La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Özgürlük Türküsü


Auteur :
Éditeur : Belge Date & Lieu : 2000, İstanbul
Préface : Pages : 128
Traduction : ISBN : 975-344-250-5
Langue : TurcFormat : 135x190 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Tur. Ozg. N°1952Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Özgürlük Türküsü

Özgürlük Türküsü

Hüseyin Turhallı

Belge

"İlk isyan Adem Baba ile başladı. Tanrının akıl almaz talimatlarını dinlemektense cennetten atlayıp, dünyaya ayakları üstüne inmeyi yeğledi. İlk isyancı cennetten inerken de Mezopotamya'ya düştü. Bir ayrılık, bir yalnızlık içinde, Fırat ve Dicle'nin birbirleri ile kucaklaştıkları anda ve yerde Adem'in Havva ile buluştuğu söylenir. Kutsal kitaplar, insanlık tarihinin böyle başladığını söyler. Ya sonra?

Sonrası uzun hikaye..!"



Hüseyin Turhallı, 1960 yılında Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Riz (Sağgöze) köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Diyarbakır’da yaptı. 1981 yılında Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümüne bir süre devam etti. 1983 yılında Fen Fakültesinden ayrılarak Hukuk fakültesine girdi. 1987 yılında D.Ü. Hukuk Fakültesinden mezun olan yazar, 1992 yılına kadar Bingöl ve Diyarbakır’da avukatlık yaptı.

Vedat Aydın’ın öldürülmesinden sonra Diyarbakır HEP İl Başkanı oldu. O yıllarda gelişen halk hareketi ve serhıldanlarda aktif yer aldı. Yine bu süre içinde defalarca kontra elemanlarının başarısız suikast saldırılarına maruz kaldı. Yaptığı siyasal çalışma ve konuşmalar nedeniyle hakkında idam istemiyle davalar açılınca şehir alanını terk etmek zorunda kaldı. Mücadelenin farklı alanlarında çalıştı.

Yazar, mücadelenin bütün sınıflarında aktif olarak bulundu. Değişik zamanlarda değişik dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. “1990-95 Serhıldanlar” isimli kitabının bir bölümü 1999 Mart’ında Özgür Politika gazetesinde yayınlanan yazar, halen bu gazetede yazı yazmaktadır.

 


Özgürlük ve bağımsızlık uğruna toprağa düşenlerin anısına

İLKSÖZ


Her yaşam bir hikaye... Çokların hikayesi ise tarih oluyor. Bu anı-hikayede anlatılacak olan, çokların içinde bir Kürdün hikayesi. Bu Kürdün hikayesi aynı zamanda Kaç Kürdün hikayesi bilmiyorum. Ancak bunun sadece benim hikayem olmadığına inanıyorum. Olayı yaşarken de yazarken de düşünceleri ve duyguları gasp edilmiş, umut ve özlemleri sırtından hançerlenmiş acılar içindeki Kürdü yaşadım. Anı-hikayeyi, yaşamı çalınmış bu insanların anısına adamak istedim.

Umut yazılabilir mi...? Bir anı ya da bir hikaye, umudun nasıl bir şey olduğu konusunda belki biraz fikir verebilir. Ama işte o kadar... Yeryüzünün tüm lanetlileri gibi, kendisine insanca yaşam hakkı tanınmayan bir insanın ve hele hele Kürdün özlemlerini ifade etmek, acılarını anlatmak çok zor. Zorluklar içinde zorlukları yazmak ise daha da güç.

Eğer bir anlam ifade etmesi isteniyorsa, yaşamı tüm çirkinlikler karşısında bir isyan kılmak gerekiyor. İsyan, Özgürlük Türküsünün ilk dizeleridir. Türkü dinlemek güzeldir. Türküyü yaşamak ise, yaşayanın yaşamına güzellik katar. Acılar, zorluklar olsa da.

Bu anı-hikaye 1995 yılında Metina’da yazıldı. Ancak, okuyucu kitabı okuduğunda Metina ve sıcak savaşla ilgili bir şey bulamayacaktır. Kitapta geçen olayın zamanı ve zemini çok daha farklı. Metina ve savaş ile ilgili olanı ise ancak yaşayanlar bilir.
Ölüm hattında yürürken, yaşamın her anı kalın halatlar gibi gözlerinin önüne serilir insanın. Düşünce büyük hız kazanır. Olayı yaşarken fark edilmeyen en ince ayrıntılar bile canlanır. Ölüm çizgisinin kızıl çemberinden geçerken insan, beyin gücünün ve iradenin ilerisinde, duygu ve düşünce yoğunlaşması yaşanır. İşte gerçek olan ve sanatsal değer taşıyan şey, ölüm ve yaşam çizgilerinin kesiştiği andaki ifade gücüdür.

Asıl Özgürlük Türküsü öylesi anlarda yazıldı. Yoğun biçimde, duygu ve düşünce yüklüydü. Taşıma olanağımız olmadığı için kitapçığı paketleyerek yeraltındaki bir zulaya koyduk. Ama gömdüğmüz yeri kaybettik sonra.
Şimdi yazacaklarım asıl, Özgürlük Türküsü değil, o anki duygularımın bir kopyasıdır.

Anı-hikaye Uluslararası Sömürge Kürdistan’da Kürtlerin bir mal gibi nasıl alım-satım konusu yapıldığını anlatmakta. Bir halkın özgürlük ve bağımsızlık umudu uğruna verdiği mücadelenin sadece küçük bir kesitini dillendirmeye çalışmakta.
Hikayede bir çok yer ve şahıs ismi verilmiştir. Bu anlamda anı-hikaye, aynı zamanda bir tarihsel belge niteliğindedir de. Bir bütün olarak olayın tarihi gerçeklik değerinden çok şey yitirmemesi için bir iki istisna hariç, hepsi doğru olarak verilmiştir. Bunun apolitik bir durum olduğu, bir çok kişiyi zora sokabileceği düşünülebilir. Ancak bu kaygının yersiz olduğunu belirtmek istiyorum.
Zira belirtilen olay ve isimlerin tümü ilgili karşı güçler tarafından zaten bilinmektedir. Bilmeyen bu anı hikayenin doğrudan muhatabı olamamış olan halkımızdır.

Her şey, ölüp tarihe gömüldükten sonra değil, daha yaşanırken halkımızın olanları anımsamasını istedim.1

2 Temmuz 1999
Ortadoğu

1 Kitapçığın ilk ismi "Özgürlüğe Yürüyüş"tü. Fedai eylemine giden bir bayan arkadaşın yazıp bana verdiği bir şiirinin bende yarattağı etki nedeniyle kitabın ismini "Özgürlük Türküsü” olarak değiştirdim. Halkımızın en yiğit evlatlarının anısı zaten özgürlük türküsünün kendisi değil mi?



1 Bölüm

Kürdistan

İlk isyan, Adem Baba ile başladı. Tanrının akıl almaz talimatlarını dinlemektense cennetten atlayıp, dünyaya ayakları üstüne inmeyi yeğledi. İlk insan, ilk isyancı cennetten inerken de Mezopotamya’ya düştü. Bir ayrılık bir yalnızlık içinde. Fırat ve Dicle’nin birbirleri ile kucaklaştıkları anda ve yerde Adem’in Havva ile buluştuğu söylenir. Kutsal kitaplar, insanlık tarihinin böyle başladığını söyler. Sonra?
Sonrası uzun hikaye...!

Çok zaman geçer. İnsanlar cenneti de Tanrıyı da unutur. Emirleri dinlemez olurlar. Tanrı elçi gönderir, taş yağdırır. Ama cennetten kovulan insan, Tanrıya ibadet etmeyi gerektiren bir neden bulamaz. Ne Tanrıyı ne de elçilerini dinler. Tanrı kızar, öfkelenir ve kendi eliyle yarattığı insanları cezalandırmaya karar verir.

Yaratmak zor bir eylemdir. Tüm canlıları yeniden yaratmanın zahmetine katlanmayı göze alamayan Tanrı, Nuh’a bir gemi yapmasını ve bu gemiye her canlıdan bir çift almasını emreder. Nuh, gemiyi inşa etmeye koyulur. Soranlara “Bu gemiyle engin denizlere açılacağım” diye yanıt verir.

Gemi yapılır. Çokça zaman beklenir. Ama gemi denize açılamaz. Ademin çocukları sonrayı gören Nuh ile alay ederler. Gidip geminin içine ederler. Pislikten kırıp geçen bir hastalık başlar. İnsanlar pul pul dökülerek kırılır.

.....

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues