ÖNSÖZ
İlk sosyalizm dalgasının geri çekilmesiyle, ulusal sorunun henüz çözüme kavuşmadığı ve ulusal gelişmenin daha tamamlanmadığı bölgelerde ulusların kendi kabuklarına çekilmesi süreci yaşanıyor, ikinci Dünya Savaşı'nın bitiminden 1970'lerin ortalarına kadar dünyaya hâkim olan enternasyonalizm, ezilen ulusların emperyalizme karşı birliği; yerini bugün milliyetçi akımların yükselişine bırakmıştır. Bu durumu, emperyalizmin içinde bulunduğumuz konjonktürde elde etmiş bulunduğu siyasi, askeri ve ideolojik üstünlüğün bir sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Emperyalizm, özellikle ezilen dünyada milliyetçi eğilimleri körüklüyor. 2000'li yıllarda yüzlerce yeni devletçikle bölünmüş, dar-milliyetçi çıkar çatışmalarıyla birbirine düşmüş ezilen dünya; emperyalizmin dünya çapındaki hegemonyasını garantiye alacak bir gelişme olacaktır. Öte yandan yeniden yükselecek anti-emperyalist bir dalganın ezilen dünyada, hem mücadelede, hem de yeni siyasi oluşumlarda milliyetçiliğin alternatifi enternasyonalist ve büyük uluslararası birliklerin yolunu açacağına kuşku yoktur.
Ülkemizde Kürt devrimci ulusal hareketinin zor bir dönemden geçtiği açıktır. Bu dönemle birlikte Kürtler arasında yıllardan beri varlığını sürdüren iki ayrı eğilim, bu iki eğilim arasındaki mücadele; tarihî bir yol ayrımını getirip Kürtlerin önüne koymuştur. Bunlardan birincisi milliyetçilik yoludur. Kürtleri, bölgedeki diğer komşu halklardan soyutlayan, bir yanıyla Kürtleri ulusal yalnızlığa mahkûm eden, diğer yanıyla Kürtleri emperyalistlerarası rekabetin girdabına çeken milliyetçilik yolu. Diğer yol ise, son yılların sıcak mücadelesi içinde Kürt halkının kanı ve canı pahasına öğrendiği ve geliştirdiği enternasyonalizmdir. Milliyetçilik bugün Kürtleri her alanda bölgedeki diğer halklardan ayırmak sloganıyla ortaya çıkıyor. Kitle örgütlerinde, sendikalarda, derneklerde her yerde ayrı örgütlenmeyi derinleştirmek istiyor. Bund'çu bir örgütlenmeyi getirip Kürtlere dayatıyor. Öte yandan enternasyonalist tavır ise, her alanda Kültlerin beraber yaşadığı diğer halklarla sıkı birliğini, öncü devrimci örgütlenmelerde birliğini, anti-emperyalizmi temel alan bir ulusal kurtuluşçuluğu, bölgenin diğer halklarını da kapsayan toplumsal devrimle birleşmiş, sosyalizme yönelmiş bir ulusal kurtuluşçuluğu Kültlerin önüne çıkış yolu olarak koyuyor. Konjonktürel gelişmeler ne olursa olsun, sonunda kazanacak olanın enternasyonalizm olacağı açıktır. Çünkü Kürt halkının geniş kesimlerinin çıkarları enternasyonalist bir tavra yönelmekten geçiyor.
Bu kitapta yer alan yazılar, Sosyalist Parti'nin aylık yayın organı Teori dergisinde 1990-1992 yılları arasında yayımlandı, ilk beş yazı, günümüz dünyasında ulusal soruna ilişkin teorik belirlemeleri kapsamaktadır. Birbirini tamamlayan yazılardır. İlk kaleme alındıklarında da bu husus gözetilerek yazılmışlardır. Diğer dört makale ise, Kürt sorununun son yıllardaki gelişimini konu edinen siyasi tahlil yazılarıdır. İki gruptaki yazıların bir bütün olarak okuyucuya sunulmasında, Kürt sorunu ile ilgili bütünsel bir anlayış açısından yarar görülmüştür.
Kitapta ilk olarak yer alan "Günümüzde Ulusal Sorun ve Uluslararasılaşma” başlıklı makaleye geniş bir ek yapılmıştır. Diğer makalelere ise bir kitap halinde derlemenin getirdiği bazı zorunlu değişiklikler dışında dokunulmamıştır. Kitabın, ülkemizde ulusal sorun üzerine yürütülen tartışmalara katkısı olmasını diliyorum.
8.5.1992 Mehmet Bedri Gültekin
Günümüzde Ulusal Sorun ve "Uluslararasılaşma"
Farklı coğrafyalar, farklı tarihler, farklı toplumsal mücadele pratikleri, toplumsal gelişme açısından içinde bulunulan farklı aşamalar, ulusal sorunda değişik çözümleri gündeme getirebilmektedir. Bütün bu söylediklerimize tarih içinden örnekler vermeye çalışarak, günümüz dünyasını bu açıdan inceleyeceğiz. Buradan hareketle ülkemizle ilgili söyleyeceklerimiz olacaktır.
1850 öncesi ve sonrası, ulusal sorun açısından Batı Avrupa'da iki ayrı tarihi dönemi belirler. Kapitalizmin tekelci aşamaya doğru bir yöneliş içine girmesi, büyük ölçekli üretim, boyutları devasa ölçülere varan pazar ekonomisi; ulusları daha önceki birbirinden yalıtılmıştık durumundan çıkardı. Enternasyonalist bir gücün, proletaryanın, siyaset sahnesinde yeni olan varlığı ise, o zamana kadar olmayan bir şeyi, demokratik devrim ve sosyalizm için mücadelede ulusların ortak mücadelesini gündeme getirdi. Ulusal sorun açısından, bu dönemler arasındaki farklılığı birkaç cümle ile açıklamak gerekirse; 1850'lerden sonra, daha öncesinin ulusal gelişme açısından bir zorunluluk olan ayrı ayrı "ulusal patikalar"ın varlığı bir zorunluluk olmaktan çıktı. Ulusal gelişmenin sağlanması veya tamamlanması, pekâlâ birden çok ulusun izlediği, beraberce içinde yer aldığı ortak bir süreç içinde de mümkün hale geldi. Doğu Avrupa bunun birçok örneğini sunuyor bize. Batı Avrupa'da istisna olan. Doğu Avrupa'da çok sık rastlanan bir örnek haline gelmiştir. Üçüncü Dünya'daki durumu daha sonra inceleyeceğiz. Görülecektir ki, 1850 öncesi Batı Avrupa'da istisna olan durum, 20. yüzyılda Asya ve Afrika'da en çok görülen olaydır. İstisna değil, esas olandır. Lenin'in yüzyılın başında yaptığı öngörü doğru ...
|