La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Hayat ve hatıratım - IV


Auteur :
Éditeur : Altındağ Date & Lieu : 1967, İstanbul
Préface : Pages : 744
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 125x185 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Nur. Hay. IV. N°Thème : Mémoire

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Hayat ve hatıratım - IV

Versions

Hayat ve hatıratım - IV

Rıza Nur

Altındağ yayınevi

Cumhuriyet devrinde milletin, devletin iyilik ve kötülüğüne dair benim hiçbir dahlim yoktur. Yalnız meb’usum, ona da devam etmiyorum. Aldığım ve kaydettiğim haberler de sade meb’usluk sâyesinde. ilk zamanlarda kâh da îsmet’in, Mustafa Kemal’in ağzından, iki yıl sonra, büsbütün uzaktan ve kulaktan...

Vapur inebolu’ya geldiği vakit, oranın memurlarından geldiler, Cumhuriyet ilân edildiğini, Mustafa Kemal’in cumhurre-isi, îsmet’in Başvekil olduğunu söylediler. Bana da Ismet’ten şifre olmıyarak şu telgraf çekilmiş. Onu getirmişler :

«Sinop Meb’usu Muhterem Doktor Rıza Nur Beyefendi Hazretlerine,

Cumhuriyetin terakisi ve vatanın dahilen ve haricen ...



CUMHURİYET DEVRİ

Cumhuriyet devrinde milletin, devletin iyilik ve kötülüğüne dair benim hiçbir dahlim yoktur. Yalnız meb’usum, ona da devam etmiyorum. Aldığım ve kaydettiğim haberler de sade meb’usluk sâyesinde. ilk zamanlarda kâh da îsmet’in, Mustafa Kemal’in ağzından, iki yıl sonra, büsbütün uzaktan ve kulaktan...

Vapur inebolu’ya geldiği vakit, oranın memurlarından geldiler, Cumhuriyet ilân edildiğini, Mustafa Kemal’in cumhurre-isi, îsmet’in Başvekil olduğunu söylediler. Bana da Ismet’ten şifre olmıyarak şu telgraf çekilmiş. Onu getirmişler :

«Sinop Meb’usu Muhterem Doktor Rıza Nur Beyefendi Hazretlerine,

Cumhuriyetin terakisi ve vatanın dahilen ve haricen selâ-bet ve itilâsı, Doktor Rıza Nur gibi nâdir evlâd-ı vatanın istinadına müftakırdır. Bu kanaatim, Lozan’da ve Hey’et-i Vekilede arkadaşlığımız zamanından daha sağlam ve samimidir. Mezuniyetiniz zamanının hitamına muntazırım. Daima muhabbet ve müzaheretinize arz-ı ihtiyaç ederim. Bilhassa gözlerinizden öperim kardeşim.

İsmet»

Büyük medihli telgraf, derhal beni kuşkulandırdı. Malımı bilirim, huyu müthiştir. Methedince, fenalık etmiştir ve edecektir. Methi ne kadar çoksa, ettiği fenalık da o kadar çok olduğuna hükmetmek lâzımdır. Meselâ : «Sağlam ve samimidir diyor. Çürük ve gayri samimidir. Herif bizi Hey’et-i Vekile’den atmıştır. Buna en maddî, en iyi delil bu. Daha diyecek var mı? Ama utanmaz, içi dışı başka adamdır. Benim mezuniyet almamdan da telgrafında istifade ediyor. Almasa idim de, başka vesile bulurdu...

Lâtife boşandıktan sonra İstanbul’a gelince, derhal haremimi çağırtmıştır. Ona söylediği şeyler arasmda şu da vardır : «Hey’et-i Vekile intihap edilirken, Gazi Rıza Nur Bey’i yine listeye koydu, ismet olmaz dedi. Gazi ve ben ısrar ettik, ismet de ısrar etti, onunla çalışmam dedi. Gazi canım Rıza Nur bu kadar arkadaşınız, bu kadar hizmet etti. Sonra yüzüne nasıl bakarız dedi, ismet «olmaz, siz bana bırakın, ben onu idare ederim» dedi.

Fakat mes’ele bu kadar değildir. Daha iç yüzü vardır, ismet Mustafa Kemal’in reyine muhalif aslâ bir şey yapamaz. Onlar evvelce ismetle başbaşa listeyi yapmışlardır. Mustafa Kemal benim için ben Rıza Nuru da korum, sen isteme demiştir. İkisi de beni isteyemezlerdi. Lâtifenin hikâye ettiği şey, hamamın namuslu gösterilmesi şeklindedir. Artık, devlet kurulmuş. Mühim işler yok zannediyorlar. Sahâ açık, artık zevk ve safa, fuhuş ve vurgun, favoritzm, asma, kesme, zulüm dörtnala gidecek. Bu işler benimle olmaz. Onu onlar pek iyi bilirler. Hem de artık İsmet beni suyu emilmiş, posa kalmış zan ve farzetmıştir. Posayı attı.

Vapurda miralay bir asker doktor vardı. Mektepte benden iki sınıf aşağı idi. Yanıma geldi. Bana dert yanmağa başladı:

«Mustafa Kemal ve İsmet pek haris, namusuz adamlardır. Çimdi cumhuriyet de yapıp, devletin başına çöktüler. Milleti inim inim inleteceklerdir» dedi. Bu doktor görüşlü adammış. Devam etti:
«Sizi elbet istemezler, fakat herkesin ümidi sîzdedir. Herkes diyor ki, Rıza Nur nasıl İttihadcıların ve İtilâfcıların foyalarını meydana koyup, bellerini kırdı ise, bunları da yine o rezil edip yıkacaktır.» dedi.

Bu söze cevap vermedim. Birçok tereddütten sonra henüz almış olduğum ismetin bu telgrafını çıkarıp gösterdim. Okudu.

«Bu doğrudur ama, samimi değildir. Siz onlar gibi değilsiniz. Sizi istemezler» dedi. Hakkı var...
Ben de yine İnebolu'dan Mustafa Kemal’e ve Ismet’e Cumhuriyet ve yeni mevkilerini tebrik eder birer telgraf çektim, ismet derhal cevap verdi, diğeri vermedi.

Sinop’a geldik. İstirahat ettim. Türk Tarihi müsveddelerini aldım, uğraştım. Tâ çok yıllardan beri hayâlini kurduğum kütüphaneyi yapmağa teşebbüs ettim. Nihayet İstanbul’a döndüm. Halâ merak ediyorum. Beni ilk hangisi attı. Çünkü Mustafa Kemal son zamanlarda bana çok ısınmıştı. Riayet ediyor, samimiyet gösteriyordu.. Ismet’e bir mektup yazdım. Gazi’nin tebrikime cevap vermediğini, teveccühünden galiba düşmüş olduğumu yazdım. Derhal Mustafa Kemal’den şu telgrafı, îsmet’ten de şu mektubu aldım :

«İstanbul’da Sinop Meb’usu Rıza Nur Beye,

İsmet Paşa hazretlerine olan mektubunuzu okudum. Muhabbet ve istifsarınıza teşekkür ederim. İnebolu’dan tarafınızdan telgraf aldığımı hatırlamıyorum. Sihhatimiz iyidir. Gözlerinden öperim.

Gazi Mustafa Kemal

Ismet’in mektubu ;

«Kardeşim Rıza Nur,

Mektubunuzu aldım. Beni ihyâ ediyorsun. Çok teşekkür ederim kardeşim. Ankara’ya geleceğini yazdığına göre, yazmak istediğim bir çok şeyleri yazmıyorum. Maahazâ, Adnan Beyden sordum. Teehhür ederse mufassal yazacağım.

Râşid Bey için üzülme kardeşim. Şerefeddin Mağmumî için yazdığını da anlayamadım. Görüştüğümüz zaman nokta-i nazarına, göre bir suret-i hal buluruz.

Gazi Paşa’ya mektubunu göstermiş idim. Çok üzüldü. Telgrafı arattı. Bulamamakla beraber, der’akap size bir telgraf çekti. Telgrafınız hem Sinop’a ve hem İstanbul’a gelmiş idi. Bugün aldığım, 22 teşrin tarihli bir mektuptan memnun olduğunu anladım. Çok sevindim. Bu akşam göstereceğim. Onlar da çok sevinecekler.

Hanımefendi hazretlerine arz-ı tazimat ederim. Sıhhat ve afiyetinize daima duacıyım. Ben yağmurdan kaçarken doluya tutuldum, işlerim pek çok. Bahusus hiçbir mes’elede pamuk ipliği ve benim tedbir ile hareket niyetinde değilim. Düşün ki, ne kadar meşgulüm. Gözlerinden öperim sevgili kardeşim.»

1 Kanunî evvel, sene 39, İsmet

...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues