La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürt diliyle ilgili devlet politikaları ve dil hakları


Auteur :
Éditeur : Avesta Date & Lieu : 1997, İstanbul
Préface : Pages : 96
Traduction : ISBN : 975-7112-20-8
Langue : TurcFormat : 125x195 mm
Code FIKP : Liv. Tr.Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürt diliyle ilgili devlet politikaları ve dil hakları

Kürt diliyle ilgili devlet politikaları ve dil hakları

Kürt dili üzerindeki yasaklar, onyıllardır uygulanan devlet politikaları bu dili "yokolma"nın eşiğine getirmiştir. Elinizdeki kitap, bu sonucu doğuran etkenlerin bilimsel bir analizidir. Kürt coğrafyasının konuyla ilgili bütünlüklü bir panoramasının çizildiği çalışmada; Irak, İran, Türkiye, Suriye ve eski Sovyetler Birliği'nin 1918'den bu yana Kürt dili ve kültürü hakkında izledikleri politikaları ele alınmakta, konuyla ilgili aydınlatıcı veriler sunulmaktadır. Hasanpur sözkonusu devletlerin Kürt diliyle ilgili politikalarını inceleyip buralardan ilerlediği olgusal verileri kavramsallaştırmaya çalışıyor, bu noktada yabancısı olduğumuz bir Alana giriyoruz; "Dil hakları." Yazar, aynı siyasal bütün içinde yer alan ikincil bir dilin, o bütünlük tarafından resmi bir dil olarak kabul edilmesi durumunda dahi, eğer siyasal, ekonomik ve kültürel iktidarın dağılımındaki eşitsizlikler giderilememişse, yokolma süreciyle karşılaşabileceğini ortaya koymaktadır.

 


ÖNSÖZ

Elinizdeki kitapçık, orijinal haliyle bir kitap olarak hazırlanmış değildir. Aslı, New York'ta yayımlanan Kurdish Times adlı dergide yer alan, State policy on the kurdish language: The politics of status planning (Kürt diliyle ilgili devlet politikası: Statü planlama politikası) başlıklı uzunca bir dergi makalesidir. Makale, yazarın 1985'te yazımını bitirdiği doktora tezinin beşinci bölümünü oluşturmaktadır. Bu tez, daha sonra Nationalism and language in Kurdistan, 1918-1985 (Kürdistan'da milliyetçilik ve dil 1918-1985) adıyla 1992 yılında kitap olarak da yayımlanmıştır.

Yazarın bildirdiğine göre, giriş bölümünün başına eklenen iki pragraf ile Türkiye ve eski Sovyetlerle ilgili bölümleri güncelleştiren iki dipnot dışında, yeni (kitap) baskısında bir değişiklik yapılmamış; makale olduğu gibi korunmuştur. Elinizdeki çeviri, kitabı değil, Kurdish times'ı takip etmektedir. Ancak yazarın isteği üzerine sözü edilen üç küçük değişiklik de çeviriye eklenmiştir. Bunlar: Giriş bölümüne eklenmiş ilk iki paragraf ile, Türkiye ve SSCB bölümlerine eklenen Ek-1 ve Ek-2'den oluşmaktadır. Sözkonusu eklemelerin fotokopilerini gönderme inceliğinden ve zahmetinden ötürü yazara buradan teşekkür ediyoruz.

Bir dergi makalesini böyle küçük bir kitapçık haline dönüştürme fikri, esas olarak, ele alınan konuların öneminden ve bu konularla ilgili yayın yokluğu gerçeğinden doğdu. Mevcut Kürt kitaplığını gözden geçiren birisi, hemen fark edecektir ki, Kürt dilinin içler acısı hali üzerinde yakınma ve çığlıklarla dolu çokça makale, değini vb bulunmasına rağmen, Kürdistan'ı paylaşmış olan devletlerin bu dille ilgili politikalarını tarihsel gelişim seyri içinde ve bütünlüklü olarak ele alan bilimsel bir çalışma maalesef yoktur.

Oysa yapılması gereken tamda.budur. Yakınmalar ve çığlıklar, bir bakıma işlevlerini yerine getirmişlerdir: Konu, sürmekte olan sıcak mücadelenin de belirleyici katkısıyla, aktüalite katına çıkmış, Kürt dilinin perişan vaziyeti, bütün boyutlarıyla olmasa bile, önemli ölçüde gözler önüne serilmiştir. Bundan sonra yapılması gereken, esasta, sözkonusu sonucu doğuran etkenlerin bilimsel bir analizidir. Bu ise her şeyden evvel, Kürdistan'ı sömürgeleştiren devletlerin Kürt dili ve kültürüyle ilgili politikalarının bilimsel olarak incelenmesini gerektiriyor. Çünkü Kürt dilinin içinde bulunduğu olumsuz durumun bir numaralı sorumlusu, sözü edilen devlet politikalardır.

İşte elinizdeki kitapçık, tam da bunu gerçekleştirme amacındadır. Yazar, sırasıyla, Irak, İran, Türkiye, Suriye ve eski Sovyetler Birliği'nin 1918'den bu yana Kürt dili ve kültürü hakkında izledikleri politikaları ele almaktadır. Bu bölümlerde konuyla ilgili hayli aydınlatıcı verilerle karşılaşıyoruz. Özellikle de Irak bölümünde ortaya konulan veriler, konuyu sadece Türkçeden izleyebilen okurlar bakımından oldukça zengin sayılır. Keza, eşit düzeyde bir zenginliği içermeseler de İran, Sovyetler ve Suriye ilgili alt bölümler için de benzer şeyler söylenebilir.

Bu nedenle çalışmayı, ortaya koyduğu olgusal veriler yönünden önemsemek gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü her şey bir yana, Kürt coğrafyasının konuyla ilğili bütünlüklü bir panoramasını sunuyor.

Ama Hasanpur'un incelemesi, bir başka açıdan da en az bunun kadar dikkat çekmektedir: Yazar, sözkonusu devletlerin Kürt diliyle ilgili politikalarını genel çerçevede inceledikten sonra, buralardan derlediği olgusal verileri özel bir bölüm halinde kavramsallaştırmaya çalışıyor ki, bu noktada neredeyse tümüyle yabancısı olduğumuz bir alana giriyoruz: "Dil hakları."

İlgili bölümde yazarın da işaret ettiği üzere, bu konu, dilbilimin yeni gelişmekte olan bir alanını oluşturmaktadır. Zorla ve / veya zor dışı yöntemlerle yok edilen ya da edilmeye çalışılan dilleri konu edinen bu dilbilim alanı, ağır bir tempoda olmakla birlikte, giderek gelişmektedir. Fakat meselenin hazin tarafı şudur ki, bu alan, dilleri yok edilme tehlikesine maruz bir ulus olarak Kürtler tarafından pek bilinmemektedir. İşte elinizdeki çalışmanın bir diğer özelliği, bizi bu alanla tanıştırmasıdır. Yazar, çalışmasının son bölümünde, Kürt dilinin 20. yüzyıldaki kaderini, "dilkırım", "dilsel soykırım", "dil hakları" gibi kavramlar çerçevesinde tanımlamaya çalışmaktadır ki, bir giriş olarak önemsenmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Çalışmanın bir diğer özelliği de, bir dilin yok olmaktan kurtuluşu ile o dilin işlevsel kullanım alanları arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş olmasıdır. Yazar başka bilim adamlarının tanıklıklarından da yararlanarak, aynı siyasal bütün içinde yer alan ikinci) bir dilin, o bütünlük tarafından resmi bir dil olarak kabul edilmesi durumunda bile, şayet siyasal, ekonomik ve kültürel iktidarın dağılımındaki eşitsizlikler giderilememişse, pek ala yok olma süreciyle karşılaşabileceğini ortaya koymaktadır. Sanırız bu belirleme, Kürtçenin kaderiyle ilgili pek çok tartışmanın yapıldığı günümüzde üzerinde durulmaya değer bir mesaj içermektedir.

Toparlarsak, elinizdeki çalışma, gerek Kürt coğrafyasının genelinde izlenen Kürt dili ve kültürüyle ilgili devlet politikaları hakkında ortaya koyduğu olgusal veriler bakımından, gerekse Kürt dilinin içinde bulunduğu mevcut durumu, dilbiliminin yukarda sözünü ettiğimiz yeni alanıyla kavramsal düzeyde ilişkilendirmesi bakımından önemli bir çalışmadır. Onun bu özellikleri, piyasada konuyla ilgili başka çalışmaların yokluğu gerçeğiyle birleşince, küçük hacmine karşın, Hasanpur'un makalesini bir kitapçık olarak değerlendirmenin yararlı olacağı sonucuna vardık.

Son bir nokta olarak çeviriyle ilgili bir hususa değinmek istiyoruz. Konu, Türkçe literatüre henüz uzun boylu girmemiş olduğundan, bazı kavramların aktarılmasında sorunlara sebep olmamak için, başta "Dil hakları" ile ilgili bölümdekiler olmak üzere, bu tür kavramların yanlarına orijinallerini de ekledik. Bir diğer sorun da yer ve kişi isimlerinin çevirisinde çıktı. Kural olarak, Türkçede görece yaygın biçimde bilinen yer ve kişi adlarının Türkçe versiyonlarını, aksi durumda ise'orjinallerini kullandık. Örneğin Rewanduz'u, Türkçede yaygınca kullanıldığı şekliyle Revanduz olarak çevirirken, Şeyhan diye Türkçeleştirilebilecek olan Şeyxan'ı orijinal haliyle bıraktık.
Umulan yararı sağlaması dileğiyle.

Cemil Gündoğan
Eylül 1993, Gaziantep özel tip cezaevi

 


Kürt diliyle ilgili devlet politikası: Statü planlama politikası

 

Dil hiç kuşkusuz, insanlar arası en önemli iletişim sistemidir. Bununla birlikte onun işlevi, bilgi, düşünce ve duygu aktarımı veya iletişimiyle sınırlı değildir. Kısmen büyük iletişimsel gücü nedeniyle, dil, etnik kökene, sınıfa, cinsiyete, ırka ve kültürün bütün bileşenlerine yakından bağlıdır. O, dünyayı yansıtmakla kalmaz; dünyaları ve gerçeklikleri yaratır da. Edebiyat, siyaset, bilim, din ve kültürün diğer tezahürleri, dil olmaksızın tasavvur edilemezler. Bu nedenle dil, bir iktidar kaynağıdır. Mensupları toplumsal, ekonomik, siyasal, dinsel ve ideolojik çizgilerle bölünmüş tek dilli bir topluluk içindeki bir mücadele alanıdır.

Dil, kendi içinde bir iktidar kaynağı olmakla birlikte, o aynı zamanda toplumdaki iktidarın yapısına da yakından bağlıdır. Bu ilişki, dilsel iktidarın dünya üzerindeki eşitsiz dağılımında görülebilir. Örneğin, kültürün, ticaretin ve dinin prestijli dilleri, küresel ölçekte ya da iki dilli veya çok dilli ülkelerde, bu dilleri konuşanlara iktidar veya otorite sağlarlar. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde İngilizce, bilim, teknoloji ve ticaret dili olarak tekelci bir statü kazandı. İngilizce yeryüzünde yayılmaya devam ederken, birçok dil yokoluşla yüz yüzedir. Farsça, Danimarkaca veya Çince gibi edebi diller dahi, Sanayi Devrimi ve Amerika Birleşik Devletleri'yle İngiltere'nin güçlü ekonomilerince beslenen İngilizce tarafından engellenmektedir. İki dilli veya çok dilli ülkelerde, diğer şeylerin yanısıra, her bir dilin siyasal, hukuki, …




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues