La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Evliya Çelebi Seyahatnamesi - VII


Auteur :
Éditeur : Genclik Date & Lieu : 1970, İstanbul
Préface : Pages : 336
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 145 x 210 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Cel. Sey. (7) N° 5407Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Evliya Çelebi Seyahatnamesi - VII

Versions

Evliya Çelebi Seyahatnamesi - VII

Evliya Çelebi


Zuhuri Danışman Yayınevi


1065 Zilkadesinin 3 Üncü Günü
Van’dan Elçilik İle Acem Diyarına Gittiğimiz

Evvelâ Sarı-Ali ağa ikiyüz adet tam silâhlı, seçme asker ile şah’a gitmeğe memur olup çıktı. Bu hakir dahi yüz adet temiz, müslim “Menem diğer nist” diyen şehbazlar ile bir katar katırımı çekib hareket ettim. Arkadaşımız olan Murtazâ paşa ağası Ali Ağa da tam yüz adet yiğit ile Van’dan çıktı. Yine arkadaşlarımızdan koyun şikâyetçileri olan Pinyaniş âyanları da yüz nefer adam ile Van'dan çıkmakla hepimiz beşyüz nefer adam ile büyük bir alay olduk. Yine paşa efendimizin veda’ yerinde hayır duasını alarak kaleden dışarı çıkıp doğu terefa yöneldik. Van’ın Erdemit bağları sağımızda kaldı. Üç saatte (Zekük gediği) denilen sarp belden geçip, (Zekük?) köyünde konakladık. Üçyüz evli bir kiliseli bir köydür. Haracı Van kulu kalemleridir ...



EVLİYA ÇELEBİ SEYÂHATNÂMESİ

— Yedinci Kitap —

1065 Zilkadesinin 3 Üncü Günü
Van’dan Elçilik İle Acem Diyarına Gittiğimiz

Evvelâ Sarı-Ali ağa ikiyüz adet tam silâhlı, seçme asker ile şah’a gitmeğe memur olup çıktı. Bu hakir dahi yüz adet temiz, müslim “Menem diğer nist” diyen şehbazlar ile bir katar katırımı çekib hareket ettim. Arkadaşımız olan Murtazâ paşa ağası Ali Ağa da tam yüz adet yiğit ile Van’dan çıktı. Yine arkadaşlarımızdan koyun şikâyetçileri olan Pinyaniş âyanları da yüz nefer adam ile Van'dan çıkmakla hepimiz beşyüz nefer adam ile büyük bir alay olduk. Yine paşa efendimizin veda’ yerinde hayır duasını alarak kaleden dışarı çıkıp doğu terefa yöneldik. Van’ın Erdemit bağları sağımızda kaldı. Üç saatte (Zekük gediği) denilen sarp belden geçip, (Zekük?) köyünde konakladık. Üçyüz evli bir kiliseli bir köydür. Haracı Van kulu kalemleridir ki, defterdar tarafından zaptolunur.

Oradan yine doğuya üç saat giderek (Verek) dağında (Venk Verek) adlı kiliseye geldik. Bu diyarda kiliseye (Venk) derler. Bu kilise Verek dağının tâ tepesinin altında bir ağaçlık gülistan içinde kârgir kubbeli kale gibi demir kapılı bir kilisedir ki, hiçbir eski kiliseye benzemez. İçinde üç-yüzden fazla keşiş ve rahipler vardır ki, herbiri bir işle meşguldür.
O gece 500 nefer askerimize öyle hürmet ve itibar ittiler ki, tarif olunamaz. Sabahleyin arkadaşlarımıza ve hakire birer vaşak postu hediyeler verdiler.

Seher vakti bin güçlükle (Verek) dağı ormanını aşıp beş saatte (Hendusten) köyüne geldik. Van nahiyelerinden 300 evli, bağlı köy olup haracı Van kulunundur. Defterdar tarafından zaptolunur.
Buradan kalkarak 5 saatte (Kulu çayırı) denilen çimenliğe geldik. Buradan da (Süleyman bey çayırı) adlı ayrıklı çayırı geçip, (Hoşab) kalesine geldik.

Kosab Kalesi:

Kalenin dibinden Hoşab nehri geçtiğinden adına Hoşab kalesi demişler. Eski adı (Erçik bâlâ) dır. Abbâsilerden (Hakâri) yapısıdır.
800 senesinde Mahmudîlerin eline girmekle, hâlâ Mahmudî beylerinin merkezidir. Sonra 1060 senesinde (Süley-mân-ı zaman) adlı, şânı büyük bir han bu kaleyi genişletip, doğu tarafında havâlesi olduğundan o havâleye karşı bir Süleyman kalesi yaptırmıştır ki, her taşı fil büyüklüğündedir. Her taşının uzunluğu yirmi ayak olup, uzunluğuna divara koyup, uçlarını dış divara çıkarmış... top darbesine dayansın diye kale divarını kabuklu bağa (Kaplumbağa) arkası gibi yapmış. Ne kadar top vursalar asla tesir etmeyüp kayar... Hattâ 1060 tarihinde Şemsi Paşa oğlu Mehmed Emin paşa 29 gün bu kaleyi dövdürüp, bir taşını bile koparamayarak, eli boş geri dönmüş'tür.

Osmanlı memleketinde kale kapıları hep ağaç üzerine demir kaplı kapılardır ki, ateş itsen ağacı yanar, demirleri dökülür. Ama bu Hoşab kalesi kapısının her kanadı 300 kantar Nahcivan çeliğındendir. Asla ağacı yok... yapan usta bu kapıyı, iki kule arasım gizlemiştir ki, asla görünmez. Ve kale içinde Mahmûdî İbrahim beyden başkası bilmez.

Gayet küçük kaledir. Etrafı 1200 adımdır. İçinde bir zaviyesi, Beye mahsus bir hamamcığazı. tahıl anbarları, yer altları, kâfi derecede cebhânesi. On parça şâhî topları vardır. Suyu yağmur sularından toplanan sarnıçları var. Bir kayası fil hortumu gibi dışarı uzamıştır. Merhum Süleyman bey o kayalar üzerine sanatlar ile demir çarklar yapıp, yüz kulaç demir zincir ile. aşağıda akan Hoşab nehrinden Dolap sanatı ile su çekildiğini aşağı varoş halkı çarşıdan seyrederler... seyri garip bir kaledir.

Hâkimi İbrahim beyle Bitlis hanı çenginde bulunduğumuzdan, kalede hakire ve arkadaşlarımıza ziyâfet verdi. Kaleyi de bir hoş temâşâ ettirdi. Dört tarafı gayyâ derecesi gibidir. Etrafında asla hendek yoktur. Ancak kuzeye bakan bir kapısı vardır. Kapısının iç tarafında., cehennem deresine benzer bir hendeği vardır ki, köprüsü top tahtalarındandır. Bu hendeğin içi ağız ağıza sarnıç suyudur.

Aşağı Varoş:

Bu diyarda Varoşa (Rıbat) derler. Bu da dört tarafı havaleli, bir dere içinde olup batı tarafı Hoşab nehridir. Alçak dıvarlı kırk kule, iki kapılı ve hendeksiz dört bin adım büyüklüğünde bir kaledir. İçinde 800 kadar evi, bir câmii, bir hamamı, birkaç dükkâncığı var. Başka bina yok...

Mahmûdî Kürdlerinin ahvâli:

955 tarihinde Sultan Süleyman’a itâat edip Tebriz, Nahcivan, Revan seferlerinde büyük hizmetleri geçmekle, ülkeleri kendilerine verilip o şekilde yurtluk ve ocaklık adiyle idarelerine bırakılmıştır. Hâlâ Van eyâletinde tabii ve alem sâhibi ocak beyi var. Ülkesi yazılmakla, Süleyman kanunu üzerine zeâmet ve timarları vardır. Beyinin hası, kendi diyârı...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues