La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Farsça - Zazaca - Kurmancca Mukayeseli Gramer


Auteur :
Éditeur : Yazılama Date & Lieu : 2014, İstanbul
Préface : Pages : 350
Traduction : ISBN : 978-605-9988-00-1
Langue : Kurde, Persan, TurcFormat : 135x210 mm
Code FIKP : Liv. Kur. Ogu Far. N° 4899Thème : Linguistique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Farsça - Zazaca - Kurmancca Mukayeseli Gramer

Farsça - Zazaca - Kurmancca Mukayeseli Gramer

Serkan Oğur

Yazılama

Günümüzde Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan birçok dil siyasal koşullar nedeniyle; gelecege aktarılabilme, kendini var edebilme olanağından yoksundur.
Bu cografyada önemli bir niifus tarafından konuşulan /azaca (Kirmancca) ve Kunnancca [Kirdacca] gibi, diger cografya dilleri de kendilerini geliştirme olanaklarından mahrum bırakılmıştır. Hakeza Zazaca (Kirmancca) en fazla tahrip olan dillerden biri ve yapılan çeşitli araştırmalar dilin mevcut koşullarda kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirtmektedir. Kaybolma, yok olma tehlikesi, cografya dillerinin üzerinde sallanan Demokles'in kılıcıdır. Bu minvalde bu çalışma, yaşadığımız cografyanın çok renkliliğini korumasını da perspektif edinir.
Hasılı bu çalışmayla; kaybolmak tehlikesiyle karşı karşıya bulunan Zazacanın yaşatılmasına; Zazaca (Kirmancca) ve Kurmanccanın (Kirdacca) kendisini geleceğe aktarabilmesine katkım olabilirse yaşam boyu bunun bahtiyarlıgını hissedeceğim.


Serkan Oğur, Dersim’in Ovacık ilçesinde dogdu. İstanbul Üniversitesi'nde “Fars Dili ve Edebiyatı” eğitimi gördü. Edebiyat Fakültesi'nin “Dilbilim” programında eğitimini sürdürmektedir. Yazar, uzun bir dönemdir anadili ve İran Dilleri üzerine çeşitli alanlarda çalışmalarını sürdürmektedir. Yakın dönemde Farsça ve Kurmanccayla karşılaştırmalı, Zazaca (Kirmancca) dersleri vermeye başladı. Halen İstanbul’da yaşamaktadir.


ÖNSÖZ

İnsan ve insan topluluklarının yaşamlarında temel bir sosyal kurum olan dil, tarihin evvelki devirlerinde ortaya çıkarak yaşamsal bir öneme burünmüş, insan ve toplum yaşammdaki devinimler ve dönüşümlerle gelişerek günümüze degin temel bir sosyal kurum olarak varola gelmiştir.

Dil insanın tabiata açılmaya başlamasını imler!
Dilin ve dillerin ilk ortaya çıkışna dair insanlık tarihinin eski zamanlarından itibaren cevaplar bulunmaya çalışılmıştır. Ünlem kuramı, yansıtma kuramı, iş kuramı en bilinen kuramlardır. Bu kuramların her biri dilin doguşuna dair farklı fikir ve referanslar sunmaktadır. Dil ve dillerin ilk ortaya çıkışına dair farklı fikirler ve kuramlar olmakla beraber, her dil kendi dinamiği ve yapısıyla kendini gunümüze taşır. İşte gramer çalışmaları da bu dinamikleri ve yapıyı çözümlemeye dönük bilimsel ugraş ve çalışmalardır.
Gramer çalışmalarında; bir dildeki mevcut seslerin, eklerin, kelime türlerinin ve sözcük dizilimlerinin incelenmesi esas ve hacimli konuları oluşturur. Batı dillerinde bu esas alanların isimlendirilişleri sirasiyla fonetik, morfoloji ve sentakstır.
Gramer çalışmalarında yer alması gereken konu başlıkları ve muhtevalarla çok dilli olarak hazırlanmış “Zazaca - Kurmancca -Farsça Mukayeseli Gramer ve Temel Sözlük” adlı çalışmanın uzun bir emek süreciyle ortaya çıktığı aşikardır. Seslerin meydana gelişi ve seslerin genel özelliklerinin, kelime türleri ve görevlerinin, cümle kalıpları üzerinden de sözdizimlerinin açıklanarak örneklendirilmesi çalışma için belirtilecek önemli hususlardır. çalışma konusu olan İran Dilleri üzerine daha önce böyle bir çalışmanın yapılmamış olması da çalışmaya ayrı bir önem katmaktadır.
Dil; aidiyetlerde en belirgin varlıktır. Bu açıdan dilbilimci Celadet Ali Bedirxan çok özlü olarak: “Dil bilmek, kendini bilmektir” derken felsefe boyutunda da dilin önemine vurgu yapmıştır.
Dil olmasaydı, bu kadar farklı topluluklar, aidiyetler, ulkeler, kul-turler, kültür ve topluluklar arasi çekişmeler olabilir miydi? Hiç tereddutsuz hayir!
18. yuzyıldan itibaren, ulus devletler diller uzerinden teşkil olu-nurken, ayni zamanda kendi aralarinda ve devletsiz uluslarla yaşa-nan savaşlarda ekonomik, siyasi boyutlar esas olmakla birlikte; diller, toplumsal gruplar ve iki dil arasindaki (beyaz adamin dili ile yerli halkin dili) amansiz savaşlar, ekonomik boyutu da kapsaya-rak boyutlanmiş ve yayılmiştir. Ulusal devletlerin, kendini egemen resmi diller uzerinden tammlamalari, resmi dil vurgusu yapmalan, özunde dil savaşinda da egemenligini sûrdiirme siyasetinin netice-sidir.
Gelinen aşamada, geri biraktirilmiş topluluklar; dillerinin tarihsel, sosyal ve siyasal olarak yaşadiklanm; bir de kelimelerin ve sesle-rin senkronik (dönemsel) ve diyakronik (tarihsel) durumlari uze-rinden mukayese ile hareket ederek ortaya çikarilmasim becere-medikleri muddetçe, varlıklarının tammlanmasinda da eksik kalir-lar.
Serkan Ogur’un elinizdeki bu çalışmasi, dil tartişmalanndaki önemli bir eksikligi gidermede dikkate deger bir adim ve metodu yakaladigi aşikardir.
Bir dil grubunda bulunan dillerden birini yahut gruptaki bir dilin diyalektlerden birini gramatik olarak.bilen biri, diger diyalektleri ve gruptaki dilleri %50 oranmda çözebilir ve anlayabilir. Mukayeseler geliştirebilir ve dillerin yakınliklarini ve ayriliklarini tespit edebilir, fikir yiirutebilir.
Dil özgiirlugun ve kendini yönetmenin, saghkli ilişkiler oluştur-manm ve bireysel-toplumsal ve ruhi gelişmeyi saglamanin, mutlu ilişkiler geliştirmenin ve huzurla yaşamanm, gelecegi hazirlama-nin, iletişim saglamamn en önemli aracidir.
“Dil” denilip geçilmemelidir. Dilini, diller deryasının kadrini bilmeyen, kendini bilemez!
Dedesinin, ninesinin, annesinin, babasının dilini kardeşiyle konuşamayacak duruma getirilen çocuklar, tarihlerinden koparılmış birer talihsiz olmaktan da öte kimliksiz ve yabancılaştınlmış, silik şahsiyetlerdir. Onlar tarihin boşluguna suruklenmiş aidiyetsiz, sağlıksız kayıplardır. Bunu bu duruma getiren rejim suçludur. Anne ve babaları ise bu durumun masumu değil, sorumlularıdır.
Yokedilmeye tabi tutulmuş bir halkın içinde; sömürgecinin, egemenin dilini yaygınlaştıran bilinçli ya da bilinçsiz “beyaz adamın dilini” konuşan aydınlar aydın degil, egemenin koltuk değnekleri olurlar.
Dilimizi, evet sadece dilimizi “yokluktan” kurtarmak pahasına bile olsa, yeni bir ülkeyi, yeni bir toplumu düşünmek zorunluluğu doğuyor. Aksi halde, çok yönlü kuşatılmış bir dili korumak ve kayıp olmaktan kurtarmak ve geliştirmek zorlaşacaktır.
Bu çalışmayı bize sunan Serkan Ogur’a çok teşekkür ediyorum. Başarılarının sürekliligini temenni ediyorum.

Ahmet Önal

YAZARDAN

Bu çalışma, “Dil insanın evidir” sözünü yoğun şekilde duyumsamaya başladığım dönemlerde şekillenmeye başladı. Zazaca (Kirmancca) sözcükleri, yaz aylarında gittigim Dersim'in bir dag köyünde (ki kendi köyümdür) “tarih yüzlü yaşlılardan” derleyip yazıya geçirmemle başlayan çalışma, kendisine bir yol açmış oluyordu. Çalışmaya başladığım ilk dönemlerde kaygım; dildeki sözcükleri, yazının -yazi dilinin- hafizasina kaydetmek ve kaybolma-larim önlemekti. Bunun nedeni; herkesçe bilinen, dilin gelişimi ve kendini korumasindaki siyasal engeller ve baskilardi.
Öte yandan bu çalışma son yıllarda kendini geliştirme olanaklanna sahip olarak ilerledi. Kurmancca (Kirdacca) eğitimi almaya başladığım dönemde; Zazaca (Kirmancca) ve Kurmanccanın sözcük dağarcıklarını ve gramer yapılarını karşılaştırma imkanı buldum. Peşi sıra gelen İranlı dostlarımla tanıştığım, İstanbul Üniversitesi “Fars Dili ve Edebiyatı” bölümünden aldığım akademik eğitim sureci, Zazaca (Kirmancca) ve Kurmanccayı aynı dil ailesinde ve dil grubunda bulunan Farsçayla olan ilgileri üzerinden karşılaştırma imkanı sunarak çalışmayı geliştiren verimli bir dönemdi.
Zazaca (Kirmancca), kablettarihe uzanan kökleriyle varlığını günümüze taşımıştır. Bu aktarımın; çok uzun bir dönem daha çok sözlü kültür gelenegiyle olması, dilin otantik yapısını korumuştur. Dilin kablettarihe uzanışı, Zazaca (Kirmancca) konuşanlarca dillerinin “Xızır’ın Dili” olarak adlandırılması ve pepuk kuşu efsanesi çalışma içerisinde dilin ve her dilin dünyayla ilişkileniş felsefine dair belirtilmesi gereken önemli hususlardandir.
Bu çalışma, uzun bir veri toplama ve bunları analiz etmeye yarayan örneklerle okuyucuya sunulmuştur.
Çalışmayla ilgili şu hususlardan kısaca söz edebilirim. Çalışmanın giriş bölümünde; dillerin dilbilimsel sınıflandırılışları ve dil aileleri üzerinde durularak, çalışma konusu dillerin bağlı bulundukları dil ailesi, belirgin yapısal özellikleri incelendi. Çalışmanın giriş bölümünden sonraki kısmında; sesbilimsel açıdan seslerin oluşumları ve muhtelif özellikleri açıklanıp çalışma konusu dillerin yapılarındaki sesler ve kullandıkları alfabeler incelendi. Mukayeseli gramer bölümünde ise; her gramer konusu başlığı açıklanarak örneklerle sunuldu. Bu örnekler çalışma konusu dillerin arasındaki gramer ilişkisini gösteren örnekler olup, Türkçe karşılıklarıyla açıklanarak verildi.
Mukayeseli temel sözvarlığı bölümu; ilk dönemlerde Zazaca (Kirmancca)’nin temel sözvarlığına dair derlemiş olduğum sözcüklerin, Kurmancca (Kurmancca ögrenme istğim hasebiyle çok önceleri derlemiş olduğum bir sözcük birikimim halihazırda bulunmaktaydı.) ve Farsçaya çevrilmesiyle hazırlandı. Farsçanın yazımında Arap Alfabesi kullanılması dolayısıyla, Latince'ye çevrilirken sözcüğün söylenişi esas alınıp, söylenişe en yakın karşıhgindaki harf-lerle transkripsiyon edildi. Bu bölüm çalışma konusu dillerin temel sözcük darağacına dair bilgi vermeye ve kıyaslamaya dönüktür. Temel sözvarlığı; dilbilimde, bilhassa mukayeseli dil araştırmalarında önemli bir yere sahiptir. Her dil temel bir söz varlığına sahiptir. Dillerin temel söz varlıkları insan ve toplum yaşamında belirleyici olan; yaşamsal ihtiyaçlar, iktisadi ve sosyal ugraşlar, tabiat, din ve inanç, sanat ve edebiyat, gibi alanların etkisiyle oluşur. insanın yaşamsal ihtiyacı olan; su, hava, besin maddeleri, ilişkili olduğu tarım ve tarımsal ürünler, tarım hayvanları, diger iktisadi ugraşları, tabiat ve tabiat olayları, dinsel inanç ve ögretileri ve akrabalık ilişkileri gibi tabiata, iktisada ve sosyal yaşama dair adlandırmalar dillerin temel söz varlıklarını oluşturur. Yine diliçi öğeler olan; zamirler, fiiller, zarflar temel söz varlığına dahil olan kelime ve kelime gruplarıdır. Temel sözvarlığı, dillerin en az değişen öğelerini barındırmaları (Bu sözcüklerin 1000 yılda ancak %19’nun degişiklige ugradığı belirtilir.) hasebiyle bu şekilde isimlendirilir. çalışma içerisinde sözcükler karşılaştırılırken; bir durum ve nesne için kullanılan birden fazla sözcük bulunuyorsa, ortak olan söyleyiş -varsa- esas alınmıştır. Bundaki temel neden çalışmanın objektifliği dolayısıyla bilimsel çalışma yöntem ve niteliğini yitirmemekti. Zazaca (Kirmancca) sözcüklerin yazılışında Dersim / Ovacık ağzı esas alınmış olsa da, çalışma içerisinde şayet varsa sözcüklerin farklı bölgesel kullanışları ve farklı fiil çekimleri çalışma içerisinde mümkün mertebe yansıtılmaya çahşılmıştır.
Çalışmanın başında şu hususu da belirtmek gerekir ki; yeryüzündeki her bir dil “büyük insanlık” ailesinin degeridir, asimilasyona karşı da Zazaca (Kirmancca) ve Kurmancca (Kirdacca) varlık mucadelesi içerisinde bulunurken, varlıklarının korunmasına katkı sunulmahdir. Bu çalışma da Zazacanin (Kirmancca), Kurmancca-nin ve Farsçanın ögreniminde yararlanilabilecek bir kaynak niteli-ginde. Çalışmamdaki uzun ernek siirecinden ve karşılaştigim zor-luklardan bahsetmeyecegim. Zazacanm (Kirmancca) kendini ko-ruyabilmesi, standardize olması, Zazaca (Kirmancca) ve Kur-manccanm (Kirdacca) gelecege taşinabilmesi; mamafih bir butun olarak iran Dilleri ûzerine yapilacak inceleme ve araştırmalar için, dilbilimsel bir katkısının olması, çalışmanın fikirsel doğrultularındandır. Her çalışmada olabilecegi gibi, muhakkak ki bu çalışmada da eksiklikler olabilir. Çalışmamın degerini siz okuyucuların ve konunun diger uzmanlarının takdirine bırakıyorum.




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues