La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Onaltıncı Asırda Ayıntâb Livası - I


Auteur :
Éditeur : İ. Ü. Rektörlük Date & Lieu : 1988, İstanbul
Préface : Pages : 584
Traduction : ISBN : 975-404-054-0
Langue : TurcFormat : 175x245 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Ozd. Ayi. N° 3348Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Onaltıncı Asırda Ayıntâb Livası - I

Onaltıncı Asırda Ayıntâb Livası

Hüseyin Özdeğer

İ. Ü. Rektörlük

Osmanlı kaynaklarında geçen adı ile «Aymtâb», bugün kullanılan şekli ile Antep, (1921 senesinde verilen «Gâzi»lik ünvanı ile Gâzi-Antep) güney-doğu Anadolu’nun en büyük vilâyet merkezlerinden biri olup, Fırat nehrine karışan Sacur çayının yukarı kollarından Aymleben deresinin üzerinde bulunup, Fırat nehrine 55, Halep şehrine ise 100 km. mesafededir. Halep şehrinin kuzeyinden itibaren gittikçe yükselerek devam eden yaylanın (Antep yaylası) merkezi bir mevkiinde, deniz seviyesinden ortalama 900 m. yükseklikte, engebeli bir arazide tepeler üzerine kurulmuştur. Antep şehri ve bölgesi, en eski devirlerden beri, iklim ve mevkiinin iyi hususiyetleri ile, iskâna çok uygun yerler olarak bilinmektedir.
Umûmiyetle İlkçağa ait bellibaşlı kaynak ve tetkiklerde Antep ismi yer almamakla beraber, Antep’in 12 km. kuzeyinde, Antep-Maraş yolu üzerindeki Dülük’ün ismine ...



ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti’nin, idari, İçtimai ve İktisadi bünyesinin anlaşılabilmesi için, üzerinde araştırmalar yapılması gereken asli kaynaklan yine Osmanlı Devletinden zamanımıza intikal edebilen arşivler teşkil etmekte olup, bu arşivlere, aid, her nev‘iden vesika ve defterler, şimdi Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde muhafaza edilmektedir.

Osmanlı Devletinde, livâ ve vilayetler ile devlet merkezindeki kalemlere, aid her çeşit evrak ve kayıtlar, başta nüfus ve arazi tahrir defterleri olmak üzere, fevkalâde bir arşivcilik anlayışının titizliği ile, ve belli bir nizam dahilinde, vazgeçilmez bir devlet geleneği olarak, en eski tarihlerden itibaren her an faydalanılabilir tarzda tasnif ve muhafaza edilmekte idi. Bu muazzam arşivler Selçuklu Devleti ile Beyliklerin arşivini de ihtiva etmekte iken günümüze kadat ulaşamadı.

Devlet, eğer değişmez müesseseler ve vazgeçilmez gelenekler silsilesinin devamlılığı ise, bu arşivler Osmanlı Devlet idaresinde, devletin hafızası olarak sahip olduğu bilgilerle devün idarecilerine yol gösterip, devamlılık düşüncesi içinde yeniden alınacak kararların isabetli olmasını temin etmiş olduğu muhakkaktır.

Osmanlı Devleti, imparatorluk dahilindeki bütün bölgeleri, mali tatbikat ve vergilendirme yönünden, merkezden tek bir «umumi kanunnâme» ile idare etmedi. Zira, tarım ekonomisinin hakim olduğu o devirlerde, zirai toprakların verimlilik hususiyetlerinin ayrı ayrı oluşu, tarım arazilerinin tasnifindeki ölçü ile beraber vergilendirme de değişik miktarlarda teşekkül etti.
İşte, bu zikredilen hususlarla beraber askeri durumlarda gözönünde bulundurulup değerlendirilerek, İdari kolaylık sağlaması bakımından Osmanlı Devleti bütün imparatorlukta eyalet teşkilatını kurmuş bulunmakta idi. Her eyalet içinde de aynı şartlara haiz bölgeler livalara ayrılarak teşkilatlandırılmıştı.

Nitekim, Ayni Ali Efendi’nin Osmanlı Devlet teşkilatına dair risalesinde, 24 eyalet ve bunlara tabi‘ 257 livâ zikredilmektedir.
Biz bir livânın bünye hususiyetlerini açıklamak maksadı ile, Zülkadriye Eyaletine tabi‘ beş livâdan biri olan Ayıntâb Livâsına aid 1536, 1543 ve 1574 tarihli tahrir dönemlerinin defter kayıdları ile o devre dair diğer kaynaklar üzerindeki çalışmalarımızı bu hususta araştırma mevzûmuz yaptık.

Bu araştırmalarımız neticesi neşredilen Ayıntâb Livâsı isimli kitabımızın 1. cildi oniki bölümden müteşekkil olup, giriş kısmında Antep’in kısa tarihçesi ile nüfus ve arazi tahrirlerinin yapılmasını izah ettik. İlk üç bölümde ise, dokuz bölümde verilen Ayıntâb Livâsına bağlı üç nahiyenin toprak kaynakları ile, ilgili zirai üretim çeşitlerinden alman vergilerle miktarlarının ve vergi mükellefi şahısların Osmanlı Kanunları içindeki yer ve durumlarını tarif edip açıklıyarak ayrıca muhtelif tablo ve cedvellerle de izaha çalıştık.

Ayıntâb Livâsı kitabının 2. cildi ise, Aymtâb’m şehir ve köylerinin nüfusu ile bu nüfusun İçtimai bünye içindeki hareket ve dalgalanmalarını, o devirde kaydedilmiş olan Osmanlı Kaynaklarına dair oldu.
Bu kitabın hazırlanmasında, Türk İktisat Tarihi «uzmanı» Doğan Özkömür-cü’ye daktilosunun yapılması hususundaki değerli çalışmalarından dolayı teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca kitabın basılması sırasında, çok itina ve gayretle tashihleri yapan Türk İktisat ve içtimaiyat Tarihi Araştırmaları Merkezi Okutmanı Mehtap Akgül hanıma teşekkürlerimi bildiririm. Bilgisayar Merkezinde indeksinin yapılmasını sağlayan Prof. Dr. Yahya Karslıgil’i şükranla anarım.
Bu kitabın, birazda güç olan baskı tertibini titizlikle hazırlayan Bayrak Matbaası personeline ayrı ayrı teşekkür ederim.

Doç. Dr. Hüseyin özdeğer

Giriş
A. Başlangıçtan 1516 Senesine Kadar Antep Bölgesi Tarihine Toplu Bir Bakış

Osmanlı kaynaklarında geçen adı ile «Aymtâb», bugün kullanılan şekli ile Antep, (1921 senesinde verilen «Gâzi»lik ünvanı ile Gâzi-Antep) güney-doğu Anadolu’nun en büyük vilâyet merkezlerinden biri olup, Fırat nehrine karışan Sacur çayının yukarı kollarından Aymleben deresinin üzerinde bulunup, Fırat nehrine 55, Halep şehrine ise 100 km. mesafededir. Halep şehrinin kuzeyinden itibaren gittikçe yükselerek devam eden yaylanın (Antep yaylası) merkezi bir mevkiinde, deniz seviyesinden ortalama 900 m. yükseklikte, engebeli bir arazide tepeler üzerine kurulmuştur. Antep şehri ve bölgesi, en eski devirlerden beri, iklim ve mevkiinin iyi hususiyetleri ile, iskâna çok uygun yerler olarak bilinmektedir.
Umûmiyetle İlkçağa ait bellibaşlı kaynak ve tetkiklerde Antep ismi yer almamakla beraber, Antep’in 12 km. kuzeyinde, Antep-Maraş yolu üzerindeki Dülük’ün ismine sık sık tesadüf edilmektedir. Zira, antik devirlerde İktisadi ve siyasi bütün faaliyetlerin kesif bir şekilde devam ettiği bilinen kuzey Suriye ile Mezopotamya’yı orta Anadoluya bağlayan yolların geçtiği yerler o devirlerde Dülük bölgesi idi. Yine eski ve Ortaçağlarda Fırat nehrini takip ederek Mezopotamya’dan gelen kervanların bu nehri terkettikleri Apemea1 (Birecik) ile Ger-manica (Maraş) arasında mühim bir kavşak noktası olarak bilinen yer Doliche (Dülük) dir2. Bu kavşak, ayni zamanda Edessa (-Ruha- Urfa) Maraş ve Halep yollarının da kesiştiği yerdir.
Şimdi Dülük diye bilinen yere tarihte, Asuriler «Babirü», «Bilabhi», «Do-hık» Yunan ve Romalılar «Dolichenus», «Doulichia», «Doliche»3, Bizanslılar ise «Tolonbh»4 demekteydiler.
Dü’ük civarında yapılan kazılarda Roma ve Bizans devirlerine ait eserler bulunmuştur. Bunlar bir mabet ve saray kalıntısıdır, her iki binâ harabesinin ...

(1) Bk. Dr. Ricard Kiepert haritaları.
(2) Bk. Besim Darkot, Aymtâb, İA, II. 64 vd.
(3) Bk. Henri Seyrig, Suriye Antikaları, trc. H. Tıırhân Dağlıoğlu, s. 13; ayr. bk. Ram-say, Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası, trc. Mlhri Peklaş, s. 307-309. . ,
(4) Bk. Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, trc. Fikret Işıltan, s. 111.




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues