Bu çalışma, Kürt meselesine, Birinci Dünya Savaşı'ndan beri Türkiye-iran ilişkileri için tehdit oluşturan Kürt milliyetçiliğinin devletlerarası boyutlarına odaklanmaktadır. Kitapta daha çok iran-lrak savaşı (1980-88) ile Körfez savaşı (1991) dönemi üzerinde durulmakta ve Kürt meselesinin Kürt sorununa etkisi, Kürt milliyetçiliğinin hem Türkiye hem de İran'ın iç politikalarına etkisini ele almaktadır.
Yazar, Kürt meselesinin ve Kürt sorunun etkisinin Türkiye ve İran için hayati olmasının yanı sıra 1984’ten beri Kürdistan işçi Partisi (PKK) ile mücadele eden Türkiye için olağanüstü bir öneme sahip olduğu sonucuna varıyor, Türkiye'nin geçen on yıl içinde izlediği politikalarında Kürt meselesinin egemen olduğunu savunuyor Körfez Savaşı Türkiye'nin dilemmasını daha da şiddetlendirdi.
Kürt faktörü, Türkiye-iran ilişkilerinin çerçevesinin şekillendirilmesi için uzun bir zaman temel bir değişken oldu ve olmaya devam ediyor Robert Olson; bu dengeli, çok bilgili, titizlilikle arama çalışmaları yapılan bu kitapta önemi giderek artan bu konuyu anlamamız için değerli ve zamanında katkılar yapıyor.
Nader Entessar, Spring H, Kürt meselesinin 20. yüzyıl Türkiye-İran ilişkileri üzerine olan bu bilimsel ve zekice çalışma, konuyla ilgili bugüne kadarki en etraflı çalışma. Modern Ortadoğu alanındaki araştırmacıların ve öğrencilerin okuması gereken bir kitap.
Robert Olson - Kentucky Üniversitesinde Ortadoğu Tarihi ve Siyaseti Bölümü profesörüdür. Arapçaya çevrilen (1983) The Siege of Mosut and Ottoman-Persian Relations, 1718-1743: A Study of Rebeilion in the Capital and War in the Provinces of the Ottoman Empire (1975); The Ba'th and Syria, 1947-1979: An Interpretative Historical Essay (1980); The Ba'th and Syria from the French Mandate to the Era of Hafez at-Asad, 1947-198211982)-, Türkçe (1989), Farsça (1999), Kürtçe (2000) ve Arapçaya (2008) çevrilen The Emergence of Kurdish Nationalism and the Sheikh Said Rebeilion: 1880-1925)1989); (ciltsiz kitap) The Emergence of Kurdish Nationalism (1991); Imperial Meanderings and Republican By-Ways, Essays on Eighteenth Century Ottoman and Twen-tieth Century History of Turkey (1996); yeniden gözden geçirilip; The Kurdish Question and Turkish-lranian Relations: From Vforld War I to 2000 (2001) adıyla Arapçaya çevrilen, Masale Kurd va Revabet-e Iran va Turkiye / The Kurdish Question in Turkish-lranian Relations in the Twentieth Century adıyla Farsçaya çevrilen The Kurdish Question and Turkish-lranian Relations: From World War I to 1998 (1998); Türkçe (2005) ve Online Fransızcaya çevrilen (2005) Turkey's Relations with Iran, Syria, Israel and Russia, 1991-2000: The Kurdish and Islamist Questions (2001)'nın yazarıdır. Turkey's Relations with Iran, 1979-2004: War, Revolution, Ideology, War, Coups and Geopolitics (2004) Türkçeye çevrildi (2005). The Coat and the Butcher: Nationalism and State Formation in Kurdistan-lraq since the lraqi War (2005 Türkçeye çevrildi (2008). Editörü olduğu eserler: Islamic and Middle Eastern Societies: A Festschrift in Honor of Wadie Jwaideh (1987); The Kurdish Movement in Turkey in the 1990s: Its Impact on Turkey and the Middle East (1996); Ortak-editör: Orientalism, İslam and Islamists (1985), Türkçeye çevrildi (1992) ve Iran: Essays on a Revolution in the Making (1981).
Profesör Olson yaklaşık 90 araştırma makalesi, 80 makale ve referans eseri ile 210 kitap tanıtımının yazarıdır. 1999-2000'de Üçüncü Dünya Araştırmaları Derneği tarafından "En İyi Kitap Ödülü"nü aldı. 1999-2000'de Albert B. ve Eli-zabeth H. Kirwan Üniversite Profesörü olarak seçildi. College of Arts and Sciences’ta da Seçkin Profesör olarak bulundu (2000-01).
İçindekiler
Teşekkür / 9 Haritalar / 11 Önsöz / 15
Birinci Dünya Savaşı’ndan 1998'eKürt Meselesi ve Türkiye-İran İlişkileri
Giriş Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra neden Kürt devleti kurulmadı? / 23
Birinci Bölüm Teorik Yaklaşım ve Türkiye'de Tarihsel Kürt Sorunu / 33 Teorik yaklaşım / 33 Türkiye'de tarihi Kürt sorunu / 37
İkinci Bölüm İran'da Tarihi Kürt Sorunu / 43 Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türklerin ve İranlıların Kürtlere karşı işbirliği / 45 Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nin kurulması ve etkisi / 48
Üçüncü Bölüm İslam Devrimi'nden Körfez Savaşına: 1979-1991 / 53
Dördüncü Bölüm Körfez Savaşından Sonra Kürt Sorunu / 67 Bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek için yapılan Türkiye-İran güvenlik protokolleri / 69
Beşinci Bölüm Türkiye'de İslamcı Hareket ve Kürt Sorunu / 77 Sincan olayı ve etkisi / 87
Altıncı Bölüm İsrail, İslamcılar ve Mykonos Davası / 91 İsrail-Türkiye ittifakı ve Türkiye-İran ilişkilerine etkisi / 91 Kürt sorunu, İslamcı tehdit ve Erbakan'ın düşürülmesi / 98 Mykonos Davası /100
Yedinci Bölüm 1997'de Kürt Sorunu / 103 Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmesi: Tekrar PKK / 103 Refah Partisi'nin devrilmesi / 107
Sekizinci Bölüm Özet / 112 1990’larda Kürt sorunu ve İran'ın jeopolitik ve jeostratejik kaygılarına etkisi / 112 1990'larda Kürt sorunu ve Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik endişelerine etkisi / 119 Sonuç / 123 Bibliyografya / 127
ÖNSÖZ
Bu çalışmanın Kürt Çalışmaları Serisi’nin girişi mahiyetinde Mazda Publishers tarafından yayımlanmasının bana teklif edilmesinden memnuniyet duyuyorum. Yayınevinin editörü Ahmad Jabbari, bu serinin Kürt tarihi, politikası ve kültürü hakkındaki en yeni ve en iyi çalışma olması için çok kararlı.
Bunu zaman gösterecektir. Kürt tarihi ve Kürtlerin Ortadoğu ve İslam tarihinde oynadıkları önemli rol, Ortadoğu ve İslam çalışmaları alanında ihmal edilmiştir. Bunun nedenlerinden biri Ortadoğu ve Islami araştırmaları yapan uzmanların daha çok Arap, Türk ve İran tarihiyle ilgilenmesidir. Ortadoğudaki Yahudilerin tarihi hakkında son yirmi beş yıldır yayımlanan kitaplar bile bütün Kürt tarihiyle ilgili yayımlanan kitaplardan daha fazladır. Ortadoğu ve Islamla ilgili çalışmalara; Arap, Türk ve İran tarihi ve kültürüne ilgi duyan ya Avrupalılar ve Amerikalılar ya da bu ülkelerden olan uzmanlar hakimdir.
Kürt çalışmalarının az olmasının başka nedenleri de vardır. Böyle çalışmalar, sonraki bölümde anlatıldığı gibi, emperyal büyük güçlerin, özellikle Büyük Britanya’nın, çıkarlarına hizmet edecekti. Bu nedenle, Kürt Çalışmaları Serisi’nin ilk kitabının son beş asır ve özellikle son 20 yıldaki Kürt sorununun jeopolitik ve jeostratejik bağlamda ele alınması hakkında olması çok uygundur. Sonraki bölümde Kürt meselesine, yani Türkiye ve İran arasındaki devletlerarası ilişkilerde Kürtlerin ve Kürt milliyetçiliğinin bir tehdit olmasına, yoğunlaştım. Bu tercih için birkaç sebep var. Kürtler hakkındaki birçok bilimsel çalışma daha çok Irak’taki Kürtlerle sınırlıdır. Çünkü Giriş bölümünde açıklandığı gibi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Büyük Britanya’nın Ortadoğu’yu kontrol etmesi Kürtlerin de bu topraklarda büyük oyuncu oldukları Irak’ı kontrol etmesine bağlıydı. Kürtlerin Irak üzerinde tarihi ve siyasi bir etkiye sahip olduğu su götürmez bir gerçektir. 1991 Körfez Savaşı’nın sonuçları bunun açık bir göstergesidir. Ancak Körfez Savaşı’nın sonuçları, Türkiye ve İran’ın oynadığı ve oynamaya devam ettiği rolün ne kadar önemli olduğunu ve örtük bir şekilde devlet içinde “Kürt Sorunu”nun uluslararası bağlamda “Kürt Meselesi” olarak adlandırılan Kürt milliyetçiliğinin frenlenmesinin Türkiye ve İran’a ne kadar büyük çıkarlar sağlayacağını bir kez daha ortaya koydu.
Bu kitapta yapmaya çalıştığım şey, Türkiye ve İran’ın hem iç hem de dış politikalarını doğrudan etkileyen Kürt meselesinin ve sorunun önemli gerçeklerinin özünü vermektir.
Hem Türkiye’nin hem de İran’ın Kürt sorunu vardır. Mevcut Kürt nüfusunun kendisi büyük bir faktördür. Nüfusu yaklaşık 65 milyon olan Türkiye’de Kürt nüfusu 12-14 milyondur, ki bu bütün nüfusun %18-21’ine tekabül etmektedir. Türkiye’nin Kürt sorunu ve bu sorunla uğraşması 10 yıldan fazladır Türk politikasına egemendir. Bazı istatistikler bunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Geçen on yıl içerisinde Türkiye, ülkenin doğu ve güneydoğusunda yaklaşık 400 bin asker bulundurdu. PKK’ye karşı verilen savaşın ve diğer Kürtlerin bastırılmasının maliyetinin 1997 itibariyle yıllık 10 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ekonominin diğer sektörlerindeki 3-4 milyar dolarlık kayıp bu hesaba dâhil değildir.
Üç bin altı yüz köy ve mezra tahrip edildi. Çoğunluğu Kürt olan 300 gazeteci öldürüldü. 3000 “faili meçhul” cinayet işlendi. Fakat Ankara’nın PKK’ye olan sempatiyi yok etmek için PKK ve Kürtlere karşı yürüttüğü savaşın ve etnik temizliğin en önemli sonucu, 3 milyon Kürdün doğudan ve güneydoğudan batıdaki büyük kentlere, özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir’e, göç etmesiydi. Göç o kadar devasa oldu ki yirmi yıl önce hiçbir. Kürdün bulunmadığı Akdeniz bölgesindeki bazı şehir ve kasabaların nüfusunun yarısını şimdi Kürtler oluşturuyor.
Kürt meselesi -ya da çok az anlaşılır olmasına rağmen Türkiye’nin dediği gibi Kürt “realitesi”- hakkında çok baskıcı olan Türk devleti ve sansür bürosu Türk bilim adamı Kemal Kirişçi ve Britanyalı meslektaşı Gareth Winrow’un yazdıkları The Kurdish Question in Turkcy: An Example of a Trans-State Ethnic Conflict kitabını yayımlamalarına yakın bir zamanda izin verdi. Bu, cumhuriyetin 1923’te kurulmasından beri Türk devletine karşı Kürtler tarafından oluşturulan en büyük tehditle ilgili İngilizce yazılan ve konuyu bilimsel yönden ele alan ilk kitaptı. Ancak, mevcut hükümetin veya herhangi bir Türk hükümetinin yazarların sunduğu çözüm önerilerini dikkate alacağı pek muhtemel görünmüyor. Bu kötümser düşünüşün sebebi Kirişçi ve Winrow’un bu konuya daha geniş bir politik ve jeostratejik açıdan bakmamasıdır, ki bu jeopolitik ve jeostratejik konular Türk devletinin özellikle Irak-Suriye sınırında PKK ve Kürtlerle savaşmasını ve etnik temizliğe devam etmesini zorunlu kılmaktadır.
Türk bilim adamlarının Türkiye’deki Kürt tehdidiyle ilgili bilimsel makale yazmalarının zorlukları Türkiye’nin başta gelen üniversitelerinden biri olan Bilkent Üniversitesi’nde İdari ve Sosyal Bilimler Bölümü Dekanı olan Metin Heper tarafından çok iyi açıklanmaktadır. Heper, belki de en iyi bilinen Türk siyaseti uzmanıdır. Heper, Armed Forces Journal’de (c. 22, rio. 4 [1996]: 638) Türk ordusu ve demokrasisi hakkında şunları söylüyor: Gündelik politik olaylara karışmaması sayesinde Türk politikası ve toplumunda yüksek statüsünü sürdürdüğünden emin olan TSK, birçok alandaki gücünden ve ayrıcalıklarından vazgeçmek için çaba sarf edebilir.” Bir yıl önce The Middle East Joumal’de (vol. 51, no. 4 [1997]:45) Türkiye’de İslam ve Demokrasi hakkında yazan Heper, şu sonuca varıyordu: “Eğer radikal laikler kendi yaşam tarzlarını empoze etmeyi ve İslamcılara değer biçmeyi denemeyi bırakır ve İslamcılar laik, demokratik devlet ilkelerini sözle veya eylemle baltalamazlarsa Türkiye’de demokrasi ve lslamın evliliği mükemmel olabilir.” Fakat Heper’in bu makaleyi yayımlamasının üzerinden altı ay geçmeden TSK Necmettin Erbakan hükümetini devirdi. TSK “gericiliğin”, yani İslamcı hareketin devlete yönelik bir tehdit olduğunu iddia ederek giriştiği bu hareketi haklı gösterdi. Bu, Türk politikası ile ilgili analizlerin hedeften ne kadar uzak olduğunu göstermektedir. Umarım benim yazım bu hatalı işaretlerin bazılarını düzeltir.
İran’daki Kürt sorunu Türkiye’dekine göre devlete ve devletin biçimine yönelik daha az tehdit içeriyor. Ama bir yere kadar farklılık var. İran’daki Kürt nüfusunun altı milyon ya da 60 milyonluk İran nüfusun %10’u olduğu tahmin edilmektedir. 1945-46 yılları arasında yaşayan, ilk ve tek Kürt devleti İran’da kurulmasına rağmen 20. yüzyıl boyunca İran’daki Kürt milliyetçiliği tehdidi Türkiye’deki kadar büyük olmamıştır. Ancak -Kürt milliyetçiliği söylemine ve iradesine ragmen- Kürt Mahabad Cumhuriyeti’nin kurulması İkinci Dünya Savaşımdan sonraki politikaların ve Soğuk Savaş’la değişen şartların bir sonucuydu. İslam devriminden sonra yeni İran yönetimi, Kürt milliyetçiliğini durdurmak için kapsayıcı olan Islami ideolojik söylemi kullanma avantajına sahipti. Türkiye’nin böyle bir ek avantajı yoktu. Ordu 1980’de iktidara geldiğinde generaller, solcu tehdide karşı böyle bir söylemi kullanmayı denediler fakat bu, Kürt milliyetçiliğini azaltmak bir yana Kürt milliyetçiliğini daha da arttırdı.
İran’ın Kürt sorunuyla ilgili en önemli endişesi şuydu: İran’ın, PKK’yi kontrol etmek için işbirliği yapması Ankara’nın memnuniyetsizliğine yol açabilir ve Ankara İran nüfusunun % 16.5’ini oluşturan 10 milyon Azeriyi Türk milliyetçiliğine teşvik edebilirdi. Tahran’ın da endişelendiği gibi Kürt sorunu Azeri sorununa düğümlenmişti.
İran’ın dış politikasını ele alan bilimsel çalışmalann en ilginç yönlerinden biri bu çalışmalarda İran’ın Türkiye ile ilişkilerinin yeterince ele alınmamasıdır. İran’ın dış politikasıyla ilgilenen bilim adamları Tahran’ın Batı’yla -özellikle de Amerika ile- ilişkileri ve Basra Körfezi’nin güvenliği ile ilgili konular tarafından büyülenmiş gibidir adeta. Bu eğilim İran dış politikası hakkında geçen on yıl içerisinde yazılan en iyi iki kitapta kendini göstermektedir. Birinci kitap K.L. Afrasiabi’nin After Khomeini: New Directions in Iran’s Foreign Policy adlı kitabıdır. Bu kitap İran’ın Türkiye ve Kürtlerle ilişkilerinden hemen hemen hiç bahsetmemekte; Kürt ve Kürdistan sözcükleri indekste sadece sekiz kere geçmektedir. Diğer kitap bu konudan biraz daha fazla bilgi sağlayan Anoushiravan Ehteshami’nin After Khomeini: The Secont Iranian Republic adlı kitabıdır. Fakat Anoushiravan da sadece iki defa Kürtlerden bahsetmektedir ve bunlar da KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) ile ilgilidir. Benim amacım bu eksiklikleri gidermektir.
İki devletin Kürt sorununun önemi -özellikle Türkiye’nin şu anki konumunu devam ettirmesi bakımından çok önemli- bu iki devleti devletlerarası Kürt meselesini idare etmeye ve büyük jeopolitik ve jeostratejik çıkarları için işbirliği yapmaya zorlamaktadır. Rejim -ve Türkiye için devletin bekası- bu tür işbirliklerine bağlıdır. Bu, kitabın konusunu oluşturmaktadır.
Robert Olson Kentucy Üniversitesi Aralık 1997
Giriş Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra neden Kürt devleti kurulmadı?
Kürtler, çoğunluğu Ortadoğu’daki dört ülkede yaşayan, nüfusunun 20-25 milyon olduğu tahmin edilen bir halktır. Türkiye’de 12-14 milyon; İran’da 6 milyon; Irak’ta 3.5-4 milyon ve Suriye’de 1 milyon Kürt yaşamaktadır. Ayrıca Ermenistan ve Azerbaycan’da 100.000-150.000 Kürt bulunmaktadır. Son bilgiler Rusya Federasyonu’nda 300.000-1.000.000 Kürdün yaşadığını söylemektedir. Kürtlerin ekseriyeti birbirine komşu olan Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda; Irak’ın kuzey ve kuzeydoğusu; İran’ın kuzey ve kuzeybatısı; Suriye’nin kuzeydoğusunda yaşadığı için en azından Ortaçağ’dan bu yana bir “biz” ve topluluk duygusuna ve aynı mekana sahipler. Bu kimlik duygusu, topluluk duygusunu daha da güçlendiren 19. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan isyanlarla kuvvetlendirilmiştir.
Her ne kadar modern çalışmalar buna şüpheyle yaklaşsa da, Kürtler soylarını; askeri fetihlerden, yenilgilerden sonra imparatorluklarının yıkılmasıyla 2000 sene önce bugünkü Türkiye, İran, İrak ve Suriye topraklarındaki dağlık yerlere göç etmeye başlayan antik Medlere dayandırmaktadırlar. Tarih boyunca ...
Robert Olson
Kürt Meselesi ve Türkiye - İran ilişkileri
Avesta
Avesta Yayınları Avesta │ Kürt Araştırmaları: 333 │14 Birinci Dünya Savaşı’ndan 1998’e Kürt Meselesi ve Türkiye-İran İlişkileri Robert Olson İngilizceden Çeviren: Hikmet İlhan
The Kurdish Question and Turkish-lranian Relations Fdom World War I to 1998 (Mazda Publishers, Catifornia, 1998) Robert Olson Birinci Dünya Savaşından 1998'e Kürt Meselesi ve Türkiye-İran ilişkileri
Editör: Abdullah Keskin Kapak tasarım: Ahmet Naci Fırat Kapak: Semra Sever Kapak Foto: İran Kürdistanı, 1979 Tashih ve Mizanpaj: Avesta Birinci Baskı: 2010, İstanbul
Baskı: Berdan Matbaası Sadık Daşdöğen Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok, No: 239 Topkapı / İstanbul Tel: (0212) 613 12 11