La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kamber Ateş Nasılsın?


Auteurs : | | | | | | |
Éditeur : Belge Date & Lieu : 1991, İstanbul
Préface : Pages : 128
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x190 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Ins. Kam. N° 4028Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kamber Ateş Nasılsın?

Kamber Ateş Nasılsın?

İHD/DŞ


Belge

"Bu kitap, Diyarbakır Cezaevi’nde başlayarak yaygınlaşan sürgün uygulamalarının ve milyarlarca lira harcanarak yeniden inşa edilen ve bir bilim adamının deyimiyle tutukluları çıldırtmaya yönelik hürce tipli Eskişehir Cezaevi’ne nakil senaryolarının başladığı ve yıllardır TBMM’nde bekleyen idam cezalarının infaz hazırlıklarının yapıldığı bir ortamda hazırlandı. Kitap yayına hazırlanırken, Diyarbakır, Bismil, Adıyaman ve Ceyhan cezaevlerinde açlık grevleri devam ediyordu. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nden gelecek öyküler, sürgün sırasında bütün tutukluların özel eşyalarına el konulduğu ve imha edildiği için Derneğimize ulaşamadı ve programlandığı şekilde bu kitapta yer alamadı.
Cezaevlerini insana yaraşır bir ortama kavuşturmak, hukukdışı ve keyfi uygulamalar karşısında aktif tavır almak, hakları en kaba bir tarzda çiğnenen tutuklular ve yakınlarıyla dayanışma içine girmek, idam cezalarının infazı ve tutukluları çıldırtmayı amaçlayan hücre tipli cezaevleri konusunda duyarlılık göstermek, tüm demokratik kuruluşların ve insanım diyen herkesin ertelenemez görevleri arasındadır.”



SUNUŞ

Temel insan hak ve özgürlüklerine, insan kişiliğinin onur ve değerine, dillerin ve ulusların hak eşitliğine, Uluslararası Hukuk'un temel ilkelerine, halklar arasında evrensel barış ve güvenliğe yüksek değer biçen ve bu yolda kararlı bir savaşım yürüten İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi, insan hakları bekçiliği görevini ödünsüz yerine getirme kararındadır. Çeşitli imkansızlıklara ve zor şartlara rağmen yaşama savaşı veren Derneğimiz, insanın insanlaşması sürecinde ve insan onurunun yüceleştirilmesi mücadelesinde emeği, kanı ve canıyla yer alarak aramızda yaşayan veya can vererek abideleşen insanlarımızın, anısını yaşatmak azmindedir.
Elinizdeki bu kitap, vahşet boyutlarında değerlendirilebilecek koşullara karşı, insanlık onurunu savunarak halen cezaevlerinde bulunan ve büyük direnme savaşında şehitler kervanına katılarak halkımızın Ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesinde sembolleşen insanlarımıza adanmıştır. Bu kitap cezaevlerinin baskı ve zorbalığını, bizzat tatmış insanlarımızın kaleminden süzülmüş, yaşanmış anılardan oluşan gerçeğin öyküsüdür. Tutuklu ve hükümlülerin düşüncelerini, özlem ve duygularını yansıtıp, tüm insanlığa bir çağrı niteliğini taşıyarak onların sesini zindanlardan ve demir parmaklıkların arkasından toplumumuza getirmekte bir aracı işlevini yerine getirebilirse amacına ulaşmış olacaktır.

Tüm ülke genelinde olduğu gibi, Bölgemizde de cezaevlerinin durumu ayrı bir insanlık dramıdır. Gerçekte, bir ülkenin cezaevleri, o ülkede demokrasinin ve insan haklarına saygının boy aynalarıdır. Ne yazık ki Türkiye, bu alanda da sınıfta kalmış, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Toplumsal Konseyi tarafından 31 Temmuz 1957 tarihinde onaylanan "Tutuklulara Uygulanması Gereken Davranış Standardı Kurallarını ve yine Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 17 Aralık 1979 tarihinde benimsenen "Yasa Uygulayan Görevlilerin Davranış Kurallarını yerine getirmekten oldukça uzaktır ve bu kuralların çoğunu sürekli ihlal halindedir. Dünya Sağlık Örgütünün kararlarını benimseyen BN Genel Kurulu 18 Aralık 1982 tarihli "Tutuklu ve Gözaltında Bulunanların İşkence ve Başkaca Zalimce, İnsanlıkdışı ya da Onurkırıcı Davranış ya da Ceza’ya Karşı Korunmasında Sağlık Personelinin, Özellikle Hekimlerin Rolüne İlişkin Tıp Ahlakı İlkeleri"ni benimseyerek bu alandaki standartlarını saptarken, Türkiye'de bu ilkelerin çiğnendiğine dair sağlam bulgular mevcuttur. Özellikle bölgemiz cezaevleri, yatacak yer, sağlık koşulları, giyim, yatak, beslenme, tıbbi hizmetler, disiplin ve cezalandırma, kısıtlama araçları, dış dünyayla ilişki, kitaplık, tutukluların getirilip götürülmesi ve kurum personeli gibi konularda belirlenen ve uluslararası kabul görmüş kurallar bütününden oldukça uzaktır. Çıkarılan pişmanlık yasaları çerçevesinde tutukluların itirafçılığa zorlanması, cezaevlerinde ayrı itirafçı koğuşlarının oluşturulması ve politize olmamış tutukluların bu koğuşlara konarak sözümona "Islah" edilmeleri projeleri, bölgemiz cezaevlerinin kanayan yaralanndandır. İtirafçılar tutukluluk halleri sona erdikten sonra bile, devletin kıskacından kurulamamaktadır. Özellikle 1980-1983 yılları arası Diyarbakır E Tipi Cezaevindeki uygulamalar, Saygon ve Evin Zindanlarındaki uygulamaları çoktan aşmıştı. Bugün tutuklu ve hükümlüler cezaevlerinde bazı nisbi haklara sahipseler, bu 12 Eylül sürecinde cezaevlerindeki açlık grevi ve direnişlerde can verilerek kazanılmış haklardır. Yürürlükteki bu haklar tutuklu ve hükümlülerin birliği, dayanışması ve insanlık onurunu savunma mücadelesindeki kararlılıkları sayesinde devam etmektedir. Ama siyasi iktidarın da, alınan bu hakları tekrar gasbetme yönündeki niyetleri bitmiş değildir.

Bu kitap, Diyarbakır Cezaevinde başlayarak yaygınlaşan sürgün uygulamalarının ve milyarlarca lira harcanarak yeniden inşa edilen ve bir bilim adamının deyimiyle tutuklulan çıldırtmaya yönelik hücre tipli Eskişehir Cezaevi 'ne nakil senaryolarının başladığı ve yıllardır TBMU'nde bekleyen idam cezalarının infaz hazırlıklarının yapıldığı bir ortamda hazırlandı. Kitap yayına hazırlanırken, Diyarbakır, Bismil, Adıyaman ve Ceyhan cezaevlerinde açlık grevleri devam ediyordu. Diyarbakır E Tipi Cezaevinden gelecek öyküler, sürgün sırasında bütün tu-tukluların özel eşyalarına el konulduğu ve imha edildiği için Derneğimize ulaşamadı ve programlandığı şekilde bu kitapta yer alamadı.

Cezaevlerini insana yaraşır bir ortama kavuşturmak, hukukdışı ve keyfi uygulamalar karşısında aktif tavır almak, hakları en kaba bir tarzda çiğnenen tutuklular ve yakınlarıyla dayanışma içine girmek, idam cezalarının infazı ve tutuklulan çıldırtmayı amaçlayan hücre tipli cezaevleri konusunda duyarlılık göstermek, tüm demokratik kuruluşların ve insanım diyen herkesin ertelenemez görevleri arasındadır.

28 Ekim 1990
İnsan Hakları Derneği
Diyarbakır Şubesi
Yönetin Kurulu


Kamber Ateş Nasılsın!

Ruşen Sübüloğu

Kamber, 12 Eylül gelince, kendini sıkıyönetim mahkemelerinin karşısında bulmuş, kısa süren bir yargılamadan sonra, kendisinin deyimiyle "Karşıyaka Mezarlığı'ndan dönerek" idamdan müebbet hapis cezasına düşmüş ve dosyası Askeri Yargıtay'a gönderilmişti...

O, Mamak Askeri Cezaevi'nde işte bu davanın Askeri Yargıtay'daki sonucunu bekleyerek tutukluluk günlerini geçiriyordu.
Müebbetlik olduğu için kaldığı B Blok'un tecrit hücrelerinden birine konulmuştu. Yanında bir arkadaşı daha vardı.

Tecrit günlerinden birinde Kamber'e bir mektup geldi. Hektupta deniyordu ki:
"(...) Önünüzdeki görüşte, İmranlı’da bulunan anneni ziyaretine getireceğiz. Annen sen içeri düştüğün günden beri; "N’olur beni oğluma götürün. Yarının ne getireceği belli mi olur?
Dünya gözüyle oğlunu son bir kez daha göreyim..." diyerek başımızın etini yiyordu. Kismet bu görüşeymiş, geliyoruz... "

Kamber mektubu okudu. Avurtları çökmüş, gözlerinin altı morarmış yüzüne bir hüzün bulutu kondu. Yanındaki arkadaşına:
"Annem ziyaretime gelecekmiş...” dedi. Arkadaşı:
"İyi ya, ne güzel!" dedi. Kamber derin bir nefes
aldı.

.....




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues