ÖNSÖZ
Bu eser de diğer tarihi eserler gibi uzun süreli bir araştırma ve emeğin neticesinde ortaya çıktı. Tarih bize toplumların ancak kendi geçmişini incelemek dâhil, yarattığı bilgi birikimi ile çağ atladığını gösterir. Bilgisiz toplumlar donanımsız araba tamircisine benzer ve bilgi birikimi olmayan toplumlar çağ atlayamadığı gibi tarih sahnesinden de silinmeye mahkûmdur. Toplumun birer ferdi olan kişiler de kendi tarihlerini merak etmeye alışmamışlarsa, toplumsal tarihi hiç mi hiç merak etmezler. Tarih de bilimsel ve objektif bir yöntemle irdelenmediği takdirde bir takım hoşa gidecek yakıştırmaların ötesine geçmediği gibi topluma da bir şey kazandırmaz. Daha önceki yıllarda kaleme aldığım “Eğil Hükümdarları Tarihi" adlı ilk çalışmamda Gîl ve yöresinin tarihini incelemiştim. O eserin toplumumuzda bilhassa tarihi eserler ve değerlerin korunması hususunda yarattığı göreli bir duyarlılık sevinciyle bu çalışmamda biraz daha geniş bir bölgenin tarihini kapsayan “Mırdasileri” incelemeye çalıştım. Mırdasilerin tarihini incelerken çeşitli yerli ve yabancı kaynaklardan faydalandım. Bu meyanda Diyarbekir Kütüphanesini de ihmal etmedim. Bölgenin en büyük kütüphanesi olma düşüncesiyle kütüphaneye uğradığımda bırakın kaynak bulmayı kütüphanenin çalışma şeklini ve atmosferini Ortaçağ kütüphaneciliğinden daha geri bulduğumu burada üzülerek belirtmek istiyorum. Romalı tarihçi Cornelius Tacitus’un bundan 1900 yıl önce dediği gibi tarih hem kullanılışlı olmalı yani geçmişten ders alınmalı ve hem de ahlaki değerde olmalı. Ona göre tarihçi de hem bir öğretmen ve hem de bir yargıç görevini ifa etmeli. Ben de bu satırları yazarken ve konuları irdelerken Tacitus’un yukarıdaki sözlerinden hareketle bazen bir öğretmen bazen de bir yargıç kesildim. Kitaba konu olan şehir, kasaba ve yer isimlerini tarihi süreç içerisindeki isimleriyle ayrıca yanlış anlamaları gidermek için Türkçe karşılıklarını da parantez içerisinde belirttim. İyi okumalar.
Giriş Diyarbekir’in Kuzeybatısında Mırdasiler
Mırdasi aşiretinin toprakları Amid / Diyarbekir il sınırlarından başlayıp, batıya doğru Karacadağ’ın kuzey eteklerini izleyerek Adıyaman Gerger’i de içine alarak batıda Fırat nehrine, Fırat nehri sınır teşkil edecek şekilde kuzeye doğru çıkarak Pütürge’yi de içine alıp (bazı tarihi kaynaklar Pütürge’nin eski isminin Mırdasi olarak anıldığını belirtir), yine tarihin belli dönemlerinde Elazığ ilini de içine alan bu aşiretin toprakları kuzeyde Munzur Dağları, Muş, Bingöl il sınırları ile (Kiğı ilçesi de zaman zaman Mırdasi topraklarına dâhil olmuş), doğuya doğru Zırkilerin ve Süleymani aşiretinin toprağı olan Lice (Atak) ve Silvan toprakları Mırdasilere sınır teşkil edecek şekilde yine Amid il sınırının kuzeydoğusunda son bulurdu. Mırdasiler gelip bu topraklara yerleştikten sonra kendilerine önce Piran (Dicle) ilçesini merkez seçtiler. Hatta Dicle ilçesini Pir Mansur ve oğulları öncülüğünde onlar kurdular denilebilir. 11. yüzyılın ortalarına doğru Gîl’in, Pir Bedir öncülüğünde Mırdasiler tarafından fethedilişinden sonra Gîl yönetim merkezi yapılmıştır. Zamanla Mırdasi topraklarının genişlemesiyle Piran ve Gîl’e ilaveten önce ...
|