La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürtler: Kökeni ve Tarihi


Auteur :
Éditeur : Kalan Date & Lieu : 2004, Ankara
Préface : Pages : 176
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Yes. Kur. N° 69Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürtler: Kökeni ve Tarihi

Kürtler: Kökeni ve Tarihi

Kâzım Yeşilgöz

Kalan

Kürtlerle ilgili olarak birşeyler yazmak, öyle pek de kolay olmasa gerek. Buna rağmen olanaksız da değildir. Az çok kafa yoran, araştıran, kaynaklarına inebilenler için, bazı bilgileri yan yana getirmek olanaklı...
Yarınlar. Rahatlarına Kıyabilenlerindir: İnsanoğlu sürekli bir çırpınış içindedir. Bu çırpınış, biryerde diyalektiğin de gereğidir. Değişmeyen tek kural, dünyada herşeyin bir değişim içinde oluşudur. Bu değişim, kişilerin iç dinamizminde vardır. Zaman akıp giderken, kıyısında oturulup dinlenilecek kıyı, soluklanacak gölge yoktur. Peşine düştüğün nesneyi ancak kovalamak zorunluluğu bulunur. Onun için dünya rahatlarına kıyanların ve emekten yana varlığını harcayanlara ait olacaktır.
Elbette, emek ve sermaye çelişkisi derinleştikçe olaylar da ivme kazanır. Varolan bir nesneyi yok saymak, öğle çok da olanaklı değildir.
Kürtlerin ülkesi, daha doğrusu Kürdistan, hayali bir varlık mıdır? Bu kelime ne zamandan beri kullanılıyor? Irkçılık denilen bela ne zamandan beri ağırlığını hissettirmektedir? Bu tür sorulara üstü kapalı olarak yanıt vermek kolay değil. Yine de bu tür soruları yanıtlamak ...



SONSÖZ

Bir süreden beri cilt hastalığından dolayı rahatsızım. Bu sürenin 8 ayını hastahanelerde yatarak tedavi olmakla geçirdim. Onulmaz bir rahatsızlık... irsi olup olmadığını bilmiyorum, yalnız dedemin de bu hastalıktan öldüğünü benzetmelerle bilmekteyim.

Bir yurtsever arkadaşım, bana tarizlerde bulunarak, "bu kadar kısa aralıklarla" böylesine eser yazmanın zorluğunu ileri sürdü. "Bu tür eserler, ancak bir başkası tarafından yazılmak sureti ile senin onları kendi adına yazmandan oluşmaktadır." gibi bir söylem oluştu. Yazanın kim olduğunu ima etti. Oysa beni bilenler, benim ne çeşit titiz bir çalışma içinde olduğumu bilirler. Varsın yurtsever kardeşim öyle bilsin...

Benim bu eseri yazmama, gelinim Kumru ile oğlum M. Nuri vesile oldu. Bana bir hayli doküman ve tarihi belgeler buldular. Hele bunların başında Wiliam H. Mc. Neill'in Dünya Tarihi... Bu eseri inceden inceye okudum. Gerekli notlar aldım. Çocuklarımı sevgi ve şevkatle anıyorum.

Size, burada bir portreden sözaçmak istiyorum. Jean Paul Marat (Paris 1743-1793)... Bu zat, Fransız Devrimi sırasında önemli işlevler görmüş, yazdıkları ile kitleleri hareketlendirmiş bir cilt hastası. O kornede oturur, tabure üzerinde yazan bir hamam mahkumu... Çünkü, ancak böyle yaşamını sürdürmektedir. Ayrıca O'nun için MONTAGNARD'ların (Dağlıların sözcüsü) sesi olarak nitelerler. Bu kişilikli adam, aynı zamanda bir uzman hekimdir. Önceleri kral taraftarı iken, sonradan kralın halkın gereksinimlerini gözardı ettiğini kitleye duyurdu. O, yanlışı gördüğü yerde hemen dönüş yapabiliyordu. Hem fikirlerinden dolayı, hem de hastalığından dolayı sürekli uçta bulunmaktaydı. Bu hareketi ile kitleyi yönlendirebiliyordu. 1792 tarihinde Avusturya, kral lehine Fransa'ya savaş açınca cilt hastası bu zat, en sert yazılarını yazmayı ihmal etmedi.

Kendisinden medet uman bir Normandiyalı (Charlotte Carday), bazılarına göre saç örgüsü içinde, bazılarına göre de koynunda sakladığı bir bıçakla kalbinden vurarak, O'nu 1793 yılında öldürdü. Yine de bununla "Dağlıların sesi” kesilmedi. Bugünkü saygın Fransa, tüm haşmeti ile yaşamaktadır.

Niçin Marat, ben de cilt hastasıyım... "Her can biter bin derd ile / Yaşayan her beden ile / Gâh germ ile gâh serd ile / Ölümlü dünya neyleyeceksin" Hacettepe Üniversitesi uzman doktorlarından Özge Küpeli (Gündüz) (Dermatoloji Anabilim Dalı), güç denemesine girişmiş, felekle çekişmektedir. Şimdilik, Dr. Özge Hanım'ın elinde kaldım. Neyleyeceksin ki yine de kaide asla bozulmaz. Ama ben bu saygı değer doktora yaşadığım süre için can borçluyum.

Bana, Avrupa Birliği belgelerini internetten çekerek getiren ve yararlanmamı sağlayan Kayhan Özkul'u da saygı ile anıyorum. Uğraşı sonunda kıymetli belgeler getirip verdiği için...
Bu ara, iki basın kuruluşundan da sözetmek yerinde olur. "Dersim'de İklim Gazetesi" ve "Munzur -Dersim Etnografya Dergisi"... Bu iki kuruluş dolu dolu. Hüseyin Akar'ın "Suyuma Dokunmayın" ile Munzur Dergisi'nde "Laik Devlet Cihada Çağırıyor" yazılarına omuz vermek, değerlendirmek gerek. Yukarıda sayılan bu basın kuruluşları yeni yeni ufuk açmakta ülkemizde. Aynı zamanda elit bir kısım yazar-çizer, tarihçi ve etnografik düşünür, burda kümelenmiş. Gönlüm bunlarladır.

Uluslaşma, kültürle doğru orantılıdır. Kürt kültürüne hizmet eden üç mümtaz kişiden söz etmek her halde yerinde olsa gerek. Doç. İsmail Beşikçi, Mehmet Bayrak ve Dr. Cemşit Bender... Bunlar, Kürt kültürüne yeni yeni ufuk açan, ömürlerini bu ufka adayan şahıslardır. Kültür alanında bir o kadar daha emin adımlarla yürüme fırsatı oluşmaktadır.

Tarihi bilinç, hiçbir.kültür erkine benzemez. Uzun süreden beri, "Tarihini bilmeyenlerin coğrafyasını başkaları belirler" özdeyişini kullanmaktayım. Ancak gördüm ki, bu özdeyişi Cemşit Bender Usta da kullanmış. Ben, hakkınıdan feragat ediyorum. Bu tabir Usta'mızın olsun. Evet, "Tarihini bilmeyenlerin yeri yurdu olmaz." Kültür, tarihle birleşmedikten sonra, kültürünü geliştirmek için eğitim yapılmadıktan sonra bir yere varılmaz. Kimliğin tanınması, kültürünü geliştirmek ancak eğitimle olur.

Yıllardır birlikte olduğumuz ve tarih bilgisini takdirle karşıladığım Bedri Bilginoğlu, bana bir suçlama getirdi. Her ne olursa olsun, onun haklılığına inandım. Ancak, ben hiçbir zaman halklara ters düşme gibi bir tavır aldığımı hatırlamadım. Halklara inanmayan, Hak'ka inanmaz. Ben bu inançtayım.

Ozan, "Biz gider olduk, sen şen kal Halep şehri" demiş. Sanıyorum, bu deyim bana da uyar. Karınca kararınca faydalı olabildimse, eh, ne mutlu... Şunu da belirtmekte yarar görüyorum. Çoğu zaman beni ufalttılar, noktalaştım. Ama, Tanrı şahidimdir ki hiçbir zaman kimsenin karşısında eğilip virgülleşmedim. Bu da benim avantajım.

Kâzım Yeşilgöz
18 Ağustos 2004 / Ankara



Kürtler
-Menşei ve Teırihi-

Kürtlerle ilgili olarak birşeyler yazmak, öyle pek de kolay olmasa gerek. Buna rağmen olanaksız da değildir. Az çok kafa yoran, araştıran, kaynaklarına inebilenler için, bazı bilgileri yan yana getirmek olanaklı...

Yarınlar. Rahatlarına Kıyabilenlerindir: İnsanoğlu sürekli bir çırpınış içindedir. Bu çırpınış, biryerde diyalektiğin de gereğidir. Değişmeyen tek kural, dünyada herşeyin bir değişim içinde oluşudur. Bu değişim, kişilerin iç dinamizminde vardır. Zaman akıp giderken, kıyısında oturulup dinlenilecek kıyı, soluklanacak gölge yoktur. Peşine düştüğün nesneyi ancak kovalamak zorunluluğu bulunur. Onun için dünya rahatlarına kıyanların ve emekten yana varlığını harcayanlara ait olacaktır.

Elbette, emek ve sermaye çelişkisi derinleştikçe olaylar da ivme kazanır. Varolan bir nesneyi yok saymak, öğle çok da olanaklı değildir.

Kürtlerin ülkesi, daha doğrusu Kürdistan, hayali bir varlık mıdır? Bu kelime ne zamandan beri kullanılıyor? Irkçılık denilen bela ne zamandan beri ağırlığını hissettirmektedir? Bu tür sorulara üstü kapalı olarak yanıt vermek kolay değil. Yine de bu tür soruları yanıtlamak sureti ile olayların temeline inmek gerekir. Yoksa, oturup beklemekle arpa boyu yol alınamaz.

Istan Eki ve İyelik Ekleri: "Bana ait" ya da "Bunlara ait"... Türkistan (Türklerin oturduğu yer), Kırgızistan, Hindistan, Moğolistan, Bluçistan, Afganistan... Bu tabirlerin Asya'da ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur. İsmi geçen toplulukların oturduğu yer, anlamındadır. Bu, Asya'da böyle de Avrupa'da başka bir anlamı mı var sanki? Orada da aynı anlamı taşır. Yunanistan, Sırbistan, Macaristan... Bu kelimeler de Asya'da ne ise, Avrupa'da anlam olarak aynıdır.

.....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues