La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Türkiye'nin Düzeni ve Kürt Sorunu


Auteur :
Éditeur : Belge Date & Lieu : 1994, İstanbul
Préface : Pages : 224
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Ger. Eme. 774Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Türkiye'nin Düzeni ve Kürt Sorunu

Türkiye'nin Düzeni ve Kürt Sorunu

Haluk Gerger

Belge


90'lı yılların başında hem uluslararası alanda, hem Türkiye'de etkileri kuşaklar boyu sürecek olaylar yaşandı. Dünyada Körfez Bunalımı ve Savaşı ile başlayan, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa'daki rejimlerin yıkılmasıyla süren, Yeni Dünya Düzeni ile doruğa çıkan gelişmeler gündemi belirledi. Beynelmilel sermayenin insanlık ve emek karşısındaki zaferleri, askeri müdahaleler, savaşlar, özelleştirme, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik harcamalarının kısılması, işsizlik, enflasyon, bunalım, medya terörü, yükselen değerler gibi olgularla sürdü. Sosyalizm düşüncesi, sosyalist örgütler ve genel olarak işçi sınıfı ve emek kuşkusuz dünyanın her yerinde bu gelişmelerden olumsuz etkilendi.

Türkiye'de ise, ekonomik bunalım, işsizlik, hayat pahalılığı, bunların toplumsal-ahlaki etkileri, 12 Eylül sonrası genel tahribata katlanarak eklendi. Kürt sorunu, inkar ve imha politikalarının cenderesinde korkunç bir savaşla boyudandı. Demokrasi ve insan hakları alanında 21. yüzyıla girerken insanlık adına utanç verici bir tablo ortaya çıktı. Yaşamın her alanında emeğin ve insanlığın temel kazanım ve değerlerine çok boyutlu bir saldırı gerçekleştirildi.

İşte böylesi bir durumda, bu gelişme ve süreçleri esas olarak emekçilere aktarıp yorumlamak; onların sınıf çıkarlarını ve dolayısıyla da sosyalizmi savunmak; Kürtlerin ve mazlum insanlığın kavgasına destek olmak; barış ve temel insan haklarının elde edilmesi mücadelesine katılmak ve nihayet, ezilenlerin öfkesini paylaşıp yansıtmak benim temel amacım oldu. Öyle de yaptım. Bütün bir dünyaya ve egemenlere, günün gerçeğine ve geçerli olana, güç'e ve zor'a karşı durdum!..



ÖNSÖZ


90'lı yılların başında hem uluslararası alanda, hem Türkiye’de etkileri kuşaklar boyu sürecek olaylar yaşandı. Dünyada Körfez’ Bunalımı ve Savaşı ile başlayan, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki rejimlerin yıkılmasıyla süren. Yeni Dünya Düzeni ile doruğa çıkan gelişmeler gündemi belirledi. Beynelmilel sermayenin insanlık ve Emek karşısındaki zaferleri, askeri müdahaleler, savaşlar, özelleştirme, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik harcamalarının kısılması, işsizlik, enflasyon, bunalım, medya terörü, yükselen değerler gibi olgularla sürdü. Sosyalizm düşüncesi, sosyalist örgütler ve genel olarak işçi sınıfı ve Emek kuşkusuz dünyanın her yerinde bu gelişmelerden olumsuz etkilendi.

Türkiye'de ise, ekonomik bunalım, işsizlik, hayat pahalılığı, bunların toplumsal-ahlaki etkileri, 12 Eylül sonrası genel tahribata katlanarak eklendi. Kürt Sorunu, inkar ve imha politikalarının cenderesinde korkunç bir savaşla boyuttandı. Demokrasi ve insan haklan alanında 21. yüzyıla girerken insanlık adına utanç verici bir tablo ortaya çıktı. Yaşamın her alanında Emeğin ve insanlığın temel kazanım ve değerlerine çok boyutlu bir saldın gerçekleştirildi.

İşte böylesi bir durumda, bu gelişme ve süreçleri esas olarak emekçilere aktanp yorumlamak; onlann sınıf çıkarlarını ve dolayısıyla da sosyalizmi savunmak; Kürtlerin ve mazlum insanlığın kavgasına destek olmak; barış ve temel insan haklannın elde edilmesi mücadelesine katılmak; ve nihayet, ezilenlerin öfkesini paylaşıp yansıtmak benim temel amacım oldu.
Öyle de yaptım.Bütün bir dünyaya ve egemenlere, günün gerçeğine ve geçerli olana, güç’e ve zor'a karşı durdum!..

Tabii bu kişisel bir kahramanlık olarak değerlendirilmemeli. Böylesi bir tavır, bir yöntem, anlayış ve inanç sorunudur. Her şeyden önce, yazılanının kaynağındaki Marksist yöntemi görmeden onları anlamak da mümkün değildir. Bu bağlamda Marks’ın yönteminin temelinde bulunan “tarihsellik” özelliği üzerinde durmak gerekli.1 Lukacs, Marks’ın yöntemi için “özünün özünde tarihseldir” der. Bu öz. yani toplumsal realiteye tarihsel yaklaşım, bu realitenin bizzat kendisinin veya herhangi bir parçasının, örneğin bir sosyal formasyonun , bir toplumsal sistemin, geçici, değişebilir, değiştirilebilir olduğuna işaret eder. Bu “geçici olma özelliği”ne koşut olarak da, her toplumsal yapıya eleştirel bakabilmek gerekli ve mümkün olur. İşte insanoğlu kendi tarihini verili koşullarda ancak böylesi bir yöntemsel anlayışla yapabilir; devrimci pratik ancak devrimci teoriyle mümkün olabilir. Sosyal pratik içindeki bir aydın içinse devrimci yöntem gereklidir, çünkü “aydın ...özünde bir sosyal eleştirmendir.” Bu misyonun gerektirdiği umut ve cesaret ise, işte Marks'ın yönteminin özünde mevcuttur. Dolayısıyla da, bir aydın sadece gerçeği anlamak ve açıklamak için zorunlu bilimsel araçları değil, aynı zamanda, onu değiştirme eylemine katılabilmek için gerekli olan moral değerleri de Marksizmde bulabilir. Ve işte ancak o zaman bütün bir dünyaya ve egemenlere karşı durabilmek, hayata, onu değiştirmenin önkoşulu olarak,eleştirel bakmak mümkün olabilir. Dolayısıyla, Marks’ın deyişiyle, “...varolan herşeyin, ulaşılacak sonuçlardan ve kim olursa olsun dönemin güçleriyle çelişkiye düşmekten korkmamak anlamında acımasız eleştirisi” öncelikle bir yöntemsel sorundur, hayata bakış ve teoriyle ilgilidir.

Hayat amacımın kökeninde ve dolayısıyla da yazılarımda ise. Marks ve Engels’in Kutsal Aile”de özlü bir biçimde dile getirdikleri şu anlayış bulunur: “Bütün insanlığın özü (abstraetion of humanity) ve hatta görüntüsü (appearance) gelişkin proletaryada ifadesini bulduğu için, proletaryanın yaşam koşulları çağdaş toplumdaki bütün insanlık dışı koşulların odak noktasını temsil ettiği için, proletarya içinde kaybolan insan yitikliğin teorik bilincine kavuştuğu ve kaçınılmaz ve kesinlikle zorunlu bir ihtiyaçla...bu insanlık dışı duruma isyan etmeye zorlandığı için bütün bunlar proletaryanın neden kendini özgürleştircbilcceğinin ve özgürleştirmesi gerektiğinin gerekçeleridir.”

Haber, bilgi, çözümleme, yorum, değerlendirme içeren yazılar, polemikler, gerektiğinde slogan ve duygu yüklü satırlar, hepsi işte
Emek yönünde yapılmış bu kişisel tercihin gerekleri ve sonuçlan olarak kağıda döküldü.

Bu yazılar, onyılların alınterinin, göznurunun, birikiminin, kısaca yolun yansını çoktan geçmiş bir yaşamın hülasasının, Emeğin hizmetine sunulması görevinin ürünleridirler. İşçiye, emekçiye, yoksula, ezilene, kısacası yeryüzünün lanetlilerine yazıldılar; onlara, onlar için, onların penceresinden, onların kavgasında, onlann dilinden seslenmeye çalıştım.

Bu yazılar, gerçekten de, benim, yaşam tercihini Emek’ten yana yapmış bir sosyalist aydının, emekçilere yazdığı mektuplardı.

Onlara bir de bu kitapla ulaştırmaya çalıştım mektuplanmı.
Emekçiye Mektuplarımı konulanna göre bölüp iki cilde sığdırdım; "Yeni Dünya Düzeni, Türkiye, Sosyalizm" ve "Türkiye’nin Düzeni ve "Kürt Sorunu”. Uzun bir zaman dilimi içinde benzer sorunlar ve konularla ilgili çok sayıda yazı arasında kuşkusuz tekrarların, yer yer çelişkilerin olması kaçınılmaz. Ayrıca, zaman içinde eskimiş, aşılmış yada yanlışı kanıtlanmış düşünceler de görülebilir. Okurun yazıların yazılış tarihlerine dikkat etmesi bu. açıdan önemli.

Günün yakıcı ihtiyaçlarının belirlediği bu kısa yazılarda, kuşkusuz.. bir konuyu tüm boyutları ve gerekli ayrıntı ve nüanslarıyla işlemek mümkün değildi. Ayrıca, içinde yasadığımız militarist ortama ve devlet terörüne karşın düşüncelerimden ve onları ifade özgürlüğümden asla ödün vermemeye çalıştım ama yine de bu durumun yıkıcı etkileri de yazıl.ıra yansımış olabilir. Bu nedenlerle birçok önemli sorunda meı.tınımı tam anlatamamış olmamın yanısıra yanlış anlamaların ortaya çıkması da olası. Okurun işin bu boyutlarını da dikkate almasını dilerim. Yazılarda işlediğim bütün konu ve olguları, becerebildiğim ölçüde, tarihsel bir perspektifle, başka ilgili olgu ve gelişmelerle ilinti ve bağlantılarıyla, iç ve dışsal çelişkileri çerçevesinde ele almaya çalıştım. Hayata genel bakışımın teorik ve dolayısıyla da soyut çerçevesi içinde somutlukları incelerken aynı / amanda onlardan kalkarak yeni soyutlama ve genellemelere ulaşmayı denediğim yazılar da oldu. Ne salt somutun kaba sığlığı mı. ne de saf soyutun uçuk belirsizliğine düşmemeye gayret ettim. Bütün bunları kısa, güncel, politik amaçlı ve çok yoğun kaleme alınmış yazılarda yetkin bir biçimde gerçekleştirebildiğimi ise tabii iddia edemem.

Emekçiye Mektupların basılmasını sağlayan Ayşe ve Ragıp Zarakolu dostlanma, kitapların hazırlanmasında emeği geçenlere, yazıların basıldığı yayın organlarının sorumlularına, kavgayı birlikte sürdürdüğümüz tüm dostlara, bu yazıların yazılması sürecinde ve sonrasındaki güçlükleri benimle "paylaşan Rennan’a ve çabalarımı anlamlı kılan okurlara teşekkür ediyorum.

Haluk Gerger Ankara,
14 Ocak 1994

1 Bu konuda çok yararlı kısa bir özet için bkz. Paul Sweezy, “The Theory of Capitalist Development; Chapter I, ‘Marxs Method’”, Monthly Re-view„ yol. 44, No.7, Dcc. 1992, s. 14-27.

2 Gcors Lukacs. Geschichte und Klassenbevvusstsein, Berlin, Der Ma-lik-Vo-Iag, 1923, s. 7’den nakleden İbid., s. 24.

3 Paul A. Baran, “The Committment of thc Intellectual”, History As It Happened: Selected Articles From Monthly Reyievv, 1949-1989, Comp. by Bobbye S. Ortiz, New York, Monthly Review Press, 1990, s. 58.




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues