TÜRKÇE BASKIYA ÖNSÖZ
Yaresan cemaati üzerine olan bu araştırma elverişsiz koşullarda tamamlandı. Tam olarak İran ve Irak arasındaki talihsiz savaşın en şiddetli olduğu esnada yürütüldü. Yaresan cemaat mensuplarının çoğunluğunun ikamet ettiği Kermanşah bölgesi, Irak silahlı kuvvetleri tarafından kısmen işgal edilmiş ve bu bölge, savaş boyunca başlıca savaş alanlarından biri olarak kalmıştı. Sekiz yıl süren bu savaş, yirminci yüzyılın en uzun savaşı kabul ediliyor. Doğaldır olarak bir savaş bölgesinde araştırma yürütmenin kolay olması beklenemez. Normal şartlar altında bile öylesi cemaatler üzerine yapılan çalışmalar, olağanüstü kısıtlamalarla baş etmek zorunda kalır. Nihayetinde bu cemaat, yüzyıllarca gizli koşullar altında yaşamıştır. Bereket versin ki halen cemaatleri hakkında benimle konuşmaya razı olan ve cemaat, mensuplarının özel kullanımı için sınırlı sayıda basılan kitap veya el yazmalarını benim için tedarik etmeyi kabul eden birkaç kişi bulabildim. Hatta birkaç mülakatı, Irak savaş uçakları üzerimizden uçarken yaptım. Ayrıca sürekli olarak roketleri de hesaba katmak durumundaydık zira tüm bölge Irak uzun menzilli füzelerinin erimi dahilindeydi. Bu araştırmanın tamamlanması için karşılaşılan zorluklar o denli çoktu ki birkaç sayfada ancak anlatılabilir.
Kişisel alan araştırmasıyla alakalı sorunların yanısıra, ikincil literatürle ilgili farklı tür sorunlar da sözkonusuydu. En başta anılması gereken sorun, son derece nadir olan bilimsel çalışmalarla ilgiliydi. Cemaatin ritüelleri ve toplumsal örgütlenmesi hakkında bilimsel bir alan araştırmasına dayanan bir tek çalışma mevcut değildi. Dini öğretilere gelince, Minorsky ve Mokri tarafından yazılan makaleler dışında hepsi çok dikkatli bir şekilde ele alınmayı gerektiriyordu. Bununla birlikte, tanınmış Şarkiyatçılar tarafından yazılmış makaleler bile, tüm sosyal incelemeler için azami öneme sahip olan sistematik araştırma stratejisi ve metodolojiden yoksundu. Aslında birçok sosyal bilimci olmayan araştırmacı -özellikle Şarkiyatçılar-zaten metedolojinin önemli olduğunu düşünmemektedirler. Görünüşe bakılırsa kendi özel yöntemlerini izlerler; gerçekten birtakım yöntemleri varsa bile, bunlar doğal olarak okuyuculara takdim edilmez. Benzer şekilde, kullandıkları terimleri açıklamazlar bile; bu da, daha fazla zorluğa neden olur. Kullanılan terminolojiyi açıklamaya dair bir bölümün olmayışı, yalnızca, farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlanan bilimsel terimlere has bir sorun değildir. Bazen yer isimleri bile, örneğin “İran”, farklı anlamlara gelebilir. İşte bu terimler tanımlandığı takdirde, her okuyucu onları kendi arkap-lanına göre anlayacaktır. Diğer yandan -ve bu eğilime karşı olarak- metodoloji, sosyal bilimciler için gerçekliğin neredeyse yarısı demektir. Bu bağlamda sosyologlar yalnızca terminolojinin açıklanmasında değil, metodolojinin öteki boyutları konusunda da gayet hassas davranırlar. Onlar için verilerin veya bir analizin geçerliliği daha çok, onların toplanışında izlenilen yol veya bir çalışmanın dahilinde yürütüldüğü teorik alanlara bağlıdır. Ne yazık ki, bu araştırma için bulunan hiçbir kitap veya makalede, herhangi bir metodolojinin izlendiğine yönelik hiçbir bir göstergeye rastlanmadı.
Bu yüzden mevcut ikincil literatürün kullanımı dikkatli ve eleştirel olmayı gerektiriyordu. Çalışma boyunca bu hassas noktalara yeterince dikkat etmiş olmalıyız, zira şu an elime geçen bu fırsatla, çalışmada temel bir düzelti yapmamı gerektirecek türden yargıların olmadığını görmekteyim. Buna rağmen, yukarıda değinilen zorluklar yüzünden, ikincil literatüre dilediğimden daha fazla dayanmak zorunda kaldım. Aslında, ikincil literatür ve elyazması müsvedde ve notları aramak bile alan araştırmamın hayli zaman ve enerji alıcı bir bölümüne dönüştü. Çünkü o zaman, önemli kaynaklar hiçbir kitapçıda bulunmuyordu. Onlara sahip ve onları bana vermeye razı cemaat mensupları bulmak zorundaydım. Bu kitapların çoğu çok sınırlı sayıda basılmıştı. Onlara veya herhangi bir müsveddeye sahip olan insanları bulmak hiç de kolay değildi. Bazıları, o eserleri başkalarına göstermeye bile razı değillerdi. Veri toplama sürecinde karşılaştığım zorlukların ayrıntılı bir sunumu, sosyal bilim öğrencileri için yararlı olabilecekse de, burada, kitap ve müsveddeleri ararken ve hatta ikamet ettiğim ülkeye ulaştırırken baş etmek zorunda kaldığım maceralar hakkında bundan fazlasını yazmak mümkün değil. Bununla birlikte sosyal bilimciler, -metodolojilerinin bir parçası olarak- tüm bunların bu veya şu şekilde incelemenin sonucunu etkileyebileceğinin farkındadırlar.1
.....
1 Uzun dönemli alan araştırmaları yürütmüş olanların da bileceği gibi, araştırmanın ürününü etkileyebilecek olan yalnızca, incelemeye tabi konuyu etkileyen başlıca nesnel ve öznel faktörler değildir. Benzer şekilde, araştırmanın ürünü, araştırmacının kendisinin de aynı veya başka birtakım farklı önemli veya önemsiz faktörlerin tesirinde olmasından da etkilenebilir. Bu nedenle araştırmacının nesnelliği veya inceleme konusu, örneğin incelemeye tabi cemaatin araştırmacıyı yerli mi yabancı mı diye kabullendiğine bağlı olarak etkilenebilir. Keza bir araştırma, araştırmacının alan tecrübesi; yerel dili biliyor mu yoksa yalnızca ulusal dili mi biliyor olduğu ya da şu veya bu aile arkaplanına sahip olduğu vb. gibi faktörlerden de etkilenebilir. Bu tür faktörlerin yaıusıra, örneğin araştırmacının sosyal veya açık sözlü biri olması ya da şu veya bu görünüme sahip olması gibi çok basit kişisel özellikler de bazen önemli olabilmektedir. Şu ana kadar tüm bunlar, incelediğimiz cemaat üzerine yazmış araştırmacılar tarafından hep ihmal edilmiştir. Bu duruma tek istisna olarak, bir seferinde kendi bıyığının, Yaresan cemaat mensuplarıyla kaynaşmasını kolaylaştırdığını fark eden Van Bruinessen’i gösterebiliriz. Martin van Bruinessen, Satan’s Palmists: Some heterodox beliefs and practices among the Ahl-e Haqq of the Guran district. Yayımlanmamış Müsvedde.
1. Kavram Ve Metodoloji
1.1. Araştırmanın yapısı
1.1.1. Soruları sınırlandırma
Yaresan ve “Ehl-i Heqq”, Güney Kürdistan’da yoğunlaşmış önemli bir Kürt cemaatine verilen isimlerdir. Önemine rağmen, cemaat hakkında çok az şey bilinmektedir. Bu nedenle, yetersiz ve eksik olsa da mevcut bilgiler, sosyologlar da dahil sosyal bilimciler tarafından geniş ölçüde kullanılmıştır. Yine de bu cemaat üzerine sosyolojik bir örnek olay araştırması yoktur. Bu yüzden, bu cemaat hakkında henüz cevaplanmamış birçok soru olacaktır.
Cemaat üzerine yapılmış ilk genel araştırma niteliğindeki bu çalışmada, cemaatin bütünlüklü bir resmini çizmek ve gelecekteki araştırmalara birtakım ana hatlar sunmak amaçlanmıştır. Çalışma cemaat ile ilgili üç temel soru üzerine yoğunlaşacaktır;
a) En önemlisi olan ilk soru, bu insanların kim olduklarım ortaya çıkarmaya yöneliktir. ..... |