La bibliothèque numérique kurde (BNK)
Retour au resultats
Imprimer cette page

Fırat Mahzun Akar


Auteur :
Éditeur : Avesta Date & Lieu : 1996, İstanbul
Préface : Pages : 192
Traduction : ISBN : 975-7112-09-7
Langue : TurcFormat : 130x195 mm
Thème : Mémoire

Présentation
Table des Matières Introduction Identité PDF
Fırat Mahzun Akar

Fırat mahzun akar

A. Melik Firat: Bingöl yaylalarının çaylarında, çavlanların üzerine üzerine sıçrayan balıklar, çayı tersine katetmeye çalışan balıklar avcıların kolay avıdır. Avcı onları, ayışığının pullarındaki yansınmasıyla tanır ve avlar. Balıklar, en güzel oldukları anda av olurlar. En güzel anlarıdır; çünkü en zorlu çabayı gösterirler çavlana doğru zıplarken ve ayışığı sırtlarına vurduğunda, görenlerin "İşte peri budur" diyeceği kadar şaşırtıcıdırlar. O balıkların soylarını sürdürebilmek için suyun kaynağına tohumlar, yumurtalar bırakmaya gittiğini, orada yeni nesiller üreteceğini avcı bilmez!

Şeyh Melike takılan kelepçeler ayışığında şavkıyor ve Şeyh, iki yaşından bu yana çavlanların üzerinden atlayacak yeni nesillerine koşuyor...

Avlansın, ne gam!

İzleyenler "İşte bu bizim perimiz" diyor...

Reha Mağden


Abdulmelik Fırat

Kürdistan'da en az 500 seneden beri medrese ve zaviye, tarikat liderliğini yapmış bir aileden gelen Abdulmelik Fırat, dedesinin adıyla anılan Şeyh Said başkaldırısından 10 yıl sonra, 1934'te Hınıs'ta (Xinûs) dünyaya geldi. Ailesi 1925 sürgününden sonra 1935'te ikinci defa sürgüne gönderildi. Fırat, ailesiyle birlikte iki yaşından itibaren Trakya'da, Istranca ormanları içindeki Vize ilçesine bağlı Sergen köyünde mecburi iskana tabi tutularak 13 sene kamp hayatı yaşadı.
Beş aile olarak gittikleri Sergen'de daha önce göçmenler için yapılmış 40 metrekarelik 'kerpiç evlere yerleştirildiler. Dağ başında, toprakları verimsiz bir köydü sergen. Onlardan önce aynı yere yerleştirilen Celali Kürtlerinden 16 kişilik bir aileden 12'si tüberkulozdan ölmüştü. Fırat ailesi de bu ıssız yerde açlığa mahkûm edilmişti. Hemşehrilerinin gizlice yaptığı para ve gıda yardımı sayesinde hayatlarını idame ettirebildiler.

Şeyh Said'in ailesi her şeyden yalıtılmış, dışarıyla ilişkileri yasaklanmıştı. Köyde jandarma vardı, 15 km mesafedeki ilçeye gitmeleri dahi, jandarmanın iznine bağlıydı, çoğu defa da izin verilmiyordu.

Şeyh Ali Rıza Efendi, devletten izin alarak küçük kerpiç evlerinin yanına gene kerpiçten bir oda yaptırdı. Ali Rıza Bey, orada ailenin bütün fertlerini toplar; dil, din, felsefe dersleri verirdi. Abdulmelik Fırat da, kerpiçten yapılma o küçük medresede yetişti, klasik medrese eğitimini babası Şahabettin Bey ve amcası Şeyh Ali Rıza Efendi'nin yanında tamamladı. Aynı yıllarda köydeki ilkokula da gitmeye başladı. Melik Fırat'ın yaşamı sürgüne gönderildikleri o küçük köyde şekillendi, ailenin Şeyh Said başkaldırısına ilişkin anlatımları, daha küçükken bilincinde önemli bir yer edindi.

O küçük medresede sadece ders verilmez, güncel olaylar da takip edilirdi. Aküyle çalışan radyodan haberler dinlenir, Ali Rıza Efendi "Yeni Sabah" gazetesini seslice okur ve haberleri yorumlardı. Daha sonra da satranca geçilirdi. Yedi yaşında satrancı öğrendi Abdulmelik Fırat. Şehirden köye Kürt şeyhinin ailesini görmek için gelenlerin dikkatini çeken ilk şey satranç tahtasıydı. Şeyh Ali Rıza Efendi, satranç oynamak isteyen konuklara 6-7 yaşlarındaki Abdulmelik'i gösterirdi.
1955-56'da milletvekilliğinden önce İsmet İnönü'yle satranç oynadı. Oyun sırasında İnönü, "Arapça ve Farsça kelimeleri çok güzel konuşuyorsun, nerden öğrendin bunları?" diye sorar. Melik Bey, "Sayenizde" diye cevaplar. Şaşırır İnönü, "Nasıl?" diye sorduğunda, Melik Bey; "Ben Şeyh Said'in torunuyum. Bizi sürgüne gönderdiniz. Kamptaydık, dışarı çıkamadığımız için Arapça, Farsça öğrendik. Eğer göndermeseydiniz bilmezdik" der. Başını sallayarak sadece "Öyle mi?" der İsmet Paşa.

Fırat Ailesi, 1947 yılında Mecburi İskan Kanununun yürürlükten kaldırılmasından sonra Erzurum'un Hınıs ilçesi Kolhisar köyüne geri döndü. Kolhisar Köyü ilk defa Ruslar tarafından yakılmıştı. Cumhuriyet döneminde iki defa daha yakıldı (1925 ve 1935), iki defa da depremde yıkıldı. Köye gittiklerinde bütün evler yıkıldığından sığınacak yer bulmakta zorluk çektiler. Trakya'dan döndükten iki ay sonra babası Şeyh Şahabettin vefat etti. 1950'de Şeyh Ali Rıza Efendi'nin kızı Zebide Hanım'la evlendi.

Abdulmelik Fırat, 1952'de Hınıs'ta ortaokulu, 1954'te Erzurum Lisesi'ne bir süre devam ederek 1957'de Ankara'da liseyi dışardan bitirdi. İsviçre'de politika öğrenimi yapmaya niyetlendi. Tam da o sırada dönemin başbakanı Demokrat Parti Genel Başkanı Adnan Menderes, Erzurum Milletvekilleri aracılığıyla Melik Bey'e görüşme talebini iletti. Fırat, 1957 seçimlerinde dönemin iktidarı tarafından Şeyh Said ailesinden birinin meclise girmesi talebi üzerine 23 yaşındayken, yaşını 7 yıl büyüterek seçime katıldı; Erzurum'dan milletvekili seçilerek meclise girdi. Cumhuriyet Halk Partisi güdümündeki basın "Şeyh Said'in 15 yaşındaki torunu meclise girdi" diyerek büyük bir tepki gösterdi.

Abdulmelik Fırat'ın meşakkati meclise girmesiyle de bitmedi. 1960 askeri darbesinde Demokrat Parti milletvekili olarak Yassıada'da yargılandı. "iddianame"de, "yaşını 7 yıl büyütmesi, askerliğini yapmaması, Said-i Nursi'nin mektubunu Dahiliye vekiline vermesi ve Şark'taki sosyal ve politik durumu itibariyle" idamı isteniyordu. Birbuçuk sene Yassıada'da, birbuçuk sene de Kayseri Cezaevi'nde kaldıktan sonra 1962'de meclisten tutuklu milletvekilleri için çıkan afla serbest bırakıldı. 60 darbesinde yargılanan sadece Melik Fırat değildi. Fırat ailesinin bütün fertleri Sivas Askeri Kampı'nda toplandı, arazileri müsadere edildi, menkullerine elkonuldu, gayrimenkulleri de satılarak devlet hazinesine bağışlandı. Ailenin bütün fertleri her biri ayrı bir vilayette mecburi ikamete tabi tutuldu. 36 yıllık cumhuriyet Türkiyesinde Fırat ailesi üçüncü defadır devletin "tehcir ve tenkil" politikasına maruz kalıyordu.

Yaklaşık 17 sene siyasi haklarından mahrum kalan Fırat, 1971 12 Mart darbesinde de Ankara'daki evinde gözetimde tutuldu. Lisede okuyan oğlu Abdulkadir Fırat o sırada tutuklanarak Mamak Cezaevine kondu. 12 Eylül 1980 darbesinde Ankara'dan kelepçelenerek Erzurum'a götürüldü. Orada 20 gün tutuklu kaldı. işkenceye tabi tutuldu. Yapılan iğneden Hepatit-B mikrobu kaptığı için 2 sene yataktan kalkamadı.

Abdulmelik Fırat 1991 seçimlerinde DYP'den Erzurum milletvekili seçilerek parlamentoya girdi. 31 yıllık aradan sonra tekrar parlamentodaydı. Parlamentoda, ülkenin içinde bulunduğu ilan edilmemiş savaşın zulmüne karşı demokratik mücadelesini yürüttü. "Halkın kendisine verdiği vekaletin gereğini yerine getirememesi ıstırabından dolayı ve siyaset erbabının kendi arzularıyla siyaset dışındaki güçlerin emrine girmesinin parlamenterlik haysiyetini rencide ettiğini" düşünerek milletvekilliğinden istifa etmeyi düşündü, seçmenleriyle diyaloga geçti. Olumlu cevap alamadığı için mücadelesini 1995 dönem sonuna kadar sürdürdü.

1995 seçimlerinde bu düşüncelerinden dolayı aday olmadı ve seçimlerden önce aday olmayacağını da deklare etti. Onuru zedelenmiş bir parlamentoda görev yapmanın kendisine ıstırap verdiğini belirterek adaylığını. koymayacağını fakat bu olumsuz şartlar içinde HADEP’i destekleyeceğini belirtti. Seçimin hemen ertesinde, 12 Ocak 1996'da rejimin kolluk kuvvetleri tarafından 2 sene önce işkenceyle ifadesi alınmış bir kişinin söylediklerine dayanılarak hasta halde evinden alınarak Bayrampaşa Cezaevi'ne kondu. 55 gün tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Abdulmelik Fırat, şu anda Yalova'daki evinde hatıralarını yazmakla meşguldür.

Avesta




Fondation-Institut kurde de Paris © 2024
BIBLIOTHEQUE
Informations pratiques
Informations légales
PROJET
Historique
Partenaires
LISTE
Thèmes
Auteurs
Éditeurs
Langues
Revues