I. Küfrân
(ey bulanık geçmiş, onun gam oğulları neden babalarla bu kadar sus çocuklar)
Küfrân
o rahvan atları anlaşılır kılan sabahlarda göğsü kasvet sayrılarıyla çarpışıp delişmen çocuklarını azdırırken dünya şehrin çarşılarından esen telaş hıçkırıklarla akşamı karşılayan bir aldanış gibi babamın incinmiş sesine çökerdi. yatağına ilk kez akan bir nehrin hırçınlığıyla karın kapadığı rayları temizleyendi babam. bir nasihatin başlangıcındaki parmağı hep tehdit, bütün oğulları kaçgöç, herkesin yalnız klarnet çalarken duyduğu kendinin öksüzü ıslak bir adam. benzemem diye düşünürken müsvedde oldum ona. bütün bozgunlara mâlik bir adamdı babam mahzenlerde sakladığım kitaplar kadar müphem. eski gazetelerle dönerdi akşamları yani ki posta katarlarının artıkları.. okuturdu akşamların camlara çarpan geniş sesiyle. oysa renksiz gazetelerdi çeken bizi. yani yıldız paylaşan üç kardeş devlet ve babamızdan korurduk kitaplarımızı. çünkü, sabahına sorardı şehir: kimdi duvarlara bu kızıl harfleri düşürenler.. kavmim kadar ümmiydi babam ya da herkes kadar sis. dağılır bu kirli yarış diye düşünürken yekûn oldum ona.
..... |