La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürdistanlı Yahudiler


Auteur :
Éditeur : Berhem Date & Lieu : 1992, Kista & Ankara
Préface : Pages : 144
Traduction : ISBN : 91 971706 - 6 -6
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Med. Kur. N° 2748Thème : Religion

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürdistanlı Yahudiler

Kürdistanlı Yahudiler

A. Medyalı

Berhem Yayınları

Haftalık Yüzyıl dergisinin 10 Şubat 1991 tarihli sayısında ABD'nin Üç İsrail Planı başlıklı ilgi çekici bir yazı kaleme alınmıştı. "İkinci ve Üçüncü İsrail'in kimlikleri bu yazıda şöyle açıklanıyordu:
ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Körfez Savaşı'nın hemen öncesinde 13 Ocak günü Çankaya'ya President Bush'un Üç İsrail planını getirdi. Kuşkusuz Baker, Özal'a bu planın ana çizgilerini anlatırken Türkiye'yi İkinci İsrail haline getirmek istediklerini söylemek gibi bir nezaketsizlikte bulunmadı. Ama her şey açıktı. ABD, savaş sonrası Ortadoğu'sunda Türkiye'ye ve onun himayesinde kurulacak Kürdistan'a ikinci ve üçüncü İsrail rollerini veriyordu.(2)
ABD ve NATO ile ilişkileri, Ortadoğu'daki konumu gözönüne alınırsa, Türkiye'nin pratikte zaten İsrail'le paralel bir çizgide yeraldığı görülecektir. Gerek ABD'nin gerekse TC Devleti'nin Ortadoğu'da bir Kürdistan Devleti'ni -hangi önderlikle olursa olsun- istemedikleri ve böyle bir oluşumu engellemek için her türlü çabayı ve işbirliğini nasıl gerçekleştirdikleri de yeterince açıktır. "ABD güdümlü muhtemel bir Kürdistan Devleti"nin bölgede İsrail ...



"Kürtlerin, Ortadoğu'da Arap şovenizminin etkisi altında, Yahudilere karşı düşmanlık hisleri beslemesinin hiçbir yararı yoktur. Kürtler Yahudi toplumuyla daha sıcak ilişkiler kurmak durumundadırlar. Kürtler Yahudi toplumunun demokratik kurumlarını görmezden gelemezler. Yahudi toplumu Ortadoğu'da Kürtlerin doğal ittifakçısıdır."

Dr. İsmail Beşikçi (1)

KÜRDÎSTANLI YAHUDÎLER

Giriş:

Haftalık Yüzyıl dergisinin 10 Şubat 1991 tarihli sayısında ABD'nin Üç İsrail Planı başlıklı ilgi çekici bir yazı kaleme alınmıştı. "İkinci ve Üçüncü İsrail'in kimlikleri bu yazıda şöyle açıklanıyordu:

ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Körfez Savaşı'nın hemen öncesinde 13 Ocak günü Çankaya'ya President Bush'un Üç İsrail planını getirdi. Kuşkusuz Baker, Özal'a bu planın ana çizgilerini anlatırken Türkiye'yi İkinci İsrail haline getirmek istediklerini söylemek gibi bir nezaketsizlikte bulunmadı. Ama her şey açıktı. ABD, savaş sonrası Ortadoğu'sunda Türkiye'ye ve onun himayesinde kurulacak Kürdistan'a ikinci ve üçüncü İsrail rollerini veriyordu.(2)
ABD ve NATO ile ilişkileri, Ortadoğu'daki konumu gözönüne alınırsa, Türkiye'nin pratikte zaten İsrail'le paralel bir çizgide yeraldığı görülecektir. Gerek ABD'nin gerekse TC Devleti'nin Ortadoğu'da bir Kürdistan Devleti'ni -hangi önderlikle olursa olsun- istemedikleri ve böyle bir oluşumu engellemek için her türlü çabayı ve işbirliğini nasıl gerçekleştirdikleri de yeterince açıktır. "ABD güdümlü muhtemel bir Kürdistan Devleti"nin bölgede İsrail Devleti ve TC ile aynı konumu paylaşacağı savı, Kürt halkını yönlendirmekte olan yeni iç dinamikleri ve gelişip güçlenmekte olan uzun erimli savaşımını hesaba katmamaktadır. Kürt halkına bütünüyle edilgen bir rol biçen bu yanılgılı yaklaşım biçimiyle büyük bir haksızlık yapılmaktadır. Emperyalist devletlerin ve onlann Ortadoğu'daki işbirlikçileri olan devletlerin yeni sömürgeleştirme planları, Kürt halkının uzun bir tarihi geçmişe dayanan ulusal-demokratik hak talepleriyle hiç bir şekilde uyuşamaz.

1991 yazının sonlannda ise yukanda değinilen yazıda yer alan ilişkiler ağı ile bağlantısını kolaylıkla kurabileceğimiz yeni bir konu Türkiye'nin gündemine girdi. 1492'de göçe zorlanan İspanyol Yahudilerinin Osmanlı İmparatorluğu'na "kabul edilişlerinin" (gelişlerinin) 500. yıldönümü 1992 yılında kapsamlı programlarla kutlanacaktı. Ve Türkiye'deki kutlama çalışmalarını düzenlemek üzere, aralarında çok sayıda devlet adamının da bulunduğu(3) bir vakıf, "500. Yıl Vakfı" adı altında 19 Temmuz 1989'da kurulmuştu. Cumhuriyet gaze tesinin 13 Eylül 1991 tarihli konuyla ilgili haberinde, vakıfla ilgili şu bilgiler veriliyordu:
Türkiye'nin 1492'de Ispanya'dan kovulan Sefarad Musevilerine kapılarını açmasının 500. yıldönümü, Türkiye, ABD, Avrupa ve Meksika'da düzenlenecek bir dizi kültürel ve bilimsel faaliyet ile kutlanıyor... Yönetim kurulu başkanlığını Jak Kamhi’nin, başkan yardımcılıklarını Naim Güleryüz, Tevfik Saraçoğlu ve Yako Veissid’in üstlendikleri 500. Yıl Vakfı, kuruluş amacını şöyle açıklıyor: «Türklerin devlet ve toplum olarak üstün insanlık vasıflarını her türlü olanaktan yararlanarak tüm dünyaya tanıtma, din ve vicdan hürriyetlerini korumak için bağnazlık ortamından kaçarak Türk toprağını vatan seçen Musevilere kucak açan Türk milletinin insancıl yaklaşımını en geniş şekilde yurt içinde ve yurt dışında duyurmak ve Musevi vatandaşlarımızın şükran ifadelerinin açıklanmasına yardımcı olmak...»

Ele alınacak olan konuyu tanıtmak amacıyla aktarılan bu alıntıların ardından bazı saptama ve düzeltmelerin yapılması gerekli görünmektedir. Her şeyden önce, 1492'de İspanyol Yahudilerini "kabul" ettiği ileri sürülen ülke Türkiye değil, Osmanlı İmparatorluğu idi ve o sırada tahtta Padişah II. Bayezid (1481-1512) bulunuyordu. Bugün Türkiye olarak adlandırılan coğrafi alan, Osmanlı İmparatorluğu'nun yalnızca bir bölümünü oluşturuyordu ve imparatorluğun merkezi olan İstanbul da buradaydı. Çok dilli, çok dinli, çok ırklı bu imparatorluğa Yahudilerin göç etmeleri, o dönem Avrupa'sındaki sosyo-ekonomik gelişmelerle büyük bağlantısı olan ve Osmanlı devlet düzeniyle bağdaşarak imparatorluğu büyütüp genişletmek amacına hizmet eden "dahili genel tolerans" ilkesiyle paralellik gösteren bir olgudur. Tarihleri soykırımlar ve sürgün acılarıyla dolu olan Yahudi toplumu için de kuşkusuz oldukça önemli bir tarihsel olaydır.

Ortaçağ'da Yahudileri sürgün eden tek ülke İspanya değildi. Yine bu sürgünlerin yerleştikleri tek yer de Osmanlı ülkesi değildi. Batı Avrupa'da henüz büyük bir yerli tüccar ve tefeci sınıfının ortaya çıkmadığı dönemlerde, vergi tahsildarlarına (gelişmemiş de olsalar), dönemin mali işlerini yürütebilecek uzmanlara, savaş ve diğer gereksinmeleri finanse edebilmek için mali kaynaklara ihtiyaçları olan feodal kastların koruması altında, Yahudi toplulukları büyük bir patlama gösterdiler. Büyük ve varlıklı topluluklar meydana getirdiler(4). Ancak Yahudiler, dinsel ve tarihsel yönelimlerin de etkisiyle kendi aralarında bütünleşmiş, kapalı ve ayrı bir sosyal grup oluşturmuyorlardı. 11.yüzyılda Avrupa'da ticaretin gelişmesi ve nüfusun artması, bunun ardından bir gereklilik olarak ortaya çıkan ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues