La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

İnsan Hakları Derneği 2004 Genel Kurulu Raporu


Auteur :
Éditeur : Compte d'auteur Date & Lieu : 2004-10-31, Ankara
Préface : Pages : 296
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 160x240 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Ihd. Ins N° 5775Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
İnsan Hakları Derneği 2004 Genel Kurulu Raporu

İnsan Hakları Derneği Genel Kurulu Raporu

IHD

Compte d’auteur


Dünya, 11 Eylül 2001 'de Dünya Ticaret Örgütü’nün İkiz Kulelerine ve Pentagon’a yapılan saldırının ardından uluslararası ilişkilerde en az vurgunun insan haklarına yapıldığı ancak karşılığında “teröre karşı savaş” adı altında şiddetin ve savaşların körüklendiği bir süreç içerisine girdi.
ABD’nin başını çektiği ve kendisinin müttefik devletleri tarafından da desteklenen Afganistan savaşının ardından bugün Irak’a yönelik bir savaşın eşiğine getirilmiş durumdayız. Ve bu dünyada bir dalga halinde insan hakları ihlallerinin yaşanacağını göstermektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin de “kendini savunma  ...



GIRIŞ

İki yıl önce, 3 Kasım milletvekili genel seçimleri ertesinde, 16-17 kasım 2002 tarihlerinde 11.Olağan Genel Kurul’umuz toplanmıştı. Türkiye'de yeni bir hükümet şekillenirken, bölge ve dünya barışı için büyük bir tehdit, savaş tehdidi de baş göstermişti. ABD ve müttefikleri Irak'a bir saldırı savaşı hazırlığını yapıyorlardı.
Dünya halkları bu saldırı savaşının gerçekleşmemesi için dünyanın her yerinde protestolar gerçekleştirdi. Türkiye'de de ülkenin tümünde savaş karşıtı eylemler düzenlendi.

İnsan Hakları Derneği de, hem genel merkez olarak, hem de şubeleriyle, kendi başına ya da diğer demokratik kitle örgütleriyle, savaş karşıtı eylemlerin merkezinde yer aldı. Başta Genel Başkanımız olmak üzere, genel merkezimizde ve şubelerimizde görevli pek çok yönetici arkadaşımız mitinglerde, radyo ve televizyon programlarında, hem savaşa karşı hem de Türkiye’nin savaşın bir parçası olması olasılığına karşı tepkilerini koydular.
1 Mart tezkeresi, Türkiye demokratik kamuoyunun, barış yanlılarının istemleri doğrultusunda reddedildi.

ABD ve müttefikleri, Birleşmiş Milletler Antlaşmasına aykırı olarak ve Birleşmiş Milletler’i devre dışı bırakarak Irak’a saldırı savaşını başlattılar. Saldırı savaşını başlatmak, savaş yasa ve geleneklerine aykırı bir eylemdi. ABD’nin saldırı savaşının nedenleri üzerinde çok yönlü durulabilir. Genel olarak ABD'nin askeri, ekonomik, siyasi amaçlarından söz edilebilir. Uluslararası silah ve enerji sektörü tekellerinin çıkarlarından söz edilebilir. Bunların tümünü bünyesinde barındıran bir savaşla karşı karşıyaydık. Bu 2O.yüzyılda doruk noktasına varmış tipik emperyalist saldırı savaşı idi. Saddam Hüseyin iktidarının silah zoruyla sona erdirilmesi de dahil olmak üzere, saldırı savaşı ve sonrasının işgal koşulları tümüyle hukuk dışıydı.

Mevcut durum şudur: Irak halkının iradesine zorla müdahale edilmiş, Irak halkının ülkesi işgal edilmiş ve şu anda da Irak halkının yer altı ve yerüstü kaynakları işgalcilerin ekonomik, siyasi ve askeri çıkarları doğrultusunda şekillendirilmektedir. Adına kimi kez ."önleyici savaş doktrini" kimi kez “Büyük Ortadoğu Projesi” denilen bakış açılarının tipik özelliği, dünya egemenlerinin çıkarları doğrultusunda, dünyanın yeniden şekillendirilmesidir. Kullandığı en önemli argüman da, güvenlik, insan hakları, demokrasi ve özgürlükler gibi kavramlardır. Bu kavramlar kullanılarak, bu kavramların içeriği yeniden anlamlandırılmakta ve bunun için güvenlik şart koşulmaktadır. Belirtilen durumda, özgürlük-güvenlik çatışması gündeme getirilmekte ve güvenlik eksenli olarak her bir ülkenin, Ortadoğu ve Kafkasların ve dünyanın şekillendirilmesi işine girişilmektedir.
Öte yandan bu tartışmalar yapılırken, silah tekelleri ve enerji alanındaki uluslar arası tekeller için yeni pazarlar, nüfuz alanları, yeni ilişkiler geliştirilmektedir. Bu durumda savaşın, ilgili alanların ve pazarların ele geçirilmesi, paylaşımı ve dünya egemenliği için başlatıldığı, sürdürüldüğü ve genişletilmek istendiği açıktır.

İHD olarak bu tür koşullar altında, 2002-2004 döneminde savaş karşıtı tutumumuzu koruduk.
İnsancıl hukukunun ilkelerinin ayaklar altına alınmasına karşı çıktık. Sivillerin öldürülmesine, Ebu Garih cezaevi örneğinde olduğu gibi, işkencelere karşı çıktık.Bir kez daha açıklamak isteriz ki, işgal sona ermeli, işgalciler Irak'ı terk etmeli ve Irak’ın geleceğine Irak halkları karar vermelidir.

Barış konusundaki çalışmalarımız ve etkinliklerimiz yalnızca Irak'ın işgali ile sonuçlanan ve devam eden savaş ile sınırlı kalmadı. 2003 yılı 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde ilk defa Türkçe ve Kürtçe basın açıklamasını yaptık, ilk defa Kürtçe-Türkçe barış afişlerini ve bilbordlarını Diyarbakır kentinde kullandık. Bunu 10 Aralık Dünya İnsan Hakları gününde de 34 şubemizde tekrarladık. 2004 yılı Dünya Barış Günü’nde de Çanakkale Şubemizin etkinliği Assos’da gerçekleştirildi. Yunanistan'dan gelen insan hakları örgütlerinin katılımı ile tarihin ilk planlı savaşlarından olan Truva savaşlarının geçtiği topraklarda barış ateşini yaktık.

11.Olağan Genel Kurulu’muzun aldığı karar uyarınca, “19 Aralık Cezaevlerinde İnsan Hakları için Mücadele ve Dayanışma Günü’için, Genel kurulumuzun hemen ardından 19 Aralık 2002 günü, cezaevleri sorunlarına karşı etkinlikler düzenledik. Aynı türden etkinliği 2003 yılında da tekrarladık. Adalet Bakanı ile görüşerek genel olarak cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ile ilgili raporu ve istemlerimizi ilettik. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve benzeri sorunları için Ankara Şubemizin hazırladığı sağlık formlarının cezaevlerine gönderilmesi için iki kez Bakanlık nezdinde girişimde bulunduk. Bunda başarılı olamadık. Katıldığımız toplantılarda ve basınla ilişkilerimizde cezaevlerinde sürmekte olana açlık grevleri, ölüm oruçları konusuna dikkat çektik.

İmralı Kapalı Cezaevinde tek kişilik cezaevinde hükümlü olarak tutulan Abdullan Öcalan'ın avukatları ve ailesinin başvurusu üzerine, koşullarını yerinde inceleme isteğimizi Adalet Bakanlığına ve Bursa savcılığına ilettik, iki kez Gemlik ve Bursa'ya heyetler oluşturarak gittik. Öcalan’ın yaşam koşullarında ve ailesi ile avukatlarıyla görüşme konularında önemli bir ilerleme sağlanamadı.

Hazırlanmış olan Yeni infaz Yasa tasarısının ele alındığı toplantıların bazıları Şubelerimiz tarafından düzenlendi. Genel Merkez olarak şubelerimizden başlatılarak merkeze doğru yönelen bir çalışma yürütülmektedir. Tasarının bugünlerde parlamentoda görüşüleceği anlaşılmaktadır. Olağan genel kurulun hemen ardından tasarıya karşı etkili girişimlerin, hukukçu örgütleri, tutuklu yakınları dernekleri ve diğer insan hakları örgütleriyle birlikte yapılması gerekmektedir.

Zorunlu göç komisyonumuz, Şırnak ili Beştüşşebap ilçesine bağlı Ilıcak köyünün boşaltılmasını kamuoyuna duyurdu ve demokratik baskı yaratıldı. Köylüler köylerine dönebildiler. Aynı şekilde Yeşilöz (faraşin) köylüleri ile ilgili girişimlerimizden de olumlu sonuçlar alındı.
İltica hakkı komisyonumuz, başta Van Şubemiz olmak üzere çeşitli şubelerimizle ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği ile ilişki içinde, Ortadoğu ülkelerinden üçüncü ülkelere gitmek üzere Türkiye'de bulunun mültecilerin sorunları ile haftanın beş günü ilgilenmiştir. Bu durumda olan korumasız insanların yaşadıkları sıkıntılar yetkili makamlara iletilmiş ve iletilmektedir. Yakın gelecekte, hem Türkiye’deki iltica ile ilgili yasaların değiştirileceği ve hem de Avrupa Birliği’nin iltica konusunda izlediği yeni politikalar nedeniyle Türkiye'deki mülteci durumunda olan insanların sıkıntılarının daha da artacağı anlaşılmaktadır.

Kadın hakları konusunda, Genel Kurul'da alınan karar doğrultusunda Urfa Şubemizin katkılarıyla, Urfa'da, “Kadına yönelik şiddet ve yaşamda kadın" konulu sempozyum düzenlenmiştir. 25 Kasım “Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü’nde ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde çeşitli etkinlikler ve açıklamalarımız oldu.
“işkenceye Sessiz Kalma" projesini 2003 yılı sonundan itibaren uygulamaya başladık. "26 Haziran işkence Görenlerle Dayanışma Günü’nde bülten özel sayılarımızı çıkardık. Bu proje çerçevesinde genel merkez olarak 12 davayı izlemeye aldık. Mağdurlarla dayanışma ağını genişlettik, işkence konusunda Türk hukuk mevzuatı bu çalışma kapsamında tarandı ve kitap olarak yayımlandı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Mazlum-Der,Uluslar arası Af Örgütü, Türkiye Temsilcliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türk Tabipleri Birliği, Ankara Barosu İnsan Hakları Kurulu ile gerek bu proje çerçevesinde gerekse genel olarak işkence konusunda birlikte yoğun çalışmalar yürüttük. Bu arada hemen belirtmeliyiz ki, 2003 Türkiye insan Hakları İhlalleri Raporu"muzu 26 şubat 2003 tarihinde kamuoyuna duyurduk; 2004 yılı ilk altı ayına ilişkin raporumuzu da 17 temmuz 2004 tarihinde kamuoyuna duyurduk. 2003 yılı raporumuzun işkence ile ilgili bölümü 100 sahifedir ve Türkiye’nin 32 ilinde, 1391 kişinin işkence anlatımları çok kısa olarak yer almaktadır. 2004 yılının ilk altı ayına ilişkin raporumuzun işkence ile ilgili bölümü 64 sahifedir ve 692 kişinin kısa işkence anlatımları yer almaktadır. Her iki raporumuzun kamuoyuna açıklandığı basın toplantıları metinlerinde “işkencenin yaygın ve sistematik olduğu” belirtilmiştir.
Birleşmiş Milletler işkenceye Karşı Komite'nin değerlendirmesine göre, sistematik işkence uygulamasının üç unsuru, süreklilik, yaygınlık ve kasıtlılıktır.

İHD, olgulara bakarak değerlendirme yapmaktadır. Tablo bir durumu yansıtmaktadır. Bu durum, bize işkencenin sistematik olarak uygulandığını göstermektedir.
Ekonomik ve sosyal haklar komisyonumuz, sendikalaştıkları için işten atılan Gökçesu maden işçilerine, özelleştirme sonucu hak kaybına maruz kalan Sivas Demir Çelik işletmeleri işçilerine, çeşitli sektörlerde özelleştirme sonucu işten atılan 3000 işçiyi temsil eden işçilere ziyaret, basın açıklaması ve benzeri yollarla çeşitli desteklerde bulunduk. Çocuk emeğinin sömürüsüne karşı çalışma başlattık. Konu ile ilgili olarak ilk eğitim çalışmasını Karadeniz Ereğli şubemiz, Ankara şubemiz ve Van şubemizin katılımı ile gerçekleştirdik.

Basın Yayın ve Dokümantasyon birimimiz 4 bülten, 5 kitap, 8 bülten özel sayısı, 4 afiş ve iki broşür hazırladı ve bunlar basıldı.
Dönem içersinde Genel Merkez binasında uzmanlık kitaplığı oluşturuldu.
insan haklarının bilgiye dayalı olarak kavranması, bu kavrayışın eğitim kurumunda gerçekleştirilmesi, eğitimin de sürekli ve düzenli faaliyet olması için de akademisyen arkadaşlarımızdan İHD için eğitim projesi üretmeleri istenmiş ve eğitimden sorumlu genel sekreter yardımcısı İsmail Boyraz arkadaşımızın çalışmaları ile eğitim projesi hazırlanmıştır. Genel yönetim kurulumuz, eğitim ihtiyacını karşılamak üzere, “İnsan hakları Akademisinin kuruluş kararını almıştır. Yeni dönemde Akademi İHD’nin faaliyete geçmesini diliyoruz.

1999 yılı Ocak ayında Genel Yönetim Kurulu kararıyla kabul edilen ve Şubat 1999’dan beri uygulanmakta olan ve amacı, “İHD'yi üyesine ulaşabilir kılmak" olan İHD üye ilişkileri eylem planı, son iki yılda büyük bir mesafe almıştır.Genel Sekreter yardımcımız ilhami Yaban’ın titiz çalışması sonucu, şubelerimizin büyük çoğunluğunda eksiklikler giderilmiştir. Ancak daha hala bu süreci tamamlamamış şubelerimiz bulunmaktadır. Bu vesile ile, Diyarbakır şubemize teşekkür etmeyi ve onların bu proje çerçevesinde düşünülmesi gereken yaratıcı etkinliklerini burada anmayı gerekli görmekteyiz. Diyarbakır şubemiz, 580 üyesinin adresini güncelleştirdiği gibi, cep telefonu bulanan 450 üyesinin de cep telefonlarını kaydetmiştir. Cep telefonu mesaj hattı yoluyla çok kısa sürede, toplantı ve etkinlik duyurularını yapabilmektedir. İkinci olarak, aidat duyurularını yapabilmektedir. Bu pratik yöntemle, hem üyesi ile ilişki kurabilmekte, onu etkinliklerinden haberdar edebilmekte ve hem de aidat gibi ödevleri hatırlatma ve sıkıntılarını duyurabilme olanağına kavuşabilmektedir. Çalışma raporumuzun “İHD üye ilişkileri ve örgütlenme çalışmaları” bölümünde değerli arkadaşımız İlhami Yaban’ın gözlem ve önerilerinin ve yeniden yapılanma kurultayında konu ile ile ilgili bölümdeki önerilerin dikkatle incelenmesini ve üzerinde düşünülmesini öneriyoruz.

11. Olağan Genel Kurul’da alınan karar gereğince, “yeniden yapılanma kurultayı” gerçekleştirilmiştir. Kurultay konuları Şube Başkanlarının katılımı ile mayıs 2003 tarihinde belirlenmiş, şubelerde kurultay çalışmaları, Eylül 2003'ten itibaren başlatılmıştır. Kurultay için iki temel konu belirlenmiştir. İlki, dünyada insan haklarını tehdit eden eğilimlerdir. Dünyada ve Türkiye’de insan haklarının durumu, gelişmeler ve insan hakları mücadelesinin yönü tartışma konusu yapılmıştır. İkincisi de örgütsel sorunlarımız ana başlığıdır. Bu başlık altında üyelik kriterleri, organların işlevi, eğitim ve kurumlaşma, resmi kurumlar ve diğer demokratik kitle örgütleriyle ilişkiler tartışılmıştır. Katılım için, mekan sorunu da gözetilerek 34 şubenin her birisi için 10 kişinin katılması ölçüt olarak belirlenmiştir.
Kurultay, 3-4 Temmuz 2004 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Bazı şubelerimiz katılım için belirlenen ölçütler konusunda farklı düşünce taşıdıkları için toplantıya katılmamıştır. Toplam 120 arkadaşımızın katılımı ile gerçekleşen toplantılarda verimli tartışmalar yürütülmüştür. Katılımcılar, bu tür tartışma kurultaylarının her yıl gerçekleştirilmesi isteğinde bulunmuşlardır. Şubelerde görev yapan arkadaşların birbirleriyle ilişkilerinin geliştirilmesi, farklı fikirlerin öğrenilmesi ve tartışılması, deneyimlerin paylaşılması açısından toplantının yararlarından söz edilmiştir. Konu ile ilgili belge, çalışma raporunda yer almaktadır.
2003 yılının 5-6 Temmuzunda Ankara’da “Kürt konferansı” düzenlenmiştir.Derneğimiz organizasyona fikri katkılarda bulunmuştur.

2003 yılının Eylül ayında, Uluslar arası insan Hakları Federasyonu ve TİHV ile birlikte “11 Eylül 2001 tarihinden sonra dünyada insan haklarını tehdit eden eğilimler” konulu uluslar arası bir sempozyum gerçekleştirilmiştir. Sempozyum sonuçları “Ankara Bildirgesi” adı ile yayımlanmıştır. Kuzey Afrika ve Orta doğu ülkelerinden insan hakları örgütlerinin temsilcilerin katıldığı toplantılarda, 11 Eylül’den sonra bölge hükümetlerinin güvenlik gerekçesi ile özgürlükleri engellediği sonucuna varılmıştır.
Sempozyumdan bir ay sonra 20 ekim 2003 tarihli raporuyla Birleşmiş Milletler de “Arap ülkelerindeki yönetimlerin 11 eylülden sonra güvenlik gerekçesiyle özgürlüklerin engellendiği” sonucuna varmıştır.
Dönem içersinde derneğimizi ziyaret eden ya da görüşmelerde bulunduğumuz yabancı kişi ve kuruluşların isimleri ve ne zaman görüşüldüğünün bilgisi çalışma raporumuzda yer almaktadır.

Ayrıca ülke içersinde çok sayıda kişi ve kuruluşun temsilcileri İHD'yi ziyaret etmiş ya da İHD yöneticileri başka kuruluşlara ziyaretlerde bulunmuşlardır.
Dönem içersinde aylık, üç aylık,6 aylık ve yıllık raporlarımız hazırlanmış ve kamuoyuna duyurulmuştur. Raporlarımız ve basın açıklamalarımız internet sitemizde yer almaktadır. Geçmiş yıllarda mali olanaksızlıklar nedeniyle basılı hale getiremediğimiz yıllık raporlarımız ilk kez bu yıl basılı hale getirilmiştir. Dönem içersinde 10 ayrı araştırma-inceleme raporu düzenlenmiştir.Raporlar çalışma raporumuzda yer almaktadır.
Türkiye insan Hakları Vakfı ile birlikte düzenlediğimiz ve geleneksel hale gelen Türkiye insan Hakları Hareketi Konferansları, 2002 ve 2003 yıllarında da düzenlenmiştir.2002 yılı konferansının konusu, “Yoksulluk ve insan hakları”, 2003 yılının konusu ise, “savaş ve İnsan hakları" idi.
Dönem içersinde, her zaman olduğu gibi, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü ve İHD’nin 17 ve 18. kuruluş yılları etkinlikleri düzenlenmiştir.20.kuruIuş yılımız için şimdiden iki yıllık bir çalışmanın yapılmasını diliyoruz.

Dönem içersinde 139 basın açıklaması yapılmıştır. Konuları ve tarihleri çalışma raporunda yer almaktadır.
Dönem içersinde İnsan Hakları Derneği tüzel kişiliği ile yöneticilerine yönelik yargı baskıları sürmüştür.
Genel merkez, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Siirt, Bingöl, Hakkari, Mardin, Kocaeli, Malatya ve Adıyaman şube başkan ve yöneticilerine yönelik yargısal süreçler işletilmiştir.
Genel merkezimiz her zaman olduğu gibi bütçe disiplinine bağlı kalmış, sıkı para politikaları uygulamış, derneği borçlandırıcı işlemlerden kaçınmış ve vergi ve sigorta gibi birikmiş borçların tümünü ödemiştir.

Ancak bu noktada bir kez daha, şubelerin Genel Merkez’e mali desteğinin çok sınırlı olduğunu; kendi iç kaynaklarımıza dayanmamız gerektiğini, o yüzden de üyelerimizle bağlarımızı düzenli, sürekli ve sistemli hale getirmemiz gerektiğini, bunun için de üye ilişkileri eylem planının daha fazla gecikmeye uğratılmaması ve mutlaka uygulanması gerektiğini duyurmak ve vurgulamak istiyoruz.
İstanbul şubemizin yürüttüğü Kütüphane Projesine Genel Merkez desteği, dönem içersinde de sürmüştür. Kütüphane faaliyete geçmiş olup, Türkiye’nin alanında en gelişmiş kütüphanesi olma yolunda ilerlemektedir.
Dönem içersinde Derneğimiz çalışanlarından Mutullah Döğmeci'yi ve kurucularımızdan Recep Cüre’yi kaybettik. Sevgiyle anıyoruz.
Çalışanlarımızdan Eso Toper dönem içersinde ayrıldı. Emekleri için ona da teşekkür ediyoruz.

İHD’nin kurucusu olduğu TİHV bütün zor günlerimizde yanımızdaydı. TİHV’e ayrıca teşekkür ediyoruz. İHD ile dayanışma içersinde olan herkese ve demokratik kurumlara, İHD etkinliklerine yer veren yazılı ve görsel basına ve özellikle muhabir arkadaşlara teşekkür ediyoruz.
Değerli arkadaşlar,
11. Olağan Genel Kurul’un hemen ardından 3 Aralık 2002 tarihinde, Liberal Düşünce Topluluğu üç akademisyen tarafından, Türkiye'nin 15 ilinde 3060 kişi ile yapılan bir bilimsel çalışmanın sonuçlarını açıkladı. Konu, “Türkiye'de insan hakları ve ifade özgürlüğü” idi. Tanınmışlık ölçütü açısından, yurttaşlar tarafından en fazla tanınan insan hakları örgütü sıralamasında Avrupa insan Haklan Mahkemesi %89 ile birinci sırada yer aldı.%83 gibi bir oranla İHD ikinci sırada yer aldı. Bir başka ve çok önemli bir soruda ise durum şöyleydi. Halk adını duyduğu bu örgütler hakkında nasıl bir kanaate sahipti. Bu soruya verilen yanıtlarda İHD, çalışmalarına en fazla olumlu yaklaşılan kurum olarak birinci sırada yer aldı. Adımızı duyan %83’lük kesimin, %63'ü olumlu kanaat belirtiyordu.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kategoride %62 ile ikinci sırada yer aldı. Belirtmemiz gerekir ki, araştırmanın yapıldığı 15 ilin beşinde şubemiz bulunmamaktadır.

Biz, bizden önceki dönemlerde çalışmaları ile İHD'yi yurttaş nezdinde ileri noktalara taşıyan arkadaşlarımızın çalışmalarına katkı sunmaya çalıştık.
Tüm şubelerimize, üye ve delegelerimize, çalışanlarımıza destek ve dayanışmaları için
Teşekkür ediyoruz.

Saygılarımızla.
İnsan Hakları Derneği Genel Yönetim Kumlu

İnsan Hakları Derneği
2002-2004 Dönemi Çalşma Programı

Genel Değerlendirme
Dünya, 11 Eylül 2001 'de Dünya Ticaret Örgütü’nün İkiz Kulelerine ve Pentagon’a yapılan saldırının ardından uluslararası ilişkilerde en az vurgunun insan haklarına yapıldığı ancak karşılığında “teröre karşı savaş” adı altında şiddetin ve savaşların körüklendiği bir süreç içerisine girdi.
ABD’nin başını çektiği ve kendisinin müttefik devletleri tarafından da desteklenen Afganistan savaşının ardından bugün Irak’a yönelik bir savaşın eşiğine getirilmiş durumdayız. Ve bu dünyada bir dalga halinde insan hakları ihlallerinin yaşanacağını göstermektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin de “kendini savunma hakkı” çerçevesinde ABD'ye ve müttefiklerine onay verdiği Afganistan savaşında da görüldüğü gibi, bu hakkın yorumunda tanımlı bir coğrafik alan ya da sınırın olmaması, “düşmanın” kim olduğuna dair bir belirgin bir tanımın olmaması, ABD ve diğer devletlerin kendilerini sınırlayan uluslararası hukuk çerçevesinin dışına çıkmalarına olanak tanıdı. Bu da, devletlere ve güçlü çıkar gruplarına herhangi bir müdahalenin meşruiyetini istedikleri biçimde yeniden tanımlamaları olanağını sağladı.

Amerika'nın Afganistan’da esir aldığı yerli güçleri Guantanama Adası'na hangi insanlık dışı koşullarda götürdüğü ve orada insanlara işkence ve zalimane muamelelerde bulunduğu açık olmasına rağmen uluslar arası tüm güçler bu muamelelere sessiz kaldılar. ABD’nin Afganistan' a müdahale altında hedef alınanlar arasında insan hakları örgütleri de yer aldı. Bir dizi ülkede insan hakları kuruluşları devletlerin ve hükümetlerin sürdürdükleri “terörle savaş" kampanyasının yanında ya da karşısında kendilerini tanımlama baskısı altına kaldılar. Taraf tuttukları iddiasıyla eleştirildiler.

Uluslararası alanında insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı ve şiddet ortamlarını çoğaltıcı eğilimler giderek artarken, Türkiye ise bir yandan otoriter rejimin unsurlarını korurken öte yandan da motivasyonunu Avrupa Birliği üyeliğinden alan ve demokratikleşme açısından göreceli olsa da açılımlar sağlayan bir yasama faaliyeti içine girdi.
3 Ekim 2001 tarihinde Anayasanın 34 maddesinin değişikliği ile başlayan süreç, 2 Ocak 2003 yılında Mecliste onaylanan 4. uyum paketi ile sürdürüldü. Özellikle ölüm cezasının savaş halleri dışında kaldırılması ve Türkçe dışında Türkiye’de konuşulan dillerin öğrenilmesine yönelik özel kursların açılabilmesi ve Radyo ve Televizyonlarda Kürtçe yayın konusu, bütün kısıtlılıklarına rağmen önemli açılımlar olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca OHAL uygulamasının Kasım 2002 itibariyle bütün illerden kaldırılmış olması da önemli bir gelişmedir.

Ancak bütün bu hukuksal düzenlemeler, uygulamada yansımasını bulmamaktadır. Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerin başında gelen Kürt sorununun çözümü konusunda somut, kapsamlı ve barışa dayalı bir adım atılmamıştır. Koruculuk sisteminin tasfiyesi, köye geri dönüşlerin herkes için eşit uygulanması, Zorunlu göç sırasında yaşanan ihlallerin araştırılması ve faillerinin yargı önüne çıkarılması, 20 yıllık silahlı çatışma döneminde ortaya çıkan travmaların giderilmesi gibi temel konularda bir gelişme yaşanmamıştır. “Güvenlik" ve “tehdit …

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues