Pirtûkxaneya dîjîtal a kurdî (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Doğu Anadolu - I


Nivîskar :
Weşan : Maarif Basımevi Tarîx & Cîh : 1956-01-01, İstanbul
Pêşgotin : Rûpel : 632
Wergêr : ISBN :
Ziman : TirkîEbad : 155x215 mm
Hejmara FIKP : Liv. Tur. Hus. Tur. (I) N° 3187Mijar : Giştî

Danasîn
Naverok Pêşgotin Nasname PDF
Doğu Anadolu - I

Doğu Anadolu - I

Hüseyin Saraçoğlu


Maarif Basımevi

İnsan yıllarca üzerinde durduğu, çalıştığı, bütün benliğini vakfettiği bir eser, bir kitap meydana getirince, bu işin son şekli alıncıya kadar geçirdiği safhalar, eserde takibedilen gaye ve bunun ne gibi bir boşlulğu doldurmak için kaleme alınmış olduğu, eserde eksik kalan yerler varsa bunun ne gibi zaruretlerden ileri geldiği, ilâ, anlatılmak isteniyor. Nasıl ki, insanlar arasında tanışmak için bir takdim zarureti hasıl oluyorsa, ortaya konan bir eseri de okuyuculara bir önsözle takdim etmek, insan için büyük bir zaruret, istek oluyor. Biz, şimdi, ne olursa olsun ve onun da kendisine göre zorlukları bulunursa bulunsun, tercüme eserlerde, hattâ bazan tercüme edildiği söylenmese bile, niçin bir önsözün bulunmayışını, bu vesile ile edindiğimiz tecrübelerden anlıyoruz: tercüme, bir dilden diğer bir dile çevirme, bir nevi kalıp değiştirme demek olduğuna ve o eserin vücuda getirilişinde mütercimin benliğinden bir şeyler geçmemiş, emeği sebkat etmemiş olduğuna göre, onun için önsöz zarureti duyulmıyabilir. Bizim ...



ÖNSÖZ

İnsan yıllarca üzerinde durduğu, çalıştığı, bütün benliğini vakfettiği bir eser, bir kitap meydana getirince, bu işin son şekli alıncıya kadar geçirdiği safhalar, eserde takibedilen gaye ve bunun ne gibi bir boşlulğu doldurmak için kaleme alınmış olduğu, eserde eksik kalan yerler varsa bunun ne gibi zaruretlerden ileri geldiği, ilâ, anlatılmak isteniyor. Nasıl ki, insanlar arasında tanışmak için bir takdim zarureti hasıl oluyorsa, ortaya konan bir eseri de okuyuculara bir önsözle takdim etmek, insan için büyük bir zaruret, istek oluyor. Biz, şimdi, ne olursa olsun ve onun da kendisine göre zorlukları bulunursa bulunsun, tercüme eserlerde, hattâ bazan tercüme edildiği söylenmese bile, niçin bir önsözün bulunmayışını, bu vesile ile edindiğimiz tecrübelerden anlıyoruz: tercüme, bir dilden diğer bir dile çevirme, bir nevi kalıp değiştirme demek olduğuna ve o eserin vücuda getirilişinde mütercimin benliğinden bir şeyler geçmemiş, emeği sebkat etmemiş olduğuna göre, onun için önsöz zarureti duyulmıyabilir. Bizim kanaatimize göre, insanın bizzat kendi emeğinin mahsulü olan bir eserde, bahse bir nevi giriş, okuyucu ile bir nevi hasbihal demek olan bir önsöze ihtiyaç duyulur, önsözsüz bir eser, tâbir caizse, âdeta, dümensiz bir gemiye benzer: eserin tetkikine girişmeden evvel, okuyucunun daha önceden öğrenmesi icabeden bazı hakikatler vardır ki, okuyucular, daima, bunları göz önünde bulundurabilsinler, ve ona göre hazırlıklı bulunsunlar.
Yine, bu vesile ile, önsözün esasına girerken, şunu da ayrıca kaydetmek yerinde olur: insan, lise hayatında, henüz çok genç yaşlarda, çeşitli derslerle meşgul olduğu ve her birisinden birer parça öğrendiği sıralarda, yani, ilerideki ihtisasına bir nevi temel atma devresinde, eksiğin, gediğin nelerden ibaret olduğunu tam olarak düşünemiyor, fark edemiyor, zira ihtisas devresi, ilimde derinleştirme devresi henüz gelmiş değil.
işte, biz, Fransa’ya, coğrafya tahsiline, bu devreyi hemen ikmali müteakip gittik. Orada (Lyon), Üniversitenin coğrafya şubesinin üç profesöründen birisi, Dünya Devletlerini gruplara ayırarak, senelere taksim ederek (meselâ, bir sene Batı Avrupa, 2 nci sene Orta Avrupa, 3 ncü sene Doğu Avrupa, 4 üncü sene Akdeniz memleketleri, 5 inci sene Önasya, ilâ.) incelemekte; bir diğer profesör de Umumi Coğrafyanın geniş bahislerini senelere taksim ederek tedris etmekte (bir sene Çölle , bir sene İklim, bir sene Akarsular, ilâ.); üçüncü bir profesör de münhasıran Fransa’yı tetkik etmekte, her sene bir köşesini (mesela, bir sene Massif Santrallar, diğer sene Alpler, 3 ncü sene Havzalar ila.) en ince teferrüatma varıncıya kadar etüdden geçirmektedirler. Ayrıca Jeoloji şubesinde, Fizikî Coğrafya Profesörü Fransa’nm her sene bir bölgesini ...

Doğu Anadolu

Toplu Bakış

Batıda, Uzunyayladan itibaren, Doğu Sınırlarına kadar serilen geniş araziye (takriben 157.000 km2, tekmil yüzölçümünün % de 20 si) Doğu Anadolu denmektedir. Anadolu tâbiri, tarihî ve esas çerçevesi dahilinde bırakılmak istenirse, buraları Doğu Türkiye adı altında gösterilebilir, ve esasen en doğrusu da budur. Bittabi, Güney sınırlarından Doğu Toros kavsi içerisine doğru sokulmuş olan, nispeten alçak, geniş düzlüklerden ve ovalardan müteşekkil, başka tabiatlı Güney - Doğu Türkiyeyi buradan ayrı olarak etüd etmek lâzım gelecektir.

I. Jeoloji [1]

Bütün Türkiye toprakları gibi, Batıdan Doğuya doğru uzanan büyük Tethys Jeosenklinalinin işgal etmiş olduğu saha içinde bulunmuş olan Doğu Anadolunun da asıl çatısı III üncü zaman esnasında kurulmuştur. Bundan evvelki devirlere ait arazi, buralarda, sonradan meydana gelmiş olan gayet şiddetli yer hareketleri neticesinde, o kadar kırılmış, parçalanmış, tabakalar o kadar altüst olmuş ve birçok yerlerde volkanik akıntılar o kadar kalın bir surette yığılmış, araziyi: örtmüştür ki, şu haliyle, ve şimdiki tetkikat derecesine göre, o devirlerin Paleocoğrafyasını tam ve doğru olarak tesbit etmek ve kurmak imkânsızdır. Yalnız, Alt Karboniferiyen’de (Vizeen), Batıdan Doğuya doğru uzanan deniz kolunun tekmil Doğu Anadoluyu da. istilâ ettiği, Triyas ve ...

[1] Esaslı şekilde Parejas'dan (Türkiyenin arzanî tektoniği, Fen Fakültesi monografileri), bir dereceye kadar da Blanchard’dan (Asie Oceidentale) istifade edilmiştir: Doğu Anadolu – 1.

 




Weqfa-Enstîtuya kurdî ya Parîsê © 2024
PIRTÛKXANE
Agahiyên bikêr
Agahiyên Hiqûqî
PROJE
Dîrok & agahî
Hevpar
LÎSTE
Mijar
Nivîskar
Weşan
Ziman
Kovar