La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürt Medreseleri ve Âlimleri - II


Auteur :
Éditeur : Avesta Date & Lieu : 2018-01-01, İstanbul
Préface : Pages : 444
Traduction : ISBN : 978-605-2246-17-7
Langue : TurcFormat : 150x240 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Yil. Kur. 5763Thème : Religion

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürt Medreseleri ve Âlimleri - II

Kürt Medreseleri ve Âlimleri - II

Kadri Yıldırım


avesta


Kürt Medreseleri, Kürt halkının dini ve milli kültürünün şekillendiği irili ufaklı medeniyet binalarıdır. Kürdün ifrat ile tefrit arası dengeli dinî anlayışı, dili, edebiyatı, tarihi ve ahlâkı aslında kolektif bir armoni ile inşa edilen bu binalarda şekillenmiştir. Selahaddîn Eyyûbî, Seydaye Xanî, Mevlana Halid, Şeyh Ubeydullah Nehrî, Şeyh Said, Said Nursî ve daha nice tarihi şahsiyet bu binalarda aldıkları temelle birer ekol olmuşlardır. En az bin yıldan beridir eğitimlerini kendi ana dilleri olarak Kürtçe yapmakta olan Kürt âlimleri ve talebeleri hem bu dili yok olmaktan kurtarmış hem de medrese eksenli bir terminolojinin mucidi olmuşlardır. "Kürt Medreseleri ve Âlimleri" başlıklı üç ciltlik seri çalışmamız bu bağlamda yapılmıştır. Birinci ciltte Teori, Müfredat ve Kürt beyleri tarafından kurulan "Beylik Medreseleri"; ikinci ciltte Kürt coğrafyasında geniş bir ağ oluşturan "Tekkelere Bağlı Medreseler"; üçüncü ciltte de haddi hesabı olmayan "Cami ve Hücreler" inceleme konusu yapılmıştır. Bu yapılırken sadece Türkiye'deki Kürt bölgeleriyle yetinilen lokal bir inceleme yapılmamış; İran, Irak ue Suriye Kürt bölgeleri ile Eyyûbîler de geniş bir şekilde kapsama alanına dâhil edilmiştir. Bu araştırma, üzeri örtülmüş olan ve bize bilerek veya bilmeyerek unutturulmak istenen kültür hâzinelerimiz olan bu medrese türleri üzerindeki tozu kaldırmak ve dolayısıyla kendi kendimizle yeniden buluşmak amacıyla hazırlanmıştır. Unutmayalım ve unutturmayalım!
Mevlana Halid, Kürtlerin ilimsiz zikir ve zikirsiz ilimle, ya da medresesiz tekke ve tekkesiz medreseyle tek kanatlı kalacaklarını çok iyi fark etmiş ve ancak bu ikili birleşirse kendi lakabı gibi "Zülcenaheyn" (iki kanatlı) olacaklarını görme ferasetini göstermiştir. Böylece bizzat kendisi önce Süleymaniye ve Bağdat'ta kurduğu tekkelerin ilim nuruyla aydınlanmaları için yanı başlarında birer medrese inşa ettirmiş ve halifelerine de bulundukları bölgelerde böyle yapmalarını tavsiye etmiştir. Bu tavsiyelere harfiyen uyulmuş ve böylece Biyare, Basret, Nehrî, Aruas, Gayda, Norşin, Oxîn, Zokayd, Çoğreş, Aktepe, Menzil, Xinûk, Tillo, Hazne ve daha nice Kürt bölgesinde kurulan tekkelerin yanı başında medreseler inşa edilmiştir.
Kürt beyliklerinin tasfiye edilmesi ve Kürt beylerinden kimilerinin sürgüne gönderilmesi, kimilerinin de idam edilmesi veya zindanlara atılması sonucu oluşan boşluğu Halidi âlim ve mürşitler doldurmuş ve bunlar sekteye uğratılan "Beylik Medreselerini aratmayacak paydaşları olan "Tekke Medreselerini geniş bir ağ olarak seri bir şekilde devreye koymuşlardır. Günümüze ulaşan Kürtçe şiir divanları, akaid, tarih ve tasavvuf kitapları bu âlim ve mürşitler tarafından yazılmıştır. "Halidilik" temsilcisi bu zatlar Kürdün dinine hizmet ettikleri gibi, diline ve kimliğine de hizmet etmişlerdir.


Kadri Yıldırım - Diyarbakır-Lice doğumludur. İlk ve orta öğrenimini Diyarbakır'da yaptı. Üniversiteyi bitirdikten sonra 1986 yılından itibaren 13 yıi öğretmenlik yaptı. 1994-1998 yılları arasında Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde Arap Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında Yüksek Lisans ve Doktora yaptı. 1999 yılında Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ne Yardımcı Doçent olarak atandı. 2004 yılında Doçent oldu. 2010 yılında profesör oldu. Mardin Artuklu Ünivesitesinde rektör yardımcısı ve Yaşayan Diller Enstitüsü müdürü olarak görev yaptı. İlgi ve araştırma alanı Doğu Dilleri ve Edebiyatıdır. Evli ve dört çocuk babasıdır.



ÖNSÖZ

“Kürt Medreseleri ve Âlimleri” başlıklı seri çalışmamızın bu ikinci cildi, Kürt bölgelerinde Mevlana Halid’den (m. 1770-1827) günümüze tekkelere bağlı olarak kurulan ve çok geniş bir ağ oluşturan medreseleri ve izdüşümlerini inceleme konusu yapmaktadır. Mevlana Halid, Hindistan’dan Kürdistan’a getirmiş olduğu Nakşibendî Tarikatında özellikle ilim ve medreseler bağlamında köklü bazı yenilikler yapmış ve kendisine nispetle “Halidîlik” olarak şöhret bulan bir ekolün ve tecdîd hareketinin öncüsü olmuştur.

Mevlana Halid Ekolünde medrese ve tekke ayrılmaz iki olgudur. Kendisi, halifeleri ve günümüze kadar halifelerinin halifeleri olan âlimler yoluyla tekke-medrese birlikteliği duruma göre aşağıdaki gibi pratize edilmiştir:

1) Aynı yerde bir tekke ve ona bağlı bir medrese inşa etmek,
2) Medreseyi kurana kadar var olan tekkeyi medrese olarak kullanmak,
3) Tekkeyi kurana kadar var olan medreseden tekke olarak da yararlanmak.

Medrese merkezli ilimlere “zâhirî ilimler”, tekke merkezli tasavvufa da “bâtınî ilim” (derûnî ilim, kalp ilmi) denir. Mevlana Halid zamanında tekke ve medrese erbabı arasında yer yer sürtüşmeler oluyordu. Bu bağlamda kriterleri “şeriat" olan medrese âlimleri, kriterleri “hakikat” olan ve bazen şeriatın zâhirine muhalif hareketlerde bulunan tasavvuf ve tarikat erbabına sert eleştiriler yöneltiyorlardı. Tekke ehli olan tasavvuf ve tarikat erbabı da medrese âlimlerini şeriatla sınırlı bir ilme sahip olmakla ve dolayısıyla hakikati kavrayamamakla itham ediyorlardı. Böylece şeriat ve hakikatin birbirine karşıymış gibi bir riskin ortaya çıkması karşısında Halidî Ekolün değerlendirmesi şu olmuştur: Şeriatın temeli Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) sahih sünnetidir. Dolayısıyla kaynağı vahiydir, İlahîdir. Fıkıh ise Kur’an-ı Kerim’i ve Sünneti anlamak için yapılan içtihatlar bütünüdür. Dolayısıyla beşerîdir ve yanılma payı vardır. Anlamı yol olan ve amacı kişiyi Allah’a ulaştırmak olan tarikat, bize şeriatı en iyi nasıl yaşayacağımızı gösteren bir yoldur ve bu yolun sistematik bir disiplin haline getirilmiş ilmi de tasavvuftur.
Medrese ilimleriyle sınırlı kalıp tasavvuftan mahrum olan âlimlerde bir eksiklik olduğu gibi, tasavvuf ve tarikatla sınırlı kalıp medrese ilimlerinden mahrum olanlar da eksik sayılır. Dolayısıyla bu eksiklikten kurtulmanın yolu, zâhirî medrese ilimleri ile bâtınî tekke ilmini buluşturmaktır. Zira ancak bu iki ilme birden sahip olanlar kâmil insan olurlar. Mevlana Halid ve onun tavsiyleri doğrultusunda hareket eden halifeleri ile halifelerinin halifeleri gittikleri Kürt bölgelerinde ikiz iki kurum olarak tekke ve medreseyi birlikte inşa etmiş ve çok geniş bir ağ olarak yaygınlaştırmışlardır.

Yukarıdaki değerlendirme çerçevesinde Mevlana Halid’in özellikle görevlendirdiği dört Kürt halifesinden her biri görevlendirildiği Kürdistan’da inşa ettiği tekkenin yanında en az bir medrese de kurarak burada yüzlerce talebenin yetişip âlim olmalarını sağlamıştır. Bu halifelerden hilafet alanlar da görev aldıkları başka Kürt bölgesinde yeni tekke ve medreseler kurarak ana gövdenin bazı kol ve alt kollarını oluşturmuşlardır. Bu ağ içerisinde temel sayılan dört medrese vardır ki, Kürdistan’da sonradan kurulan diğer medreseler bunların doğrudan ya da dolaylı kollarıdır. Bu dört medrese ve doğrudan ya da dolaylı kolları aşağıdaki gibidir:

1) Nehri Medresesi (Hakkâri-Şemdinli)
-Barzan Medresesi (Kuzey Irak-Barzan)
-Gayda Medresesi (Bitlis-Hizan)
-Norşin Medresesi (Bitlis-Güroymak)
-Oxîn Medresesi (Bitlis Mutki)
-Çoxreş Medresesi (Erzurum-Karaçoban)
-Zokayd Medresesi (Siirt Kurtalan)
-Hezan Medresesi (Diyarbakır-Lice-Hezan)
-Hazne Medresesi (Suriye-Hazne)
-Menzil Medresesi (Adıyaman-Menzil)
-Tillo Medresesi (Siirt Tillo)

2) Biyare Medresesi (Hewraman-Halebçe-Biyare)
-Kuzey Irak’ta Bazı Medreseler
-Erbin Medresesi (Siirt)
-Kâzımiyye Medresesi (Siirt) • . ‘
(Şırnak-Cizre)
(Şırnak-Cizre)
(Suriye)
(Diyarbakır-Çmar) (Siirt Pervari)
(Siirt Eruh) (Mardin)
(Elazığ-Palu)
(Bingöl)
(Bingöl)
(Erzurum-Hınıs)

3) Basret Medresesi
-Serdahl Medresesi
-Hilwe Medresesi
-Aktepe Medresesi
-Xinûk Medresesi
-Halidiye Medresesi
-Hamidîler Medresesi

4) Palu Medresesi
-Çan Medreseleri
-Melekan Medreseleri
-Kolhisar Medresesi

Yukarıda verdiğimiz ana medreseler ve kolları tamamen Nakşibendî - Halidî ekole bağlı olarak kurulan medreselerdir. Tabi bu medreselerde okumak için talebe illede Nakşibendî - Halidî Tarikatından olacak diye bir şart yoktu ve bu şart şimdi de yoktur. Dolayısıyla şimdiye kadar tarikatla hiçbir alakası olmayan binlerce talebe de bu medreselerde okuyup icazetname almışlardır.

Öte yandan, Kürdista’da Halveti ve Kadiri gibi tarikatlara ait tekkelere bağlı kurulan medreseler de vardır. Ancak bunların sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır ve bunlara da değinmiş bulunuyoruz.

Bu çalışmamızda, buraya kadar özet olarak değindiğmiz ana medreseler, doğrudan ve dolaylı kolları ve bu medreselerde iz bırakan âlimler nispeten detaylı bir şekilde araştırma ve inceleme konusu yapılmıştır. Bu çerçevede önce ilgili medresler ve kurucuları, ardından da kurucular da dâhil olmak üzere bu medreselerde iz bırakan âlimler ve varsa eserleri tanıtılmıştır. Her cildin sonunda kaynakça olarak ayrıntılı bibliyografya verildiği için, bazı akademik makale ve araştırmalar hariç olmak üzere dipnotlarda da eserler ve yazarları genellikle kısaltmalı olarak verilmiştir.

Bir medrese mezunu olarak yaptığım bu çalışmanın kendi çapında, küçük de olsa, bir boşluğu dolduracağını temenni ediyorum ve bunu bütün medrese “feqî”lerine ve kendilerine çok şey borçlu olduğumuz “Şeyda”larımıza armağan ediyorum.

Prof. Dr. Kadri Yıldırım
Ağustos 2018


Giriş

Temel Kavramlar ve Kapsamları


I. Tekke Ve Paydaşları

1.1. Tekke ve Eğitsel Yönleri

Bir şeyhin yönetiminde tasavvuf eğitiminin verildiği mekân olan tekke kelimesinin anlamı “yaslanılan yer”dir. Ancak eski Farsça metinlerde tekke kelimesi yerine daha çok dergâh ve hangâh kullanılmıştır. Tekkelere günümüzde de dergâh denilir. Toplumun bekasını iyi bir eğitim-öğretimde gören tarikatlar, yalnızca tekkelerinde barınan dervişlerin değil, aynı zamanda ihtiyaç duyan herkesin de maddeten ve manen eğitilmesine büyük önem vermiş, her türlü maddî ve manevî desteği vermekten geri durmamıştır. Her tekkenin sorumlu ve yetkili bir şeyhi ile orada kalanların ve gelip giden misafirlerin ihtiyaçlarıyla ilgilenen bazı hizmetçileri olurdu.1 Kadınlara mahsus tekkeler de vardı ki bunlar zikir ve ibadet amacıyla burada kalan kadınlar için bir zikir ve ibadet evi; terk edilen, boşanan ve yaşlanan kadınlar için de bir sığınma evi görevi görüyordu? Tekkeler zikir ve ibadetin yanı sıra ilim okutulan, eser yazılan ve konferans verilen birer eğitim ve kültür merkezi olarak da hizmet vermiş? böylece bir “Sufi Evi”4 sınırını aşarak bir “Kültür Evi”5 kimliği kazanmışlardır.

.....

1 Mahcûb, el-Mevsûatu’z-Zehebiyye..., XVI / 303
2 Mahcûb, a.g.e., XIX / 301
3 Zebîdî, Melamihu Mine’n-Nahdati’l-İlmiyye fi’l-Irak, s. 37
4 Makrizî, el-Hitat, III / 601
5 Berzencî, Ishamat, s. 169




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues