The Kurdish Digital Library (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı


Author : Mar Yeşua
Editor : Yeryüzü Date & Place : 1996, İstanbul
Preface : Yakup BilgePages : 126
Traduction : ISBN : 975-7095.01-X
Language : TurkishFormat : 135x195 mm
FIKP's Code : Liv. Tur. Yes. Urf. 3888Theme : General

Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı

Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı

Mar Yeşua

Yeryüzü

Ey, bütün insanların en üstünü, rahip ve aynı zamanda rahiplerin başı Sergius, mukaddes zatınızın; tarih sırasıyla çekirgelerin baskını, güneşin tutulması, zelzele, kıtlık, salgın ve Romalılar (3) ile Persler(4) arasındaki savaşa dair herşeyi yazmamı emreden mektubunuzu aldım. Fakat bunlardan başka şahsım hakkında övgülerde bulunmuşsunuz ki, bu husus beni hatta kendi nefsimle yalnız iken bile daha çok mahcup etti. Çünkü, hakikatte bu vasıflardan birisi bile bana ait ...


İçindekiler

Önsöz / 11
Urfa ile Amid ve Bütün Mezopotomya’dakı Felaket Çağına Dair Tarih
(Müellif Mar Yeşua’mn Önsözü) / 15

I. Kısım
Jovinian, Zenon, Peroz, Balaş, Anastas (363-501 yılları arasında Romalı - Bizans ve Persler arasındaki münasebetler ile savaşın sebepleri) / 23
XII. İstanbul tahtında ihtilallar / 27
XIII. Zenon ile İllus ve Basiliskus / 27
XIV. İllus ile Leontius’un Zenon’a karşı isyanı / 28
XXI. Armenyalıların Perslere karşı isyanı / 34
XXII. Kadişler ve Temurlann (Şemrlerin), Arapların isyanı / 35
XXIII. Camasp ve Kavad’ın yeniden hükümdarlığı / 36
(Sasanlı-Bizans Savaşları Başlamadan 494-501 Yılları Arasında Gürülen Türlü Türlü Felaketler)
XXV. Eserin Kaynakları / 38
XXVI. Çıban Afeti / 38
XXVII. Urfa’da Eğlence ve Mucize / 39
XXVIII. Piskopos Kürus / 41
XXIX. Urfa Valisi Aleksander / 41
XXX. Urfa’da Eğlence ve Hamamın çöküşü / 43
XXXI. Vergilerin Bağışlanmasına Urfalıların Sevinci / 44
XXXII. Piskopos Petros ve Vali Demosthenes / 45
XXXIII. Çekirge ve Zelzeleler / 46
XXXIV.    499 Eylülü Zelzelesi ve Nikopolis’in Yıkılması / 46
XXXV. Arsamosata Kilisesinin Çöküşü / 49
XXXVI.    8 Saat Süren Güneş Tutulması ve Urfa’da Dualar / 49
XXXVII. Gökyüzünde Yalancı-Güneşler ve Kargı Işığı / 51
XXXVIII. 500 Yılındaki Çekirge Afeti, Kıtlık, Açlık ve Göçmeler / 51
XXXIX.     Yiyecek Pahalılığı, İmparatorluğun Bağışmaları / 53
XL. Urfa’daki Açların Hali / 55
XLI. Şehir ve Köylerde Açlıktan Ölüyorlar / 56
XLII. Urfa’da Hükümetin Yardımı Acından Ölenlere Yetmiyor / 56
XLIV. Salgın Bitmiyor Yeni Mahsulün Azlığı / 59
XLV. Kuru üzümün Bolluğu, Yeni Ekinlerin Gürlüğü / 60
XLVI. Çılgınca Eğlencelerin Yasağı, Ucuzluk. / 61
XLVII. Akka Şehrinin Yıkılışı, İzniklilerin Uslanması / 62

II. Kısım
(502-506 Yılları Vak’aları) / 65
XLVIII. 502 Yılında Erzurum’un Perslere geçişi / 65
XLIX. Mezopotamya Vilayetlerindeki Felaketler / 65
L. Amid’in Kuşatılması, Bizansın Barış İsteği, Savaş / 66
LI. Bizanslıların Tella’da Gece Vuruşmasında Yenilmeleri / 67
LII. Haran'ın Düşmesi, Urfa’nın Tahkimi, Erzurum’un Geri Alınışı / 69
LIII. Amidlilerin İranlıları Bunaltması, 3 Ay Dayanan Amid’in Düşmesi / 70
UV. Rufmus’un Salıverilişi, Fırat Doğusunda Kaçışma, Bizanslıların Hazırlığı / 72
LV. Bizans Cenarali Areobindus’un İranlılardan Kaçması / 73
LVI. Amid Önündeki Bizans Ordusunun Hazırlık ve Hileyle Çekilmesi / 74
LVII. Sasanlı ve Bizans Araplarının Karşılıklı Akınları, Bizanslıların Fırat Batısına Çekilmeleri / 75
LVIII. Na’man’ın Ölümü, Tella’nın Kuşatılması ve Yahudilerin İhaneti, Persler’in Tella’dan Çekilmeleri / 77
LIX. Urfalıların Müdafaa Hazırlığı, Kavad’ın Barış Teklifi Haranlılar’ın Hun Başbuğunu Salıvermeleri / 79
LX. İranlıların Yeniden Urfa’yı Kuşatması / 81
LXII. İranlıların Urfa’yı Yeniden Kuşatması / 84
LXIII. İranlıların Urfa’dan Çekilmesi, Batnan’ın İran Atlıları eline geçmesi / 85
LXIV. Kallinikus - Rakka Kasabasında İran Merzbanının Tutsak Düşmesi ve Kurtuluşu / 86
LXV. Başbuğ Kelerius’un Ordusunu Kışlağa Dağıtması / 86
LXVL Bizanslıların Amid'i Kuşatmalan / 87
LXVII. Bizanslılar için mucize belirtisi / 88
LXVIII. Üzeri yazılı mucize yumurta / 89
LXIX. Romalıların Sincar’daki İran sürüsünü ele geçirmesi / 90
LXX. Urfa’da orduya ekmek pişirilmesi / 90
LXXI. Bizanshların Amid suru dibinde mağara açmaları / 91
LXXII. Amid suru önünde atışıp vuruşma / 92
T .XXIII. Amid önünde savaştan vazgeçilmesi / 93
LXXTV. Eski Theodosiopolis muhafızının İran’dan kaçması / 93
LXXV. İran, idaresindeki Arap ve Armenyalıların Romalılar tarafına geçişi / 94
LXXVI. Amid’deki korkunç kıtlık, halkın ölümü ve sefaleti / 95
LXXVII. Amid’de aç kadınların insan eti ve leş yemeleri / 96
LXXVIII. Vergilerin bağışlanması / 97
LXXIX. Romalı ve Araplar’ın Dicle doğusuna akın ve yağmaları / 97
LXXX. Barış için teklif / 99
LXXXI. Kışlağa çekilen Roma ordusunda disiplinsizlik / 100
LXXXII. Urfalıların çektiği emekler, sıkıntılar / 101
LXXXIII. Amid’e yeniden piskopos tayini ve şehrin şenlenmesi / 101
LXXXIV. Amidliler ile Urfalılara para dağıtılması / 102
LXXXV. Vahşi hayvanların verdiği ezalar / 103
LXXXVI. Romalı idareci ve askerlerin yerli halka zulüm ve tecavüzleri, yağmaları ve rüşvet almaları / 104
LXXVII. Vali Evlogius’un Urfa’yı imarı / 105
LXXXVIII. Arapların baskını ve cezalandırılması / 106
LXXXIX. Batnan kalesinin onanlması, Urfa kilisesinde bakır kaplama / 107
XC. (Mardin’deki Kara-) Dara’dâ bir sınır kalesi yapılması, Farazman’ın avcılığı / 107
XCI. Birta-kastra - Birecik ile Europus - Cerablus kalelerinin yapılması / 108
XCII. Dük Romanus, İmparatorun Mezopotamya vergilerini bağışlaması / 108
XCIII. Gotlu askerlerin verdiği sıkıntı ve angaryalar / 109
XCIV. Gotlu askerlerin Valiyi öldürme teşebbüsleri, Valinin kurtuluşu / 109
XCV. Magistros’un ordu ile Urfa’ya gelip beş ay kalması Gotların verdiği sıkıntı / 110
XCVI. Urfa’da konaklayan ordudaki Gotlar’ın yolsuzluk ve zararları / 111
XCVII. (Kara-) Dara şehrinde îran-Roma barış görüşmeleri ve Romalıların sözbozanlığı / 112
XCVIII. (Roma-Pers barışının yapılması) / 114
XCIX. Amid’in bütün ve Urfa’nın yarım olarak vergilerinin bağışlanması / 114
C. Magistros’un Urfa’ya gelişinde barış yüzünden yapılan sevinçli şenlikler / 114
CI. (Son) / 115

Adlar Dizini (indeks) / 117

Eski Urfa Şehri Planı / 126


ÖNSÖZ


Vakaayinameler Süryani yazınında çok önemli bir yer tutar. Hıristiyanlıktan sonra yazılan bu halkçı kronikler, dönemleri için birer özgün başyapıt niteliğindedirler.

Tarihsel süreçte vakaayinameleri yazan vakanüvistlerin tarihe bakışı hep “SultanTanrı gözünden olmuştur. Her şey “Sultan'ın yengisi ile biter, “Sultan'ın başarısızlıkları hep esgeçilirdi. Sokaktaki insanın yaşantısı önemsenmezdi.
Aslında Süryani vakanüvistlerinin de aldığı temel miras budur. Mezopotamya’yı yöneten krallar için yazılan tabletlerde tarih hep Asur, Babil kralları ile Arami prenslerinin gözünden yazılır. Süryani vakanüvistleri bu mirası devralmalarına rağmen, Hiristiyanlık, diğer alanlarda olduğu gibi Süryani yazınını da etkiledi. Hıristiyanlıktan sonra tarihi yazan vakanüvistler genellikle rahipler smıfındandır ve yeryüzündeki bir “sultan'a bağlı değildirler. 'Artık onlar “göklerin krallığı"na bağlıdırlar. Bu öge, devlet kiliseleri için geçerli değildir. Ancak Süryani Kilisesi hiç bir zaman devlet kilisesi olmamıştır.

Bu nedönle de tarih artık yeryüzündeki "Sultan"ın değil, göklerdeki "Kral"ın adına yazılır. Yaşanan tüm olayların nedeni, insanların Tanrı’ya karşı yaptıkları kötülüklerin cezalandırılmasından kaynaklanır, savaşlar, kıtlıklar, büyük depremler Tanrı’nın her kul unu doğru yola getirmek için yolladığı işaretlerdir.

Tarihin bu kadar “Hıristiyanlaştınlmasına rağmen Süryani vakanüvistleri tarihe "Sultan"ın gözünden bakmadıkları için önemlidirler. Vakanüvist gördüğü veya duyduğu olayları olduğu gibi yazar. "Sultan"ın yaptıkları yanında sokaktaki insanın ne yaptığı da önem kazanır. Bir yerde Süryani vakanüvistleri yaşadıkları çağın ve bölgenin “resmi olmayan” tarihini yazmışlardır. Bu nedenle Süryani vakaayinamelerinin “tarihi değeri” bir kat daha artar.

Elimizdeki Vakaayiname Süryani rahip Mar Yeşua tarafından kaleme alındı. Mar Yeşua 494 ile 507 yılları arasında bugünkü Urfa (Süryanice Urhoy) ve Diyarbakır’ın (Süryanice’de Omid) tarihini yazar. Kendisi Amid (Diyarbakır) yakınlarındaki Zuknin (şimdiki Zoğni harabesi) köyünün manastırında rahip olan Mar Yeşua , Urhoy’da (Urfa) bulunan bir manastırın başrahibi olan Sergius’un isteği üzerine vakayinameyi kaleme alır. Süryani yazınında kitabın birine adanması yöntemi oldukça sık kullanılır.

Mar Yeşua, bu bölgelerin o dönemdeki tarihlerini kaleme alırken, Bizans ve Sasani (İran) devletleri arasındaki kavgalar yanında, halkın günlük yaşantısını da yazar. Urfalıların “Eski Yunan masallarının terennüm edildiği çılgınca eğlencelerinden sözeder.

Mar Yeşua’nın “Vakaayiname”sinin günümüze ulaşmasını sağlayan kişi tarihçi ve Süryani Ortadoks Patriği Tel-Mahreli Dionosios olmuştur (ölümü 845). Tel Mahreli’nin elyazma metni bugün Vatikan Kütüphanesi’ndedir.
Mar Yeşua’nın “Vakaainame”sini gün yüzüne çıkaran kişi, vakaayinameyi Latinceye çeviren Jesep Simon Assemani olmuştur. Süryanice metnin ilk tam baskısı ise 1876 yılında yapıldı.

Vakaayiname’yi dünya literatürüne kazandıran kişi ise doğubilimci W. Wright oldu. W. Wright 1882 yılında Vakaayiname’yi Süryaniceden İngilizceye çevirdi. Süryaniceyi çok iyi bilen W. Wright, çeviride Süryani dilinin şiirsel özelliğini bozmamaya çok özen gösterdiğini vurgülüyor. İngilizce yazdığı önsözde Wright, çeviri metodu üzerine şunları yazıyor:

“Çevirideki metodum, önce olabildiği kadar aslına yakın bir tercüme yapmak ve sonra, aslının doğruluğundan hiçbir şey feda etmeksizin, ifadenin mükemmelleştirilmesine çalışmaktır. Aynı zamanda ister şiire ait, ister tarihi olsun İngiliz şarkiyat eserlerinin İngilizcesine bilhassa benzetiliyormuş gibi eski bir Incil uslubu kullanmaya çalıştım. Şüphesiz uslup ve yazılışları bakımından birbirine çok benzeyen Incil ve Kuran bile bugünkü dilimize çevrildikleri vakit gülünç olurlar, bu hususta kötü bir halk dili kullanılırsa...

Vakaayinamenin Türkçe çevirisi de W. Wright’in yaptığı bu İngilizce çeviriden yapıldı. Mualla Yılmaz’ın çevirisiyle Vakaayiname Diyarbakır Tanıtma Derneği tarafından 1958 yılında basıldı. Süryanice dilinin bir özelliği olan şiirsellik Türkçe çeviride de hissediliyor.

Bu nedenle elinizde tuttuğunuz baskı da Mualla Yılmaz’m çevirisinin aynısı. Ancak bugünkü kuşağın anlamakta zorluk çekebileceği sözcükleri, Candan Turhan, dildeki akıcılığı bozmadan, bugünkü Türkçeye çevirdi.

Kitabın sonuna eklenen Eski Urfa daha önceki Türkçe çeviride de yer alan, W. Wnght'in İngilizce çevirisinden alınmıştır. Harita, İngilizce çeviri için W Wright ile Mezopotamya coğrafyası konusunda otorite olan Profesör G. Hoffman tarafından hazırlandı Ancak bu baskılardaki harita, elle çizilmiş çizgilerden oluşuyordu. Yılmaz Aslantürk bu haritayı baz alarak yeniden düzenledi.

Metinde küçük parantez () içersindeki notlar Wright’in, büyük parantez [ ] içindekiler ise Diyarbakır Tanıtma Demeği’nin açıklamalarıdır. Fahrettin Kırzıoglu nun önceki baskıda yer alan notlarını ise tümden çıkarmak daha anlamlı geldi.
Mar Yeşua’nın bu vakaayinamesi Eski Doğu’nun gizli hâzinelerinin ortaya çıkmasında bir başlangıç olabilir. Doğu halklarının yarattığı uygarlıkları en az tanıyanlar bu halklarla aynı coğrafyayı paylaşanlardır. Batı üniversitelerinde, Doğu’nun bu hazinelerine büyük ilgi varken, Türkiye’deki üniversitelerin buna ilgi göstermemesi, hem bu üniversiteler, hem de bu coğrafyanın aydınları için büyük bir kayıp.

Yakup Bilge
14 Temmuz 1996, İstanbul



Urfa (1) Amid (2) ve Bütün Mezopotamya’daki Felaket Çağına Dair Tarih
(Müellif Mar Yaşua’nın Önsözü I.-VI)


-I-

Ey, bütün insanların en üstünü, rahip ve aynı zamanda rahiplerin başı Sergius, mukaddes zatınızın; tarih sırasıyla çekirgelerin baskını, güneşin tutulması, zelzele, kıtlık, salgın ve Romalılar (3) ile Persler(4) arasındaki savaşa dair herşeyi yazmamı emreden mektubunuzu aldım. Fakat bunlardan başka şahsım hakkında övgülerde bulunmuşsunuz ki, bu husus beni hatta kendi nefsimle yalnız iken bile daha çok mahcup etti. Çünkü, hakikatte bu vasıflardan birisi bile bana ait ...

1) Süryanice metinde Orhay veya Urhay (Araplarca) Er-Ruha, Romalılarca Edesse diye anılırdı. Şimdi Orfa veya Uıfa dendıyor.

2) Süryanicede Amid. Romalılarca Amida, şimdi Kara-Amid veya Diyar-Bekir

3) Sûryanice metinde Romaye veya Rumaye adı Romalılar (Bizans) yerine kullanılmıştır; nitekim Konstantinopl (İstanbul) a da eskiden Roma Nea (Yeni Roma) deniliyordu. Süryaniler ise Arapkir Bizanslılara bu yüzden Romaye (Romalılar) ve Er-Rum demektedirler.

4) Süryanice metinde Parsaye (Parslar), başka yerlerde de Parsaye veya Pursoye yazdı. Bu kelimenin, “utanç, zillet" gibi mana taşıyan bir sözün yazılışı ve benzer olduğu, hatemet gibi görülerek bu şekillere girmiş olduğu sanılıyor. Ben bu sozun doğruluğundan şüphe ediyorum. Bana öyle geliyor ki, bu sadece bir sesli harfin zayıflamasıdır.

(Bu notta yine W. Wright. Süryani harfleriyle yazılı kelımeleri misal vermiş ve a’ sesinin a, o’ sesinin nasıl u’ ya çevrildiğini belirtmiştir.

Mualla Yanmaz

 


Mar Yeşua

Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı

Yeryüzü Yayınları


Yeryüzü Yayınları
Yeryüzü Yayınlan: 2
Tarih Dizisi: 1
Urfa ve Diyarbakır’ın Felaket Çağı
Mar Yeşua

© Yeryüzü Yayınları
İstanbul, 1996
Birinci Baskı: 1958
İkinci Baskı: Temmuz 1996

Yeryüzü Yayınları
Çuhadarağa Sok. 40/1
Kadıköy / İstanbul
Tel: (0316) 348 87 63

Kapak Düzenleme: Muharrem Küçük
Dizgi: Nart Yayıncılık - (0216) 4İ8 67 32
Düzelti: Candan Turhan
Baskı: Anadolu Matbaası

Kapak fotoğrafı: Diyarbakır Süryani Cemaatinin halen kullandığı
Merişmuni (Meryem Ana) Kilisesi
Arka kapak fotoğrafı: 7. yy’a kadar kilise olarak
(Mar Turna) kullanılan Ulu Camii

Fotoğraflar: Yakup Bilge

ISBN: 975-7095.01-X


PDF
Downloading this document is not permitted.


Foundation-Kurdish Institute of Paris © 2024
LIBRARY
Practical Information
Legal Informations
PROJECT
History & notes
Partenaires
LIST
Themas
Authors
Editors
Languages
Journals