Bu kitap hazırlanırken arşivini kullanımıma açan, kaynak sağlayan ve her türlü moral yardımı sunan Lütfi Baksi'ye teşekkür ederim. Ayrıca başvurularımda yardımlarını esirgemeyen Armanc dergisi çevreleri başta olmak üzere tüm görüşme lutfunda bulunan örgüt ileri gelenlerine ve bağımsız politikacılara çok teşekkürler. - M. Sıraç Bilgin
GİRİŞ
1975-1979 kesitinde, Kürt Ulusal Kurtuluş Mücadelesi çok hareketli günler yaşadı. Bu karmaşık dönemi anlatmak için, sadece objektif bir bakış açısına sahip olmak yetmiyor. Ayrıca çok alıngan olan Kürt politik şahsiyetlerini bu dönem hakkında bildiklerini söylemeye ikna etmek gerekiyor.
İncelemelerimiz bu döneme marksizmin damgasını vurmasının sebepsiz olmadığını gösterdi. Hele 1975'te; kimisinin "ilkel milliyetçi", kimisininse "burjuva-feodal aşiretçi" dediği, Kürt milliyetçisi Barzanici'lerin yönettiği Güney Kürdistan'daki ayaklanma hareketi yenilgiyle sonuçlanırken, Vietnam, Kamboçya, Laos, Mozambik, Angola ve Gine-Bissau'da marksist ihtilacilerin başarı kazanması, genç Kürt aydınlarının tavırlarının izahı için çok anlamlı işaretlerle yüklüydü.
Türkiye'deki -diğer Ortadoğu müslüman rejimleri ile mukayese kabul, etmez- demokratik rejimin verdiği imkanları; içlerinde İslamcıların, ırkçı-Turancıların ve ihtilaci marksistlerin en ön saflarda yer aldığı tüm radikal akımlar propaganda ve örgütlenme alanında çok iyi kullandılar. Böylece artan marksist yayınlar elden ele dolaşıyor ve bu doğrultuda bir bilinç sıçraması yaratıyordu. Teorik bilinçlenmenin sadece kendisi, tek başına bunca potansiyeli ve sonuçta parçalanmayı izah edemezdi. Oluşumda sosyoekonomik yapı ve sömürgeci baskı, şüphesiz ki temel şekillendirici faktör rolü oynuyordu. Elimizdeki bu kitap, Kürdistan'daki çarpık partileşmeleri ve kavgaları bu temel faktörleri ile ele alma iddiasında olmayacaktır. Sosyo-ekonomik unsur ve etkenler ile birlikte bu süreci incelemeyi işin uzmanlarına bırakma eğilimindeyiz. Bunun yerine olayı, kendi pratik akışı içinde ve görünen yanlarıyla okuyucuya sunmaya çalıştık, hem de diyalogsuz bir roman çerçevesi içinde...
Çok sert geçen iç tartışmaların çerçevesini çizdiği bir siyasal ortamda hayat bulan -70 kuşağı Kürt örgütleri, tesbit ettikleri tüzük ve programları itibariyle Marksizm-Leninizm'in tüm gereklerini yerine getirme telaşı içerisindeydiler.. Gerek "proletarya partisi" kurucuları veya kurma yolunda olanları olsun, gerekse "proletarya öncülüklü kitle partisi" veya "Marksizm-Leninizm'in ideolojik öncülüğünü kabullenen Ulusal Kurtuluş Partisi" yanlıları olsun, zamanın Kürt Örgütleri'nin çoğunun kurucu ve yöneticileri, düşüncelerinin gereklerine uygun gerekçeler elde etmek için, çarpıtılmış sosyo-ekönomik tahlilleri de hemencecik yapıveriyorlardı. Şunu da asla unutmamak gerekir ki; Kürt siyasi şahsiyetleri, Ortadoğu'daki kaygan politik zeminde hareket etmek zorundaydılar ve inşasını yürüttükleri organizasyonlar az veya çok bu labil siyasal zeminden etkileniyorlardı.
İşte bu Ortadoğu satrancının kitabımızı ilgilendiren kısmını daha iyi çözümlemek için önce bu bölgede büyük bir çıkar çatışması yürüten zamanın Süper Devletleri ile ilintili olarak; İran, Irak, Suriye ve Türkiye'nin karşılıklı çıkar çelişkilerini ve bu çelişkilerinin Kürt meselesine etkilerini kısaca ele aldık. Daha sonra bu ülkelerdeki iç muhalefet odaklarını, bu odakların Kürt örgütleri ve bölge ülkeleri ile ilişkilerini saptamaya çalıştık.
Daha sonra Kürdistan'ın her parçasındaki parti ve örgütlerin oluşum sürecini Güney Kürdistan merkezli olarak ele aldık. Bu sürece, Güney Kürdistan'daki iki ana gruplaşmanın, yani KYB ve ÎKDP'nin müdahalelerini irdelemeye çalıştık. Yaptığımız çalışmayı; KDP ve .KYB arasındaki 1978 çatışmasını, tüm sebepleri ile birlikte vererek bağladık. Okuyucularımıza bu hareketli tarih kesiti ile ilgili olarak birşeyler verebilmiş olma umuduyla...
Bölüm I
Nasıl Bir Dünya
Süperler
Kürtler'in sessiz çoğunluğa başlarına gelen bu felaketten iki Süper Güç'ü sorumlu tutuyordu. Bu kam en aşağısından yenilginin sıcak günlerinde yaygındı. Onlar, SSCB'nin Irak ordusunu eğiterek en güçlü silahlarla donatmasını ve Irak-Sovyet Dostluk ve işbirliği Ântlaşması'nı kendilerine karşı düşmanca bir tavır olarak algıladılar. Baas rejiminin orduyu ve silahlan doğrulttuklan hedefte Kürtler yaşadıklarına göre başka türlü düşünülemezdi zaten. ABD ise ihanet etmişti. Onlara yardım vaad edip orta yerde bırakan bu süper devlet hayal kırıklığına uğratmıştı Kürtler'i.
Ama Ortadoğu'nun bu mazlum halkı, iki Süper Güç'ün dünyayı kendi güvenlikleri açısından en az tehlikeli bir düzene sokmaya çalıştıklanm unutuyorlardı. Bu iki devlet için en güvenli dünya, onların; ekonomik, politik, askeri ve ideolojik düzeyde nüfuzlarının en yaygın bir sahada hissedildiği bir dünya olacaktı. Yayılmacılık; SSCB ve ABD'nin devlet olarak önlerine koydukları görevdi. Devletin çıkarı her türlü insani değerin önünde geliyordu tabii olarak.
Ortadoğu gibi stratejik bir petrol bölgesi ile fazlaca oynanınca bunun çatışma için yeterli bir kıvılcıma yol açacağı belliydi. Süperler böyle bir çatışmaya hazır değillerdi, istikrar istiyorlardı. Oysa Kürdistan, Körfez ve Dofar'da cereyan eden olaylar istikrarsızlığı arttırıyordu. Arap-îsrail anlaşmazlığı ve buna bağlı olarak karma karışık bir hal alan Lübnan olayı ile birlikte...
|