La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kamışlı Katliamı


Auteur :
Éditeur : Författares Bokmaskin Date & Lieu : 1981, Stockholm
Préface : Pages : 102
Traduction : ISBN : 91 7328 288 X
Langue : TurcFormat : 130x190 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Bak. Kam. N°616Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kamışlı Katliamı

Kamışlı Katliamı

Mahmut Baksi

Författares Bokmaskin


Ben, Kamışlı katliamını ancak beş günlük bir gecikme ile duydum. Bazı dostlarım bu acı ve kara haberi telefonla iletmişlerdi bana. Kulaklarıma inanamamıştım önce. Olay inanılacak gibi değildi. Hani bu olay dağlarda, mağaralarda, Kürdistan’ın uçsuz bucaksız yoksul köylerinde geçseydi şaşmazdım bu denli. Ama Kamışlı gibi onbinlerce Kürdün yaşadığı, kaldığı bir yerde böyle bir olay gerçekten inanılmaz gibi geliyordu bana. Hem de sömürgeci Türk komandolarının bir ülkenin sınırlarını aşarak ve hiç bir engelle karşılaşmadan bu cinayeti işlemeleri şaşılacak gibiydi. Gerçi sömürgeci Türk faşist ordusunun içerde neler yaptığını, ne gibi terör estirdiğini yakından izliyordum. Olan olayların, Kürdistan dağlarında, köylerinde, kent ve kasabalarında öldürülen, katledilen yiğit Kürt devrimcilerinin haberlerini alıyordum. Ama faşist-Kemalist Türk ordusunun sınırları dışında da terör estirebileceğine, böylesine kitlesel katliamlara girişebileceğine hiç ihtimal vermiyordum doğrusu. Ne var ki bana telefonla olayı bildirenler güvenilir kişilerdi. Yalan söylemelerine gerek yoktu.

Bunun üzerine hemen harekete geçtim. Bu vahşeti, bu katliamı tüm dünyaya duyurmak, böylece kanlı yönetimin barbarlığını gözler önüne sermek istiyordum. Çok geçmeden İsveç Haber Ajansı bu kanlı olayı tüm dünyaya ...



KAMIŞLI KATLİAMI


Hava müthiş yağmurlu, Kürdistan'ın kendi iklimine özgü bu kesintisiz yağmuru, Kamışlı kentini kırbaçlıyor durmadan. Kara bulutlar bir kartal kanadı gibi kuşatmışlar Kamışlı'nın gökyüzünü, yıldızlarını, maviliğini insanlara. Çoğu kerpiç evlerin damları akmaya başlamış; sokaklardan, yollardan, tepelerden kopan kudurmuş seller, Kamışlı ile Nusaybin'i birbirinden ayıran akarsuya karışarak coşup gidiyor. Nusaybin yağmura gömülmüş, direniyor. Elektrikleri sevimsiz ve sönüktür bu yağmurlu, çamurlu havada Nusaybin'in, sadece ışıkları demiryolunu aşarak, Kamışlı düzlüğüne yansıyan sömürgeci Türk Karakolunun ampulleri canlı ve parlaktır bu kapkara gecede...

Ortalık alabildiğine bomboş. Herkes bir yerlere, evlere, otellere, kahvelere çekilmiş yağmurun dinmesini bekliyor. Dışarıda duyulan tek ses yağmur sesidir. Arada bir kara bulutlar bu sese meydan okuyarak gürleyip duruyor, kıvılcımlarıyla sanki İhtar verir gibi oluyorlar.

Ve bu yağmura, kuduran, çıldıran bu doğaya hiç, ama hiç aldırış etmeden yürüyen onbeş kişilik bir Türk komando gurubu, gecenin karanlığını dele dele, gürleyen, şimşek şimşek çakan bulutlara rest çeke çeke, kuşanmış özel komando giysileriyle Türk karakoluna sekizyüz metre uzaklıkta bulunan Kamışlı'nın köyümsü bir kenar semtine doğru ilerliyorlar. Doğanın tüm tabiliğini üzerinde taşıyan, vıcık vıcık çamur gölüne dönüşmüş Kamışlı'nın bu düzlüğünde,ellerindeki ağır silahlarla ve kafalarındaki hain plânlarla; kerpiç yapılı, toprak damlı, iki gözlü bir eve yanaşıyorlar. Bu evde 12 Eylül faşist askeri darbesinden sonra kamışlı'ya sığınan yedi Kawa Red örgütü üyesi oturmuş yarınlara hazırlanıyorlar. Biraz sonra başlarına gelecek Korkunç tuzağın farkına varmadan, Kürdistan’ın durumunu, yapılacak işleri tartışıyorlar. Kaldıkları ev Suriye'li yurtsever bir Kürt ailesinin evidir. Ev sahibi odanın birini bunlara ayırmış, diğerini de onu aşkın çocuğuyla paylaşmış...

Ve birden şiddetli bir patlama duyulur dışarıdan... Patlamalar birbirini izler aralıksız. Evin pencerelerinden içeriye doğru sürekli bir ateş başlar, çeşitli ağır silahlarla. İçeridekiler Savunmasız, şaşkındırlar. Herkes bir yerlere, köşelere, kapının arkasına atar kendisini. Kurşunlar, el bombaları ara vermeden tararlar içeriyi, odaları, salonu. Onbeş kişilik katil Türk komandoları sarmışlar bu iki metre boyundaki toprak yapılı evi, vahşice, acımasızca saldırıyorlar. Bu kanlı ve ağır saldırı dışardan tam onbeş dakika sürer. İçeriden kendilerine bir tek kurşun sıkılmaz. Bu komandoları cesaretlendirir. İçerdekilerin silâhsız, savunmasız olduğu ortaya çıkar. Artık tüm yollar açık, tüm metodlar geçerlidir. Öldür öldürebildiğin kadar. Kapıyı kırıp içeriye girer katillerin bir bölümü; diğerleride binayı, çevreyi, yolları kontrol altına alırlar. İçeride bulunanların çoğu ölmüş, çoğu yaralıdır. Yaralılar, henüz yaşıyanlar bu faşist katillere haykırırlar. "İntikamımız Yerde Kalmayacak, Faşist Köpekler, Sizler Türk Devletinin Uşaklarısınız!.."
Faşist komandalar bu seslere silahlarıyla yanıt verirler. Ama gene de içleri rahat etmez. Bu kez binayı yakarlar. Aldıkları buyruk kesin ve acımasızdır.Herkes öldürülecek! Bu evde tek bir canlı kalmayacak?



İkiyüzlülerin Marifetleri

Ben, Kamışlı katliamını ancak beş günlük bir gecikme ile duydum. Bazı dostlarım bu acı ve kara haberi telefonla iletmişlerdi bana. Kulaklarıma inanamamıştım önce. Olay inanılacak gibi değildi. Hani bu olay dağlarda, mağaralarda, Kürdistan’ın uçsuz bucaksız yoksul köylerinde geçseydi şaşmazdım bu denli. Ama Kamışlı gibi onbinlerce Kürdün yaşadığı, kaldığı bir yerde böyle bir olay gerçekten inanılmaz gibi geliyordu bana. Hem de sömürgeci Türk komandolarının bir ülkenin sınırlarını aşarak ve hiç bir engelle karşılaşmadan bu cinayeti işlemeleri şaşılacak gibiydi. Gerçi sömürgeci Türk faşist ordusunun içerde neler yaptığını, ne gibi terör estirdiğini yakından izliyordum. Olan olayların, Kürdistan dağlarında, köylerinde, kent ve kasabalarında öldürülen, katledilen yiğit Kürt devrimcilerinin haberlerini alıyordum. Ama faşist-Kemalist Türk ordusunun sınırları dışında da terör estirebileceğine, böylesine kitlesel katliamlara girişebileceğine hiç ihtimal vermiyordum doğrusu. Ne var ki bana telefonla olayı bildirenler güvenilir kişilerdi. Yalan söylemelerine gerek yoktu.

Bunun üzerine hemen harekete geçtim. Bu vahşeti, bu katliamı tüm dünyaya duyurmak, böylece kanlı yönetimin barbarlığını gözler önüne sermek istiyordum. Çok geçmeden İsveç Haber Ajansı bu kanlı olayı tüm dünyaya duyurmuştu. Ayrıca İsveç’in en büyük gazeteleri haberi büyük manşetlerle vermişlerdi. Elimde kızkardeşim Necla'nın fotoğrafından başka belge olmadığı için, basında yalnız onun resmi yayınlanmıştı. Özellikle İsveç Radyosu tüm gün haber bültenlerinde olayı sürekli verdi. Türk faşist-Kemalist cuntasına karşı bir kamuoyunun oluşmasına çalıştı. Başardı da.

......

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues