La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Sevgili Leyla


Auteur : Multimedia
Éditeur : Belge Date & Lieu : 1995, İstanbul
Préface : Pages : 136
Traduction : ISBN : 975-344-086-3
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tr. 3542Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Sevgili Leyla

Sevgili Leyla

Bir sürgünün düşündürdükleri

Eskişehir Özel Tip Cezaevi'ndeyken girdiğimiz açlık grevinin  35. gününde, Aydın Cezaevi'ne nakil edilirken 16 saat süren yolculuğumuz esnasında gördüklerimiz ve yaşadıklarımız.

Aydın'a vardığımızda kaybettiğimiz 2 arkadaşımızla geride bırakılan bir sürü tahribatın öyküsünü 5 arkadaşla kaleme. almıştık.

O günün koşullarında yayınlayamadık .

Daha sonra güncelliğini yitirdiğinden, öylece bırakmıştık. Benim yazmış olduğum bu bölüm biraz değişik olduğundan, ayrı, bir bölüm halinde bu kitaba ekledim. 0 gün ve daha önceleri Kürdistan'da yaşanan, kısa kesitli olayların özetiyle sayın okurları sıkmadan yaşananları aktarabilirsem ne mutlu bana.

MEHDİ ZANA


Önsöz

"Uzun bir sürgündü o gece", uzun bir mektup. Ama yaşanan tarihten bir kesit veren kısa ama çarpıcı bir belge. Neler yaşanmadı ki? Hangisi gerçek, hangisi düş bazen insan karıştırıyor.

İnsanlar ne zaman açlığa yattı, ne zaman öldü, ne zaman serbest kaldı, ne zaman yeniden girdi, yoksa hiç mi serbest kalmadı?

Serbestlik bir düş müydü, hep süregelen bir açık hapishaneden? Açık bir hapisaneden, kapalıya, sonra tekrar açığa, sonra tekrar, tekrar...

Mehdi Zana'yı ilk tanıdığımda, bir efsane kişisi ile yüzyüze kaldığımı hissetmiştim, Niyazi usta bir filozof, Mehdi ise bir dervişti, elinde asa, ayağında demir çarık TİP'in kampanyasını yürütüyordu...

Tek başına direniyordu, kuşatılmış bir kentte.

Terziydi.

Doğunun gizemli terzilerinden biri.

Mısır'ın İdris'inden, Fatsa'nın Fikri'sine kadar terziler bir aydınlanma işlevi de görmüşlerdi.

O yüzden yakın takipteydi herhalde Diyarbakır'da pasaj içindeki dükkanları.

Terziydi, sosyalist militandı, belediye başkanıydı derken Mehdi Zana hapisteydi.

Acaba hiç hapisten çıktı mı, kendini bir gün olsun gerçekten özgür hissedebildi mi?

Koskoca bir hayır.

Halkı onca acılar içindeyken, sussa, Ankara'da köşesine çekilse, hiçbir sorunu olmazdı.

Ama Mehdi Zana susmadı.

Konuştu.

Halkı Zana'ları kaç kez onurlandırdı.

Ve onlarla onurlandı.

Doğu halklarının temel özelliği, yaşadıklarını kağıda kaleme dökmekte pek istekli olmamaktır. Mehdi Zana susmadığı gibi, unutmuyor ve unutturmuyor da.

Doğu insanının hafızası nisyan ile malûldür.

Ama artık unutmak bir ihanet.

Yaşanan her anı beyinlere kazımak gerek.

Bir daha aynı acılar yaşanmasın diye.

Ve yaşatanlar utansın diye.

Daha 12 Eylül ve sonrasında Diyarbakır zindanlarında işlenen insanlık suçlarının hesabı verilmeden, yeni suçlar işlendi fütursuzca.

1979 yılında Diyarbakırlılar özgür iradeleri ile bir belediye başkanı seçtiler.

Mehdi Zana niçin hapisteydi? Niçin hapiste?

1991 yılında Diyarbakırlılar bu kez bir milletvekili seçtiler. Benim bildiğim milletvekili seçilen ilk Kürt kadınıydı. Leyla Zana niçin hapiste?

Oyunun kurallarını kim saptıyor? Açık kurallar dışında varolan gizli, ama asıl gerçek kurallar ne?

Niye sözel olarak herkes eşitken, bazıları biraz daha fazla eşit?

Halklarının özgür iradeleri ile seçilmiş insanların dayandığı meşru zemini yok sayanlar, kendi gayrı meşruluklarını kanıtlamıyorlar mı tarih ve insanlık önünde. Türkiye'de demokrasi ve özgürlüğün gerçek ölçüsü artık Beşikçiler, Zanalar, Dicleler'dir. Onlar ne zaman özgürlüklerine kavuşur, ne zaman onların ifade özgürlükleri sağlanırsa, o zaman Türkiye de gerçekten demokratik olmuş olacaktır.

Bu isimler artık demokrasinin ölçütü haline gelmiştir. Çünkü onlar asla susmayacaklar.

Leyla Zana'ya yazılan bu uzun mektup, aynı zamanda tarihle bir söyleşi...

Unutturulmaya çalışılan dışarıdan tanık olduğumuz günlere içeriden bir tanıklık.

Eskişehir'de başlayan Aydın sürgünü sırasında en ağır koşullar altında devam eden bir direnişin tanıklığı... İki Kürt insanının öldüğü açlığa yatma eylemi.

Türkiye'yi sarsan günler.

İlk kez bir tabunun kırılışı...

Öcü ilan edilen bir siyasal hareketten insanlar için, ilk kez  ayrımcılık yapılmadan geliştirilen dayanışma eylemi.

İki Kürt insanı için siyahlar giymiş kadınların Cağaloğlu Meydanı'ndaki eylemleri, gönüllü olarak hapse girmeyi seçmeleri...
Aybar'ın, Mina Urgan'ın, Aziz Nesin'in, Rasih Nuri İleri'nin, (açlık grevi eylemine ilke olarak karşı olduğu halde) Emil Galip Sandalcı’nın .Pera Palas'ta açlığa yatmaları....

İki halk arasında köprüler böylesi anlarda bu tür dayanışmalarla sağlanır ancak.

Bu sürgün bir anlamda buzların erimesini muştuluyordu... İki halk arasındaki kardeşliğin savunulmasını...

Böylesi dayanışmalara kanın oluk oluk aktığı şu anda çok daha fazla ihtiyaç var.

Mehdi Zana'nın kitabı, bunun niçin gerekli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Dün mümkün olan, bugün niçin mümkün olmasın. Barışa, çocuklarımız için barışa bu kadar susamışken.Ragıp Zarakolu

_______________
Not: Mektubun yazıldığı günlerin yoğun, direngen havasını aktarabilmek için, olayın en baştan sonuna kadar gün be gün gelişimini veren bir dökümü vermeyi gerekli gördük. İnsan Hakları Derneği'nin Bülteninde kronolojik bir çalışma yayınlayan Fevzi Argun ve kitaptaki röportajlar bölümünü hazırlayan Ali Öztürk'e katkıları için teşekkür ederiz.




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues