L' Orient, 1 Eylül 1934
Bir Kürt sorununun olduğu ve gezegenimizde köleleştirilmiş Kürtler olduğu sürece de bu sorunun varolmaya devam edeceği kesindir.
Kürt sorunu asla yakın bir dönemde ortaya çıkmış ve yeni bir sorun değildir. Ne dün, ne de birkaç yıl önce başlamıştır. Hiçbir zaman çözüme kavuşturulmadan yüzyıllardan beri varlığını sürdürmektedir. Günümüze kadar bu sorunun tarihi yalnızca oldukça iyi bilgilenmiş Doğu işleri uzmanları ve ülkemizi gezmiş birkaç gezgin tarafından bilinmektedir.
Kürtlerin ülkesinin coğrafi durumu dikkate alındığında, bu sorun uluslararası bir sorun olarak, ancak Dünya Savaşından sonra ortaya konulabilmiştir. Dünya Savaşı Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasına yol açarak, gerçekte, imparatorluğu oluşturan çeşitli milliyetlere, birçoğunun yararlanabildiği bağımsız devletler kurma fırsatı sağladı.
Bu makalenin amacı 5 Mayıs 1932'de resmen ilan edilen bir sürgün yasasını yayınlamak ve analiz etmek olduğu için ve Türk Hükümeti yasayı kısa bir süre içinde uygulamaya hazırlandığına göre, biz burada Kürt sorununun tarihsel evriminden ancak kısaca sözedeceğiz.
Zaten mütarekeden bu yana, kitaplar ve çeşitli dillerdeki gazetelerde yayınlanan makaleler aracılığıyla, farklı Kürt örgütleri ve kişilikleri Kürt ulusal sorununu ve Kürt halkının taleplerini tanıtmaya çalıştılar. Bu durumda biz, asıl konuya girmeden önce, Kürt sorununun kökeni hakkında sadece birkaç kelime söylemeyi öneriyoruz.
Dünya Savaşına kadar Kürtlerin ülkesi, esas olarak, Türkiye ve İran arasında paylaşılmıştı. "Irak Kürdistanı" ve "Suriye Kürtleri" gibi terimler, bu ülkelerin Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmasıyla oluşan ve ancak savaş sonrasında ortaya çıkan yeniliklerdir. Kafkasya Kürtleri de, Dünya Savaşından önce, aynı şekilde Rus egemenliği altında bulunuyorlardı. Sonuç olarak, Kürt sorununun geçmişi Türkiye ve İran Kürdistanı'nın bütünlüğü içinde incelenebilir.
Zaten bilindiği gibi, bu son yıllara kadar uyuşukluk ve kapasitesizlik içinde uyuklayan İran'ın Kürtlere otoritesini kabul ettirmek ve Kürt prenslerinin isyanlarına karşı durabilmek için ne gücü, ne de olanakları vardı. Birçok kez Tahran şahlarının tahtını tehdit etmiş olan son İran Kürdistan prensliği, Erdelan, İran imparatorları tarafından ancak hileyle yıkılabilmiştir. Bu amaçlarına ulaşabilmek için şahlar, Erdelan Kürt emirleriyle evlilik ittifakları yapacak kadar ileri gitmişlerdir. Erdelan emirlerinin anneleri olan Tahran sarayının prensesleri, Sinandiz1 sarayında imparator babalarının talimatlarını sadakatle ve büyük bir başarıyla yerine getirmişlerdir. Bu prensesler Erdelan emirlerinin sarayına girene kadar, İran'da çok yaygın olan afyon ve başka her türlü alkollü içki Kürt emirlerince bilinmezdi. |