kapsayan biçimde dış dünya’dır. İkinci değişken, Türklerin ve Osmanlıların tarih içindeki devlet anlayışlarını, geleneklerini, göreneklerini kapsayan, batıcılığı ve Atatürkçülüğü de içeren ideoloji öğesidir. Üçüncü temel değişken ise, çeşitli süreçlerin sonucu olarak smıflaşma’dır.
Modelin işleyişi tarihsel açıdan ve bu üç değişken arasındaki etkileşimler çerçevesinde ele alınmıştır. Değişkenler arasındaki etkileşim, sürekli olarak uyumlu ve tekdüze bir nitelik taşımaz. Genellikle karşıtların etkisi ve tepkisi biçiminde oluşur.
Türk toplumsal değişme süreci, son derece kendine özgü niteliklere sahiptir. Özellikle Batı’dan bütünüyle ayrıdır. Avrupa’daki değişme ve gelişmelerin tam tersi bir süreç çerçeçevesinde oluşmuştur. İncelemelerim sırasında yalnızca bir model geliştirmeye değil, değişme sürecini ileriye dönük bir biçimde de ortaya koymaya çalıştım. Her temel öğenin görüntülerini incelerken, gelecek için ipuçları da aradım. Fakat bugüne değin oluşan değişmeleri açıklamak için geliştirdiğim model, ileriye dönük irdelemeler için, temel değişkenlerin ağırlığı açısından, yeniden gözden geçirilmelidir. Yapıtta uzun uzun açıklamaya çalıştığım oluşumlar sonucu modelin ideoloji değişkeni, göreli olarak önemini yitirirken sınıflaşma öğesi de göreli olarak etkisini arttırmaktadır. Örneğin, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, Osmanlı toplum yapısının özel niteliklerinden dolayı ideoloji, sınıflaşmayı önemli ölçüde etkilemiştir. Oysa, 1980’lere giderken, bunun tam tersi olmakta, sınıflaşma değişkeni, ideoloji öğesini biçimlendirmektedir.
Bu yapıtta, Türkçeyi büyük bir özenle kullanmaya çalıştım, Amacım, çalışmamı, Arapçanın ağdalı ve Batı dillerinin özentili sözcüklerinden arınmış duru bir dille okuyucuya sunmaktı. Bu amacı ne ölçüde gerçekleştirebildiğimi bilmiyorum. Ancak, «Türkiye’nin Toplumsal Yapısı» gibi bir konunun temiz ve açık bir Türkçe ile yazılmasının bir görev olduğu bilincindeyim. Bu görevi yerine getiremediysem, bunun nedeni hiç kuşkusuz Türkçenin yetersizliği değil, benim yeteneksizliğimdir. Çalışmamı on bölüm içinde düzenledim. Her bir bölümde, geliştirmek için çaba harcadığım model bakımından önemli gördüğüm konuları inceledim. Ayrıca, temel yaklaşımımı belirlemek için, bölümlerden değişik bir sınıflama da kullandım ve yapıtı beş ana kesime ayırdım. Bu kesimler, dikkatli bir okuyucunun da gözünden kaçmayacağı gibi, bölümleri, modelimdeki kuramsal ilkelere göre yerleştirme çabasının bir sonucudur.
Burada bir uyarı notu koymalıyım: Bilindiği gibi her toplum, her an değişmektedir. Bu nedenle toplumsal yapı ile toplumsal değişme birbirinden ayrılamaz. Bu çalışmada da, toplumsal yapı ile toplumsal değişme birlikte ele alınmıştır. Çünkü bunlardan yalnız birini inceleyerek ötekini bir yana bırakmak, toplumsal gerçeğe ve dolayısıyla bilimsel yaklaşıma aykırıdır.
Son söz olarak, bu «deneme» ile, Türkiye için en doğru yargıları sunmak gibi bir sav taşımadığımı da belirtmeliyim. Ulaşmaya çalıştığım amaç, tutarlı bir model geliştirebilmekti. Türkiye’nin toplumsal yapısı ve değişmesi konusundaki tartışmalara küçük de olsa bir katkıda bulunabilirsem kendimi mutlu sayacağım. Ayrıca bir başka umudum, sunduğum geniş kapsamlı (ve kimileri ilk kez yapılan hesaplamalara dayanan) bilgi, rakam ve tarihler yoluyla, okuyucu için temel bir başvurma kaynağı ortaya koyabilmiş olmaktır. |