La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türkiye’de Kürt Sorunu - I


Auteur :
Éditeur : Înstîtuya Kurdî Date & Lieu : 1995, Berlin
Préface : Pages : 310
Traduction : ISBN : 3-930943-03-4
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Gas. Tur. 2631Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Türkiye’de Kürt Sorunu - I


Türkiye’de Kürt Sorunu - I

M. A. Hasretyan

Înstîtuya Kurdî

Büyük Ekim Sosyalist Devrimi, insani toplumun gelişme tarihinde yeni bir dönem, proleter ve milli kurtuluş, sömürge ve bağımlı ülke halklarının emperyalist baskıdan kurtuluş dönemini açmıştır. O, sömürge ülkelerdeki emperyalist düzene şiddetli bir darbe vurmuş, baskı altında bulunan Doğu halklarını esaretçilere karşı, kendi milli kurtuluşu için mücadeleye kaldırmıştır.

“Çağdaş devrimde Doğu’nun bilinçlenmesini bir başka dönem izliyor; bu dönemde Doğu halkları bütün dünyanın kaderinin kararlaştırılmasında söz sahibi olacaklar ve böylelikle sırf başkalarının zenginleşmelerine alet olmaktan çıkacaklar. Doğu halkları, pratik eyleme geçme ihtiyacının, her milletin bütün insanlığın kaderine biçim ...



Ermeni asıllı, doğu bilimci, tarihçi ve Kürt dostu olan M. A. Hasretyan, köylü kökenli bir ailenin çocuğu olarak 1924 yılında Azerbaycan da doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Baku de tamamladıktan sonra, 1940 yılında Moskova Doğu Bilimleri Enstitüsü Türkiye Bölümüne başlamış, 1952 yılında bu bölümü bitirmiştir. Aynı yılda Moskova Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi'nin Doğu Bilimleri Bölümü’nde araştırma asistanlığına başlamıştır. Türkiye’de "Ulusal Sorun” adlı incelemesiyle doktora tezini vermiştir. 1961 yılından beri Moskova Bilimler Akademisi’ne bağlı Doğu Bilimleri Enstitüsü'nde Çağdaş Kürt Sorunları Bölümü’nün müdürlüğünü yapmaktadır. Berlin Kürt Bilim ve Araştırma Enstitüsü'nün de üyesi olan Prof. Dr. Hasretyan’ın Rusça olarak yayınlanmış diğer bazı eserleri de şunlardır: Türkiye Değişmeler Bekliyor (1963), 1960-1963 Yıllarında Türkiye’de İç Politika Dönemleri (1965), Türkiye’nin Son çağ Tarihi (1969). Bir çok makale ve araştırması da çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır.

 



SUNUŞ


Kürt tarihi, Kürdistan ve Kürtler üzerine pekçok araştırma ve inceleme yapılmasına rağmen henüz yeterince bilinmemektedir. Son dönemlerde Kürt halkının işgalci güçlere karşı başkaldırılarını ve mücadelelerini içeren araştırmalar yapılmaktadır. Bu ve diğer araştırmalar, kuşkusuz Kürt tarihinin aydınlanmasına ışık tutacaktır.

Kürdistan tarihi birçok değişik ve karmaşık bölümden oluşmasına rağmen, esasta bu tarihi iki temel aşamada incelemek bilimsel bir yaklaşım tarzı olacaktır.

Birinci aşama: Kürdistan’da halklaşma ve uluslaşma öncesi dönemdir. Yüzyıllara varan bu uzun dönemde Kürt halkı işgalci güçlere karşı sürekli olarak bir varlık ve tutunabilme mücadelesi vermiştir. Bu dönemde Kürt ve Kürdistan’ın özgürlük mücadelesi tarihinde en önemli kesit kuşkusuz ki, 19. ve 20. yüzyıllardır. Bu yüzyıllarda Kürdistan’ın istila ve sömürgeci işgallere karşı Kürt halkının vermiş olduğu özgürlük mücadelesi birbirinden kopuk ya da oldukça zayıf ilişkiler içerisinde direniş ve başkaldırı biçiminde gelişmişlerdir. 19. ve 20. yüzyıllarda Kürdistan’da gelişen direniş ve başkaldırılar, mahalli düzeyde kalarak bütün Kürdistan’ı kurtuluşa götürebilecek bir uluslaşma ve halklaşma düzeyine ulaşamamıştır. Bu durum 19. ve 20. yüzyıllardaki bütün Kürdistan direnişlerinin komşu halklarla güçlü ilişkiler ve ittifaklar geliştirmesini engellemiş ve dünyadan da yalıtmıştır.

İkinci aşama: PKK önderliğinde gelişen Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi ve 1984 Ağustos’unda gerilla ile fiilen başlayan ulusal kurtuluş savaşı dönemidir. Bu dönemde Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesi tarih boyunca ilk kez ulusal kimliğine kavuşmuş ve modern anlamda halklaşarak, bugün hem Ortadoğu halklarıyla ilişkiler bakımından ve hem de dünya gündeminde önemli bir sırada yerini almıştır. Kürdün kara talihi değişiyor ve Kürdistan kurtuluş tarihi yeniden yazılıyor.

İçinde yaşadığımız ve tanığı olduğumuz bu aşamada Kürdistan tarihini inceleme ve araştırma alanında büyük bir yoğunlaşma ve ilgi vardır. Bu alanla ilgili Kürt ve yabancı birçok araştırmacı ve tarihçinin eserleri yayınlandı. Kürdistan tarihi ile ilgili geçmiş yıllarda yayınlanan birçok kitap bu dönemde düzenlenerek çeşitli yayınevleri tarafından yeniden basıldı.

Değerli Ermeni araştırmacı ve tarihçi Prof. Dr. M. A. Hasretyan’ın Rusça orijinalinden Türkçeleştirdiği Türkiye’de Kürt Sorunu (1918-1990) adlı araştırmasını Enstitümüz redaksiyon kurulu sadeleştirdi. İki cilt halinde yayınlanacak olan bu eserin 1918-1940 dönemini kapsayan I. Cildi'ni, Kürdistan tarihi üzerindeki araştırma ve tartışmalara ışık tutacağı inancıyla yayınlıyoruz. Yayına hazırladığımız II. Cilt ise 1940-1990 dönemini kapsamaktadır.

Prof. Dr. M. A. Hasretyan’ın titiz çalışması sonucunda hazırladığı bu değerli araştırmasıyla, Kürdistan’daki halk direniş ve isyanlarının neden ve sonuçlarını materyalist bir tarih yorumuyla okuyucuya sunmaktadır. Okuyucuya sunulan geniş kaynakça ve okuyucunun şimdiye kadar ulaşamadığı Rus ve Sovyet belgelerinin gün yüzüne çıkarılması, bu alandaki eksikliği gidermektedir. Araştırma bütünlüğü içinde tarihin bu kesitinin sosyal bir analizini yapmaktadır.

Kitabın okunmasında önemli bir husus da kaynakça ile ilgilidir. Kitabın sonunda verilen kaynakça her iki cilde aittir. Dolayısıyla okuyucu bazı kaynaklarla ilgili alıntı sonlarına yerleştirilen numaraların karşılığını kaynakçayla karşılaştırarak bulacaktır. Dipnotlar sayfanın sonunda verilmiştir. Kitabın sonuna kısaltmalarla ilgili bir de ek konulmuştur. Kişi ve coğrafya adları dizini kitabın II. Cildi'nde verilecektir.

Berlin Kürt Bilim ve Araştırma Enstitüsü
Yayın Kurulu



ÖNSÖZ

Kürtlerin Yakın ve Ortadoğu tarihinde belirli bir yerleri vardır. Onlar bu bölgedeki bütün önemli olaylara katılmışlardır. Kendi orijinal kültürlerinin taşıyıcısı olan Kürtler; Türkiye, İran ve bir bölüm Arap ülkesi halklarının manevi gelişmelerine de büyük katkılar sağlamışlardır.

1917 Büyük Ekim Devriminin etkisiyle, Doğu’daki halkların ve Kürt halkının kendilerini boyunduruk altında bulunduranlara karşı verdikleri ulusal kurtuluş hareketlerinde bir yükseliş başlamıştır. Daha sonra objektif ve sübjektif sebeplerden dolayı Kürtler ve Kürdistan, Türkiye, İran ve Irak arasında parçalanmış ve böylece Kürt sorunu ortaya çıkmıştır. Şu anda tahmini rakamlara göre Yakın ve Ortadoğu ülkelerinde (Türkiye, İran, Irak, Suriye) 20 milyonun üstünde Kürt yaşamaktadır. Biçimsel yönüyle Kürtler bu devletlerin vatandaşı olarak Türk, Fars ve Arap halklarıyla eşit haklara sahiptirler. Ama gerçekte onları ayrı bir halk olarak tanımıyorlar; hatta bu ülkelerin sınırları çerçevesinde hakları olan kendi ulusal-teritoryal bütünlüğünü oluşturmalarını bile kabul etmiyorlar. Demek ki, Kürt sorununun varoluşu, yukarıda adı geçen ülkelerde Kürtlerin yaşamaları faktöründen değil, ama ayrı bir dil, kültür ve gelenekleri olmalarına rağmen, ulusal hakları olan başka bir millet gibi görülmemeleridir. Buna rağmen Kürt halkı kendi ulusal özbenliğini, anadilini, kültürünü, adet ve geleneklerini korumuştur.

Günümüzde Kürt sorunu Yakın ve Ortadoğu ülkelerinde kendi güncelliğini korumaktadır. Özünde, bu, Kürtlerin gelişen ulusal bilinciyle ulusal kaderlerini tayin etmek için kararlı mücadelelerinin düzeyi ile Kürdistanı parçalayan ülkelerin egemen çevrelerinin, Kürt halkının meşru haklarını tanımamaları arasında ifadesini bulur.

70-80’li yıllarda Kürt ulusal hareketi yeni bir aşamaya girmiştir. Eğer 20’li ve 30’lu yıllarda Kürt ayaklanmaları Kürt feodal temsilcileri olan ağa, şeyh ve aşiret reisleri tarafından yönetiliyorduysa, bugün Kürtler göreceli olgun politik partiler kurmuşlardır ve bunların kendi halkının ulusal ve sosyal taleplerini yerine getirmek için mücadele programları vardır. Bununla beraber az da olsa, henüz Kürt siyasi parti ve grupları arasında anlaşmazlıklar mevcuttur.

Belirtmek gerekir ki, Kürt sorunu Ortadoğu’nun her ülkesinde kendine özgü özellikleri vardır. Bu daha çok ülkelerin farklı politikaları, Kürtlerin farklı sosyo-ekonomik durumları, bu ülkelerdeki ulusal hareketleriyle izah edilebilir.

80’li yılların sonlarında -90’lı yılların başlarında Irak, İran ve Türkiye Kürdistan’ında yapılan katliamlardan dolayı Kürt sorunu sonuç almaya doğru oldukça kesinleştirilmiştir. Tenkil harekâtları, Kürtlerin, ulusal mücadelesine büyük bir darbe vurmuştur.

Irak rejimi, 1988 baharında, Kürt halkına karşı kimyasal silah kullandı. Bunun neticesinde Halepçe kentinde 6000 kadar sivil halk yaşamını yitirdi. 1991 yılı Nisan ayında, Irak rejimi yeniden Kürt halkını katliama uğrattı. Irak hükümetinin gaddarca uygulamalarından kurtulmak için yüzbinlerce Kürt, komşu ülkelere, Türkiye ve İran’a geçti. Bunlar bu ülkelerde özel kamplarda esir muamelesi gördü.

Ankara rejimi, Türkiye Kürdistan’ında, Kürt ulusal mücadelesini bastırmak amacıyla sıkıyönetim ilan etmiştir. Kürt sorunu TBMM’de tartışma konusu olmasına rağmen, Türk idari çevreleri şu ana kadar, Türkiye’de yaşayan Kültlerin milli haklarını kabul etmemektedirler.

20-30’lu yılarda Türkiye devleti yöneticileri, Kürdistan’da Kürt halkına karşı sayısız toplu katliam gerçekleştirmiş, Kürt ulusal direnme hareketlerini kanla, vahşetle bastırmış, Kürt halkını zorla göçe tabi tutmuş, onun ulusal mücadelesine karşı ordusuyla, polisiyle, özel timleriyle, Umumi Müfettişlikleriyle hemen hemen aralıksız bir özel savaş yürütmüşlerdir.
Geçmişin deneyimleri gösteriyor ki, Türkiye devleti yöneticilerinin bu karışık sorunu, resmi askeri-idari ve polisiye tedbirlerin yardımıyla, zor yoluyla çözüme bağlama uğraşları iflasla sonuçlanmıştır.

Bu da göstermiştir ki, Kürt sorununun çözüme bağlanması sadece demokratik temelde olabilir.



Bölüm I

Kemalist Hareket Döneminde Kürt Sorunu (1918-1924)

1- Büyük Ekim Devrimi ve Kemalist Hareketin Başlangıcında Kürt Sorunu


Büyük Ekim Sosyalist Devrimi, insani toplumun gelişme tarihinde yeni bir dönem, proleter ve milli kurtuluş, sömürge ve bağımlı ülke halklarının emperyalist baskıdan kurtuluş dönemini açmıştır. O, sömürge ülkelerdeki emperyalist düzene şiddetli bir darbe vurmuş, baskı altında bulunan Doğu halklarını esaretçilere karşı, kendi milli kurtuluşu için mücadeleye kaldırmıştır.

“Çağdaş devrimde Doğu’nun bilinçlenmesini bir başka dönem izliyor; bu dönemde Doğu halkları bütün dünyanın kaderinin kararlaştırılmasında söz sahibi olacaklar ve böylelikle sırf başkalarının zenginleşmelerine alet olmaktan çıkacaklar. Doğu halkları, pratik eyleme geçme ihtiyacının, her milletin bütün insanlığın kaderine biçim vermekte söz sahibi olması ihtiyacının farkına varmaya başlamışlardır,” diyordu V.İ. Lenin.(4, s.328)

Büyük Ekim’le meydana gelen Sovyet devleti, ilk günlerinde, Doğu halklarına dair emperyalist devletlerin işgalci planlarını açığa çıkarma politikasını sürdürmüştü. Doğu halklarına dair Sovyet ülkesinin esas prensipleri V.İ. Lenin tarafindan hazırlanmış ve Sovyet hükümetince hayata geçirilmiştir. Örneğin, 8 Kasım 1917 de Sovyetler II. Kongresinde kabul edilen “Barış Kanunu” ve 3 Aralık 1917 tarihli “Rusya ve Bütün Doğu Emekçi Müslümanlarına” adlı çağrıda, mazlum Doğu halklarının kendi sosyal ve ulusal mücadelelerinde kardeş yardımını öngören Sovyet devletinin dış politika prensipleri resmen beyan edilmiştir. Rusya Sovyetleri VII. Kongresi, mazlum halklara dair özel bir kararname kabul etmiştir. Bu kararnamede, Doğu halkları kurtuluş mücadelelerine derin sempati duyduğunu, onlara manevi ve maddi yardıma hazır olduğunu bildirmiştir.(13, s.18)

.....

 

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues