La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Zarathustra (Zerdüşt): Hayatı ve Mazdaizm


Auteur :
Éditeur : Berfîn Date & Lieu : 1995, İstanbul
Préface : Pages : 240
Traduction : ISBN : 975-342-329-2
Langue : TurcFormat : 130x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Bil. Zar. N° 2595Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Zarathustra (Zerdüşt): Hayatı ve Mazdaizm

Zarathustra (Zerdüşt): Hayatı ve Mazdaizm

M. Sıraç Bilgin

Berfîn

Bu kitap üç yıllık bir araştırmanın ürünü olarak ortaya çıkarılmış bulunuyor. Kaynakça bölümünde yer alan 90'ı aşkın başvuru eserinin adına şöyle bir bakmanız, bu konuda ne kadar ciddi ve derinlemesine bir çalışma yaptığımızı anlamanız için yeterlidir.
Kitapta iki temel bölüm yer alıyor. Birincisi; birden altıya (altı dahil) kadar olan bölümleri kapsayan ve Zarathustra'nın hayatı ile ulusal kimliğini tartıştığımız kısımıdır. Bu bölümde çeşitli alternatifleri tartıştık ve Peygamber'in Kürt kimliğini açıkça ortaya koyduk.
İkinci kısım; yedinci bölümden itibaren tartıştığımız konu, yani Zarathustra'nın tanıttığı dinidir. Bu Peygamberin Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi zamanımızın yaşayan tüm tek tanrılı dinlerinin temel kavramlarını ilk kez ortaya koyduğunu bu kısmı okurken göreceksiniz.
Dileyen önce 7. bölümden itibaren kitabı okumak suretiyle ve Zarathustra'nın felsefesini anlamış olarak birinci kısma dönerek kitabı daha bilinçli bir şekilde inceleyebilir.



ÖNSÖZ

Ben küçükken vitir namazının ne anlama geldiğini ve niçin kılındığını hep merak ederdim... Cevabı, bir din hocasının basit bir benzetmeyle sunduğu izahta buldum. Hoca kılınan günlük vakit namazlarının, benzetilmesi caizse, bir torba içinde hayır meleklerinin önüne geldiğini, vitir namazının ise bu torbanın ağzını sıkıca kapatan ip görevini yüklendiğini söylüyordu. Ağzı kapanan torba, içindekilerin ebediyete kadar kaybolmadan korunmasını sağlardı. Ama vitir namazı kılınmazsa torbanın ağzı açık kalır, kim bilir içindekilerin başına neler gelirdi..

"Ağzı açık torba" deyimi, çalınan veya kaybolan ulusal değerlerin neden kaybedildiğini en iyi ifade eden deyim olarak, o zamandan beri adeta beynime çakılmıştı. Çok sonraları Kürtler'in maddi ve manevi hayatına ait herşeyin talan edilmekte olduğunu gördükçe bu ulusun, deyim yerindeyse, vitir namazını kılmayı unuttuğunu düşünmeye başladım. Torbanın ağzı açık kalmış; atalardan kalma; kültürü namına, manevi hayat namına ve maddi hayat namına üretilen herşey kapanın elinde kalmıştı.

Evet, Kürtler; maddi ve manevi bütün değerlerine, dillerine, kültürlerine ve ulusal kimliklerinin ifadesi olan herşeye sahip çıkarak bu vitir namazı benzetmesinde olduğu gibi "torba"larının içindeki şeyleri koruyabilir veya çalınanı geri alma şanslarını elde edebilirlerdi.

Konu ile ilgili olarak sözel Kürt folklorunu yazılı hale getirmek için çalışmalar yapılmıyor değil. Bu arada tarihin karanlıklarına gömülmeye yüz tutmuş yazılı Kürt eserlerinin kurtanlması yolunda da önemli mesafe alınmış bulunuyor. Hem de ne şartlarda.. Ama çok daha büyük vurgunlar yaparak Kürtler'in örf ve adetlerini çalan, onların manevi dünyaları ile ilgili ne varsa silip süpürmek suretiyle bir ulusu ulus yapan en önemli unsuru; yani "kimliklerini" yok sayan ırkçı devlet makinalarına karşı daha aktif mücadele etmenin bir yolunu bulmalarının gereği de ortada. İşte bu düşüncelerin ışığında, Kürdistan'lı olduğu bilinen ilk büyük insan olan Zarathustra'yı araştırma konusu yapmaya karar verdim. Tarihin karanlık sayılan dönemlerinden itibaren meseleyi alıp getirmeye çalışacak, bu büyük peygamber'in Kürdistan'lı kimliğini ortaya koymaya çalışacaktım.

İşe başlarken kafamda kof bir Zarathustra fotoğrafı vardı ve doğrusu bu entellektüel gevezenlik için bile yeterli değildi.. Sadece; "karanlıkla aydınlığın savaşı" olarak formüle ediyordum bu büyük Aryan kökenli peygamberin ideolojisini.. Basit ve soyut bir fotoğraftı bu. Oysa incelemelerimi sürdürdüğüm üç yıl boyunca belgeler elime ulaştıkça ve bilgi dağarcığım doldukça olayın öylesine yüzeyel geçiştirilecek cinsten olmadığını anladım. Zarathustra; öğretisiyle, etik değerleriyle, eskatolojisi ile ve sosyal öngörüleriyle akıl almaz büyüklükte bir dehaydı.. Haksızlığa uğramış bir deha..

Elinizdeki eseri dikkatle okumaya başladığınızda; bazan Kürdistan'daki kapalı aşiretlerin gelenek ve göreneklerini yaşayacak, bazan kendinizi Mevlevi dervişlerin ulvi danslarındaki huşu dolu dini musikiyi dinliyormuş gibi hisedeceksiniz.. Bir an Kuran-ı Kerim'in ayetleri arasında dolaşıyormuş hissine kapılırken, birdenbire Tevrat'ın, Incil'in, Hazreti Eyüb'ün kitabının veya Zebur'un gizemli dünyasında bulacaksınız kendinizi.. Ahlaksızlıklarla, aşağılık toplumsal asalaklarla, "şeytani güçler"le ve haksızlıklarla savaşında Kürdistan'lı Zarathustra'nın mücadelesinin anlamını kavrayacaksınız.

Zarathustra'yı başta tek kitapta takdim etmeyi düşünüyordum. Çalışmanın olgunlaştığı bu günlerde "tek kitapta Zarathus-tra" gibi bir planın pek cılız kalacağını anladım. Bunun için en aşağısından iki ciltlik bir eser kaleme almak gerekiyor. Birinci ciltte Zarathustra'nın hayatı ve öğretisi yer alırken, ikinci cilt bu büyük Kürdistanlı peygamberin kutsal kitabından arta kalan bölümlerle bu bölümlerin açıklanmasına ayrılacaktır. Eğer okuyuculardan talep gelirse kaleme alınacak bir üçüncü ciltte Zarathustra konusundaki akademik polemikler verilebilecektir.
Faydalı olacağı umuduyla..

M.Sıraç Bilgin


Bölüm

İran Aryanları

İnsanlık Tunç devrinin eşiğindeyken, şimdiki Hint ve Iran halklarının ataları hala ortak bir hayat sürdürüyorlardı. Kendilerine proto Hint-îran topluluğu diyebileceğimiz bu insanlar, Volga Nehri'nin civarları da dahil olmak üzere, genellikle bu nehrin batısındaki engin Rusya steplerinde ilkel bir hayat sürdürüyorlardı. Hazar Denizi'nin hemen kuzeyi ile Rus steplerinin güneyini yurt edinen bu insanları; biricik geçim kaynakları olan sığır, koyun ve keçileri mutlu etmeye yetiyordu. Daha henüz atları bile ehlileştiremedikleri tarihin o karanlık çağlarında en büyük yardımcıları ve hatta koruyucuları, dondurucu kuzey kışlarında kızağa da koştukları köpekleri idi.

Çok yavaş bir sosyal gelişme sürecine müsaade eden step hayatı, binyıllar boyu böyle sürüp gitmişti. Ama yine de bu insanların o şartlarda yarattıktarı kültürel değerler ve mitolojileri, başta Hindistan’ın ve İran'ın yerli halkları olmak üzere dünyanın diğer bazı köşelerinde hala insanların mutluluklarını etkiliyor ve manevi hazlarını tatmin etmeye devam ediyor gibidir. Güneş üstüne, ay üstüne veya gökyüzü üstüne yeminler sıralayan ellili yılların Kürtleri'ni, bu tanımlamanın dışında tutmak mümkün mü?

.....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues