La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Kürt Dili ve Söylenceleri


Auteur :
Éditeur : Öteki Date & Lieu : 1991, Ankara
Préface : Pages : 240
Traduction : ISBN : 975 - 7782 - 02 - 5
Langue : TurcFormat : 135x195 mm
Code FIKP : Liv. Tur. Aks. Kur. N° 2273Thème : Général

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Kürt Dili ve Söylenceleri

Kürt Dili ve Söylenceleri

Gürdal Aksoy

Öteki

Bugün, herkesten çok Kürtlerin "bilime, bilimsel bilgi"ye ihtiyacı vardır. Çünkü Kürt kültürü on yıllardır egemen kültürlerin baskısı altındadır. Kürtler üzerine yapılan araştırmalar "yasal" yaptırımlarla engellenmeye çalışılmaktadır. Buna rağmen son zamanlarda Kürtlerle ilgili birçok araştırma-inceleme yayımlanabiliyor. Nedense kitaba göre piyasa değil, piyasaya göre kitap anlayışı bu alanda da kendisini gösteriyor. Bu dönem de kapanmıştır, kapanmak üzeredir. Kürtler üzerine ciddi bilimsel çalışmalar yapılmak zorundadır. Bu konuda en büyük sorumluluk "Kürt aydım"na düşüyor.
Kürt Dili ve Söylenceleri Üzerine İncelemeler, Kürt tarihine, mitolojisine ve diline romantizmden sıyrılmış bilimsel bir bakışı içeriyor. Bu yanıyla ciddi çalışmalara doğru atılmış ilk adımlardan birini oluşturuyor.

Gürdal Aksoy, 1968 Bingöl doğumlu. Ortaöğretimini 1985'te bitirdi. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydını yaptırdı. 1988 yılında TCK'nun 168/2, 142 ve 159. maddelerine muhalefet iddiasıyla iki kez tutuklandı. Yaklaşık bir yıl tutuklu kalan Aksoy, 89 "da beraat etti. Halen Hukuk Fakültesinde öğrenimi sürdüren yazar, "Özgürleşme Sürecinde İnsan" adlı çalışmasını hazırlıyor.



ÖNSÖZ

Türkiye'de objektif bir araştırmacı olmak, yedi başlı ejderhayı öldürmekten çok daha zor. Hele araştıracağınız konu, Kürtlere ve benzeri tabulara ilişkinse... Böyle bir konuda çalışmaya başlayan araştırmacı, tüm benliğiyle konuya sarılmalı ki birşeyler bulup çıkarabilsin; aksi halde, yerinde saymanın seramonisini sunmaktan öteye gidemez. Okuduğunuz çalışmamda, sözünü ettiğim prensipten asla ödün vermedim. Sürekli bir arayış, bir ilgi odağında konuları çözümlemeye çalıştım. Ama, hatalarım olmadı diyemem.

Başlangıçta, çalışmamın büyük bir bölümünü Toplumsal Kurtuluş dergisinde yayımlarken, eksikliklerimi, hatalarımı, daha açık ve gözle görülür bir biçimde farkediyor, eksik olan yanlarını giderip, hatalı olan bakış açılarını da düzeltiyordum. Üzerinde yaşadığımız ülkede, gerek Kürt tarihine gerekse mitolojiye ilişkin ciddi, kapsamlı ya da yeterli diyebileceğimiz yapıtların çokça olmaması, doğru bir deyişle, bu alandaki "kıtlık", doğal olarak eksikliklerimize zemin oluşturdu. Buna deneyimsizliğimi de ekliyorum. Çünkü bu çalışma, ilk yapıtım oluyor. Dolayısıyla, okuyucunun beni mazur göreceğine yürekten inanıyorum.

Herşeyin ilki zor oluyor, zorluğu aşmaya çalışıyor. Aştıkça da devamı geliyor. Kısırlığı verime, berekete; karanlığı, aydınlığa çeviriyor. Böylelikle, kültürün "en ücra" görülen değerlerinin bile, olanca yoğunluğuyla günışığına çıkma şansı artıyor. Benim amacım da, işte bu şansı yakalamak, en azından yakalama çabasına girişmek. Sonuç ne olursa olsun, böyle bir çabayı sarfet-tiğim için mutluyum.

Kitapta, yalnızca söylenceye bağlı kalmak istemedim. Halkımın kökenini de söylenceler temelinde sorguladım, irdeledim. Aslında bu tür çalışmaların hemen hepsinde aynı zorunluluk ortaya çıkıyor. Çünkü İlkçağ, mitosla târihin, gerçekle abartının, doğal ile toplumsal olan çelişkilerin içiçe geçtiği, kaynaştığı bir dönemi ifade ediyor. O nedenle, bir halkın söylenceleri, buna bağlı olarak da kökeni araştırılırken, ne tarihsel belgeler, ne dilsel veriler, ne de söylenceler yalnız başına yeterli olmuyor. Ben, elimden geldiğince her üçünü kullanmaya çalıştım: Yeri geldiğinde, söylenceyi aydınlatmak için tarihten, yeri geldiğinde de tarihimizin bir dönemi için söylenceden yararlandım. Biri kilitken, diğerini anahtar olarak kullandım; bu arada dilsel verilere de ağırlık verdim.

İncelemem, daha çok Kürt söylencelerini kapsıyor. Ama, adını "Kürt Dili ve Söylenceleri Üzerine İncelemeler" koymamın nedeni, kısmen de olsa Kürt diline ilişkin değerlendirmelerimdir. Gerçi, asimilasyona uğramış bir Kürt olarak, dilimi tam anlamıyla bilip, tam olarak konuşamadığımdan, dil üzerine incelememi bir yerde dondurmak istedim. Eğer, dilimi belirttiğim biçimde öğrenirsem, konuya devam edeceğim.

Söylenceler için de, özellikle şunu söylemeliyim. Ele aldığım ve bundan sonra irdeleyeceğim söylencelerin çoğu, evrenselliğe ulaşmış, dünya halklarını etkilemiş söylenceler. Ama hepsi de, Kürt insanı, Kürt coğrafyası ya da Kürt tarihiyle yakından ilgili, yani Kürt kültürüne, Kürt adına bulaşmış söylencelerdir. Ne yazık ki Kürt coğrafyası ve Kürt insanı dışına fazla taşmamış yöresel söylenceleri derleme ve bunlar üzerinde çalışma olanağını bulamadım. Konuya ilişkin ilk yapıt olması, bunun ötesinde zorlukları da taşımıyor değil. Sözkonusu zorluklar arasında, en önemli olanı belki de kaynak (kitap) sorunu. Öyle ki bir temel kaynağı bulabilmek için, günboyu, bir kütüphaneden ötekine koşturmaca yaşıyorsunuz. Aradığınız kaynağı bulsanız değer, ama çoğu kez nafile. Kaynak sorunu, beraberinde yabancı dil bilme sorununu da getiriyor. Elbet, Türkçe bilmeniz yeterli olamaz. Bırakın ilgili Türkçe kaynakların az ya da yok oluşunu, olsalar dahi güvenilirlikleri bir başka belâ. Artık, yasal kısıtlamaları da belirtmeme gerek yok diye düşünüyorum; yine de belirtmekten kendimi alamıyorum. Tüm bu sorunlardan sıyrılarak, onları aşarak objektif bir sonuca varmak, hele (öğrenciyseniz daha da güçleşiyor.
Derslerden tutun da ekonomik buhranınıza kadar nice etkenler, çalışma alanınızı daraltıyor, engelliyor. Her ne olursa olsun, sonuçta, diliyorum bu güçlükleri aşma çabalarım, aydınlarımızın duyarlı ve yapıcı tepkilerinde yankı bulur.

Aslında, çalışmamın büyük bir bölümünü geçen yıl tamamlamıştım. Ancak, başlangıçta da belirttiğim gibi sürekli bir ilgi ve arayış, konunun belli bir yerde donup kalmasını engelledi. Yayımlamayı da hep ileri bir tarihte düşünüyordum, bu da beni fazlasıyla sıktı. Üstelik, şimdiye kadar Kürt insanını yalnızca fıkralarına, esprilerine konu edinen çok sayıda işbilirin, pragmatik kaygılardan öteye gitmeyen uğraşıları da, bende ister istemez tepkiler yarattı. Elinizdeki yapıtı, bu yıl yayımlamamın bir nedeni de bu oldu.

Aralıklarla da olsa, bu çalışmayı sürdürmek amacındayım. İkinci ciltte, "Nemrut ile İbrahim” ve "Cennet" söylencelerini konu edineceğim. Dileğim, geniş okuyucu kitlesine ulaşıp her kesimden tepkiler alabilmek. Çünkü böylece, varolan eksikliklerimizi gidermiş oluruz.
Özgür ve eşit bir dünya umuduyla...

Gürdal Aksoy
Haziran 1991

Giriş

İnsanoğlu "emek"le doğdu, emekleyerek büyüdü. Büyüdükçe özgürlük sınırlarını zorladı. Yeni ufuklar açtı. Doğada tek yaratıcı varlık olduğundan, diğer varlıklara egemen oldu ve onları kendi güdümüne aldı. Böylece, doğanın efendisi oluverdi. Yeni şeyler yaratıp ürettikçe de efendiliği pekişti, güçlendi.

Dünya dönüyor, insanlar da bu yolda hiç durmaksızın yürümeye devam ediyor. Yürüdükçe yeni çelişkiler doğuyor ve bu çelişkiler de insanın yaratıcılığını kamçılıyor. Sonuçta, insanın yeniden biçim verdiği herşey, "kültür" denilen kavramın içine giriyor.

Mitoslar da insan patentlidir. Kültürün en renkli, en zengin unsurlarındandır. Önceleri, primitif mentalitenin hem doğal hem toplumsal olay ve olguları yorumlamasına dayanan ilkel mitoslar, uygarlık doğduktan sonra daha da zenginleşti. Çünkü mitoslar, yeni çelişkileri, yeni çatışmaları içine sindirmişti. Ama, insanoğlu üretip geliştikçe, kavrama ve algılama yeteneği sınırsız bir biçimde büyüdü. Artık toplum, insanların, olayların ve olguların kolay kolay efsaneleşemediği bir dönemde yaşıyor. Tabii ki sözkonusu durum daha çok insan-doğa çatışması süreciyle ilgilidir.

Belirtmek gerekir ki çağımız toplumu, tek tek bütün bireylerinin geniş ve zengin düşünen, eşitçe paylaşan ve özgür yaşayan insanlardan oluşmayan bir toplum olduğu için, fetişleştirme ve mitoslaştırma, günümüz insanı için bile bir deşarj yolu olabilmektir. Eskiden olduğu gibi yaşadığımız dönemin insanları da, kendi alanında son derece yeni şeyler üreten, yani bir şeyler yaratan insanları efsaneleştirmektedirler. Aynı zamanda, bu sürecin bir parçasını da kapitalist dünyanın reklâmları oluşturuyor. Hiç yoktan, bireyler, toplumlar, ülkeler, tüketim ...

 




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues