La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

İşkencede 178 Gün


Auteur :
Éditeur : Komkar Date & Lieu : 1987, Köln
Préface : Pages : 240
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Kay. İsk. N° 3062Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
İşkencede 178 Gün

İşkencede 178 Gün

Z. Abidin Kaya

Komkar


Batman Merkez Jandarma Karakolu Komutanı Yüzbaşı Cafer Tayyar Çağlayan'ın verdiği emir üzerine, Batman Jandarma Karakol'una bağlı birlikler tarafından aranıyordum.

1981'in Ocak ayının 15-20 tarihleri arasında, Batman Jandarma Karakoluna bağlı. Yüzbaşı Cafer T. Çağlayan'ın komutasındaki komando ve jandarma birliklerinden oluşan bir kaç askeri araba , Beşiri İlçesinin merkez jandarma Karakolu Komutanı İzzet Başçavuşun Komutasındaki jandarma birliğiyle birlikte yakın akrabalarımın yaşadığı Batman'ın Gundık'e Qere (Yeşilöz) Köyüne bir baskın düzenlenmişti. Sömürgeci Faşist Türk Ordusuna mensup bu çapulcu çete önce köyü çember içine almış, tüm giriş ve çıkışları tutmuş, sonra köy halkını, köy Camisinin güneyindeki 'Şuna Bendera' denilen meydanda toplamışlardı. Tabi bu esnada, köyün etrafındaki yüksek kayaların ve tepelerin üstüne uçaksavarlar da yerleştirilmiş, askerler tetikte hazır ...



ÖNSÖZ


12 eylül 1980’de Türkiye'de faşist bir darbe yapıldı. Darbenin gerçekleştirilmesinden bu yana geçen süre zarfında cuntanın neler yaptığı, kimlerin çıkarları için kimlere saldırdığı herhangi bir tereddüde yer bırakmıyacak ölçüde biliniyor.
Faşizm Türkiye'de işçi sınıfının, geniş köylü yığınlarının, esnaf ve sanatkarın, öğrenci, öğretmen ve öteki aydınların tüm demokratik hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırdı; açlığı, yoksulluğu kat kat yoğunlaştırdı. Onun tek gıdası terördü, işkenceydi, onu da sonuna kadar uyguladı, uyguluyor.

Yine faşizmin doğası gereği ırkçı olduğu ve ezilen halklara karşı en gaddarca, en hayasızca yöntemlere dayanan bir baskı politikası yürüttüğü biliniyor. Bunun sonucu olarak Kürt ulusu, o günden bu yana tarihte eşine az rastlanan türden bir terör dalgasıyla yüzyüze yaşıyor. Faşist-sömürgeci cunta, Kürt ulusuna karşı, onun varlığını ortadan kaldırmayı hedef edinen tek taraflı ve haksız bir savaş yürütüyor. Irkçı-militarist çevreler, yalnızca işçi, öğrenci, öğretmen olduğu için değil, sırf Kürt olmaları nedeniyle de insanlarımıza zulüm yapıyor, ülkemiz Kürdistan'da tipik bir Nazi barbarlığı sergiliyorlar.

Ama ne var ki her baskı ve terör hareketinin olduğu gibi faşist cuntanın yaptıkları da karşıtını beraberinde getirdi. Her şeyden önce Türk Nazileri, tüm çabalarına rağmen halklarımızın ve onların ilerici - demokratik güçlerini sindiremediler. Cunta gerek içerde ve gerekse dışarda geniş ölçüde teşhir ve tecrit edilmekten kurtulamadı. Faşist çetenin bizzat kendisi yaptıklarıyla, Kürt sorununun gerek Kürdistan ve Türkiye kamuoyunda ve gerekse uluslararası alanda eskisine göre daha yaygın olarak konuşulup, tartışılmasına, yaygınlaşmasına neden oldu. Yurdışında yaşayan işçilerimiz, öğrencilerimiz ve politik mülteciler sömürgecilere karşı yoğun bir teşhir çalışması gerçekleştirdiler. Zindanlara girip çıkan insanlarımız, duvarların arkasında faşizmin yaptığı iğrençlikleri, vahşeti sergilemekten geri kalmadılar. İşte elinizdeki kitap böyle bir çabanın ürünüdür. Kitap, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra çeşitli kereler gözaltına alınmış ve faşizmin işkence tezgahından geçmiş bir Kürt yurtseverinin gördüklerini, yaşadıklarını içeriyor. Yani halkımızın her gün, her yerde karşılaştıklarından bir kesit sunuyor.

Başından geçenleri kaleme alan Kürt yurtseveri Z. Abidin Kaya yazarlık deneyi olan biri değil. Anadilinin Kürtçe olması, Türkçeyi yeterince bilememesi de ayrıca karşısına anlatım güçlükleri çıkarmış. Kendisi bu durumu, "eğer yazı yazma' deneyi olan birisi olsaydım, yazdıklarımdan kat kat fazla hacmi olan bir kitap çıkabilirdi ortaya. Bu belki de binlerce sayfayı bulurdu"diye ifade ediyor.

Diğer taraftan işbaşına geldikten yıllar sonra başlatılmış olsa bile faşist cuntaya karşı bugün Türkiye'de de yoğun bir teşhir kampanyası sürüyor. Denilebilir ki geniş demokratik çevreler Türkiye tarihinde ilk kez bu ölçüde kapsamlı bir biçimde askeri darbeleri eleştiriyorlar. Gazeteciler, aydınlar, bilim adamları, sendikacılar ve sayıları az da olsa politikacılar halen sürmekte olan faşist ortama rağmen derece derece işkenceye, insan hakları ihlallerine karşı cesurca çıkışlar yapıyorlar. Bu çalışmalarını önemli bir kesiminde geçmişteki tavırsızlıklara ilişkin özeleştiriler de yer alıyor.

Ama ne var ki Türk ilerici ve aydınlarının önemli bir kesiminin öteden beri süregelen bir zaafı bugün de varlığını sürdürüyor. Onlar hala Kürt halkı üzerinde estirilmekte olan katmerli baskıyı, onun nedenlerini görmezlikten geliyorlar. Bir bölümü ise bugün de ilericilik ve demokrasi savunuculuğu perdesi altında halkımızın özgürlük istemlerine karşı çephede yer alıyorlar, sömürgeci burjuvazinin ağzıyla ona saldırıyorlar. Açıktır ki bu şoven bir tutumdur, demokrasi ve insan hakları konusunda onların samimi olmadıklarının bir belirtisidir. Dünyanın başka yerlerindeki ulusal baskıya karşı görünüp, kendi burnunun dibinde, kendi burjuvazisi tarafından ezilip sömürülen bir ulusun durumunu görmezlikten gelenlerin, onu onaylayanların demokratlığının ciddiye alınamayacağı açıktır. Onlar bu tutumlarıyla yalnız Kürt halkının özgürlüğünün gaspını kolaylaştırmış olmuyor, bizzat kendilerinin, Türk halkının hak ve özgürlüklerine de karşı çıkmış oluyorlar. Kürt ulusu üzerindeki baskılar sona ermedikçe, Türk halkının da özgür olamayacağı açıktır.

Ancak her şeye rağmen karamasar olmak için bir neden yok. Halklarımızın özgür ve mutlu bir yaşam kavgasını daha da ileriye götüreceklerine, zafere erişeceklerine, olan inancımız sonsuzdur. Güneş karanlığı yararak doğar.

Yayınevi



Bölüm 1
İlk Gözaltı

a) Jandarma Tarafından Aranıyorum

Batman Merkez Jandarma Karakolu Komutanı Yüzbaşı Cafer Tayyar Çağlayan'ın verdiği emir üzerine, Batman Jandarma Karakol'una bağlı birlikler tarafından aranıyordum.

1981'in Ocak ayının 15-20 tarihleri arasında, Batman Jandarma Karakoluna bağlı. Yüzbaşı Cafer T. Çağlayan'ın komutasındaki komando ve jandarma birliklerinden oluşan bir kaç askeri araba , Beşiri İlçesinin merkez jandarma Karakolu Komutanı İzzet Başçavuşun Komutasındaki jandarma birliğiyle birlikte yakın akrabalarımın yaşadığı Batman'ın Gundık'e Qere (Yeşilöz) Köyüne bir baskın düzenlenmişti. Sömürgeci Faşist Türk Ordusuna mensup bu çapulcu çete önce köyü çember içine almış, tüm giriş ve çıkışları tutmuş, sonra köy halkını, köy Camisinin güneyindeki 'Şuna Bendera' denilen meydanda toplamışlardı. Tabi bu esnada, köyün etrafındaki yüksek kayaların ve tepelerin üstüne uçaksavarlar da yerleştirilmiş, askerler tetikte hazır bekletilmişlerdi.

Faşist Yüzbaşı köyün bu meydanında, köylülere hitaben bir konuşma yapmış; köylülere alçakça küfürler etmiş, tehditler savurmuştu. Köylülere: "siz anarşist besliyorsunuz' , "devlet hainleri burada barınıyorlar:", "bunu size göstereceğim!" dedikten sonra, askerlere köylülerin kimlik ...

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues