La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Amerikan İstihbarat Belgeleriyle Kurtler


Auteur :
Éditeur : Pegrsus Date & Lieu : 2013, İstanbul
Préface : Pages : 432
Traduction : ISBN : 978-605-343-086-5
Langue : TurcFormat : 155x235 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Ozk. Ame. N°2030Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Amerikan İstihbarat Belgeleriyle Kurtler

Amerikan İstihbarat Belgeleriyle Kurtler

Ömer Özkaya

Pegrsus


11 Eylül 1961 tarihinde Iraklı Kürtler, Molla Mustafa Barzani liderliğinde (ki kendisi Kürdistan Demokratik Partisi KDP’nin kurucusu ve hâlihazırda Kürtlerin cumhurbaşkanı olan Mesut Barzani’nin babasıdır), Irak merkezi hükümetine karşı isyan başlattılar. Kürtler, bu olayı çoğu zaman “spontane” olarak nitelendirse de (1) aslında gerçek öyle değildir.

Gizliliği kaldırılmış bir KGB belgesine göre; Sovyetlerin Kürt ayaklanmasına müdahalesi, Kremlinin Üçüncü Dünya ülkelerinde Batlıların çıkarlarını zedeleme doğrultusundaki planının bir parçasıydı. Kürtler, Sovyetlerin entrikaları için verimli bir zemin sağlamışlardı; çünkü Barzani’nin Sovyet yetkililerle bağlantıları söz konusuydu.(2)

29 Temmuz 1961 tarihinde, KGB başkanı Alexander ...



ÖNSÖZ

Kürtler Türk Düşmanı Değiller

Mahir Kaynak*

Avrupa’nın niyeti, Güneydoğusu bölünüp Kuzey Irak’la birleşen, zayıf düşmüş Türkiye'yi Birlik’e almak, böylece de hem Türkiye’yi kontrol etmek, hem de ve en önemlisi Türkiye üzerinden enerji kaynaklarına, başka devletlere bağındı olmadan karadan ulaşmaktı. Bu sebeple Avrupalılar, Kürtleri bizden ayırmaya çalıştı.

Amerika, Irak’ı neden işgal etti? İran yanlısı Maliki’yi iktidara getirmek için mi? Amerika, Irak a girerek, Avrupa’nın bu politikasını sona erdirdi. ABD, Kürtlerin Türkiye’yle bütünleşmesini sağlamak istiyor. Böylece, Orta Doğuya, enerji havzasına, Avrupa ve Çin’in sızmasını önlemek istiyor. ABD, Avrupa’nın yeni güç odağı olmasını istemiyor. Halen içinde bulunulan küresel ekonomik kriz de zaten bir Amerikan operasyonu.

2. Dünya Savaşı sırasında ABD ile Rusya, Nazi Almanyasına karşı omuz omuza savaştı, Almanları yendiler. Sonra da oturdular Avrupa’yı böldüler. Tarafları kontrol edebilmek için birbirlerini düşman ilan ettiler. Bu nedenle de hiçbir devlet yer değiştiremedi.
Kürtçülük bölgesel bir harekettir. Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de, Kürtler bir alet olarak kullanılmak isteniyor. Kürtler çok fakir insanlardır, kullanmak isteyenler, parayı ileri sürüyorlar. Biz bile onların yoğun yaşadığı bölgelere gönderdiğimiz insanlara, “Şark
Hizmeti yapıyor” dedik. Bunu söylemek yakışmaz bize...

Güneydoğuda ağalık düzeni hâkim. Abdullah Öcalan, bu ağalık düzenine karşı hareketi kurdu. Sol hareketti yani... Öcalan için “çocuk katili” diyorlar, hangi çocukları öldürdü, ağaların çocuklarını... "Köyleri bastı” diyorlar, hangi köyleri, onların köylerini... Gerçi öcalan’ın da hataları oldu. Ayrıca Onun adına bir sürü eylem de yapıldı.

Bir gün bir Kürt televizyonuna konuk oldum ve “Dünya üzerindeki tüm Kürtler, Türkiye Cumhuriyetinin soydaşıdır, bizim onlarla ilgilenmemiz gerekir. Ancak birçok devletin içinde oldukları için ilgilenemiyoruz” dedim. Abdullah Öcalan, telefonla yayına bağlandı, “Hocam siz, o işi bana bırakın, ben hallederim” dedi. Tarihi laf bunlar... Şu anda da Türkiye’den yana, görüyorsunuz...
1994 yılında, MED TV yeni açılıyordu. Ben de davetliydim. Tabii ki devletten habersiz gidemem. MİT’le de aram iyi değil. Bunun üzerine Mehmet Ağara söyledim... Daha doğrusu bir aracıya söylettim. O da “Ondan iyisi mi gidecek oraya! Gitsin” demiş. Böyece gittim o davete. Burada söylediğim bir şeyi ilgi çekici buluyorum. “Kürtler, Türkiye içinde ayrı, bağımsız bir devlet kurmasın ya da ayrı bir güç odağı olmasın, Türkiye’yle bütünleşsinler” dedim. Öcalan TV’ye telefonla katılıp, bunu da destekledi, diğerleri de itiraz etmedi.

Öcalan’ı “bölücübaşı” yaptılar, bunun üzerine Türk halkından “bölünmeyelim" diye reaksiyon doğdu.
1992 yılında, Zaman gazetesi yazarı Fehmi Koruyla yaptığımız bir röportajda, “Bir insan, amacına ulaşmak için insan öldürüyorsa, idam edilir. Ben öcalan’ın idam edilmesine karşı değilim. Ama göğsüne yapıştıracakları yaftaya karşıyım. Ona ‘bölücübaşı’ diyemezsiniz, çünkü değil” dedim.

Öcalan, avukatlarını gönderdi bana, avukatlarıyla kendisine şu mesajı gönderdim: “Öcalan’ın doğum tarihini, bilmem bir yere gidişini, gelişini, kutluyorlar ve öcalan fotoğraflarını dolaştırıyorlar. Bu tepki doğuruyor. Bunu yapanlar Öcalan’cı değil, Öcalan karşıtları. Posterleri indirin” dedim. Avukatlarıyla görüştüm diye, TRT’deki programdan alındım!
Avrupa’nın desteklediği insanlar, Kürtlerle Türklerin arasının düzelmesine imkân tanımadılar.

Sanırım 1989 yılıydı, Türkmenler, Ankara’da bir toplantı yaptılar, beni de çağırdılar. Buradaki konuşmamda “Size tavsiyem, birliklerinizi Kürtlerle beraber kurmanız. Siz, entelektüel seviyesi ve ekonomik gücü yüksek kimselersiniz, Kürtlerle Türkleri karşı karşıya getirmeyin. Gidin, ne kurarsanız, beraber kurun” dedim.

Bu yaklaşımlarım nedeniyle bazı kimseler tarafından, “Kürtlerin yardımcısı” olmakla suçlandım ve sıkıntı çektim.
Bu sorunu çözmeye girişenlerin, Türklerle Kürtleri bir araya getirmeleri bir türlü kabul edilmedi. Beraberlik isteyenleri, bertaraf ettiler. Ama ayrılıkçı olanları mükâfatlandırdılar.

Bir örnek vereyim: Geçmiş yıllarda, haftada bir kez, Aktüel dergisinde yazıyordum, bir gün beni çağırdılar... Mehmet Demirel “Efendim biz sizin yazılarınızdan çok memnunuz, iyi de bir okuyucu kitleniz var. Ama askerler, sizin yazı yazmanızı kabul etmiyorlar. Bu nedenle kusura bakmayın” dedi.

Fakat çok enteresan bir şey yaptılar, “Bu bir haksızlıktır, sizin bundan sıkmtı çekmemeniz için yardımcı olacağız, bundan sonra yazı yazmamanıza rağmen, maaşınızı vereceğiz” dediler ve 10-12 ay verdiler. Beni parasal sıkıntıya düşürmediler. Böyle insanlar da var!

Günümüzde Avrupa ile Amerika çatışıyor. Amerika, Orta Doğunun Türk kontrolünde olmasından yana. Bizi sevdiği için değil, menfaatlerine uygun olduğu için. Avrupa ise ayrılıkçı. Rusya ise Türkiye’yle çatışmayacak.

Barzani, Türkiye’yle bütünleşmeye razı olur. Burada şöyle bir sorunla karşı karşıyayız: iki lider var ortada, biri Barzani, diğeri de Abdullah Öcalan. Bunlar birbirleriyle savaştılar. Ve Türk Silahlı Kuvvetleri, Barzani’yi kurtardı. Şimdi bunların bir araya gelmesi için, olayı anlatmak lazım. Barzani, Türkiye’den yana, Öcalan da Türkiye’den yana. Burada sorun şu: Tamam, Türkiye’yle bütünleşeceğiz ama kimin liderliğinde? Patron kim olacak, Öcalan mı, yoksa Barzani mi? Çünkü burada patron olan, çok faklı bir kimse olur, lider olur, zengin olur.

Avrupa, Türklerle Kürtlerin bir araya gelmelerini engellemeye çalışıyor, etkileri var ancak başarılı olamayacaklar, Rusya da onlara katılmaz. Çözüm sürecine dair içeride, sokaktaki vatandaşın kafasında bir karışıklık var. Bunun sebebi Türkiye. Türkiye tarafı hiçbir zaman vaziyeti anlatmadı, “Bölücübaşı Apo”, “İmralı canisi” dedi. Bir adamı böyle itham edersen, ne istediğini bilmezsen, durum sıkıntıya girer.

Avrupa, öcalan’a karşı yeni bir lider çıkarıyordu, ABD bunu engelledi. Faysal Dunlayıcı (Kani Yılmaz) lider olarak seçilecekti, öldürüldü, kim öldürdü, bilmiyorum, bunu Amerikalıların yapmış olması lazım.
Kürtler, Türk düşmanı değiller. Bir gün Doğu Beyazıt’tan bir adam geldi, benimle görüşmek istemiş. “Hocam, siz konuşurken, bizim kahvehanelerimizde, herkes ayağa kalkar ve sizi ayakta dinlerler” dedi.
Bu sorunun çözümünde din adamları da önemli roller oynayabilirler.

* MİT Eski Daire Başkanı
** 28 Şubat 2013 günü, bu kitaba ilişkin olarak, evinde kendisini ziyaretimizde yaptığımız görüşmenin kaset çözümüdür - Yazar.



Giriş

Barzani Bukalemunu

Kemal Said Kadir*

11 Eylül 1961 tarihinde Iraklı Kürtler, Molla Mustafa Barzani liderliğinde (ki kendisi Kürdistan Demokratik Partisi KDP’nin kurucusu ve hâlihazırda Kürtlerin cumhurbaşkanı olan Mesut Barzani’nin babasıdır), Irak merkezi hükümetine karşı isyan başlattılar. Kürtler, bu olayı çoğu zaman “spontane” olarak nitelendirse de (1) aslında gerçek öyle değildir.

Gizliliği kaldırılmış bir KGB belgesine göre; Sovyetlerin Kürt ayaklanmasına müdahalesi, Kremlinin Üçüncü Dünya ülkelerinde Batlıların çıkarlarını zedeleme doğrultusundaki planının bir parçasıydı. Kürtler, Sovyetlerin entrikaları için verimli bir zemin sağlamışlardı; çünkü Barzani’nin Sovyet yetkililerle bağlantıları söz konusuydu.(2)

29 Temmuz 1961 tarihinde, KGB başkanı Alexander Shelepin, Sovyet Komünist Partisi Genel Sekreteri Nikita Kruçev’i, “Reis” kod adlı Barzani’yi, “bağımsız bir Kürdistan kurmak üzere Türkiye, İran ve İraktaki Kürt halk hareketlerini harekete geçirmekle görevlendirmesini” telkin etti. Eğer bu ayaklanma başarılı olursa, sadece ABD ve İngiltere değil, aynı zamanda Amerika’nın müttefikleri olan Türkiye ve İran aleyhine de bir tablo ortaya çıkacaktı.(3)
.....

* Kemal Said Kadir, Viyana’da yaşayan bir yazardır ve aslen bir İrak Kürdü’dür. 26 Ekim 2005 tarihinde, KDP içindeki yolsuzluk girişimlerini eleştirdiği için KDP güvenlik güçleri tarafından tutuklanmış; bir uluslararası kampanyanın ardından aylar sonra serbest bırakılmıştır.

(1) Masoud Barzani, Al-Barzani wa al-Haraka at-Taharurya al-Kurdya. Al-Juz ath-Thalith: Thawrat Aylol, 1961-1975 (Erbil: Matbaat Al Tarbia, 2002), pp. 21-41.
(2) Pavel Sudoplatov and Anatolii Sudoplatov with Jerrold L. Schecter and Leona P. Schecter, Special Tasks: The Memoirs of an Umvanted Witness—A Soviet Spymaster (Boston: Little, Brown and Co„ 1994), pp. 259-64.
(3) Christopher Andrevv and Vasili Mitrokhin, The Mitrokhin Archive II: The KGB and the World (London: Ailen Lane, 2005), p. 175.

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues