La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Binbaşı Ersever’in İtirafları


Auteur :
Éditeur : Date & Lieu : 1994, İstanbul
Préface : Pages : 240
Traduction : ISBN : 975-343-065-5
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Yal. Bin. N°2703Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Binbaşı Ersever’in İtirafları


Binbaşı Ersever’in İtirafları

Soner Yalçın

Kaynak


Tarih 29 Ekim 1993.
O akşam gece nöbetçisi Muhabir Sinan Onuş saat 19.20’de çalan telefonu her zaman olduğu gibi, ’Buyrun Aydınlık' diye açıyor.
Çok iyi Türkçe konuşan sakin bir ses "Kontrgerillacı Ersever'i infaz ettik. PKK adına arıyorum. Sıra Soner’de" deyip telefonu kapatıyor...

Aynı saatlerde Sabah ve Özgür Gündem gazeteleri de aranıyor. Meçhul kişi bu kez şöyle diyor:
"Türk İntikam Tugayı adına arıyorum. Bitlis Paşa'nın katili Ersever infaz edildi".
Binbaşı Ahmet Cem Ersever 1993 yılı başında, PKK'ya karşı "gayri nizami harp" verilmesini savunduğu için Türk Silahtı Kuvvetlerinden ayrıldığını söylemişti . 9-14 Haziran tarihlerinde Ersever ile röportaj yapmıştık. Aydınlık'ta yayımlanan bu röportaj nedeniyle Jandarma Askeri Savcılığı Binbaşı Ersever hakkında soruşturma başlatıp, dava açmıştı.

Duruşma tarihi 26 Ekim 1993'tü. Ersever avukatına "mutlaka geleceğim" demişti. Ancak gelmedi.
Eşi Yıldız Ersever ile avukatı Emin Emir, Binbaşı’nın nerede olduğunu onun arkadaş çevresine sordular. Kimse bilmiyordu.
İşte Ersever'in infaz edildiğine dair telefonlar o günlerde edildi gazetelere...

3 Kasım 1993 tarihinde büromuza Soner Yalçın adına Ankara Otobüs Terminalinden postalanmış bir zarf geldi. Açtım, zarftan Binbaşı Ersever'in nüfus cüzdanı çıktı. Nüfus cüzdanı beyaz bir kağıdın içine konulmuştu.
İki gün sonra ise, Binbaşı Ahmet Cem Ersever'in elleri arkadan bağlanmış ağzı bantlı kafasına iki kurşun sıkılmış cesedi Ankara Elmadağ ilçesi çıkışında kireç ocaklarında bulundu.
.....



ÖNSÖZ


Kontrgerilla konusundaki teorileri ve ülkemizde yirmi küsur yıldır süren tartışmaları ilgilenen herkes az çok biliyor. Bana gelince, yedi yıllık gazetecilik yaşamım boyunca Kontrgerillanın Türk devleti içindeki evrimini adeta gözlerimle görerek izledim. Bu konuda sayısız haber yaptım. Kontrgerilla konusunda çıkmış bütün kitapları okudum. Diyebilirim ki, konunun bütün uzmanlarıyla uzun görüşmeler yaptım. Bizzat kontrgerillacılarla görüştüm, tartıştım. Bunların sonuncusu olan Ahmet Cem Ersever ise örgütün en önemli şeflerinden biriydi.

Bütün bu tecrübeyi birkaç sözcükle anlatmam istenirse şunları söyleyebilirim: Emperyalizme bağımlılık arttıkça Türkiye daha çok bir 'Kontrgerilla Cumhuriyeti’ne dönüşüyor. Diğer belirleyici etken ise Kürt sorunu. Şiddet yönteminde ısrar, bu suç örgütünün rejim içinde durmadan büyümesine yol açıyor. Artık Kontrgerilla rejime rengini veren en önemli kurumdur.

Bu kitapta taşıdığım tek iddia kuşkuların götürdüğü yere kadar gitmiş olmaktır. Gazeteci olayların tanığıdır. Kişisel yargılarımı işe karıştırmaksızın gerçeğin soğuk yüzünü okuyucuya göstermek istedim. Olgulara sadık kaldım. Bu yöntemin daha etkili olduğunu düşünüyorum. İnanıyorum ki, gerçek halktan yanadır.

Analizi küçümsemiyorum. Olgularla yetinen bir düşüncenin çocukluk çağını aşamadığını biliyorum. Olguları toplamanın amacı da zaten analiz yapmak, bir sonuca varmaktır. Gene de canlı olan olgudur. Olgu, analizin temelidir. "Teori gri yaşam ise yeşildir.” Bu kitabı yazarken canlı olanı sürekli ön planda tutmaya çalıştım.

Binbaşı Ahmet Cem Ersever'in mesleki yaşamı ve onunla görüşmelerim bu kitabın eksenini oluşturuyor. Burada ben, son yıllarda toplum olarak yaşadığımız dehşetin temelindeki örgütü, onun en önemli komutanlarından birinin anlatımıyla sergiliyorum. Halkın belleğine çakılan birçok önemli cinayeti aydınlattığıma inanıyorum. Kitap okunduğunda görülecektir ki, Türkiye'yi sarsan cinayetlerin hiçbirinin faili meçhul değildir. Faillerin bilinmeyişi, bulunmayışı resmi iddiadan ibarettir.

Öldürülmemiş olsaydı Binbaşı Ahmet Cem Ersever'den daha birçok gerçeği öğrenecek, olayların içindekilerle konuşma fırsatı bulacaktım. Toplum adına kaçırılmış bir fırsattır.
Ancak Binbaşı Ersever’in anlatabildikleri ve başka kaynaklardan edindiğimiz bilgiler şunu ortaya koyuyor: Kontrgerilla örgütü çözülmüştür! Örgütlenişiyle, işleyiş kurallarıyla, cinayetleriyle, elemanlarıyla tetikçileriyle ve devlet içindeki yeriyle çırılçıplak gözler önündedir. Buna rağmen resmen reddedilmesi ve tarafından korunması Türkiye'nin büyük trajedisidir.

Kontrgerilla NATO ülkelerinin tümünde var. Türkiye'nin NATO'ya giriş tarihi 1952. Kontrgerilla ise ülkemizde 1953 yılında kuruldu.
O zamanki yasal adı, Seferberlik Tetkik Kurulu. Fikir, finansman ve teçhizat daima ABD'ye aitti. Seferberlik Tetkik Kurulu'nun, yani Kontrgerillanın personeli de ABD Ordusu'nun ve CIA'nın subayları tarafından eğitildi. 1965 yılında Seferberlik Tetkik Kurulu, Amerikan Askeri Yardım Heyeti (JUSMATT) binasına taşındı! Adı değişti, Özel Harp Dairesi oldu.

12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri Amerika'nın emriyle Kontrgerilla tarafından adım adım planlandı ve gerçekleştirildi. Türkiye Kontrgerillanın provokasyonları, sabotajları ve işkenceli sorgularına sahne oldu. Bu süreç boyunca Kontrgerilla durmaksızın büyütüldü. Küçük bir daire iken bugün Tümen gücünde bir kuvvet haline geldi. Özel Harp Dairesi, geçtiğimiz yıl, Özel Kuvvetler Komutanlığı adını aldı. Kürt sorununun ulaştığı boyuta uygun olarak devlet içindeki belirleyici rolü arttı.

1990 yılında İtalya'da Gladio adında bir gizli devlet örgütü açığa çıkarıldı. Sovyetler Birliği'nin çözülüşünden sonra Avrupa ülkelerinin Amerika'ya bağlı Kontrgerilla örgütlerine ihtiyaçları kalmamıştı. İtalya'dan sonra bütün NATO ülkelerinde benzer örgütlerin bulunduğu resmen açıklandı. Kontrgerillanın Almanya'daki adı Sword idi. Avusturya'da Schvvert, İngiltere'de Secret British Network Revealed, Belçika'da Sdra-8, Hollanda'da NATO Command, İsviçre'de P:26 ve P:27, Yunanistan'da Sheepskin, Fransa'da ise adı "Rüzgargülü" idi. Peki Türkiye'dekinin adı? Türkiye'de Kontrgerilla ' yoktu ki! Resmi açıklama böyle.

Bu kitap resmi iddiaya bir yanıttır. ''Kontrgerilla yoktur" sözünün bizzat kendisi, Kontrgerillanın bir psikolojik harp sloganıdır!
Kontrgerilla bugünkü rejimin çelik çekirdeğidir. Sadece Kürt sorunun şiddet yoluyla çözümü için değil, bütün halka karşı eğemen sınıfın güvencesi olarak geliştirilmiştir. Rejim kendisini ne kadar tehlikede hissederse Kontrgerilla o kadar büyüyecektir. Kontrgerillayı rejimin korkusu besliyor.

Binbaşı Ersever ve arkadaşlarının cinayeti, Kontrgerilla tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Örgüt Başkent çıkışlarına ceset serpiştirme aşamasına gelmiştir. İllegal resmi şiddet Türkiye'yi bunalıma sürüklüyor. Toplumsal yaşamı zehirlemeye devam ediyor. Kontrgerilla aslında rejimin çözümsüzlüğüdür. Toplumun ruhsal dokusunu durmaksızın biçen bir testeredir.

Kitabın adını "Binbaşı Ersever" koymayı çok düşündüm. Anlamlı olacaktı. Yüzbaşı Selahattih ve Binbaşı Ersever, iki insan ismi değil, Türkiye Cumhuriyetinin tarihsel evriminin iki önemli aşamasının adıdır. Cumhuriyet emperyalizmle uzlaşıp kendi halkına karşı dövüşen bir diktatörlük haline geldikçe Kuvayı Milliye'ci Yüzbaşı Selahattin yerini Binbaşı Ersever’e bırakır! Yüzbaşı Selahattin işgalci emperyalizme direnen bir halkın parçasıdır. Binbaşı Ersever ise, kendi halkına karşı savâşan Köhtrgerilla örgütünün önemli şeflerinden biri. Bağımsızlık ile emperyalizme tam teslimiyet arasındaki zıtlık kişisel kaderlere böyle yansıyor.
Bü kitap bir Köntrgerilla tarihi değildir. Daha önemlidir. Çünkü Kontrgerilla hakkında yazılmış bütün teorilerin, bilgilerin bir tür kanıtlanışıdır. Her türlü yasanın dışında ve üstünde hüküm süren bu esrarlı örgütün gözler önüne serilişidir. Türkiye tarihi kritik bir aşamadan geçiyor. Bu kitap işte bü doneme tanıklık -etmek amacıyla kaleme âlınmıştır...

Ocak 1994
Soner Yalçın



"Gladio'yu keşfettikten sonra ondan örgüt elemanlarının haricinde haberdar olan tek kişinin kendin olduğunu bilmek, bunun neticesinde de seni her an öldürebileceklerini düşünmek korkunç bir duygu.


Fellice Casson - NATO bünyesindeki gizli Kontrgerilla örgütü Gladio'yu ortaya çıkaran Italyan Savcı

Giriş

Tarih 29 Ekim 1993.
O akşam gece nöbetçisi Muhabir Sinan Onuş saat 19.20’de çalan telefonu her zaman olduğu gibi, ’Buyrun Aydınlık' diye açıyor.
Çok iyi Türkçe konuşan sakin bir ses "Kontrgerillacı Ersever'i infaz ettik. PKK adına arıyorum. Sıra Soner’de" deyip telefonu kapatıyor...

Aynı saatlerde Sabah ve Özgür Gündem gazeteleri de aranıyor. Meçhul kişi bu kez şöyle diyor:
"Türk İntikam Tugayı adına arıyorum. Bitlis Paşa'nın katili Ersever infaz edildi".
Binbaşı Ahmet Cem Ersever 1993 yılı başında, PKK'ya karşı "gayri nizami harp" verilmesini savunduğu için Türk Silahtı Kuvvetlerinden ayrıldığını söylemişti . 9-14 Haziran tarihlerinde Ersever ile röportaj yapmıştık. Aydınlık'ta yayımlanan bu röportaj nedeniyle Jandarma Askeri Savcılığı Binbaşı Ersever hakkında soruşturma başlatıp, dava açmıştı.

Duruşma tarihi 26 Ekim 1993'tü. Ersever avukatına "mutlaka geleceğim" demişti. Ancak gelmedi.
Eşi Yıldız Ersever ile avukatı Emin Emir, Binbaşı’nın nerede olduğunu onun arkadaş çevresine sordular. Kimse bilmiyordu.
İşte Ersever'in infaz edildiğine dair telefonlar o günlerde edildi gazetelere...

3 Kasım 1993 tarihinde büromuza Soner Yalçın adına Ankara Otobüs Terminalinden postalanmış bir zarf geldi. Açtım, zarftan Binbaşı Ersever'in nüfus cüzdanı çıktı. Nüfus cüzdanı beyaz bir kağıdın içine konulmuştu.
İki gün sonra ise, Binbaşı Ahmet Cem Ersever'in elleri arkadan bağlanmış ağzı bantlı kafasına iki kurşun sıkılmış cesedi Ankara Elmadağ ilçesi çıkışında kireç ocaklarında bulundu.

Ertesi gün bir ceset daha ortaya çıkacaktı. PKK itirafçısı olduktan sonra Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele biriminde memur olarak çalışan ve Ersever'in emekli olmasından sonra istifa eden Mustafa Deniz de, elleri arkadan bağlanıp kafasına tek kurşun sıkılarak öldürülmüştü. Cesedi Ankara Polatlı'da bulunmuştu.

İlk bulunan ceset Mahsune'ye aitti. Ersever'in ölüsü bulunmadan bir hafta önce, Ankara'nın 90 kilometre uzağında Kızılcahamam tarafındaki Çamlıdere beldesi yakınlarında bulunan 25-30 yaşlarındaki sarışın kadının kim olduğu öğrenilememişti. Cesedin Ersever'in sevgilisi Mahsune’ye ait olduğu sonradan tespit edilmişti.

Ankara'nın üç ayrı çıkışında bırakılan bu cesetlerin benimle ne ilgisi vardı? Katiller beni neden tehdit etmişlerdi? Binbaşı Ersever'in nüfus cüzdanı niçin bana gönderilmişti?...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues