SUNUŞ
Uğur Mumcu nun 1962'den itibaren Kim, Ant Türk Solu, Devrim, Ortam dergilerinde, Milliyet Akşam, Yeni Ortam, Cumhuriyet gazetelerinde beş bin iki yüz kadar yazısı yayımlanmış.
Yazıların bütününden, otuz yılda bu ülkede nelerin değiştiğine ya da değişmediğine ilişkin, hüzün venci veya öfkelendirici sonuçlar çıkarılabilir. Yazıların galiba asıl sergilediği ise, Uğur Mumcunun derin hukuk bilgisi, hukuki düşünme yeteneği, ülkesini ve onun gerçeklerini kavrayıp sergilemekteki olağanüstü ustalık ve isabet. Sistem, onu vahşice yok ederek, bu kadar gelişmiş yeteneklerin kendisi için fazla hatta tehlikeli olduğunu göstermiş oldu.
Um:ag bu yazılan Bütün Yazıları Dizisi adı altında yayınladı. Ancak Bütün Yazıları dizisi, doğal olarak, konu ayrımı gözetmeden, bütün yazıları kronolojik sıra ile içeriyor. Yazıların yukarıda belirtilen özelliklerini dikkate alan um:ag, Uğur Mumcu yazılarının, belirli konu başlıkları altında toplanarak kitaplaştırmasının da anlamlı ve yararlı olacağını düşündü. Seçmeler Dizisi bu düşüncenin ürünü.
Dizinin ilk kitabı Saklı Devletin Güncesi "Çatlı v.s.-"’da, Susurluk kazasının en önemli kahramanı Abdullah Çatlı ile ilgili yazılar esas alındı. Ancak konunun Susurluk ve Çatlı noktasına gelinceye kadar geçirdiği aşamalar da, birinci bölümde yer verilen kontrgerilla. gladyo, özel harp, kontrgerilla-ülkücüler-CIA-ABD ilişkileri, konti'gerilla veya gladyonun İtalya, Yunanistan uzantısı gibi konuların ele alındığı yazılarla desteklendi. Çatlı-Ağca-ipekçi cinayeti-Papa Suikasti ekseninin uluslararası boyutu ile bildikte Türkiye'nin 1970'lerden, hatta daha gerilerden itibaren, “vatan-millet" adına nasıl bir çeteye teslim edildiği tüm çıplaklığı ile sergilenmiş oldu.
Uğur Mumcu, daha 1970’lerde diyor ki: "Kontrgerilla yöntemleri arasında adam öldürmek, işkence yapmak, silahlı soygun gibi eylemler de bulunmaktadır. ... Kontrgerilla üzerine yazılan kitaplarla ilgili siyasal değerlendirmelerde, Amerika'nın bütün yoksul ülke halklarını birer rehin olarak tuttuğu, bazı ülkelerde reform girişimlerini istediği düzeyde tutmak gibi taktikleri olduğu yazılmaktadır. ... Kontrgerilla, kökü ve kaynağı Amerika'da bulunan ve NATO ülkelerinde solcu örgütlenmeler bastırmak için kurulan bir silahlı örgüttür. Bu örgüt çalışma alanı olarak seçtiği ülkelerde adlarının başına 'milliyetçi 'sözcüğü eklenen sağcı saldırgan gençlik örgütleriyle işbirliği yapar. ... Kontrgerilla devletin yasal yetkililerince denetlenemeyen bir CIA kuruluşudur.... Bir ülkede biribir ardına cinayetler işlenir ve katiller yakalanmazsa, devlet içinde devlet olduğu yolunda şüpheler su yüzüne çıkar. Demek oluyor ki polisin de yakalamadığı, gücünün yetmediği bazı güç dengeleri bulunmaktadır. Kimdir bunlar?..... Her eylemi CIA örgütlemez, planlamaz. Fakat oluşan olaylara CIA yön verir. Bir yerde sıkılan kurşun, bir başka yerde patlayan bomba, öyle koşullar olur ki, CIA plonlanına uygun düşer. ... CIA etki ve güdümündeki kotrgerilla, 12 Mart'tan bu yana MHP yanlısı elemanlarla doldurulmaktadır.... Kontrgerilla adlı gizli örgütle ülkü ocakları arasındaki örgütsel bağ ortaya çıkarılmadıkça, olayları anlamaya pek olanak yoktur."
Aşağıdakiler ise, Amerikalı siyaset bilimi profesörü Michael Parenti'nin Türkçe'ye Kirli Gerçekler olarak çevrilen kitabından: "Bugün pek övülen Batı demokrasilerinde, birincil işlevi mevcut siyasal ekonomik yapıyı korumak olan; dünyayı, dünyaya sahip olanlar için güvenilir kılmak amacıyla gözetimi, sızmayı, sabotajı, yargısal tacizi, ... hatta şiddet ve suikastı araç olarak kullanan ama hesap sorulamayan bir devlet gücü vardır.
Çeşitli istihbarat servislerinde, Pentagonun yüksek yöneticilerinin ve Beyaz Saray'daki siyaset planlamacılarının çevresinde odaklanmış kötü yönetimin bir tamamlayıcısı olan ... bir devlet içinde devlet vardır. Bu unsurlar, Amerika'daki ve başka ülkelerdeki muhaliflere karşı korkunç suçlar işleme hakkına sahip olduklarına inanmışlardır. CIA benzeri bir ulusal güvenlik devleti, egemen ekonomik çıkarların hizmetinde, çeşitli ülkelerdeki köylü önderleri, aydınları gazeteciler, öğrenci liderlerini, papazları, sendika liderlerini, işçileri, cemaat liderlerini sistematik olarak hedef alan gangsterlerin, uyuştunıcu kaçakçılarının, suikastçıların ve işkencecilerin çabalarından yararlanmıştır. Toplumsal değişimi önlemek, dünya ekonomisini yöneten dev şirketler uğruna halkını ekonomik yoksulluğa sürüklemekte isteksizlik gösteren hükümetleri ve toplumsal hareketleri yok etmek için yüzbinlerce insan öldürülmüştür."
Fazla söze sanırız gerek yok.
Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin unutulmaması dileğiyle...
um:ag
(*) Parenti, Michael, Dlrty Truths, (Kirli Gerçekler) İmge Yay, Anlara, 1996, s: 178.
Birinci Bölüm
Bugünden Bellidir...
Adana'da, CHP mitinginden sonra, birkaç Ülkü Ocaklı saldırgan, yakasında CHP rozeti bulunan bir işçi yurttaşımızı öldüresiye dövmüşler ve yaralı işçi koma halinde hastaneye kaldırılmıştır. Saldırganlar arasında Bölge Boks Antrenörünün de bulunduğu saptanmış ve gözaltına alınmıştır.
iki ay kadar önce de, Ankara'da Orta Doğu Teknik Üniversitesi, sabahın altısında üç otobüs dolusu "komando" tarafından basılmış ve öğrenciler komandolaca kullanılan tabancalarla yaralanmışlardır. Ankara Savcılığı bu gerekçe ile Ülkü Ocakları Genel
Başkanı’nın “adam öldürmeye tam teşebbüs" suçundan tutuklanmasını istemiş, ancak sanık kaçmayı başarmıştır. 12 Mart 1971 tarihinden önce Dr. Necdet Güçlü, Hacettepe Üniversitesinde sağa sola kurşun sıkarak gösteri yapan Ülkü Ocakları Genel Başkanı tarafından vurularak öldürülmüştü.
Ülkenin dört bir yanında "komando” adı verilen "terörist” örgüt üyelerinin saldırılarına tanık olunmaktadır. Son olarak iki gün önce İstanbul Üniversitesinde tabancalar atılmış, dinamitler patlatılmıştır.
Bu olayların seçim olasılığı ile birlikte başlatılması basit bir rastlantı değildir. Ülkemizde yoğunlaşan saldırılarla yeniden bir kargaşa ortamı yaratarak bundan sonra "sağcı" bir askeri yönetim kurma heveslileri, gençleri bu “taktik" ve "stratejiye" göre yönetmeye başlamışlardır. Bütün bunlara "dur" demenin zamanı gelmiş ve geçmiştir de...
Kim bunlar? Hangi kaynaklardan beslenmekte ve kimlerden emir almaktadırlar? Ülkü Ocakları, Dernekler Yasası'na göre kurulup çalışan bir "masum" gençlik örgütü müdür, yoksa bir siyasal partinin silahlı örgütü olarak mı eyleme geçmektedir? Bu örgütün kuruluş ve işleyişi Siyasal Partiler Yasası ile bağdaşmakta mıdır?
..... |