La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I


Auteur :
Éditeur : Türk Tarih Kurumu Yayınları Date & Lieu : 1991, Ankara
Préface : Pages : 292
Traduction : ISBN : 975-16-0080-4 & 975-16-0085-5
Langue : TurcFormat : 160x230 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Yuc. Ana. N° 2685Thème : Histoire

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I


Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I

Yaşar Yücel


Tarih Kurumu Yayınları


XIII. yüzyılın sonunda Anadolu Selçuklu devletinin kuvvetten düşmesi üzerine Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde birtakım beylikler ortaya çıkmışlardır. Anadolu Türklüğünün yayılmasını ve güçlenmesini sağlayan, siyasal hanedanlar, eski kaynaklarda “Tevâif-i Mülûk” diye anılıp sayıları büyüklü küçüklü olmak üzere yirmiyi geçmektedir. Başta merkezî otoritesinin zayıflaması olmak üzere birçok siyasî ve toplumsal olaylar sonucunda meydana çıkan bu beylikler, XIII. yüzyılın sonundan başlıyarak hemen hemen - Dulkadir ve Ramazan oğulları beyliklerinin egemenliklerini kaybettikleri - XVI. yüzyılırı başına kadar gelen bir süre içinde Anadolu’nun tarihî çehresini karakterize etmişlerdir.
Anadolu beyliklerinin kurulma, gelişme ve dağılma safhalarını anlayabilmek için Anadolu’nun XIII., XIV., XV. yüzyıllardaki siyasî ve toplumsal durumunu göz önüne almak gereğine inanıyoruz. Çünkü, Türkmen beyliklerinin kuruluş şartlarının Anadolu Selçuklu tarihi çerçevesinde incelenmesi ...



ÖNSÖZ

Türkiye tarihinde, XIV. yüzyıl başlarından XVI. yüzyıl başlarına kadarki devre Beylikler devri olarak isimlendirilmektedir. İsminden de anlaşıldığı üzere bu dönemde Türkiye siyasî açıdan parçalanmış bir manzara görümünde idi. Tarihî bir gerçektir ki, Türkiye tarihinde önemli bir dönemi kapsayan Beylikler devrinin ortaya çıkışını Anadolu Selçuklu tarihi çerçevesinde açıklanmak gerekmektedir. Ancak her nedense gerek Türk gerekse Batılı tarihçiler Türkiye tarihinde Osmanlı dönemine geçişteki bu ara dönem üzerinde uzun zaman suskun kalmışlardır. Bize göre Anadolu’nun siyasî ve etnik açıdan Türkleşme sürecini tamamlamada büyük etken olan bu dönem üzerinde gerektiği kadar durulmaması büyük bir talihsizlik olmuştur. Bu ilgisizliğe neden olarak da sürekli biçimde, dönemin kaynaklarının azlığı ve yetersizliği öne sürülmüştür. Bunda bir dereceye kadar doğruluk payı bulunsa bile, bizce bunun gerçek nedeni tarihi düşünceye uygun olmayan hatalı ve basit anlamanın sonucudur.
Nitekim de son yıllarda Anadolu Selçuk devletinin tarih sahnesinden çekilmesini takiben XIV. yüzyılda Türkiye’de ortaya çıkmış olan bu siyasî kuruluşlar hakkında bilimsel araştırmaların giderek çoğalması düşüncemizi doğrulamaktadır. Mesela (Paul Lemerle, L’fimirat d’Aydın Byzance et l’Occident. Paris 1957; Barbara Flemming, Landsehaftsgeschiehte von Pamphylien, Pisidien und Lykien im Spât-mittelalter. Wiesbaden 1964; Faruk Sümer, Kara Koyunlular. Ankara 1967; Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, Ankara 1989; Mustafa Çetin Varlık, Germiyan - Oğulları Tarihi. Ankara 1974) adlı araştırmalar buna en iyi örneklerdir. Bu tip araştırmaların çoğalması bizi dönem hakkında genel sentezlere götürmede yardımcı olacakları ölçüde Osmanlı tarihinin hâlâ karanlıkta kalmış olan bir çok sorunlarının çözümüne de ışık tutacaklardır.

İşte bizde bu amaçla bu sahaya eğilerek Anadolu Beyliklerinin en uzun ömürlü olanlarından birini “XIII - XV. yüzyıllar Kuzey-Batı Anadolu Tarihi, Çoban-Oğulları Beyliği - Candar-Oğulları Beyliği” adı altında bu alandaki çalışmaların yeni bir halkasını teşkil etmek üzere bilim âlemine sunmuş bulunuyoruz. Bugüne kadar konu üzerinde, yazılmış bir kaç makale bir kenara bırakılırsa, derli toplu bir araştırma yapılmamıştır. Biz ilk kez Kuzey-batı Anadolu’nun Türkleşme probleminden başlayarak bölgenin Osmanlı hâkimiyetine girişine kadarki dönemini bir monografi halinde sunmaktayız. Hemen burada şunu belirtelim ki, araştırmamızın eksiksiz olduğu iddiasında değiliz. Ancak ileride bu alandaki çakşmalara öncülük yapabilirse sevinç kaynağımız bu olacaktır.

Bu nedenle şunu da belirtmek isterim ki, araştırmamın ortaya çıkmasında, yetişmemi kendisine borçlu olduğum sayın hocam Adnan Erzi’nin büyük katkıları olmuştur. Kendilerine teşekkürü burada bir görev sayarım.



Giriş

Anadolu Beyliklerinin Kurulma, Gelişme ve Dağılmaları

XIII. yüzyılın sonunda Anadolu Selçuklu devletinin kuvvetten düşmesi üzerine Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde birtakım beylikler ortaya çıkmışlardır. Anadolu Türklüğünün yayılmasını ve güçlenmesini sağlayan, siyasal hanedanlar, eski kaynaklarda “Tevâif-i Mülûk” diye anılıp sayıları büyüklü küçüklü olmak üzere yirmiyi geçmektedir. Başta merkezî otoritesinin zayıflaması olmak üzere birçok siyasî ve toplumsal olaylar sonucunda meydana çıkan bu beylikler, XIII. yüzyılın sonundan başlıyarak hemen hemen - Dulkadir ve Ramazan oğulları beyliklerinin egemenliklerini kaybettikleri - XVI. yüzyılırı başına kadar gelen bir süre içinde
Anadolu’nun tarihî çehresini karakterize etmişlerdir.

Anadolu beyliklerinin kurulma, gelişme ve dağılma safhalarını anlayabilmek için Anadolu’nun XIII., XIV., XV. yüzyıllardaki siyasî ve toplumsal durumunu göz önüne almak gereğine inanıyoruz. Çünkü, Türkmen beyliklerinin kuruluş şartlarının Anadolu Selçuklu tarihi çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir.

XI. yüzyılda başlayan Selçuklu fetihleri Anadolu’ya çok sayıda Oğuz kitlelerinin akmasına sebep oldu. Başlarında liderleri olduğu halde bir çok savaşçı Türk boyları bu yeni fethedilen ülkeye geçtiler. Selçuklu devleti, Bizans imparatorluğu ile arasız çarpışma halinde bulunduğundan, batı sınırlarının güvenliğini sağlamak için bu boyları “Uc” denilen hudut bölgelerine yerleştirdi. Millî geleneklerini koruyan ve merkeze sıkı sıkıya bağlanamıyan bu uc sakinleri, düşman saldırılarını önler ve karşı akmlarla düşman memleketleri içine ilerlerlerdi. Ardı arası kesilmiyen bu hudut çarpışmaları kendilerini liderleri olan beylere sıkı sıkıya bağlamış ve imkân nisbetinde bağımsızlık ister bir hale getirmişti. Bu gaziler hükümetle aralanndaki münasebetlerinde kendi ehemmiyetlerini iyice bilerek hareket ederlerdi. Hele ağır idari müdahalelere karşı koymağa çalışırlar ve vergilere dayanamazlar, aksine devletten yurtluk, ulûfe ve askerî yardım isterlerdi.

Ancak XIII. yüzyılın başlannda I. Alâaddin Keykubad zamanında merkezî devlet otoritesi uc savaşçıları üzerinde de kendini kuvvetle hissettirmiş, batı sınırlarının oldukça istikrarlı hale gelmesi ve Bizans’a ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues