La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Irak, Saddam, Körfez


Auteur :
Éditeur : Çark Kitabevi Date & Lieu : 1991, Ankara
Préface : Pages : 196
Traduction : ISBN :
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Tar. Ira. N° 2174Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Irak, Saddam, Körfez

Irak, Saddam, Körfez

Ali Tartanoğlu


Çark Kitabevi


"İran Ordusu düpedüz, bilinçli olarak savaşmadı, savaştırılmadı. Neredeyse, belki açık, belki zımmi olarak askerlere (Savaşmayabilirsiniz) denmiş gibi bir hava oluştu. Yani savaşı Irak Ordusunun kanlı çarpışmalardan sonra kazanılan olağan üstü görkemli utkuları bitirmedi. Tersine İran Ordusu (Savaşmayarak) bitirdi savaşı.

- Neden bıraktınız savaşmayı? Savaş gücünüz bu kadar mı aniden tükeniverdi?
- Bütün dünya bize söz verdi Ateşkesi kabul edersek Saddam'ın devrileceğine dair.
- Kimler?
- Aralarında Sayın Özal'ın da bulunduğu birçok önemli ülkenin lideri."



SUNUŞ

1988-89 yıllarında bir buçuk yıl kadar Irak'ın başkenti Bağdat'da Anadolu Ajansı temsilcisi olarak gazetecilik yapmıştım.

Bir başka ülkede, hele savaş ortasında gazetecilik güzel ve heyecanlı. Hep yeni bir şeyler, yeni birileri. Türkiye'ye dışardan, Ortadoğu'ya bir yabancı olarak içerden bakabilmek. Dünyanın dört bir yanından bir sürü gazeteci, gazete, ajans, TV...
Irak ilginç, çarpıcı, bize göre güzel bir ülke; İraklılar sıcak, sevimli, dost. Bağdat'ı özlüyorum, diyene inanmak gerek.

İşte bu kitapta biraz bunların esintisi var..
Ama gazetecilik, Irakla, rejim gereği epeyce zor. Hele memur gazeteci olmak istemiyorsanız.
Ajans muhabirliği daha da zor. Zaten meçhul askerdir ajans muhabiri. Haberleriniz kural olarak sizin değil ajansın adıyla kullanılır. Bir gazete adına yazsanız çok kolay değerlenecek haberler, ajans diye kullanılmaz. Başka imzalarla kullanılır.
Para her yerdeki gibi yetersiz. Bu normal. Ama olanı da ancak Ankara'ya gelip edinebilirsiniz. Yoksa borç...

Arapça bilmiyorsanız, İngilizce her zaman işe yaramaz. İnsanları, bilseler de İngilizce konuşmaya zorlayamazsınız. Radyoyu, TVyi, gazeteyi anlayamazsınız. Elinizde teyp ya da metin, çevirecek adam aramaya çıkarsınız.
Aileniz yanınızda olmayabilir.
Yazdıklarınızın değerlendirilmeyişi, bütün bunların üzerine tuz biberdir. Diliniz değil ama içiniz yanar, ezilir.

İşte bu kitap, biraz da bu ezikliğin ürünü.
Hareket noktası gazeteci gözlemleri, saptamaları, haberleri, röportajları. Geri kalanı da aktarılan bilgiler, kişisel değerlendirmeler. Bilimsellik savı yok. Kusurları bağışlana.
Kitabın ortaya çıkışında getirdikleri öneriler, katlandıkları özveri, gösterdikleri anlayış ve hoşgörü, paha biçilmez yardım, destek, bilgi birikimi, dayanışma, sevgi ve dostluklarıyla, açıverdikleri evleri ve sofraları ile katkıda bulunan birçok insan var Türkiye'de ve Irak’ta.

Anadolu Ajansı eski Genel Müdürü Hüsamettin Çelebi, AP, Reuters ve AFP Bağdat muhabirleri Salah Nasravi, Subhi Haddat, Faruk Şükrü..
Bağdat Büyükelçiliği Müsteşarı Ahmet Ökçün başta olmak üzere elçiliğin çeşitli birimlerinde ve THY bürosunda çalışan dostlar Abdi Güven, Bekir Güneş, Bülent Günel, Cafer Abazaoğlu, Cemalettin Saylık, Ekrem Akkoyunlu, Enis Altınoğlu, Gazi Bilgin, Haşan Kayaoğlu, Hamit Has, Binbaşı Halil Göçmen, Kamber Bayramlı, Nuri Özgün, Adem Murat ve oğlu Raad, Pınar Işık, Tuncay Ceylan, Albay Veysel Altıntaş, Zafer Baltacıoğlu, genç yaşta yitirdiğimiz Yaşar Gültekin, koruma görevlileri Efendi Kılıç ve Yaşar Eken.

Hatta Anadolu Ajansı muhabirini zaman zaman dalgınlıkla (!) memur sanıvererek, kimi önemli haberleri kendisine de geçmediği için ciddi ciddi öfkelendiği olsa da Büyükelçi Sönmez Koksal.
Bağdat’daki çeşitli Türk şirketlerinde çalışan Mevlüt ve Hatice Can, Abdullah Cılız, Rıdvan ve Gülin Demirok, Ömer Kalender ve sınıf arkadaşım sevgili Önder Cengiz.
Sevgli meslektaşlarım Alexander Bolmatov, Alexander Levçenko, Evgeni Mikitenko, Hans ve Marlis Dahne, Salih ve Azra Konjhodzich.

Hepinize yürekle sevgi... Sağolun.
Ve... En çok da eşim Neş’e...

Ali Tartanoğlu
9 Aralık 1990, Ankara



Giriş

Bir yerde bir Batı’lı gazeteci "Öyle Doğu'nun masallardaki egzotik Bağdat'ını aramayın. Kuşkusuz uçan halılar, kırk haramiler... binbir gece masalları... filan yok ama bu kadarı da fazla" gibi birşeyler anlatıyordu.
Gerçekten sanki yüzlerce, binlerce dozer kentin bir ucundan girmişler, öbüründen çıkmışlar, sanki herşey baştanbaşa yeniden yapılmış gibi... ilk anda insanın gözüne eskiden kalma hiçbir şey çarpmıyor.

Kış, soba, kömür, fuei oil, hava kirliliği gibi bir sorun da olmadığı için. Bir de dümdüz.. Bir ucundan bakınca öteki ucunu görebilmek olası. Ama asıl neden şu; Birkaç otel ile kamu binası dışında yüksek bina yok! Konut olarak kullanılan apartman çok az. Onlar da kesinlikle dört kattan fazla değil. Bunların dışında kalan tüm yapılar bahçeli, iki katlı evler... En küçüğü yüzelli metrekare!...

Arazi ve gelirler böyle bahçeli, iki katil evler yapmaya elverişli olunca, yerel yönetimler de yık-yap'a izin vermeyip alt yapı hizmeti götürmekten çekinmeyince kent yayılmış da yayılmış. Ankara, 200 kilometrekarelik alanda üçbuçuk milyon kişiyi tıknefes yaşatmaya uğraşırken, Bağdat'ın dörtbuçuk milyonu tam dokuzyüz kilometrekareye yayılmış. Kentin iki ucu, bazı yerlerde elli atmış kilometre.

Her yan, başka zaman hiç dikkat çekmediği halde, ışığı arkalarından alınca, hele akşam üstleri nefis görüntüler veren, insanda ...




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues