La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Geçici Irak Anayasası Ve Güney Kürdistan


Auteur :
Éditeur : Komal Date & Lieu : 2004, İstanbul
Préface : Pages : 296
Traduction : ISBN : 975-7102-11-3
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Din. Gec. N°3616Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Geçici Irak Anayasası Ve Güney Kürdistan

Geçici Irak Anayasası Ve Güney Kürdistan

Rıza Dinç

Komal

Irak’ın -ve dolayısıyla Güney Kürdistan’ın- geleceğinin tartışılmakta olduğu bir dönemde gündeme gelen Anayasa taslaklarının bu haliyle birbirine bağlı ikili bir anlamının olduğu söylenebilir. Bunlardan ilki,Güney Kürdistan’da on yıldan fazla bir süredir, yer yer kendi kuramlarını da ortaya çıkartarak devam etmekte olan de facto yapılanmanın hukuksal/Anayasal bir temele kavuşturulmasıdır. İkincisi ise, Güney Kürdistan halkının bir daha eski “sömürge statü”süne dönmeyi kabul etmeyeceğinin, Kürdistan sorununun mevcut “Irak'sınırlan” içinde çözümünün, ancak Kürt ulusunun bağımsız varlığının, ulusal taleplerinin, kendi ülkesinde kendi geleceği üzerinde söz sahibi olma hakkının tanınması ve güvenceye bağlanmasıyla mümkün olabileceğinin ilan edilmesidir.

Kuşkusuz, salt bir.“Anayasa”ya sahip olmak, tek başına fazla bir anlam ifade etmemektedir. Bunun nasıl bir Anayasa olduğu temel hak ve özgürlüklere ne ölçüde yer verdiği, bunları ne tür güvencelere bağladığı, nasıl bir siyasal-idari sistem öngörüldüğü, halkın karar alma süreçlerine katılımına, denetimine ne ölçüde olanak sağlandığı, devlet ve siyasal iktidarın keyfiliğine karşı ne tür önlemler getirildiği v.b. yanlarıyla değerlendirmek gerekir.



YAYINEVİ’NİN NOTU


Bu kez Güney Kürdistan’daki hukuksal süreci inceleyen bir çalışmayla okuyucularımızın karşısındayız.

Kürtlerin ve Ortadoğu halklarının sıcak gündeminin bir ucunu da kurulması öngörülen Federal Irak Devletinin yeni statüsü oluşturuyor. Bu yeni statü Şam, Ankara ve Tahran’a kadar uzanan sömürgeci merkezlerin yakın “ilgisine” mazhar olmaktadır. Brüksel ve Waşington ile birlikte Birleşmiş Milletler de statü üzerinde söz ve karar sahibi oluyor.

Güney Kürdistan’da sömürge statüsü kırıldıkça Kürtler geçmişte tanımadıkları kavram ve olgularla karşılaşıyorlar. Elinizdeki bu çalışma, bu kavram ve olguların hukuk alanına giren bölümünü büyüteç altına alıyor. Yazar bir yandan Kürtleri de kapsayan Federal Irak’ın yeni yasalarını, bu yasaların açmazlarını, içerdiği tuzakları, muğlak kavramları, evrensel hukukla bütünleştiği ve çeliştiği noktaları incelerken, diğer yandan ise Güney Kürdistan’ı kapsayan yasaların içeriğini, bu yasaların doğrularını, yanlışlarını, eksiklerini ve çelişkilerini sorguluyor. Bununla birlikte PDK ve YNK’nin taslak çalışmalarının can alıcı noktalarını da okuyucunun dikkatine sunuyor. Yazar bir adım daha öteye geçerek Irak Federe Devleti ile Güney Kürdistan Federasyonunun Anayasa taslaklarını karşılaştırmalı olarak irdeleyerek ilginç sonuçlara varıyor. Kitabın sonuna koyduğu birbirinden önemli eklerle okuyucuyu hem tarihsel süreçle ilgili olarak donatıyor, hem de okuyucunun karşılaştırmaları kendi başına yapabilme olanağını sağlamış oluyor.

Hukuk tekniğinin ve hukuksal terimlerin özenle kullanıldığı bu kitabın her satırının dikkatle okunması gerekiyor.

Komal



Önsöz

Tarihin tozlu yaprakları şöyle bir karıştırıldığında, stratejik dengelerin oluştuğu dönemlerden ya da bölgesel alt üst oluşların yaşandığı günlerden Kültlerin hep zararla çıktığı görülür. Kuşkusuz bunun sayısız nedenleri var. Kültlerin üzerinde yaşadığı kara parçasının iştah kabartan verime sahip olması, hasırcılarının daha güçlü olmaları ya da dengelerin hep sömürgecilerden yana olması gibi bir yığın gerekçe sayılabilir. Ancak hassas dengelerin oluştuğu istisnai dönemlerde politik manevralar yapamamış ve politik refleksler gösterememiş olmalarını göz ardı etmek mümkün değil. Biz Kürtler, ya platonik bir aşkla bağlandığımız çevrelerin himmetinden medet umduk ya da yenilgiye mahkum olanların tarafını tuttuk. Reel politiği bilmek bir yana tanımaya bile yanaşmadık. Bize göre “mükemmel” olan hangi politikaysa onda ısrarcı olmayı marifet sandık. Bu bağlamda yanlışlarımız sömürgeci devletlerin hanelerine hep kazanç olarak geçti. Çoğu kez imkansızı talep etmekten mümkün olana da ulaşamadık.
Zaman zaman çıtayı o kadar yükseklere koyduk ki, tarihin gelmiş geçmiş en büyük atleti sırıkla bile üzerinden atlayamazdı.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi iç çatışmalar ve yerel iktidar mücadeleleri ile boğazlaştık. Böylece yanı başımızda olup bitenleri göremedik. Varolan enerjimizi kendimizde tükettik. Bütün bunların doğal sonucu olarak; sömürgecilerimiz değişti ama kaderimiz hiç değişmedi.

Saddam yönetimindeki Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi bir yanlıştı. ABD’nin başını çektiği uluslararası koalisyonun Irak’a müdahalesi ise istisnai bir durumdu. Ve tarihte ilk kez Kürtler, sömürgeci bir devletin yanlışından ve uluslararası istisnai bir durumun hassas dengelerinden faydalanmasını bildiler. Dolayısıyla kaderlerini değiştirmenin kapısını da araladılar. Bu süreçte doğru olanı yaptılar; savaşın taraflarından biri olarak yanlış yerde mevzilenmediler, zor da olsa, sancılı da olsa iç çatışmalarını ve yerel iktidar mücadelelerini askıya alarak birlikte hareket etmeyi öğrendiler. Ve en önemlisi; ulusun çıkarlarını grup çıkarlarının üstünde tutmayı başardılar. Bu olgu -Güneyli Kürtler bağlamında- grup kültüründen ulus kültürüne doğru evrilmenin başlangıcını oluşturdu. Kuşkusuz bu doğrular bir sonuç yaratmalıydı, yarattı da; nitekim fiili durum uluslararası meşruiyete doğru yol almaya başladı.

Elinizdeki bu çalışma, sömürge bir ulusun kendi külleri üzerinde yükselirken ve kendi kaderine sahip çıkmaya çalışırken nelere ihtiyaç duyduğunun tipik örneklerinden biridir. Fiili durumlar ve uluslararası meşruiyet dışında henüz hiçbir şeye sahip olmayan ve yeniden dirilmenin sancılarını yaşayan Kürt halkının önünde tuzaklarla dolu ince uzun bir yol var. Bu uzun yolun her kilometre taşını tek tek ve itinayla dizmesini bilmek, keskin dönemeçleri ihtiyatla ve savrulmadan aşmasını becermek, Bizans oyunlarını ustalıkla ve metanetle boşa çıkarmasını başarmak gerekiyor. Kurtlar sofrasından kendi malından pay alabilmenin başkaca bir yolu yoktur. Bu bağlamda, omuzları üzerinde kafa taşıyan her Kürdün Güneyde filizlenen “umut devletine” bilgi, bilinç ve yetenekleri oranında katkı sunması vazgeçilmez ve ertelenmez bir görevdir.

İşte sevgili Rıza Dinç bu çalışmasıyla, kendi payına düşen görevi yerine getirmeye çalıştı. Kendisine minnettarız.
Biz kuzeyli Kürtler için son yıllara kadar hukuk, sanık sandalyelerinde ya da adliye kapılarında kendini savunmaktan pek öteye geçmemişti. Bir de içinde bulunduğumuz kurumlarda aramızdaki iç hukuku bilirdik. Sevgili Rıza Dinç’in tartışmaya açtığı bu çalışmayla hukukun bir başka boyutuyla da yüzleşiyoruz; Anayasa hukuku ve Uluslararası hukuk. Öyle ya, Kürtler kendi kaderlerini kendileri belirlerken de, başka uluslar ile ortaklık yaparken de gündeme uluslararası ilişkiler hukuku girer. Kürtler kendilerini yönetmeye başladıklarında ise, yöneten ile yönetilenler arasındaki temel ilişkileri belirleyen Anayasa hukuku gündeme girer. Ve henüz yeni girdiğimiz bu kulvarda diğer ulusların deneyimlerini ve evrensel hukukun temel öğelerini kendi özgün yapımızla buluşturup sentezler üretmek durumundayız.

Kürtlerin şimdilerde gündemine giren hukukun bu “yeni” boyutunun incelenmesinde henüz işin başındayız. Kendi alanında ilk olan bu çalışmanın, önermeleri ve öngörüleriyle tartışmaları tetik-leyeceğine inanıyorum. Sayıları azımsanamayacak kadar çok olan hukukçularımızın bu çalışmayı tartışarak ufkumuzu genişleteceklerini umuyorum. Hele üniter devlet anlayışının fetişleştirildiği bir dönemde Federal Devlet hukukunun temel yasasını ve kendi kaderini tayin etme aşamasındaki Güneyli Kürtlerin Anayasasını gündeme taşımayı ve tartışmayı çok anlamlı buluyorum. Bu tartışmaların Kuzeyli Kürtlerin silkinmesinde bir adım ve yıllardır içinde bulunduğumuz toplumsal travmanın aşılmasında ise bir nefes olacağını düşünüyorum.

Nevzat Sağnıç
Mayıs 2004



Irak Geçiş Dönemi Yönetim Kanunu ve Güney Kürdistan

I. Giriş


Saddam rejiminin devrilmesinden bu yana Irak’ın ve Güney Kürdistan’ın gelecekteki siyasal ve idari sistemi üzerine yürütülen tartışmalar, kamuoyunda “Geçici Irak Anayasası” olarak bilinen “Irak Devleti Geçiş Dönemi Yönetim Kanunu”nun (“Law of Administration for the State of Iraq for the Transitional Period” -makalenin devamında- “GYK” kısaltmasıyla anılacaktır) 8 Mart 2004’de “Irak Geçici Yönetim Konseyi” tarafından imzalanmasıyla yeni bir aşamaya girdi."1

“GYK”yi değerlendirmeye geçmeden önce, anayasa konusunda son iki yılda yaşanan bazı gelişmeleri kısaca özetlemek yararlı olacaktır.

Hatırlanacağı üzere bundan iki yıl kadar önce, ABD ve müttefiklerinin Irak’a askeri müdahale hazırlıkları gündeme geldiğinde, Irak ve Güney Kürdistan’da Baas rejimi sonrasında nasıl bir siyasal yapılanmanın ...

1) “Law of Administration for the State of Iraq for the Transitional Period’ün resmi İngilizce metni için bkz. www.cpa-traq.org.

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues