La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Diyarbakır Katliamı: Araştırma Raporu


Auteurs : | | | | | | Multimedia | | |
Éditeur : Yurt Date & Lieu : 1991, Ankara
Préface : Pages : 194
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Dic. Diy. N° 3219Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Diyarbakır Katliamı: Araştırma Raporu

Diyarbakır Katliamı: Araştırma Raporu

İHD Diyarbakır

Yurt

Tarih birçok kez ulusal halk önderlerinin devlet güçlerince veya gerici faşist güçlerce katledilmelerine tanık olmuştur. Ama katledilen halk önderlerinin düşünceleri yok edilememiş ve halkın gönlünde ölümsüzleşmeleri engellenememiştir. Kutsal değerler uğruna verilen şehitler mücadelenin yolunu daha da aydınlatmış, anılan ulusal ve toplumsal atılıma rehberlik etmiştir. Kürt halkının tarihi de bu tür şeref sayfaları ile doludur. Bu sayfalar, halkımız açısından onurla yazılırken, katil sömürgeci güçler açısından utanç dolu suç belgeleridir. Onlar katledilen ulusal önderlerin şahsında halkımızın eşitlik, özgürlük ve adalet temelinde yükselen ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesini hedeflemişlerdir. Boğmak istedikleri, halkımızın barış ve özgürlük özlemleridir. Vedat Aydın'ın katledilmesi ile de halkımızın düşmanları aynı hedefe yönelmişlerdir. Çünkü Vedat Aydın birleştirici ve kararlı kişiliği ile pratik bir halk önderi idi. Çünkü Vedat Aydın sömürgecilerin asimilasyon çarkları arasında eritilememiş, Kürt halkının ulusal değerlerine ve mücadelesine bağlı yurtsever bir Kürt aydınıydı. Çünkü Vedat Aydın ...



ÖNSÖZ

Temel insan hak ve özgürlüklerine, insan kişiliğinin onur ve değerine, dillerin ve ulusların hak eşitliğine, uluslararası hukukun temel ilkelerine, halklar arasında evrensel barış ve güvenliğe yüksek değer biçen ve bu yolda kararlı bir savaşım yürüten insan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, bu anlayışıyla, yoğun insan hakları ihlalleriyle halkımıza karşı suç işleyenlerin gözündeki bir dikendir. Derneğimizi bombalayarak terörü tırmandıran karanlık güçler, derneğimizin şahsında barışı, özgürlüğü, demokrasiyi ve insan haklarını bombaladılar. Tüm insan hakları savunucularına gözdağı vermek, sindirmek ve yıldırmak istediler.

Şubemiz, bölgemizde giderek yoğunlaşan ama, SS Kararnameleriyle ulusal ve uluslararası kamuoyundan gizlenmek istenen insan hakları ihlallerini yerinde yaptığı incelemelerle ortaya çıkarıyor, düzenlediği raporlarla demokratik çevrelerin kitlesel muhalefetinin yükselmesine katkıda bulunuyordu. Kürt mültecilerle, siyasi tutsaklarla, gözaltında işkence ve kötü muameleye uğramış insanlarla ve devlet güçlerince evleri yakılmış, boşaltılmış köylülerle girdiği dayanışma derneğimizin saygınlığını uluslararası alana da taşırmıştı, işte şubemizi Türk Gladiosu'nun hedefi yapan da bu özellikleriydi. Çünkü İnsan Hakları Derneği'nin çalışmalarından rahatsızlık duyan, devlet güçleri dışında hiçbir güç yoktu.

Son aylarda İHD'nin bölgedeki birimlerinden Batman, Şanlı Urfa ve Gaziantep şubeleri valiliklerce süresiz olarak kapatılmıştı. Kuşkusuz ki amaç, bu saygın muhalefet odaklarından kurtulmak, demokratik gelişmeye darbe vurmaktı. Zaten bölgemizde insan haklarını tamamen askıya aldığını Avrupa Konseyi'ne resmen bildiren bir siyasal iktidarın, insan hakları kuruluşlarına yaşama hakkı tanımayacağı çok açıktı. Ama bunun bombalama biçimine dönüştürülmesi yeni ve tehlikeli bir politikanın habercisiydi.

Derneğimizin hedef seçilerek bombalanması, son zamanlarda bölgemizde tırmandırılan devlet terörünün bir parçasıdır. Şubemiz Denetleme Kurulu üyesi, il delegesi ve HEP İl Başkanı Vedat Aydın'ın evinden alınıp hunharca katledilmesi ve cenaze töreni sırasında kitleye yönelik katliam girişimleri hep aynı planın halkalarıydı. Kürt halkının ulusal onuru ve özgürlüğü yolunda giderek kitleselleşen mücadelenin ezilmesi ve geniş halk kitlelerinin terörize edilmesi amaçlanıyordu.
Ama Güney Amerika'da yıllarca denendiği gibi işlenen siyasi cinayetler ve bombalama eylemlerine sahip çıkılmıyor, faili meçhul olaylar kategorisine sokuluyordu. Son Diyarbakır Katliamı bile binlerce tanığına rağmen çarpıtılıyor, gerçekler geniş kitlelerden gizlenmek isteniyordu.

Kuşkusuz ki olayların ve bu tür insanlıkdışı vahşet girişimlerinin tüm boyutlarıyla kavranılması ve gerçeklerin tüm çıplaklığıyla öğrenilmesinin büyük bir önemi vardır. İşte elinizdeki kitap bu amaçla hazırlandı. Şubemiz bünyesinde oluşturulan bir komisyon tarafından detaylı incelemeler ve görüşmeler sonucu hazırlanan bu araştırma raporunun birçok eksikliğine rağmen canlı bir belge olacağını umuyoruz.

Şubemiz demokratik sürecin bir parçası olarak yaşadığı müddetçe tüm engelleme ve tehditlere rağmen insan hakları savaşımından ödün vermeyecek, bu tür çalışmaları mücadelesinin önemli bir adımı olarak değerlendirip, yeni ürünler vermeye devam edecektir.

Vedat Aydın cinayeti ve Diyarbakır Katliamı'nı aydınlatmayı amaçlayan bu araştırma raporunun, sömürgecilerin suç dosyalarını kabartan canlı bir tanık, yeni bir belge olmasını ümit ediyor, bu çalışmaya katkıda bulunan herkesi kutluyoruz. Vedat AYDIN ve tüm şehitlerimizin anılarını insan hakları savaşımımızda yaşatacağımıza söz veriyoruz. Saygılarımızla...

İnsan Hakları Derneği
Diyarbakır Şubesi
Yönetim Kurulu



Devlet Terörü Yargılanmalıdır

Gezegenimizde Kürt ulusu kadar, tarihi zulüm, katliam ve soykırımlarla dolu olan çok az ulus vardır. Tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de Kürt halkı kendi topraklarında özgür ve insanca yaşama mücadelesinin bedelini, yüreklerinde özgürlük ateşi yanan evlatlarının kanlarıyla, canlanyla ödemeye devam ediyor. Kürt halkı yine her türlü hukukdışı ve insanlıkdışı baskının, asimilasyon, inkâr ve zulüm politikalarının muhatabı oluyor. İnsanlarımız barışa, özgürlüğe ve eşitliğe susamışken en katı şiddet yöntemlerine tabi tutuluyor. Yetmiş yıllık T.C. tarihinin 58 yılını sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamalarıyla geçiren Kürt halkı, yirmibirinci yüzyıla adım atıldığı bu tarihi dönemeçte de yine tüm ulusal haklarından yoksun, ulusal varlığı dahi reddedilen, dili, kültürü ve tarihi unutturulmaya çalışılan, uluslararası sözleşmelere rağmen tüm ekonomik ve siyasal haklarından yoksun bir konumda bulunuyor. Bu düşmanca politikayı şiddet ve terör yöntemleriyle devam ettiren devlet, sadece halkımıza karşı değil tüm insanlığa karşı suç işlemeye fütursuzca devam ediyor. Dünyanın her yerinde geçici kısa dönemler için uygulanan olağanüstü hal uygulamaları, bugün halkımız açısından sürekli bir yaşam biçimine dönüştürülmüş, hukuk devleti ilkelerine son verilerek bölgemiz SS Kararnamelerinin kıskacına alınmış, köy koruculuğu gibi uygulamalarla halkımızı birbirine kardırma politikaları yürürlüğe konmuş, köyler boşaltılıp yakılmış, göçer aşiretlere yayla yasakları getirilmiş, toplu gözaltılar ve işkence sistemli hale getirilmiş ve özel savaş yöntemlerinin bir parçası olarak devlet terörü kırsal kesimlerden şehirlere kadar her karış toprağımızda egemen olmaya başlamıştır. Avrupa Konseyi'ne resmi başvuruda bulunularak bölgemizde insan haklarının askıya alındığı resmen tescil edilmiştir. Bugün bölgemizde insan haklarının kırıntısından dahi söz edilemez. Başta İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi olmak üzere birçok insan hakları belgelerinde insanın en doğal ve vazgeçilmez hakkı olarak kabul edilen Yaşama Hakkı dahi bugün bölgemizde tamamen askıdadır. Son çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu ile birlikte başta yaşama hakkı olmak üzere, düşünce, örgütlenme, konut dokunulmazlığı, kişi güvencesi gibi en temel hak ve özgürlükler dahi esas olarak yokedilmiş ve devlet terörü yasallaştırılmıştır.

Bölgemizde son iki ay içinde estirilen devlet terörü ve yargısız infazlar Başbakan'ın “tepelemekten”, Cumhurbaşkanının “inlerinde vurmaktan” söz etmesiyle birlikte yeni bir aşamaya girmiş, en yetkili ağızlarıyla devlet, estirdiği teröre sahip çıktığı gibi demokratik, ulusal ve toplumsal muhalefeti de tümden tehdit etmiştir. Yine en yetkili ağızlardan hukuk devleti ilkelerinden, barışçıl politikalardan, demokrasiden ve insan haklarından uzaklaşıldığı resmen tescil edilmiştir. Artık son dönemde yoğunluk kazanan “faili meçhul” cinayetlerin ve bombalama eylemlerinin kimler tarafından ve hangi amaçlarla gerçekleştirilmek istendiğinin önündeki sis perdesi tümden kalkmış, devlet uyguladığı ve uygulayacağı teröre resmen sahip çıkmıştır.
Yürürlüğe konulan politika Güney Amerika'daki kontrgerilla yöntemleridir. Ve sorumluları hiç gizlemeden kendilerini ilan etmişlerdir. Amaçları demokratik toplumsal muhalefeti yasadışı yollarla ezmek, sindirmek ve yoketmektir. Son iki ayın suç bilançosu bile bölgemizde estirilen devlet terörünün yoğunluk derecesinin açık göstergesidir. 18 Haziran 1991 günü saat 02.20 sıralarında HEP eski İl Başkanı Av. Mustafa Özer'in arabasının altında çok güçlü bir bomba patladı. Arabasının en büyük parçası tekerleği kalmıştı. Asfaltta derin bir çukur açılmış ve çevredeki yüze yakın evin camlan tümüyle kırılmıştı.

25 Haziran 1991 günü saat 23.30 sıralarında bu sefer aynı güçlü bomba ile İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, Özgür Halk dergisi ve Medya Güneşi'nin bulunduğu bina bombalandı. Demeğimiz duvarları ve içindeki eşyalarla birlikte tamamen tahrip oldu.
28 Haziran 1991 günü İnönü caddesindeki bir gazete bayii bombalandı. Şehirdeki tüm gazete bayileri yapılan pullamalarla Özgür Halk, Yeni Ülke, Medya Güneşi ve Deng gibi dergileri satmamaları konusunda tehdit edildi. Yine aynı gece 2000'e Doğru dergisinin bulunduğu binada tüm dairelere yapılan pullama ile dergi bürosunu binadan atmamaları halinde binanın havaya uçurulacağı tehdidinde bulunuldu.

Aynı gün Şırnak ili Uludere ilçesi Hilal kasabası Belediye Başkanı Yakup Kara ile beraberindeki Mehmet Ürün, Ali Benek, Hamit Kara ve Hüseyin Babat komando elbiseli, silahlı ve maskeli üç kişi tarafından bindikleri araçtan indirilerek kurşuna dizildi, cesetleri yakıldı. Şenoba alayına iki kilometre, Besta taburuna dört kilometre ve tepedeki nöbetçi kulesine üçyüz metre uzaklıkta meydana gelen bu olay, basın ve yayın organlarına PKK vahşeti, belediye başkanmın yanında öldürülen dört kişi ise korucu olarak açıklandı. İHD heyetlerinin, ölenlerin yakınları ve görgü tanıklarıyla yaptıkları inceleme hiç de resmi açıklamalar doğrultusunda değildi. Ölenler köy korucusu olmadıkları gibi, belediye başkanı da tüm tehditlere rağmen yakınlarını korucu yaptırmayan bir insandı. Sabah saatlerinde, askeri birliklere bu kadar yakın bir yerde ve bu nitelikteki insanlara karşı, böyle bir senaryonun gerilla eylemi olarak gösterilmesi hiç de inandırıcı ve mantıklı bir açıklama değildir. Devlet güçleri bir kez daha suç üstü yakalanmışlardır.
2 Temmuz 1991 günü bu kez Batman İHD Yönetim Kurulu Üyesi Sıddık Tan'ın arabasında saatli bir bomba patladı. Olayda Sıddık Tan, 10 yaşındaki oğlu Azat Tan ve Cengiz Tek ağır yaralandılar. Son üç yılda altı kez gözaltına alınan ve işkencelerden geçirilen Sıddık Tan hastanede yaptığı açıklamada, “Devlet 50 yaşındaki bir insanla uğraşıyorsa, o devlet bitmiştir. Defalarca devlet güçlerince ölümle tehdit edildim, saldırıyı bekliyordum” diyordu. Sadece bu sözler bile vahşetin kaynağını açıklamıyor mu?

Terör adım adım tırmandırılarak Vedat Aydın'm hunharca katledilmesiyle doruğa ulaştı. 5 Temmuz 1991 günü saat 23.45 sıralarında otomatik silahlı ve telsizli üç kişi tarafından “Emniyette ifadesinin alınacağı” gerekçesiyle evinden alınan HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın'm cesedi, 7 Temmuz 1991 günü Diyarbakır Elazığ il sınırındaki köprünün yakınında bulundu. Kafası parçalanmış, ayağı kırılmış, göğsü otomatik silahlarla taranmıştı.

İşte elinizdeki bu kitap; Vedat Aydın'ın ve cenazesinin kaldırılması sırasında devlet güçlerinin saldırısında şehit düşenlerin ve halkımızın ulusal onurunu ve özgürlük bayrağını yükseklerde tutan tüm şehitlerimizin anısına kaleme alındı. Amacımız: görgü tanıklarının da ifadesi ile Diyarbakır Katliamı gerçeğine ışık tutmak, kamuoyunu resmi açıklamaların tüm çarpıtmalarına karşı doğru olarak bilgilendirmek ve insan hakları bazında devlet terörünü yargılamaktır.

Vedat Aydın Neden Hedef Seçildi

Tarih birçok kez ulusal halk önderlerinin devlet güçlerince veya gerici faşist güçlerce katledilmelerine tanık olmuştur. Ama katledilen halk önderlerinin düşünceleri yok edilememiş ve halkın gönlünde ölümsüzleşmeleri engellenememiştir. Kutsal değerler uğruna verilen şehitler mücadelenin yolunu daha da aydınlatmış, anılan ulusal ve toplumsal atılıma rehberlik etmiştir. Kürt halkının tarihi de bu tür şeref sayfaları ile doludur. Bu sayfalar, halkımız açısından onurla yazılırken, katil sömürgeci güçler açısından utanç dolu suç belgeleridir. Onlar katledilen ulusal önderlerin şahsında halkımızın eşitlik, özgürlük ve adalet temelinde yükselen ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesini hedeflemişlerdir. Boğmak istedikleri, halkımızın barış ve özgürlük özlemleridir. Vedat Aydın'ın katledilmesi ile de halkımızın düşmanları aynı hedefe yönelmişlerdir. Çünkü Vedat Aydın birleştirici ve kararlı kişiliği ile pratik bir halk önderi idi. Çünkü Vedat Aydın sömürgecilerin asimilasyon çarkları arasında eritilememiş, Kürt halkının ulusal değerlerine ve mücadelesine bağlı yurtsever bir Kürt aydınıydı. Çünkü Vedat Aydın ...

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues