BİRİNCİ BÖLÜM Sanayi İhtilâlini Türkiye Başlatabilirdi
I. Osmanlı Toplum Düzeni II. Doğu Üstünlüğünden Batı Üstünlüğüne Geçiş III. Türkiye ve Japonya’da Batılılaşma — Japonya Kalkındı, Türkiye Neden Kalkınamadı? IV. Emperyalizmin Boyunduruğunda Türkiye V. Açık Pazar Türkiye'sinde Yeni Toplumsal Yapı VI. Birinci Bölümün Sonucu
I
Osmanlı Toplum Düzeni
Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üstündeydik
Diyorlar ki, bu düzene dokunulamaz, bu düzen atalarımızdan kalmıştır. «Bu düzeni yıkmak, değiştirmek istemek, milletimizin değer hükümlerini, inançlarını, örf ve ananelerini ortadan kaldırmak demektir.»1
Bu düzen, gerçekten, milletimizin değer yargılarını, inançlarını ve geleneklerini yansıtan, atalarımızdan kalma ve korunmaya değer bir düzen midir?
Sorunun cevabını tarihimize, bize unutturmak için çaba harcanan tarihimize, bırakalım. Çok gerilere gidecek değiliz: 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra, Oğuz boyundan Türklerin büyük yığınlar halinde Anadolu’ya akmasıyla, önce Selçuklar, sonra OsmanlIlar olmak üzere, Anadolu’da Türk devletleri kuruldu. Gerek Selçuk, gerek Osmanlı devleti, çağına göre ileri bir toplum düzenine dayanmaktaydı. O tarihlerde biz Batı’ya değil, Batı bize el açmaktaydı. Fransa Kralı François I, Osmanlı Devletinden 2 milyon duka altın borç ile cephane, at ve savaş gemisi istemekteydi. Akdeniz adaları ve İtalya, açlıktan ölmemek için Türk buğdayına muhtaçtı.2 Kraliçe Elizabeth, Türklerin yün boyama tekniğini çalmak ve İngiltere’ye Türk işçileri kaçırmak amacıyle İstanbul'a ajanlar gönderiyordu. Fransız yazarı Braudel'e inanmak gerekirse. Kral Henry VIII, Kanunî Süleyman zamanında, Türk Hukuk Sistemi’ni incelemek üzere İstanbul’a heyet yolluyordu.
Doğu Avrupa’nın hattâ Almanya’nın iyice sertleştirilmiş köylü halk kitleleri, Osmanlıyı bir kurtarıcı olarak bekliyordu. Yavuz Sultan Selim, Süveyş Kanalını açarak denizden Hindistan’ın fethini planlıyordu. Başka bir sultan, filo ve top yollayarak, bir Endonezya prensine askerî yardım yapıyordu.
Çağına göre ileri bir uygarlık düzeyine ulaşmış olan Osmanlı düzeni, tarihin tanıdığı toplumsal kuruluşlar açısından, nereye yerleştirilebilir? Başka bir deyişle, o tarihlerde Osmanlı toplumu. Batı ülkeleri gibi, feodal düzenin içinde miydi? Tarihçilerimiz, bu soruya, «Hayır, Osmanlı toplum düzeni, Batı feodalitesinden farklıdır» cevabını vermektedirler. Osmanlılarda merkezî bir devlet yapısı ile toprakta devlet mülkiyetinin varlığı ve bir aristokratik hiyerarşinin olmayışı, «sipahi» nin «senyörden çok memura, «reaya»nın ise «serf»ten çok «hür köylü»ye benzetilişi, tarihçilerimizi böyle bir düşünceye itmektedir. Ne var ki, yalnız farkları belirtmekle yetinen tarihçilerimiz, «Peki, Batı feodalitesi değildik, ama neydik?» sorusunu cevapsız bırakmaktadırlar. Batı ülkeleri gibi, biz de, Osmanlı düzeninin kendi iç evrimi ile, daha üstün bir düzene, sanayi kapitalizmine, geçebilecek miydik? Belli değildir.
Sosyolog Behice Boran ise, bu görüşe karşı çıkarak, «Batı'daki feodalite ile Osmanlı İmparatorluğu, feodal tip toplumun iki değişik örneği (variantı)dir» demektedir.9 Behice Boran'a göre, Osmanlı düzeni, mahalli feodaliteyi dahi tasfiye edememiş bir «merkezi feodalite»dir. Batı’da serfin kişisel bağımlılığı ve köleliği, Doğu’da ise reayanın özgürlüğü arasındaki fark, sanıldığından çok azdır. Her ikisi de, «toprağa bağlı emekçi sınıf»tır ve feodal düzen bakmandan asıl önemli olan budur. Sipahinin mülkiyetten yoksunluğu da birçok halde nazari kalmakta, bunlar, «mülk sahipleriymiş gibi toprağın ve toprak emekçisinin ürünlerinden» faydalanmaktadırlar. Esasen Batı'da da senyör, önceleri memur niteliğinde idi. O halde, aralarında farklar olmakla birlikte, Osmanlılarda da Batı’daki gibi feodal bir düzen vardı.*
Asya Üretim Tarzı Nedir?
Son zamanlarda üçüncü bir tez ortaya atılmıştır. Denilmektedir ki. «Hayır, Osmanlı düzeni feodal değildir, Asya Üretim Tarzı’na dayanan bir düzendir.» Asya Üretim Tarzı, Marx tarafından ortaya atılan, fakat yeterince geliştirilmemiş bir kavramdır. İktisat Fakültesinde İktisadi Düşünce Tarihi dersinde Asya Üretim Tarzı okutulmaya başlandığına ve üniversitelerimizde bu konuda seminerler düzenlendiğine göre, XVI. yüzyıl öncesi Osmanlı toplumuna yakıştırılan bu kavram üzerinde kısaca durmak gerektir.
Kapital yazarı. Doğu toplumlarının evrimi ile dolaylı olarak ilgilenmiştir. Marx, esas itibariyle sınai kapitalizme yol açan şartların Doğu'da değil de neden Batı’da oluştuğu ...
* Niyazi Berkes, Osmanlı ekonomik düzeni için, «kapitalizm öncesi emtia üretimi ekonomisi» deyimini uygun görmektedir. Prof. Berkes böylece, feodal bir ekonominin yanı sıra, emtia üretimi yapan bir kesimin varlığını belirtmek istemektedir. İlerde göreceğimiz üzere, ister Doğu’da ister Batı’da olsun, kapitalizm öncesi düzenden kapitalizme geçişte, eski düzen içinde bir «kapitalistik» kesim doğmuş ve gelişmiştir. Bu nedenle, Osmanlı düzenine ait bir özelliği dile getirmeyen Berkes’in terimi Batı feodalizmi için de kullanılabilir. (Prof. Niyazi Berkes, Türkiye İktisat Tarihi, 1969, s. 25). Başka bir yerde Berkes. Osmanlı düzeninin Batı feodalizmine üstünlüğünü ileri sürmektedir: «Osmanlı Padişahlık Sistemi, ister Doğu’daki yarıfeodal veya feodalleşme halindeki yerlerde, ister Batı’da eskiden beri feodal veya daha da koyulaşmaya başlamış feodalizm bulunan yerlerde feodalizmle nerede karşı karşıya gelmişse orada feodal sisteme karşı üstünlüğünü göstermiştir.» (Türkiye İktisat Tarihi, Cilt H. s. 44)
|