La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Osmanlı Tarihi - I


Auteur :
Éditeur : Türk Tarih Kurumu Yayınları Date & Lieu : 1982, Ankara
Préface : Pages : 672
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 160x230 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Uzu. Osm (1). N° 3514Thème : Histoire

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Osmanlı Tarihi - I

Versions

Osmanlı Tarihi - I

İsmail Hakkı Uzunçarşılı


Türk Tarih Kurumu


1071’deki Malazgird meydan muharebesinden sonra Oğuzların o tarihe kadar Anadolu'ya yapmış oldukları akınlar andan sonra yerleşme şeklinde kendisini göstermeğe başlamıştı. Alp Arslan’ın kumandanlarından Emir Danişmend, Mengûçek, Saltuk Pont ve Kapadokya taraflarına ve Selçuk Kutulmış’un oğlu Mansur da Likaonya, Firikya havalisine yerleşmeğe başlamışlardı.
Kutulmış’un oğlu Süleyman, 1074’de Büyük Selçukilerin yüksek hâkimiyetini tanımak suretiyle Orta Anadolu hükümdarı olup Konya'yı kendisine merkez yaptı; âkilâne bir siyaset takip ederek elde' ettiği yerlerin halkını ezmedi. Onların akidelerine riayet göstererek vergi almakla iktifa etti; bu hareket tarzı Bizanslıların zararına olarak bir çok yerlerin süratle eline geçmesine vesile oldu.
Süleyman, Bizans İmparatorluğumdaki saltanat mücadelelerinde müessir olarak işine gelen tarafa yardım etti; hâdiselerden istifade ederek hududunu genişlete genişlete ...



ÖNSÖZ

Osmanlı devletinin kurulmasından itibaren onbeşinci asır ortalarına kadar olan ve bir buçuk asırdan ziyade süren devir, kaynak itibariyle çok noksandır; hele ilk devirlere ait belgeler ve sair kaynaklar yok denecek derecede azdır; bundan başka, mevcut rivayet ve nakillerin zamanları ve tarihleri de birbirlerini tutmamaktadır; bunun için onbeşinci asrın ikinci yarısında yazılmış olan Osmanlı tarihlerine bakarak bahsedeceğimiz bir buçuk asırlık zaman için bir tarih kaleme almak ne kadar hatalı ise, yalnız yabancı kaynaklara dayanarak yahut onları esas tutarak bir Osmanlı tarihi yazmak daha hatalı olacağından şüphe yoktur. Bundan dolayı, bir taraftan Bizans ve Latin (bilhassa Venedik) menbalariyle, noksan olmakla beraber Osmanlı vekayinâmelerini ve bilhassa Osmanlıların bu devirleri hakkında bizi oldukça tenvir eden Arap kaynaklarını karşılaştırmak ve diğer taraftan Osmanlı tarihini alâkadar eden ve son zamanlarda neşredilmiş olan yeni vesika ve tarihlerden istifade etmek suretiyle -daha az hatalı- bir Osmanlı tarihi kaleme almak ciheti vardır ki, bu eser onun neticesidir.

Çizilen proğrama göre bu birinci cilt tam ve kâmil olmamakla beraber, şimdiye kadar yazılmış olan Osmanlı tarihlerine nazaran daha şumullü ve daha vuzuhlu ve daha doğru olduğundan, vesikalariyle beraber mufassal yazılıncaya kadar bunun gençlerimizin oldukça istifadelerini temin edeceğine eminim.

Bu ciltte şimdiye kadar tarihlerimizde toplu olarak gösterilmeyen ve bundan dolayı okuyucuların da toplu bir fikir edinmelerine imkân olmayan Osmanlıların komşulariyle olan münasibat kısmı da kısa olarak topluca gösterilmiştir. Bu kısım OsmanlIların münasibette bulundukları devletlerle Osmanlı devleti arasındaki hadiseleri bir silsile halinde hulâsa etmektedir.

Bunun için, kitabımızda ayrı bir bütün halinde Osmanlıların münasibette bulundukları devletler ve prenslikler ayn ayn hulâsa edilmiştir.

Osmanlı tarihinin bu cildini yazarken başvurduğum kaynaklar arasında pek az müstesnalarından sarf-ı nazar, maalesef yirminci asrın düşüncesine aykırı, yani taassuptan dolayı garezkârane yazılmış tarihlere ve mütalealara da rastlanmaktadır. Bu eserler onbirinci ve onikinci asırlardaki haçlı seferleri esnasında görülen kaba ve mutaassıp bir zihniyetle yazılmış olup, bugünkü ilim ve fen asrına uymuyor ve yakışmıyor.

Bu garezkârâne yazılmış tarihler, Osmanlı devleti teşkilâtının kuvvetiyle mütenasip olarak bu devletin fütuhatı esnasında takip etmiş olduğu âdilâne hareketleri görüp bütün hıristivanlarla dolu olan Balkan yarımadasının bir avuç müslüman Türk tarafından kısa bir zamanda istilâsını bir türlü hazmedemiyerek yazdıkları eserlerle bizi haksız olarak incitmektedirler; müdafaa etmek istedikleri Balkan devletlerinin birbirleriyle boğuşmalarını ve tebaalarına karşı adaletsiz hareketlerini, vicdan hürriyetine müsaade etmemelerini ve bunların arasındaki saltanat kavgalarını ve mezhep kavgalarını yine kendileri yazdıkları halde, asıl kabahati yukarıda yazdığımız hâdiselerden istifade ederek Balkanları istilâ eden Türklere yüklemektedirler.

Yine bunlar Osmanlı Türklerinin gayrı müslim halka karşı âdilâne hareketlerini ve ağır vergiler altında ezilmekte olan yeni tabaadan az vergi (cizye) almakla iktifa ederek onların din ve mezhep işlerine karışmadıklarını ve hıristivan kızlariyle evlenmelerini ve nihayet bütün bu ve buna benzer hareketleriyle istilâ edilen yerlerdeki halkın kalblerini teshir eylediklerini görüp bu halden müteessir oluyorlar ve bundan dolayı hissiyatları, mantık ve muhakemelerine galebe ederek teessürlerini bir kin ve gayz halinde bize tevcih ediyorlar.

Bunlardan başka, böyle garezkârane mütalealar yazmayarak daha mûtedil olan bazıları da bu büyük fütuhatın önderleri olan Osmanlı pâdişâhlarını ihtida etmiş birer hıristiyan olarak göstermek gibi garabetlerle uzun uzadıya mütalealar yürütüyorlar ki, bunun ne kadar indi ve esassız olduğunu Osmanlıların mensup oldukları Kayı boyundan bahsederken göreceğiz.

Bereket versin ki bu mütalealar umumi değildir; bunların dışında böyle bir tesire kapılmadan oldukça bir tarafsızlık ile Osmanlı vekayiini inceleyenler ve Türklerin âdilâne hareketlerini gösterenler de vardır.

Ben gerek bu cildi ve gerek daha sonraki ciltleri hazırlarken gördüğüm kaynakları hisse mağlup olmayarak tarafsız bir görüşle inceleyip göstermeğe çakştım. Binaenaleyh gerek olayların cereyan tarzını anlatırken ve gerek bunlardan neticeler çıkartırken hakikatten ayrılmadığımı zannediyorum.



İsmail Hakki Uzunçarşili

Birinci Bölüm

XIII. Yüzyılda Anadolu’ya Bir Bakış

1071’den 1242 tarihine kadar bir icmal

1071’deki Malazgird meydan muharebesinden sonra Oğuzların o tarihe kadar Anadolu'ya yapmış oldukları akınlar andan sonra yerleşme şeklinde kendisini göstermeğe başlamıştı. Alp Arslan’ın kumandanlarından Emir Danişmend, Mengûçek, Saltuk Pont ve Kapadokya taraflarına ve Selçuk Kutulmış’un oğlu Mansur da Likaonya, Firikya havalisine yerleşmeğe başlamışlardı.

Kutulmış’un oğlu Süleyman, 1074’de Büyük Selçukilerin yüksek hâkimiyetini tanımak suretiyle Orta Anadolu hükümdarı olup Konya'yı kendisine merkez yaptı; âkilâne bir siyaset takip ederek elde' ettiği yerlerin halkını ezmedi. Onların akidelerine riayet göstererek vergi almakla iktifa etti; bu hareket tarzı Bizanslıların zararına olarak bir çok yerlerin süratle eline geçmesine vesile oldu.

Süleyman, Bizans İmparatorluğumdaki saltanat mücadelelerinde müessir olarak işine gelen tarafa yardım etti; hâdiselerden istifade ederek hududunu genişlete genişlete kuzeye doğru ilerleyerek İznik'i zabt ile merkezini oraya nakletti; İstanbul'u almak istedi; bir taraftan fütuhatı Marmara ve Ege denizlerine kadar dayandı (1080).

Bu durum üzerine telâşa düşen Bizans İmparatoru Aleksi Komnen, Süleyman’la muahede yaparak ona her sene bir vergi vermeği ve Süleyman da ona her hususta yardım etmeği kabul etti.

Süleyman 477 H./1084 M. de vefat ettikten sonra Anadolu’da onun emri altındaki kumandanlar başı boş kaldılar. Bunların içerisinde en meşhuru Emir Çaka idi; bu 1095’de Foça, Urla ile Midilli, Sakız, Sisam adalarını zabt ederek bu havaliye hâkim olmuştu; bu sırada büyük Selçuk hükümdarı olan Berkyaruk tarafından Süleyman’ın oğlu Birinci Kılıç Arslan Anadolu ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues