La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Bunca bilgiden sonra ne bağışlaması?


Auteur : Multimedia
Éditeur : Avesta Date & Lieu : 1998, İstanbul
Préface : MultimediaPages : 446
Traduction : ISBN : 975-8637-17-7
Langue : TurcFormat : 130x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. 1008Thème : Politique

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Bunca bilgiden sonra ne bağışlaması?


Bunca bilgiden sonra ne bağışlaması ?

Jonathan C. Randal, çeyrek asrı aşkın süredir Üçüncü Dünya'da ki savaş ve iç karışıklıklarla ilgili yaptığı trajik haberlerle tanınıyor. Yıllar önce İran, Israil, Türkiye, Lübnan ve Irak'ta ele aldığı konuların bir şekilde Kürtleri ilgilendirdiğine dikkat çekerek "Orta Doğu'nun unutulmuş bu köşesine ışık tutmaya, var olmayan bir ülkeye 19. yüzyıl tipi bir yürüyüş" düzenlemeye karar verdi. Kürtler ve sorunlarını araştırmakla tam 10 yıl geçirdi. Birkaç savaş, zehirli gaz saldırıları ve sonrasında kitlesel göç. işte Kürdistan üzerine ilk elden haberleri Orta Doğuda politika ile diplomasinin trajik ve şoke edici bir anlatımı, 1990'lı yıllarda bir savaş muhabiri olma üzerine sürükleyici bir macera hikayesi.

General Barzani'nin Amerika'daki hazin günlerinden Öcalan'ın "İmralı süreci"ne, Hendrên Savaşından Kürt-israil ilişkilerine, Özal'ın "Kürt çözümü"nden Amerikan ve diğer Batılı güçlerin Kürt meselesine yaklaşımına kadar birçok konuya ışık tutan Randal, bizi Orta Doğu'daki gizli güç politikaları hikayelerine götürüyor. Kürt tarihini iyi bilmesi ile Kürt liderler, diplomatlar, bakanlar, istihbarat ajanları, savaşçılar ile gazetecilere kolay erişimi onu olayın aktarılması ve gerçeğin keşfedilmesinde eşsiz kılıyor.

"Renkli detaylar ve kişisel anekdotlarla dolu son derece ilginç bir kitap... Boyun eğmez savaşçılar olan Kürtler, savaş alanında kazandıklarını hep barış görüşmelerinde kaybettiler, ama asla yılmadılar. Randal'ın anlatacağı çok enteresan bir hikayesi var ve hiç kimse ondan daha iyi anlatmamıştır."

David Fromkin


Türkçe baskıya önsöz
 
Bu çeviri sayesinde kitabımın Türkiyeli okuyuculara ulaşmasından memnunum. Birkaç ihtarda bulunmama izin veriniz. Bu önsözü kitabı bitirdikten beş yıldan fazla bir süre sonra yazıyorum ve kitabın içerdiği bazı, belki de çoğu hükümlerin Türk halkında adaletsiz, tarihi geçmiş ya da daha kötü bir izlenim bırakacağının çok iyi farkındayım. Daha ziyade görüşlerimin artık şoke edeceğinden kuşku duyuyorum. (Özellikle en acımasız yargılarımın eski Fransız deyişi "qui aime bien chatie bien"e (Çok seven çok çektirir) uygun olarak anlaşılacağını umut ediyorum.

Ayrıca okuyucuların beni kitabı her yeni değişim ve dönüşümlere uygun olarak yeniden biçime sokma girişiminde bulunmadığım için affedeceklerine inanıyorum.* Afganistan'daki yeni savaş ve terörizme karşı daha geniş mücadelenin hâlâ devam ettiği bir dönemde yazarken ortaya çıkan olayları önceden tahmin etmeye çalışmanın ve hatta az zaman önce meydana gelmiş olanları uygun bir perspektife sokmanın tehlikeleri-ni çok iyi biliyorum. Ama yine de temel önermemin hâlâ doğru olduğundan eminim: Tüm yaşadıkları yerler içinde Kürtlerin iyi bir gelecek için en iyi şansları Türkiye'de yatmaktadır. Ard arda gelen krizler sırasında her ne kadar titrek de olsalar cumhuriyetin kurumları zaman testinde ayakta kalmayı başardılar -ve hassas Kürt sorununun üstesinden gelmek için daha vicdanlı uygulamaların yapılması yönündeki bir zamanlar belli belirsiz vaatlerine ayak dirediler.

Bu konuda yeni değilim. Yabancı bir gazeteci olarak doğru yer ve doğru zamanda bulunarak ve böylece en stresli dönemlerde Türk yönetiminin içerden nasıl işlediğinin bizzat sırdaşı olmakta ayrıcalıklıydım. Kuveyt'i Irak işgalinden kurtaracak savaştan önce, savaş esnasında ve savaştan sonra da Cumhurbaşkanı Özal ve en önemli yardımcıları Türkiye'deki Kürtler hakkında bana açıklamalarda bulunmakla bayağı zaman harcadılar. Türk demokrasisi yabancılarla beraber Türklerde de tüm yönleriyle kolay incinen, hassas bir yapı izlenimi bırakabilir. Buna rağmen, Özal'ın düşündüğü -ve 1993'teki ölümü zamanında gerçek muhalefet karşısında yasalaştırılması dengesiz biçimde gerçekleşmiş gibi görünen- tabu kırıcı reformlar artık tabu olmaktan çıkmıştır.

Aslında bunlar Türkiye'de büyük bir hararetle kamuoyunda tartışılıyor. Teoride en azından, Kürtçe eğitimle ilgili diğer kanunlar gibi radyo ve televizyon yayınında da Kürtçenin kullanılmasına izin veren kanunlar kayıtlara geçti. Kurumsal kutsiyet ve geleneğin önemini sorgulamaya neden olacak geniş ölçekli siyasal reformlara gelince, yeterince deneyimli bir gazeteci olarak bu alanda doğrusal bir ilerlemenin olacağına pek ihtimal vermiyorum. Samimi olmak gerekirse birbiri ardına gelen Türk hükümetlerinin bir adım ileri, iki adım geri yaklaşımlarını gözlemlemek her zaman kolay değildir. Geçmişte yaşanan olumsuzlukların telafi edilmesinde hükümetin adım atması Abdullah Öcalan'ın ısrarlı çabalarına ve yaranmalarına rağmen, Güneydoğu'da yaklaşık olarak 15 yıl süren savaşın olumsuz sonuçlarının ve gerekçelerinin hâlâ çok canlı olduğu söylenebilir.

Vaadedilen hükümet yatırımı çok azdır. Yerlerinden edilen milyonlarca Kürdün çok azının evlerine dönmelerine izin verildi. Ordu kendi meşhur zaferini deklare etmek istiyor havasında değil ve adil bir siyasi çözümle yaraların sarılması çabası içerisindedir. Kürtlerin politik olarak kendilerini ifade etmeleri genel olarak hâlâ engelleniyor.

Ne kadar az sayıda Türkün yabancılardan, özellikle de Batılılardan gelen eleştirileri takdirle karşıladığını anlayacak kadar Türkiye'nin genelde sancılı tarihini biliyorum. Ama Türklerin şuna inanmalarını istiyorum ki eğer onların çoğu Amerikalı ve Batılı dostları Kürt sorununu çözüme kavuşturma konusunda Türk demokrasisinin süregelen kusurlarına göz yummayı reddediyorlarsa bu tamamıyla Türkiye'nin hayati önemini sınırlarının çok ötesinde kabul ettikleri içindir. Bununla sadece onun ekonomik potansiyelini ya da çoğrafi konumunu, Orta Asya, Balkanlar veya Orta Doğu ile olan bağlarını kastetmiyorum. Asıl sözkonusu olan Türkiye'nin iyi günlerinde yaydığı demokrasi ve hoşgörü mesajıdır ve büyük bir sebatla iyi ve kötü günlerinde açık ve yüksek sesle herkese duyurabilmelidir. Türkiye Kürtlerinin nasıl bir muamele görecekleri Türk demokrasisinin geleceği ve hatta hâlâ otoriter yönetim ve baskılarla mücadele eden daha az şanslı komşu ülkelerdeki Kürtlerin nasıl bir muamele görecekleri konusunda büyük önem arzediyor.

Jonathan Randal
14 Kasım 2001

* Yazar kitabın Kürtçe (Soranice, Avesta 2001) ve Türkçe baskısı için bazı bilgileri güncelleştirdi. Sonsöz ise Haziran 2000'e kadar olan gelişmeleri ele alıyor. (-ed. n.)




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues