La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Ermeni Sorunu ve Türk-Amerikan İlişkileri


Auteur :
Éditeur : Belge Date & Lieu : 2000, İstanbul
Préface : Pages : 120
Traduction : ISBN : 975-344-229
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Mar. Erm. 390Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Ermeni Sorunu ve Türk-Amerikan İlişkileri

Ermeni Sorunu ve Türk-Amerikan İlişkileri

Levon Maraşlıyan

Ragıp Zarakolu


"1919'dan 1923'e kadar ABD'nin Yakın Doğu politikasının merkezinde çok önemli bir etmen olarak Ermeni Sorunu diplomatların kafalarını hayli meşgul etti. Ekonomik çıkarın Dışişleri Bakanlığının en büyük önceliği olduğu ise çok açık ve anlaşılır bir şeydi. Amerikalı yetkililer, Amerika'nın ekonomik çıkarlarını güvence altına almak için, Ermeni isteklerini desteklemekten vazgeçmeleri gerektiğini düşünüyorlardı."



ÖNSÖZ


1990 yılı Eylülünde Ankara'da toplanan ve Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın hitabıyla açılan XI. Türk Tarih Kongresine, ilk kez Ermeni tarihçiler, "Ermeni Sorunu"nu tartışmak üzere davet edildiler. Levon Maraşlıyan, bu öneriyi kabul ederek, elinizdeki çalışmayı tebliğ olarak sundu ve bu çalışma Türk Tarih Kurumu tarafından 1994 yılında tüm tebliğleri bir araya getiren kapsamlı derleme içinde yer aldı.

Yani, bir anlamda "tarihi tarihçiler tartışsın" önerisi, daha 10 yıl önce hayata geçirilmiye başlanmıştı. Ama bunu diğer tarihçilerin izlemesi için aradan 10 yıl geçmesi gerekti. Boğaziçi Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesinin düzenlediği uluslararası akademik çalışmalara, geçen yıl ve bu yıl Gregor Suny ve Richard G. Hovannisian gibi Ermeni kökenli önemli tarihçiler katıldılar.

2000 yılında Amerikan Kongresine, Soykırım Tasarısının gelmesi, "tarihçiler tartışsın" önermesini yeniden güncelleştirdi. Sağlıklı, önyargısız bir tartışmanın sürebilmesi için, Ermeni araştırmacıların çalışmalarının hızla Türkçeye çevrilmesi gerekiyor. Belge yayınları bunu, en hoşgörüsüz bir dönemde 1994 yılında Yves Temon'un "Ermeni Tabusu" adlı kitabını yayınlayarak başlattı. Bunu Profesör Vahakn N. Dadrian'ın "Ulusal ve Uluslararası Hukuk Açısından Jenosid" adlı çalışmasının yayınlanması izledi. Edebi bir çalışma olmasına karşın Avusturyalı yazar Franz Werfel'in "Musa Dağ'da 40 Gün" adlı romanı da, son derece ilginç tarihsel bilgi ve tanıklıkları barındırmaktaydı. Bu çalışmaların yayınlanması yanında, Taner Akçam'ın resmi görüşü sorgulayan araştırmalarının da peşpeşe yayınlanması, aslında artık Türkiye'de farklı görüș ve seslerin de yükseldiğinin, "buzların erimeye başladığının" bir göstergesi idi.

Sözkonusu tasarı ile, Türkiye'de "1915 Olayı"ila ilişkin çatılı bir tartışmanın başladığı, farklı görüşlerin ileri sürüldüğü, eski monolitik, ajitatif tavrın hala direnmekle birilikte, eskisi kadar tek sesli yaygın bir destek bulmadığı da gözden kaçmamalı.
Şimdi Levon Maraşlıyan'ın 1990 yılında XI. Türk Tarih Kongresine sunduğu incelemesini yayınlıyoruz. Lcvon Maraşlıyan "erken" sayılacak bir dönemde, bir medeni cesaret örneği sergiliyerek Ankara'ya geldi. Tek başına görüşlerini savundu. Karşı görüşleri eleştirdi. Çalıșmasına yönelik eleştirileri yanıtladı. Kıyamet de kopmadı.

Ama ne yazık ki, bu açılımın arkası gelmedi. Ankara'da 90 yılında Andreıv Mango, Health Lowry, Justin McCarthy, Roderic Davison, Ezel Kural Shatv, Levon Maraşltyan ile birlikte karşılıklı olarak, Ermeni Sorununa ilişkin görüşlerini ifade ettiler.
Daha sonra ise, tartışma alanı akademyadan, siyaset alanına kaydı. ABD Temsilciler Meclisi Uluslararası ilişkiler Komitesi, 1996 yılında Ermeni Soykırımı konusunu gündeme aldığında, Levon Maraşlıyan görüşlerini komite önünde dile getirdi. Amerikan Kongresinde, bu yılki tartışmalar sırasında ise, Gündüz Aktan'la birlikte, Justin McCarthy, Ermeni görüşüne karşı görüşlerini dile getirdiler. Bilindiği gibi Justin McCarthy, 19. ve 20. yüzyılda Balkanlar ve Anadolu'da Müslüman nüfusun yüzyüze kaldığı etnik arındırma ve göç olgusuyla ilgilenmiştir, buna ilişkin çalışması ilkin Genel Kurmay Başkanlığınca yayınlanmıştır. Onun bu konuya ilişkin temel yapıtının Türkiye'de Ermeni kökenli bir yayıncı tarafından yayınlanmış olması da, bence altı çizilmesi gereken bir "jest "tir.

Keşke 1990 yılırın tartışma tutanakları da yayınlanabilse, aslında, hem ne gibi önyargıların geçerli olduğu, hem de-karşılıklı tartışma ile bir çok önyargının aşılma şansının varolduğu daha iyi görülebilir. İlginç olan, Mango ve McCarthy gibi "batılı" araştırmacıların, kimi zaman Türk tarihçilerden de "katı" tutum almaları idi. Mango, Maraşlıyan görüşlerini dile getirirken, oturum yöneticisi olarak onun sözünü kesmeye çalışırken, Kamuran Gürün konuşmasını sürdürmesini isteyecekti.

Maraşlıyan, bir Türk Tarih Kongresine katılan "ilk" Ermeni akademisyen olarak, Ankara'da geçirdiği haftanın kendisi için, "mesleki düzeyde bir ödüllendirme, kişisel düzeyde ise son derece keyiflendirici bir olay" olduğunu, karşılaştığı bütün Türklerin arkadaşça davrandığını, onların Ermeni Sorununa ilişkin pozisyonlarına ateşli biçimde karşı olmakla birlikte, kendileri ile çok iyi anlaştığını söylüyor. Özellikle Mehmet Saray, Kamuran Gürün, Şinasi Orel, Ezel Kur I, Salahi Sonyel, Hüsamettin Yıldırım, Esin, Gülfem Aslan, TRT'den Recep Gürelioğlu ve "Türklerle Ermeniler arasında akademik değiş tokuşu yıllardan beri savunan" ISIS Yayınları editörü Sinan Kuneralp'i dostlukla hatırlıyor.

Levon Maraşlıyan'ın incelemesi, ABD Temsilciler Meclisinde Ermeni soykırımı oylamasının gündeme gelmesiyle birlikte, aynı zamanda bir güncellik kazandı. Sürekli kutsanan bütün "demokratik ilkelere", tüm "insan hakları" ilkelerine karşın, ABD dış politikasında son tahlilde belirleyici olanın "ilkeler" değil, "ekonomik çıkar", "uluslararası etki alanları rekabeti" olduğunu ibret verici bir biçimde sergiliyor.

"Tehcir" yıllarında ABD büyükelçisi olan Morgentau, Talat Paşa ile ilgili olarak şöyle bir anıyı dile getirir. Bir gün kendisini ziyaret ettiğinde Talat kendisine, "Biliyorsunuz Ermeni yurttaşlarımızı, trajik bir biçimde yitirdik. Onlar Osmanlı yurttaşı idiler. Arkalarında mirasçı da bırakmadıklarına göre, mirasları devletimize kaldı. Dolayısıyla Amerikan sigorta şirketlerine yatırdıkları pirimlerden dolayı verilmesi gereken tazminatları bize ödemelisiniz". Morgentan bu talep karşısında dehşet içinde kaldığını anlatır.

Bilindiği gibi, çıkarılan "emlak-ı metruke" kanunları ile, Ermeni kökenli yurttaşların tehcir yollarına dökülürken arkalarında bıraktığı mallarına el konulmuştu. Ve sağ kalmayı başarıp da geri dönen az sayıda insana bunlar asla iade olunmadı.
Acaba şu yaşananlar tarihin bir ironisi mi?

Aradan 85 yıl geçtikten sonra, sanki Talat Paşa'nın "miras" talebine, Amerikalılar sanki şöyle yanıt veriyorlar: "Bildiğiniz gibi Ermeni kökenli Amerikan yurttaşlarının babalarının, annelerinin, dedelerinin, ninelerinin haksız ve gayrimeşru biçimde el konulan malı mülkü var. Ben onların 'mirasçısı' olan yurttaşlarımın hukukunu, dolayısıyla kendi hukukumu savunuyorum."

Kendi tarihi ile yüzleşmekten korkmanın, tabulara sarılmanın, inkarcılığın sonunda geleceği sonuç bu olabilir ancak.
Levon Maraşlıyan'ın çalışmasının işaret ettiği gibi, o zaman "Amerikan çıkarı" öyle gerektiriyordu, şimdi ise böyle... Acı olan, aslında yaşanan trajedinin bir yerde hazırlayıcısı olanlara, aynı coğrafyanın insarılarını birbirine düşürenlere söz hakkı bırakmak, çirkin bir biçimde "katledilen", "telef olan" insanların sayısını tartışmak, aradan 85 yıl geçmesine karşın kendi ölülerimiz için birlikte ağıt söyleyip, yas tutamamak...

Aslında "1915 Olayı" hem Türklerin, hem Ermenilerin, hem de Kürtlerin tarihini kilitledi, bloke etti. (Süryanilerin adı bile anılmıyor.) Tarih o noktaya kilitlendi kaldı. Dolayısıyla, yaşananları inkarla, olayı bir kavram tartışmasına dönüştürmekle, "1915" de bir kabus gibi kendini tekrarlayıp duruyor. Ve insanlar iki yanlı bu kabusu sürekli yaşamaya mahkum ediliyor. Bu da adeta "tinsel" bir soykırım değil de nedir?

O zaman "diyalog" dışında, bu kördüğümü aşacak bir yol görülmüyor.
Türkler de, Ermeniler de bu "zor" olanı başarmak zorunda.
Bundan kaçış yok.

Ragıp Zarakolu



Giriş


Levon Maraşlıyan*

Önsöz olarak demek isterim ki, biraz sonra sunacağım konuşmamdaki delil ve yorumlar, gelecekteki Türk-Ermeni yakınlaşmasının teşviki amacıyladır.

Sunacağım delil ve yorumları çoğunuz kabul etmeyebilirsiniz, fakat ümidim, benim ilerideki Türk-Ermeni yakınlaşmasını içtenlikle arzuladığımı kabul etmenizdir. Ve ümit ederim ki, sizler Türk-Ermeni ilişkilerinin uyumlu bir şekilde tarihi gerçeklerin temeli üzerine oturtularak yapılan diyalog ve karşılıklı uzlaşma yoluyla olacağını kabul edersiniz.

Ermenilerin soykırıma uğraması nedeniyle ailemin, anavatanımız olan Anadolu’dan sürgün edilmesinin sonucu olarak, Türkçemin iyi olmaması sebebiyle bugünkü konuşmamı İngilizce olarak yapacağım.1

Türk Milliyetçilerinin yabancı işgalden kurtulma savaşı sürdürdükleri yıllarda, bağımsız Ermenistan Cumhuriyeti’ne ve daha sonra Türkiye'deki bir “Ermeni Ulusal Yurdu"na. Amerikan sempatisi damgasını vurmuştu. Ama ...

* Tarih Glendale Community College (Califomia, ABDJ’de yardımcı profesör.)
1 Maraşlıyan'ın 5 Eylül 1990'da II. Türk Tarih Kongresi'nde tebliğini sunmadan önce Türkçe olarak yaptığı açış konuşması.




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues