Éditeur : Avesta | Date & Lieu : 1998, İstanbul |
Préface : | Pages : 446 |
Traduction : | ISBN : 975-8637-17-7 |
Langue : Turc | Format : 130x195 mm |
Code FIKP : Liv. Tur. 1008 | Thème : Politique |
Présentation
|
Table des Matières | Introduction | Identité | ||
Versions
Bunca bilgiden sonra ne bağışlaması ? David Fromkin |
Türkçe baskıya önsöz Ayrıca okuyucuların beni kitabı her yeni değişim ve dönüşümlere uygun olarak yeniden biçime sokma girişiminde bulunmadığım için affedeceklerine inanıyorum.* Afganistan'daki yeni savaş ve terörizme karşı daha geniş mücadelenin hâlâ devam ettiği bir dönemde yazarken ortaya çıkan olayları önceden tahmin etmeye çalışmanın ve hatta az zaman önce meydana gelmiş olanları uygun bir perspektife sokmanın tehlikeleri-ni çok iyi biliyorum. Ama yine de temel önermemin hâlâ doğru olduğundan eminim: Tüm yaşadıkları yerler içinde Kürtlerin iyi bir gelecek için en iyi şansları Türkiye'de yatmaktadır. Ard arda gelen krizler sırasında her ne kadar titrek de olsalar cumhuriyetin kurumları zaman testinde ayakta kalmayı başardılar -ve hassas Kürt sorununun üstesinden gelmek için daha vicdanlı uygulamaların yapılması yönündeki bir zamanlar belli belirsiz vaatlerine ayak dirediler. Bu konuda yeni değilim. Yabancı bir gazeteci olarak doğru yer ve doğru zamanda bulunarak ve böylece en stresli dönemlerde Türk yönetiminin içerden nasıl işlediğinin bizzat sırdaşı olmakta ayrıcalıklıydım. Kuveyt'i Irak işgalinden kurtaracak savaştan önce, savaş esnasında ve savaştan sonra da Cumhurbaşkanı Özal ve en önemli yardımcıları Türkiye'deki Kürtler hakkında bana açıklamalarda bulunmakla bayağı zaman harcadılar. Türk demokrasisi yabancılarla beraber Türklerde de tüm yönleriyle kolay incinen, hassas bir yapı izlenimi bırakabilir. Buna rağmen, Özal'ın düşündüğü -ve 1993'teki ölümü zamanında gerçek muhalefet karşısında yasalaştırılması dengesiz biçimde gerçekleşmiş gibi görünen- tabu kırıcı reformlar artık tabu olmaktan çıkmıştır. Aslında bunlar Türkiye'de büyük bir hararetle kamuoyunda tartışılıyor. Teoride en azından, Kürtçe eğitimle ilgili diğer kanunlar gibi radyo ve televizyon yayınında da Kürtçenin kullanılmasına izin veren kanunlar kayıtlara geçti. Kurumsal kutsiyet ve geleneğin önemini sorgulamaya neden olacak geniş ölçekli siyasal reformlara gelince, yeterince deneyimli bir gazeteci olarak bu alanda doğrusal bir ilerlemenin olacağına pek ihtimal vermiyorum. Samimi olmak gerekirse birbiri ardına gelen Türk hükümetlerinin bir adım ileri, iki adım geri yaklaşımlarını gözlemlemek her zaman kolay değildir. Geçmişte yaşanan olumsuzlukların telafi edilmesinde hükümetin adım atması Abdullah Öcalan'ın ısrarlı çabalarına ve yaranmalarına rağmen, Güneydoğu'da yaklaşık olarak 15 yıl süren savaşın olumsuz sonuçlarının ve gerekçelerinin hâlâ çok canlı olduğu söylenebilir. Vaadedilen hükümet yatırımı çok azdır. Yerlerinden edilen milyonlarca Kürdün çok azının evlerine dönmelerine izin verildi. Ordu kendi meşhur zaferini deklare etmek istiyor havasında değil ve adil bir siyasi çözümle yaraların sarılması çabası içerisindedir. Kürtlerin politik olarak kendilerini ifade etmeleri genel olarak hâlâ engelleniyor. Ne kadar az sayıda Türkün yabancılardan, özellikle de Batılılardan gelen eleştirileri takdirle karşıladığını anlayacak kadar Türkiye'nin genelde sancılı tarihini biliyorum. Ama Türklerin şuna inanmalarını istiyorum ki eğer onların çoğu Amerikalı ve Batılı dostları Kürt sorununu çözüme kavuşturma konusunda Türk demokrasisinin süregelen kusurlarına göz yummayı reddediyorlarsa bu tamamıyla Türkiye'nin hayati önemini sınırlarının çok ötesinde kabul ettikleri içindir. Bununla sadece onun ekonomik potansiyelini ya da çoğrafi konumunu, Orta Asya, Balkanlar veya Orta Doğu ile olan bağlarını kastetmiyorum. Asıl sözkonusu olan Türkiye'nin iyi günlerinde yaydığı demokrasi ve hoşgörü mesajıdır ve büyük bir sebatla iyi ve kötü günlerinde açık ve yüksek sesle herkese duyurabilmelidir. Türkiye Kürtlerinin nasıl bir muamele görecekleri Türk demokrasisinin geleceği ve hatta hâlâ otoriter yönetim ve baskılarla mücadele eden daha az şanslı komşu ülkelerdeki Kürtlerin nasıl bir muamele görecekleri konusunda büyük önem arzediyor. Jonathan Randal * Yazar kitabın Kürtçe (Soranice, Avesta 2001) ve Türkçe baskısı için bazı bilgileri güncelleştirdi. Sonsöz ise Haziran 2000'e kadar olan gelişmeleri ele alıyor. (-ed. n.) |