ÖNSÖZ
Bir ulusa, bir halka mensup olmak asla özel bir yetenek gerektirmez eğer bu ulus, başkaları tarafından inkar edilmiyorsa, eğer varolma hakkı bu halktan esirgenmiyorsa. "Kürt olmak zor zanaat" diye haykırırdı bazen Emir Kamuran Ali Bedirhan. Ve bu aydınlık bakışlı nazik görünümlü adam, son derece kibar olan bu eski soylu Doğulu aristokrat, birçok dil bilen eski Osmanlı seçkin tabakasında geçerli olup artık biraz eskimiş ama duygulandırıcı olan bu nezakete doğal bir biçimde başvururken neden söz ettiğini bilirdi.
1947'den 1970'e dek Kürt dili ve edebiyatı derslerini verdiği Paris'teki Yaşayan Doğu Dilleri Ulusal Okulu'nda (L'Ecole Nationale des Langues Orientales Vivantes) hocamdı. Emir Kamuran. 21 Ağustos 1895'te Şam'da doğmuş, kardeşleri Celadet ve Süreyya gibi o da büyükbabası Cızira Botanlı ünlü Bedirhan Beye duyulan derin saygı ortamında yetişmiş; saygın ama taşınması zor bir adi miras almıştı. Bugünkü Suriye sınırında bulunan Cızir bölgesinde tımar sahibi olan büyükbaba, Kürt beylerinin mücadelelerine ulusal içerik kazandıran ilk kişilerden biriydi. O, Kürt topraklarını birleştirmek, Kürt halkının yürekten dilediği büyük Kürdistan'ı kurmak istiyordu. Fakat 1847'de Sultan bütün ordusunu onun atlılarının üzerine gönderdi. Bey Girit adasına, sonra da Suriye'ye sürüldü, beyliği de Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı.
Genç yaşlarından itibaren, günün birinde onun yaptığı gibi yapmayı düşleyen oğulları ve torunları da büyük bir Kürdistan kurmayı denediler. Malmîsanij'ın haklı olarak belirttiği gibi, hepsi değil ama bunlardan birçoğu Kürdistan ulusal hareketinin acılar dolu değişik aşamalarına katıldılar. Bedirhanilerin adı, ilk Kürt gazetesi olan Kurdistan'ın (1898-1902) kurucuları arasında yer alır. Yüzyılımızın başlarında İstanbul'daki ilk Kürt dernek ve politik örgütlerinin kurucuları yine onlardır. 1919-1920'de Versailles Antlaşması'nda bağımsız Kürdistan projesi Başkan Wilson tarafından tasarlanır. Fakat bu hiçbir zaman arşivlerden çıkmayacaktır. Türkiye'de iktidarı ele geçiren Mustafa Kemal, orduyu Kürdistan'ı harabeye çevirmeye yollar ve onbinlerce Kürt sürgün edilir. Emin Ali Bedirhan'ın oğulları da sürgün yolculuğuna çıkarlar. Süreyya Mısır'a, Celadet Suriye'ye yerleşir, Kamuran ise Leipzig Hukuk Fakültesi'nde doktora tezi hazırlamak için Almanya'ya gider.
Daha önce Kemalist Türkiye'de yaşamış olan seçkin Kürt aydınları, artık Fransız mandası altındaki Suriye'de Emir Celadet ve Kamuran Bedirhan'ın çevresinde toplanırlar. Bu dönem Kürt edebiyatının rönesans ve aydınlanmasına damgasını vurur. Emir Celadet Bedirhan tarafından yönetilen "Şam Okulu'nun parıltısı, bu entelektüellerin yanında Kürt dili ve kültürünü öğrenen Pierre Rondot, Roger Lescot, Peder [Papaz] Thomas Bois gibi Fransız doğubilimcilerini de kendine çeker. Bu yıllarda örülen ilişkiler sürekli bir nitelik kazanırlar.
Batı kültürüne açık olan Emir Celadet, Kürtçe okuma ve yazmaya pek uygun olduğu ortaya çıkacak olan Latin harflerine dayalı bir alfabe hazırlar. 1932 ve 1946 yılları arasında basılan Hawar, Ronahî, Roja Nû, Stêr dergileri, Kürt edebiyatının anıtlarını, Kuzey Kürtçesini konuşan Kürt edebiyatçıları tarafından çabucak benimsenen bu alfabeyle yayınlarlar.
İkinci Dünya Savaşının ertesinde, Emir Kamuran Ali Bedirhan, uluslararası kamuoyu ve büyük devletlçrin hükümetlerinin duyarlığını sağlayabilmek için Paris'ten yürüteceği bir çalışmayla Doğu'ya oranla Avrupa'da daha yararlı olabileceğini düşünür. 1947'de Yaşayan Doğu Dilleri Ulusal Okulu'nda Kürtçe dersleri vermek için Paris'e gelir. Kürt İncelemeler Merkezi'ni (Centre d'Etudes Kurdes) kurar ve Kürtlerin mücadelesi hakkında bir enformasyon dergisi yayınlar. 1948'de Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Birleşmiş Milletler Örgütü Sekreteri'ne, Kürtlerin genel durumu üzerine, -ölü bir belge olarak kalacak olan bir Memorandum- sunar.
1961'de çalışmalarını, Irak ordularını güç duruma düşüren Molla Mustafa Barzani'nin mücadelesini desteklemekte yoğunlaştırır. Kamuoyunun dikkatini Bağdat ordularınca Kürdistan köylerinde yapılan soykırım ve canavarlıklar üzerine çeker. Batılı gazetecilerin kurtarılmış bölgelere geçişini organize eder, Kürt direnişçilerinin sesini duyurmak için yine Birleşmiş Milletler'e gider.
1970'te, savaş alanına, peşmerge yaşamına katılmaya ve bir kez olsun diğer mücadeleyi, yani silahlı olanını görmeye gider. Molla Mustafa onu övgülere boğar ve mücadele içindeki Kürdistan'ın her tarafından şefler ve peşmergeler onu selamlamaya koşarlar.
Bedirhanlar hanedanlığı, parlaması, zekası ve cesaretiyle kendi zamanlarına damgasını vuran, mensuplarının nicelik ve niteliği bakımından Kürt ailelerinin en saygınlarından biridir. Malmîsanij, Kürt halkının haklarına ve kimliğinin tanınması uğruna yeteneklice mücadele eden bu şahsiyetlerin yaşamlarının tanıtılmasına katkıda bulunarak kuşkusuz mükemmel bir tarihçi çalışması yapmıştır.
Joyce Blau Paris, 14 Nisan 1994
YAZANIN ÖNSÖZÜ
Geniş ve etkili bir aile olarak Bedirhani ailesi birçok yönden incelenmeye değer. Düşününüz ki Bedirhan Bey'in oğullarından yedi tanesi Osmanlı İmparatorluğu döneminde paşa rütbesine sahipti (Osmanlı İmparatorluğu'nda -ve başka devletlerde- yedi kardeşin paşalığına fazla örnek olmasa gerek). Bu aileye mensup kişilerden bir bölümü, Kürtlük ve Kürdistan adına ya da başka nedenlerle zaman zaman devlete başkaldırmış, onunla çatışmışlardır. Bu çalışmaya başlarken benim asıl olarak ilgi duyduğum, Bedirhani ailesine mensup bazı kişilerin bu özelliği ve bu aileye mensup birçok kişinin yazılı Kürt kültürüne katkılarıydı.
Bedirhani ailesinin Kürdistan ve Osmanlı-Türk tarihinde önemli bir rol oynadığı bilinmekle birlikte bu aileye ve aileye mensup kişiler hakkında yeterli düzeyde çalışmalar yapıldığı söylenemez. Bu konuda birinci elden yazılı kaynaklar ortaya çıkarıldıkça hem Bedirhaniler hem de Kürt hareketi hakkında daha sağlıklı bilgiler edinmek . mümkün olacaktır.
Elinizdeki çalışmada bu türden birkaç belgeye yer verilecek, bunlar üzerinde durulacaktır. Bunlardan özellikle Bedirhani kardeşlerin Istanbul'da oluşturdiıkları bir aile derneğine ait tutanaklar, birçok yönden önemli bilgıler içeriyor. 1920'de el yazısıyla yazılmış olan bu tutanaklar, Celadet Bedirhan'dan eşi Revşen (Rewşen) Bedirhan'a kalmış ve onun vefatından sonra Suriye'de K. Reş adındaki bir Kürt yurtseveri tarafından titizlikle korunmuştu. Tutanakları ve bu kitapta yer verilen fotoğraflardan birkaçını oradan sağlayıp bana veren arkadaşım Mahmüd Lewendî'ye müteşekkirim.
Bu çalışmanın ilk bölümünde bu dernek üzerinde durulmuş, aslı Arap harfleriyle ve Osmanlı dönemi Türkçesiyle olan tutanakların metni, dili sadeleştirilerek verilmiş, kitabın sonunda aynı tutanakların Osmanlıca metni de Arap harflerinden çevrilerek aktarılmıştır.
Bedirhan bey ve önderlik ettiği ayaklanmaya ayrılan ikinci bölümden sonra üçüncü bölümde Bedirhani ailesine mensup olan bazı kişiler hakkında biyografik bilgiler verilmiş, bunlardan bir bölümüne ait bulabildiğim yazı ve şiirler aktarılmıştır. Kuşkusuz burada, hayli geniş olan bu ailenin tümü üzerinde değil sadece bir bölümü üzerinde durulmuştur (Celadet Ali Bedirhan, Kamuran Ali Bedirhan, Abdürrezak Bedirhan gibi bu aileye mensup diğer bazı kişilerin yaşam ve çalışmaları konusunda da ayrı kapsamlı çalışmalar yapılması gerektiği kanısındayım). Görüleceği gibi bu bölümde, Bedirhanilerden sadece yurtsever olanlara değil, Osmanlı yönetiminin veya Kemalist yönetimin yanında yer alan ya da suya sabuna dokunmayan birkaçına da yer verilmiştir. Kanımca Kürt ulusal hareketinin, yurtsever Kürt aydınlarının yanısıra, kendi ulusuna uygulanan bunca baskıya rağmen bu baskıyı uygulayanlara hizmet eden böylesi Kürt kökenli kişileri de tanıması, bunların da özelliklerini irdelemesi gerekiyor. Zaten Kürt ulusal hareketinin tarihi, böylelerinden de sözedilmeden yazılabilir mi? Bu çalışmanın Ekler bölümünde ise birkaç yazılı belge sunulmuştur.
Başta Kürt ulusal mücadelesi içinde yer alanları olmak üzere, Bedirhaniler hakkında yapılacak olan araştırmaların tarihimizin unutulmaya terkedilmiş olan birçok olayını aydınlatacağı muhakkaktır. Elinizdeki çalışmanın bir amacı da bu konuda çalışacak olanlara bazı belge ve ipuçları sunmaktır. Yararlı olursa sevineceğim.
3 Nisan 1994 Malmîsanij |