La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Güneydoğu’da sivil hayat


Auteur :
Éditeur : Metis Date & Lieu : 2001, İstanbul
Préface : Pages : 304
Traduction : ISBN : 975-342-329-2
Langue : TurcFormat : 130x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Dik. Gun. N° 521Thème : Sociologie

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Güneydoğu’da sivil hayat

Güneydoğu’da sivil hayat

Şeyhmus Diken


Metis

Son yirmi yılını şiddetle iç içe yaşayarak geçiren Güneydoğu'da sivil toplumculuk olabilir mi? Çok keskin tarafların olduğu; bunun da ötesinde her gün kan dökülen bir coğrafyada, örneğin tüketici haklarını ya da tarihi-kültürel eserlerin korunmasını savunmak nasıl bir duygu?
Kendisi de aktif bir sivil toplumcu olan Şeyhmus Diken'in 39 kuruluşun temsilcisiyle yaptığı görüşmeler sonucu ortaya çıkan Güneydoğu'da Sivil Hayat bu bölgede sivil toplum uğraşı verenlerin sorunlarının, hedeflerinin ve özlemlerinin bir dökümü.
Kitabın sonunda yer alan Yuvarlak Masa'da ise ortak sorunlar masaya yatırılıyor. Bu bölgede yıllardır süren çatışma ortamı yüzünden sesleri bastırılan farklı iradelere, hiç değilse bir kitap boyutunda temsil olanağı sağlamayı önemli buluyoruz.


Şeyhmus Diken, 1954 Diyarbakır doğumlu. Evli ve iki erkek çocuk babası. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Üç yıllık Mülki idare Amirliği memuriyetinden sonra hep sivil toplum örgütçülüğü yaptı. Halen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nde Başkan Danışmanlığı yapıyor. Radikal, Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl gazeteleri ile bölgede yayımlanan çeşitli yayın organlarında ekonomi ve kent üzerine yazıları ve denemeleri yayımlandı. Kürdilihicâzkâr Metinler (Doruk Yayınları, Ankara, 1997) isimli bir kitabı vardır.

 



SUNUŞ

Yakın zamana kadar Türkiye'nin en önemli gündem maddesi Kürt sorunuydu. Yıllarca süren çatışmalarda nice can, mal, moral ve enerji kaybedildi. Artık çatışma ortamı büyük ölçüde ortadan kalktı denebilir. Fakat sorun çözülebilmiş değil ve nedense ülke gündeminde hak ettiği yeri alamıyor, belki de almasına izin verilmiyor. Dolayısıyla Güneydoğu'yu ve Kürt sorununu araştırmaya, incelemeye, tartışmaya yönelik ihtiyaç dün olduğu gibi bugün de sürüyor.
Metis Yayınları olarak Siyahbeyaz Dizisi'nde önce Biz ve Onlar (Şengün Kılıç, 1992), ardından Dağdakiler (Kadri Gürsel, 1996) ve nihayet Mehmedin Kitabı (Nadire Mater, 1999) ile sorunun değişik boyutlarını, doğrudan onu yaşayanların tanıklıklarıyla ele almıştık.

Siyahbeyaz Dizisi'nin 2001 Şubat ayında başlayan yeni döneminde de Güneydoğu ve Kürt sorununu bütün yönleriyle ele alma kararlılığımızı peşpeşe çıkan Derin Hizbullah (Ruşen Çakır, Mart 2001), Erbakan'ın Kürtleri (Fehmi Çalmuk, Nisan 2001) ve Batman'da Kadınlar Ölüyor (Müjgân Halis, Mayıs 2001) ile gösterdiğimizi düşünüyoruz. Elinizdeki kitap, hem bu üç kitabın devamı, hem de bundan sonra yayımlanacak olan konuyla ilgili diğer kitapların -ki şu anda bitme aşamasında iki çalışma var- öncüsü durumunda.

Güneydoğu'yu yakından takip etmeye çalışan bir gazeteci olarak 15 yıl boyunca defalarca bölgeye gittim. Fakat birçok meslektaşım gibi, bir nevi "savaş muhabirliği" yapmadım. Daha çok kent merkezlerinde bulundum; öncelikle İslamcılar olmak üzere, yasal faaliyet yürüten kişi ve kurumlarla temas içinde oldum.

En gergin, kanlı günlerde dahi bölgede sivil bir hayatın tohumlarını atanlar vardı. Aslına bakılırsa çılgıncaydı yaptıkları: Her şey, ama her şey çatışmaya endekslenmişken çevreyi korumaya, tarihsel mirasa sahip çıkmaya çalışıyorlardı. Yalnızca "insan hakları" değildi gündemde olan; kadın hakları, tüketici hakları etrafında da örgütleniliyordu. Azınlıkta kalsalar da birtakım gençler "düz politik" olmayan kültür ve sanat faaliyetleri yürütmek istiyordu. Kafeler açılıyor, müzik grupları kuruluyordu.

Bütün bunlar beni hep heyecanlandırdı ve sevindirdi. Bir gazeteci olarak esas yazılması, anlatılması gerekenin bunlar olduğunu düşündüm. Ve bu kitabı oluşturma fikri doğdu. Açık söylemek gerekirse, kitabınkiyle onu hazırlayacak kişinin adı eşzamanlı olarak şekillendi kafamda: "Güneydoğu'da Sivil Toplum, yazarı Şeyhmus Diken."

Kendisini yıllardır tanırım. Dostumdur. Bölgeyi tanıyıp anlama çabamda katkıları çoktur. Sanıyorum onu benim gibi "Güneydoğu'nun muhtarı" olarak görenlerin sayısı da çoktur. Çünkü kitaptaki söyleşilerde de göreceğiniz gibi, bölgenin en önemli sivil toplum faaliyetlerinden çoğunda Şeyhmus'un dahli, katkısı, enerjisi vardır. Diğer bir deyişle o "Tek başına bir STÖ" (Sivil toplum örgütü)dür.

Şeyhmus önerimi büyük bir heyecanla kabul etti ve hemen kolları sıvadı. Önce görüşülecek kişi ve kuruluşları kararlaştırdık ve çalışmanın "Güneydoğu'da Sivil Toplum" yerine "Güneydoğu'da Sivil Hayat" başlığı taşımasının uygun olduğuna karar verdik. Çünkü bölgenin olağanüstü şartları nedeniyle klasik STÖ'ler çok azdı, olanlar da baskı, engelleme ve yetersizlikler nedeniyle fazla etkili olamıyordu. Buna karşılık birçok meslek kuruluşu, üyelerinin hak ve talepleri için çalışma yürütmenin ötesinde birer STÖ gibi çalışıyordu. Aynı şekilde, mütevazı amaçlarla kurulmuş bir dizi örgüt, siyasal ve toplumsal dertlerle uğraşmak zorunda kalıyordu.

Kitabı hazırlarken, Diyarbakır'a kilitlenip kalmamaya, siyasetle doğrudan bağı olmayan alanlara da uzanmaya ve mümkün olduğunca farklı görüş, perspektif ve deneyim sahipleriyle görüşmeye çalıştık. Görüşmelerin tümü Şeyhmus Diken tarafından gerçekleştirildi. Lezgin Yalçın, bunların bilgisayar ortamına aktarılmasında yardımcı oldu. Fotoğraflar için Ramazan Yavuz ve Manuel Çıtak'ın arşivinden yararlandık.

Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti lokalinde, bellibaşlı STÖ temsilcilerinin katılımıyla kapalı devre bir yuvarlak masa tartışması düzenledik. Burada, Şeyhmus Diken yaptığı görüşmelerin genel bir değerlendirmesini yaptı. Ardından temel soru ve sorunlar tartışıldı. Bu toplantının tam metnini de kitabın sonunda yayımladık.

Konrad Adenauer Vakfı'na katkıları için teşekkür ediyor ve kitabı, en zor zamanlarda barışı, kardeşliği savunan usta sivil toplumcu Felat Cemiloğlu'na hediye ediyoruz.

Ruşen Çakır



Bağımsız İletişim Ağı (BİA)
Güneydoğu Temsilciliği
Cumhur Kılıççıoğlu, Bölge Temsilcisi

Bağımsız İletişim Ağı'nın Güneydoğu temsilcisisiniz. Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Doğma-büyüme Siirtli’yim. 1938'de Siirt'te doğdum. Öğrenimimi hariçten sınava girerek bitirdim. TODAİE Sevk ve İdare Yüksek Okulu mezunuyum. Doğduğumdan beri matbaacılık, gazetecilik yapıyorum. Daha sonra yazarlığa başladım. Siirt'in ilk gazete ve matbaasını merhum amcam M. Emin Kılıççıoğlu, benim doğumumdan bir yıl evvel, 1937 yılında hem gazete, hem de matbaa kurarak başlatmıştır. Siirt'te, her aile kendi geleneğini sürdürür. Bizim ailenin geleneği de gazetecilik olduğu için, ben de gazeteci oldum. Eğer ailem marangoz olsaydı, bugün çok iyi bir marangoz olacaktım.

Emin Kılıççıoğlu Bey'i ben de tanıdım. Hatta çıkardığı Siirt Gazetesi’nin alt başlığında "pazardan maada her gün çıkar," diye esprili bir ifade de vardı. Sizde de bu espri anlayışının sürdüğü kanısındayım. Çünkü yayın hayatında olan gazeteniz Mücadele'nin bir köşesinde güzel ve çarpıcı bir ifade var. “Bu gazete antika değerindedir. Elle dizilir ve basılır, birkaç kez katlanır. Okuyun ve okutun," diyorsunuz. Bu ifadeyi ve bu ifadeyle birlikte gazetenizin serencamını bir de sizden dinleyelim.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, "Pazardan maada her gün çıkar" kavramının yanında bir de "Cumhurcu Gazete" ifadesi vardı amcamın gazetesinde. Bu gazete kurulduğu yıl olan 1937'den beri toplumcu bir gazete olarak yayın hayatına başladı ve öyle de devam etti. Benim bugün sahibi bulunduğum Mücadele gazetesi ise 1 Nisan 1963 yılından beri, 38 yıldır aralıksız olarak yayınını sürdürmektedir. Mücadele gazetesi dünyanın en az sayıda basılan, ama en çok okunan gazetesidir. Bugünkü teknolojik gelişmelere ayak uyduramadık. Ekonomik koşullar da teknolojik gelişmelere ayak uyduramamamızda ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues