La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürt İsyanları, Tedip ve Tenkil


Auteur :
Éditeur : Evrensel Date & Lieu : 2004, İstanbul
Préface : Pages : 424
Traduction : ISBN : 975-6525-48-7
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tr.Thème : Histoire

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürt İsyanları, Tedip ve Tenkil

Kürt isyanları, tedip ve tenkil

Ahmet Kahraman 

Evrensel

Kürtlerin tarihi, acılı bir tarihtir. Hiç dinmeyen bir var olma mücadelesinin kan ve gözyaşıyla, aldatma, hile ve ihanetle iç içe ilerlediği yüzlerce yıllık bir tarih. Kürt isyantarı, tarihin en acılı kesitlerinden birini oluşturan bu tarihin kapısını aralıyor ve okuru tanıklığa çağırıyor. Büyük mücadeleler, büyük oyunlar, büyük ihanetler önümüze seriliyor. Aynı darağacında sallanan babalar ve oğullar; insanı, hayvanı ve barınaklarıyla topluca yok edilen köyler; kurşunlanmış bedenlerden dolayı kıpkızıl akan dereler, ele geçmemek için kendilerini uçurumlardan atan genç gelinler...

Kürt isyanları, bugüne kadar konu hakkında yapılmış tüm çalışmalara ve resmi tarih belgelerine başvurmanın yanında, yazarın yıllar süren özel çalışmalarına dayanıyor. Kürt isyanları içinde yer almış, olaylara tanık olmuş kişiler ile bunların yakınlarıyla yüz yüze yapılmış görüşmeler kitaba canlı bir belgesel özelliği kazandırıyor. Asıl olarak 20. yüzyıl Kürt mücadelelerine yer veren kitapta Koçgiri, Şeyh Said, Ağrı ve Dersim "isyanları" tüm ayrıntılarıyla, öykü tadı veren, canlı, duygulu bir üslupla anlatılıyor.



Ahmet Kahraman, değişik okullarda ilk, orta ve lise öğrenimini tamamladı. İktisadi ve Ticari ilimler Akademisini bitirdi. 21 yaşında öğrenciyken, Ankara'da, muhabir olarak gazeteciliğe başladı. Mesleğin her kademesinde çalıştı. Değişik gazete ve yayın kurumlarının Ankara temsilciliği, dergilerde röportaj yazarlığı, günlük gazetelerde köşe yazarlığı, Anadolu Ajansı'nda yönetim kurulu üyeliği, genel yayın yönetmenliği ve genel müdür yardımcılığı yaptı. Gazetecilik çalışmaları arasında, çocuk edebiyatıyla kitap dünyasına girdi. 1976 yılında Yediden Yetmişe Masallar, ertesi yıl Banş Toprağı yayımlandı. Masal öykü karışımı Kınalı Keklik ise 1981 yılında... Gazetecilik araştırmasına dayalı ilk çalışmasını, 1977 yılında yayınlanan Boğulan Başkan kitabıyla yaptı. 1984 yılında, dergilerde yayınlanmış röportajları İşte Biz adıyla kitaplaştı. Bunu, 1985 yılında Darağacı ve 1986'da da Sanık Ayağa Kalk! izledi. Yazarın kitaplarından bazıları ise şunlar: Bize Özgürlük Verdiler, Hanedan, Kurtarıcılar, Hayaletler Prensi, Bana Paya Deyin, Yılmaz Güney Efsanesi, Üç Asılmışların Hikayesi, İslamköylü Sülü ve Bir Dönemin Türk Büyükleri.



ÖNSÖZ

Soykırım, sürgün ve asimilasyon fırtınalarıyla savrulmalarına, yurtlarının parçalanıp bölünmesine rağmen, varlıklarını koruyabilen Kürtler, Ortadoğu'nun en eski halklarından biridir. Bölgenin yerlileri olarak, aynı zamanda, burada yaratılan kültürün mirasçıları, ama, Rus sosyal bilimci N. Y. Marr'ın deyimiyle, "tarihin üvey evlatları"dır.

Başka bir deyişle Kürtlerin tarihi, "anne ve babaların kayıp evlatlarını, kardeşlerin birbirini aradığı bir tarih"tir...

Bu pencereden bakıldığında Kürtlerin tarihi, "var olma" mücadelesi olarak çıkıyor karşımıza. Bu mücadelenin yarattığı sorunlar ve trajedilerin bir kanlı harmanı...

Fakat, bu kitap, Kürtlerin bütün bir siyasal tarihi değildir. Sınırlı kapsamı içinde, kitabın böyle bir iddiası yok, olamaz da...

Kitap, ağırlıklı olarak Kuzeyli Kürtlerin, 20. yüzyıla sarkan trajedik mücadelelerine genel bakıştır.

1980'lerin başında, altüst edilmiş, adeta sipariş üzerine, masa başında yeniden üretilerek, TC tarihine serpilmiş "siyasi amaçlı idamlar"ı yazarken, gerçeklerin bir yana, "rejim doğruları"nın öte yana savrulduğunu gördüm.

Asılmış Kürt liderlerle "Kürt isyanları"nın dosyasını, bu nedenle daha derinliğine bir bakış için ayırdım.

Örneğin resmi tarihin rakamlandırıldığı sayıda Kürt isyanı yok, hayali isyanların gölgesinde, "tedip ile tenkil" vardı. Şeyh Said isyanının gerekçesi çarpıtılmış, "kendisi" olmaktan çıkarılmıştı.

Şeyh Said'in hikâyesi ise şaşırtıcıydı.

Sokrates'ten Spartaküs'e, Robespierre'den Babeuf'e kadar, pek çok kişi, yenilmiş olmasına rağmen, davasına inanma ve üstüne düşeni yapmanın huzuru içinde, başı dik olarak celladın önüne yürümüştü.

Şeyh Said, ölüme yürürken, cellatlarıyla şakalaşıyordu.

Seid Rıza trajedisinin dokusu ise ayrıydı. Resmi tarih, onun sonunu noktalayan nedenlere "Dersim İsyanı" diyordu. Ama, gerçeklerin tarihinde isyan yoktu.

"Kürt isyanları" hakkında, bugüne kadar, sayısız makale, röportaj, araştırma yazısı ve pek çok da kitap yayımlandı. Yazdıklarına karşılık hayatının yarısını cezaevinde geçirerek bedelini ödeyen İsmail Beşikçi, Mehmet Bayrak ve benzeri birkaç kalemi hariç tutarsak, öteki çalışmalar birbirinin tekrarı, benzeriydi.

Bir yönüyle, "resmi tarihi" yaratanları gözeten, muhafızlarının görüş ve bakışını pekiştiren, ama ezilenleri bir kez daha mahküm eden, tek yanlı, tek sesli, tek bakışlı çalışmalardı.

2001 yılında Almanya'da yayımlanan, altı ay sonra ikinci baskı yapan bu kitapta, resmi tarih ve devlet raporlarından alıntının yanında, "altta kalanların" sesine de yer verilerek, tek yanlılık ve tek pencereden bakış açısı aşıldı.
Bu kitabı, farklı kılan özellik buydu.

Özel araştırma ve tanıklardan edindiğim bilgilerin dışında, elbette pek çok kaynaktan da yararlandım. Ama alıntı yaparken, bilimsel formülasyon adına, sayfa altlarını, bölüm sonlarını "dipnotlar" ormanına dönüştürerek okura eziyet edip, güçlük çıkarmaktan özellikle kaçındım. Okura kolaylık olsun diye bütün kitaplarımın genel tarzı olan ve çağdaş pek çok yazarın da tercihi olan "röportaj" tekniğini kullandım. Bu teknikle kaynakları metnin içinde vurgulayıp, bütünlük içinde eriterek işledim...

Kitabın ilk baskılarını okuyanlardan, "içine duygu sinmiş" diyenler çıktı. Başka bir deyişle "duygusal" bulanlar...

Ama ben ne yapayım ki, yazarın taş duyarsızlığında olması mümkün değildir. Ayrıca, olay ve durumların kendisi baştan başa birer acı nehriyse, bu yazarın kusuru değildir. Ben yaratmadım acıları. Sadece olanları aktardım.

İstanbul baskısı için kitabı gözden geçireyim derken, tekrar yazılmasa bile, ilk içeriğe bağlı kalınmak koşuluyla yeniden gözden geçirilip düzeltmeler, ekler yapıldı.

Tanıklığına başvurduğum bazı kişiler, kendilerinin ve ailelerinin güvenliği için adlarının açıklanmasını istemiyorlardı. İnsan hayatına saygım nedeniyle, "resmi tarihin maskını aralar-ken", korku çemberindekilerin isteğine uymayı, yazarlık ödevi ve insanlık görevi saydım.

"Ön söze", bir "son söz" ekleyecek olursak eğer, bu kitap, bir halkın çektiği acılar, yüzbinlerce kilometre karelik alana yayılmış kan gölleriyle, insanlık yangınları bütünü değildir.

Sadece, bütünün algılanıp, anlaşılması için somut olaylar ve tarihe tanıklık edenlerin ayrıntılı anlatımlarıyla örneklenmiştir, kitap...

Yazar açısından da amaç, çağına tanıklığın gereğini yerine getirmek ve insanlığın evrensel vicdanına karşı borcunu ödemekten ibarettir. Başka bir amacı yoktur...

Ahmet Kahraman
Haziran 2003, Hamburg




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues